Sosyal Medya

Makale

Zaman'a dair...

Zaman; varlığı, olayları, durumları, olguları kuÅŸatan ve bir okyanus gibi her ÅŸeyi sarıp sarmalayan bir ÅŸeydir. Zaman, insanın kendi hayatını inÅŸa ederken dayanağı olduÄŸu gibi içinde insana imkân tanıyan bir özelliÄŸi ile insana dair bir oluÅŸa imkân tanır. Varlığın tanımı, karakteri, hayata bakışı ve anlam arayışı da zaman ile iliÅŸkili ve ilintili olmak durumundadır.

Zaman bir okyanus gibi kendisinde var olan her varlığı kendi ile sabit bir zaman algısı içinde kendi varlığını idame ettirecek bir mekân oluÅŸturur. Her varlık kendi zamanı içinde kendi varlığının idame ettirir. Bu yüzden farklı varlıklarda farklı zaman tasavvuru mümkün oluyor. Her insanın zamanı da kendisine nispetle betimlenebilir. Bu noktada zaman, hem tekil anlamda insanın zamanını belirginleÅŸtirirken, aynı zamanda onu aÅŸan daha geniÅŸ varlık skalasının da zamanını tayin ederek, tekil ve çoÄŸul zamanlara imkân tanıyarak yeni yaÅŸamların var olmalarına kaynaklık eder.

Zaman, varlıkta somutlaÅŸan bir algı üzerinden görünürlük kazanır. Fakat kazandığı bu görünürlülük zamanı ele vermez, onu saklar. Çünkü her görünürlülükte zaman aynı zamanda daha derine gömülerek kendini ele vermez. Ancak her tekil olayda ise kendini izhar ederek kendini hissettirir. Bu yüzden ‘zaman, hissettiÄŸimiz ÅŸeydir’ derken, ‘kiÅŸinin kendi hissiyatı çerçevesinde bir zaman algısı oluÅŸur’ demek anlamına geleceÄŸini de belirtmeliyiz.

Yaşam, birden fazla varlığı içinde barındırmaktadır. Ve her varlığın kendini idame etme biçimi ve yaşamdan beslenme zemini farklıdır. Hareket kabiliyeti ile yaşama arzusu ve bunu gerçekleştirme melekesi de farklıdır. İşte bu farklılığı aynı anda zamanın farklı algılanmasını da beraberinde taşımaktadır. İnsanın kendi ruh halleri içinde dahi farklı zaman algısı bulunuyor.

ÖrneÄŸin; can sıkıntısı yaÅŸayan birinin beÅŸ dakikası ona öyle uzun görünür ki ÅŸaşırırsınız. Ya bu ‘hepsi topu topu beÅŸ dakika dersiniz’, o size öyle bir bakış fırlatır ki; ‘onu sen bana sor’ dercesine, ‘ne beÅŸ dakikası ya beÅŸ saat oldu’ neredeyse diye söyleyiverir. Sen ÅŸaşırırsın tabi… Ama hakikat onun nezdinde o beÅŸ dakika beÅŸ saat gibi uzun gelmiÅŸtir. Tam tersi bir durum ise; çok mutlu biri için beÅŸ saat geçtiÄŸi halde ona beÅŸ dakika gibi gelmiÅŸtir. Ona ‘hadi arkadaÅŸ, beÅŸ saat oldu’ buradayız, dediÄŸinizde, öyle mi, ya ‘bana beÅŸ dakika gibi geldi’, deyiverir. Siz ÅŸaÅŸakalır bir ÅŸekilde yüzüne bir bakış fırlatıverirsiniz, o ÅŸaÅŸkınlıkla…

YaÅŸamın insan tarafından algılanışı zaman ile iliÅŸkilidir. Ä°nsan, doÄŸduÄŸu andan itibaren bir zaman içre yaÅŸar. Bu zaman ile insan, büyür, çoÄŸalır, geliÅŸir, yaÅŸlanır. Ama her insan bu yaÅŸam süresini farklı algılar üzerinden yaÅŸar ve farklı tepkiler verir. Aynı yaÅŸta olan kiÅŸilere; ‘hayatı nasıl geçirdiniz’, sorusunu yönelttiÄŸinizde muhtemelen farklı cevaplar duyarsınız. Kendi yaÅŸantısıyla kurduÄŸu baÄŸ üzerinden farklı cevaplar verilir. Bu cevaplar, ‘hiçbir ÅŸey anlamadım, geçti, gitti’, ile ‘birde bana sor, neler yaÅŸandı, neler’ bu yaÅŸamımda diye baÅŸlayarak uzunca anlatılar da duyarız. Her iki bakışın zaman algısının farklılığı, yaÅŸama yükledikleri anlam ile birebir iliÅŸkilidir.

