Sosyal Medya

Makale

Yeniden DirilmekÂ…

‘Ey Ä°man edenler, Ä°man ediniz’

Müslümanlar bu topraklarda ve Ä°slam coÄŸrafyasında altmışlı yıllardan itibaren Ä°slamlaÅŸma dalgası ile buluÅŸtular. Fakat bu buluÅŸma doÄŸallığı içinde saÄŸlanan bir buluÅŸmadan çok sanki Müslümanlığı dizayn etmeye ayarlı bir buluÅŸmaya benziyor. ‘YeÅŸil KuÅŸak’  denilen siyasal proje ile birlikte uzun süreden beri baskı altında tutulan din, dindarlık ve dini ilim ile dini kültür üzerindeki siyasal baskı hafifletildi. Ben bizim topraklardaki hikayenin serencamını tanıklık düzeyinde biliyorum. O ilk aÅŸk ve heyecan fırtınası yerini siyasal olana bırakırken elimize bırakılan büyük bir kaos ve karmaÅŸa ile ne yapacağımıza dair öngörüler yerine büyük bir iÅŸtahla illegal olana yönelik bir çaba ve gayretkeÅŸlik gösterdik. Sanki bir el Ä°slam düÅŸüncesi namına ilk günden bu yana ne varsa hepsini üzerimize boca ediyordu. Ä°çinde güzellikler yaÅŸadığımız gibi bir çok çirkinlikleri de barındırıyordu. Ä°ç çatışmalar, kültür mücadeleleri yerini aynı zamanda örgütsel çatışma ve gerilime de yer-yer bırakıyordu.

Ama dini hazzı bir kez tatmıştık. O heyecanın varlığını keÅŸfetmiÅŸtik. Artık hiçbir ÅŸey eskisi gibi olmayacaktı. Ve binlerce kiÅŸi bu harekete katılmıştı, saf, temiz ve en içten duygularla… Bu da bize yeniden ayaÄŸa kalkmak için önemli bir bakış sunacaktır. Çünkü bütün siyasi ve sosyal mühendislikler ne kadar geliÅŸmiÅŸ olursa olsun kendi içinde bir oyunbozanlığı da taşır. Ä°ÅŸte bu oyunbozanlığın yeniden hayata geçirilmesi ve artık dışa bağımlı olmak yerine içerden kendi kültürümüzle ve düÅŸünce tarihimizle daha barışık ve o günkü tartışmalara katılma yerine ne olup bittiÄŸini anlama konusunda daha cesur adımlar atma zamanındayızdır.

GeçmiÅŸimizi tarihselleÅŸtirmeliyiz. Ve onu ne öcü olarak yerin dibine geçirmeli ne de kutsallaÅŸtırarak onu tapınma aracı kılmalıyız. Bu iki yaklaşım da bize bir hayır getirmez! O zaman yaÅŸadığımız tecrübeyi idrakimiz üzerinden yeniden bir deÄŸerlendirmeye tabi kılmalı ve eÄŸri ile doÄŸruyu bir birinden ayrıt edecek bir basireti öne çıkartarak doÄŸruları sahiplenmeli ve yanlışları da terk etmeye hazır kılmalıyız kendimizi…

Tecdit ve ihya üzerinden tarihimizi okuyabiliriz. Ama her tecdit ve ihyanın içinde bulunulduÄŸu kültürel ve siyasal ÅŸartlarla bağını da hesaba katmaktan korkmamalıyız. Özellikle masumiyet perdesi altında bize sunulan ve meÅŸrulaÅŸtırılması saÄŸlanan yapıların ve hareketlerin gerektiÄŸinde sır perdelerini yırtarak gerçeÄŸi aÅŸikar kılmaktan da korkmamalıyız. Çünkü bugün çok daha rahat bir ÅŸekilde biliyoruz ki bazı hareketler aslında bir ÅŸeyleri gizleme kılıfı altında tecdit ve ihyadan bahsetmiÅŸtir, bir kısmı da yeterli bilgiye sahip olamadığı için samimi ama bir o kadar da oltaya düÅŸerek ihya ve tecdide gönderme yapmıştır. O günün flu ortamında bunu kavramak biraz zordu gerçekten! Ama bugün biz çok rahat bir ÅŸekilde meselenin özünü ortaya koyabilir ve buna uygun bir bilgi, birikim ve tecrübemiz de oluÅŸmuÅŸtur. Burada yenilgiye düÅŸeceÄŸimiz yegane tutum sadece konforumuz olacaktır. Çünkü ÅŸu an sahip olduÄŸumuz konforu eleÅŸtirel bir akla bıraktığımızda o konfordan eser kalmayacaktır. Ve böylece rahatımız kaçacaktır. Ama zaten tecdit ve ihya bir rahat kaçırmayı ontolojik olarak içinde taşır. Bu gerçekliÄŸi bir kez daha gözden ırak tutmayalım…

Yeniden inanmak aynı zamanda bir yenilenme ihtiyacıyla da örtüÅŸür. Bu yenilenmede inançlar deÄŸiÅŸmez, ibadetler de deÄŸiÅŸmez ama onlara yüklenen anlam derinlik ve geniÅŸlik kazanır. Yeni bir heyecan ve aÅŸk harekete geçer ve bir kez daha Allah’ın varlığa ve tarihe müdahalesine hazır bir zemini inÅŸa konusundaki içtenliÄŸi ve istekliliÄŸi belirgin kılar. Dolayısı ile sahip olduÄŸumuz deÄŸerlerin hayatımızdaki karşılığını bir kez daha düÅŸünmek ve onu hayatımızın harcı kılmak için ayaÄŸa kalkmak elzem olur.

Tarihi olarak bugünkü Müslümanlar ÅŸu kısa tarihçemizde bir sürü ÅŸey yaÅŸadı ve tecrübe kazandı. O ilk baÅŸlarda çok gizli olarak baÅŸlayan süreçler bugün ayyuka çıktı. Meselenin aslında bir MüslümanlaÅŸma süreci olmadığı tam tersine komünizm karşısında bir set çekme olduÄŸu belirginlik kazandı. Bu gün ise aynı sürecin medeniyetler savaşı yerine Ä°slam iç savaşını baÅŸlatmak için elindeki bütün argümanları ve hileleri devreye koyduÄŸunu biliyoruz. Ä°ÅŸte bu hilelerin hala farkında olmayan ve tarihten devir alınmış Müslümanlar içi tartışmaları hala bugünümüzde de sürdürmek isteyenlerin ya çok safça aldatıldıklarını ya da bu savaÅŸta düÅŸmanın piyonu olduÄŸunu gözler önüne sermeliyiz.

Bu yüzden ‘yöneliminiz nereye’ sorusu yeniden gündemleÅŸtirilmeli ve her Müslüman bu soruyu kendisine sorarak istikametinin nereye olduÄŸunu netleÅŸtirmelidir. Bu soru aynı zamanda içinde yer aldığımız hareketin ve düÅŸünsel tavrın da sorusu haline getirilmelidir. Bölünmeye mi yoksa gerçekten birliÄŸe mi yöneldiÄŸimizi yeniden sormalıyız. Dün olduÄŸu gibi bugünde eÄŸer birliÄŸi kendi düÅŸünsel serüvenimiz ve siyasal çatımızda gerçekleÅŸtirilmesi gereken bir tutum olarak belirliyorsak; bu durumun tarihimizden hiç ders almadığımız konusunda bizi bir sorgulamaya tabi kılması kaçınılmaz olmalıdır. Tarihle kavgalı olmak yerine tarihimizle barışmalıyız. Dün tarihteki her hangi bir düÅŸünsel akımla kavgamızı yeniden bir kez daha düÅŸünmeliyiz. Ve tarihteki her disiplin veya akımın aslında dini anlamlandırırken belirli bir yöntem üzerinden güne dair bakışlarını ifade ettiÄŸini anlamalı ve buna uygun bir ÅŸekilde biz de kendi sorunlarımızı çözüme kavuÅŸtururken o tarihsel tecrübeden istifade etmeyi öne almalıyız. Böyle davrandığımızda bugünkü çatışma alanlarına yönelik de bir ıslahı ve yatıştırmayı baÅŸarabileceÄŸimiz anlamına gelecektir.

Niyetin ne kadar önemli olduÄŸu bir kitaba ve konuya baÅŸlarken muhakkak bu niyet hadisini oraya koymakla göstermiÅŸlerdir kadim kültürün taşıyıcıları. Bugün bizimde kendi niyetimizi gözden geçirmemiz gerekmektedir. Çünkü Müslümanlar ancak niyetlerini bozdukları zaman kendi aralarında çatışma ve ayrışma yaÅŸarlar. Bu yüzden niyet belirleyici bir konumdadır. Soralım kendimize benim niyetim ne? Allah’ı mı razı etmek istiyorum? Yoksa sahip olma duygusunu fazlasıyla hareket ettirerek aslında gizli bir tanrısallık iddiasında mı bulunuyorum? EÄŸer bugün biz bir sahibimizin(Allah ve yaratıcımız) olduÄŸunu unutursak unutmayalım ki aslında biz sahip olunacak bir tanrıyı yaratırız. Bütün mesele bir Yaratıcımızın var olduÄŸunu derin bir ÅŸekilde idrak edebiliyor olup olmadığımızdır. Yoksa zaten bir tanrı inÅŸa edersiniz… Bu mesele önemli ve ciddiyetini hala muhafaza ediyor. Tavır ve tutumlarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Çünkü eÄŸitim sürecimiz yüzünden batılı bütün deÄŸer yargılarının farkındalığı olmadan onları benimsemiÅŸ ve hayatımıza geçirmiÅŸ bulunuyoruz. Buna karşı ciddi bir ÅŸekilde bir iç hesaplaÅŸma yaÅŸamamız kaçınılmaz olmalıdır. Ayrıca bu sahip olduÄŸumuz elli yıllık MüslümanlaÅŸma sürecimizle de bir hesaplaÅŸma içine girme zorunluluÄŸunu da dayatıyor. EÄŸer bu hesaplaÅŸmalar olmazsa bilgi, hakikat ve yorum üzerinden sürekli yeni kazıklar yemeye devam edeceÄŸiz. Bu Allah yolunda yürüme yerine ÅŸeytanın yolunun bekçisi olma gibi misyona yöneltebilir. Ä°ÅŸte bu durum çok kötü bir sonu çaÄŸrıştırıyor.

Bir kez daha yeniden iman etmenin zaruretine gönülden katılmalıyız. Ve hesaplaÅŸmamızı ilahi rıza ile temellendirmeliyiz. Bu temellendirmeyi yaparken de tarihimizle doÄŸru bir zeminde iliÅŸki kurmalıyız ki bugünümüzü de doÄŸru bir ÅŸekilde inÅŸa edelim…

Dünün aÅŸkını, heyecanını ve samimiyetini kuÅŸanmalı bugünün de tecrübe ve birikimini dikkate almalıyız ki doÄŸru ve sahici bir yolu inÅŸa ve imar edebilelim…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.