‘Ä°nsanın zamanla kurduÄŸu baÄŸa göre zaman farklı algılar üretir’ dedik. Bu insanın yaÅŸamla kurduÄŸu anlamlı iliÅŸkiye göre biçim kazandığını bize gösterir. Ä°ÅŸte anlam, insanın zaman ile kuracağı bağın niteliÄŸini iÅŸaret eder. Anlam, hem insanın yaÅŸamla kurduÄŸu bağın sahiciliÄŸini gösterirken, hem bu bağın zaman ile iliÅŸkisini de belirginleÅŸtirmiÅŸ olur. Anlam ve zaman iliÅŸkisi; zamanın varlığın, kendi varlığını idame ederken hangi kıstaslara dayandığını ve bu kıstaslarla iliÅŸkisinin niteliÄŸini de gösterir. Çünkü insan kendi anlam dünyası ile barışık olduÄŸunda zaman onun için normal bir seyir izler. Tabii ki, insanın farklı halleri zamanla kuracağı farklı iliÅŸkiler kurmasına neden olur. Bu farklı halleri ise yaÅŸama yüklediÄŸi anlam ile kurduÄŸu farklı hallerin izahını yapar. Zaman, insan için bu hali ile bir yuva iÅŸlevi görür. Ve insan, kendisi zaman ile nasıl bir iliÅŸki kuracağını kendisi belirler gibi görünüyor. Bu iliÅŸkinin mahiyeti zaman ile kurduÄŸu iliÅŸkinin niteliÄŸini temin ederek kiÅŸiye anlam yanında bir sorumluluk hissi kazandırıyor. Böylece anlam, kiÅŸide sorumluluk olarak tecelli ederken zaman ile daha sahici bir iliÅŸki kurmayı mümkün kılıyor.

Fakat zaman, her zaman kendisini varlığın tasallutundan veya belirlemesinden kurtaracak bir vasatı süreklileştirerek elinde tutuyor. Yani zaman, bilinçli bir tercihle hem kendini ele verirken, hem kendini dışarıda tutacak; yani aşkınlığını ve içkinliğini kendi elinde tutacak bir vasatı muhafaza ediyor. Bu da zamanı kuşatılamaz kılıyor. Zaman, belirleyiciliğini elinde tutarak kendisi ile ilişki kurulmasına müsaade ediyor. İnsan, anlam üzerinden zaman ile sahici bir ilişki kurmanın istidadını eline geçiriyor. Buna zaman müsaade ediyor. Çünkü insan, diğer varlıklara benzemiyor. O varlık zemininde irade ve şuur sahibi bir varlık olarak temayüz ediyor. Bu yüzden zamanla öznel bir ilişki kuruyor.

Ä°ÅŸte zaman ve öznel iliÅŸki ile birlikte zamanla algısal düzeyde bir baÄŸ kurma ihtimali doÄŸuyor. Ä°nsan, kendi öznelliÄŸi içinde farklı zamanlar tadıyor. Bu farklı zamanları tanıma, tanımlama ve ifadelendirme insana mahsus bir özellik olarak öne çıkıyor. O vakit, ‘zaman nedir’ sorusuna ancak öznel bir cevap üretilebiliniyor. Zamanın en soyut ve somut tanımı: Zaman, yaÅŸadığım ÅŸeydir. Ama zaman aynı zamanda benim yaÅŸadığım ÅŸeyi içerdiÄŸi gibi yaÅŸamadığım ÅŸeyi de içermektedir. Zamanın bu kuÅŸatılamazlığı tanımda öznel bir boyutu zorunlu kılmaktadır. Yalnız, bu her varlığın öznel zaman algısı, tüm varlıklara taşınabilir. Buna raÄŸmen, zaman kuÅŸatılamaz olana tekabül eder. Hem her varlığı tek olarak hem bütün olarak tüm varlıklara kuÅŸatan bir özelliÄŸini de unutmamak elzemdir. Zaman bu kuÅŸatıcılığını varlığın her aÅŸamasında dikkate sunar. Bu yüzden zaman dışı diye mevhum zihinde oluÅŸamaz! Her ÅŸey zaman içredir.

Her şeyin zaman içre oluşu, birbirleri ile ilişki kurarken bu zaman içreliği dikkate almayı zorunlu kılıyor. Ama aynı zamanda her ilişkinin zamanla bağı üzerinden farklı bir zaman idrakini de taşıdığını bilerek. Anlam arayışı, insanın kendi varlığına yüklediği anlam ile birebir ilintili bir durumdur. Bu anlamı açığa çıkartarak varlığın anlamını keşfetmesi de yüklediği anlamla orantılıdır. İnsan, kendi üzerine, yaratılış üzerine ve Yaratıcı üzerine düşünerek varlığın anlamını meta anlatı çerçevesinde anlamlandırdığında zamanla sahici bir ilişki kurar. Yoksa varlığa yüklediği anlam, anlarla sınırla bir gerçekliğe sahip olursa, zamanla sahte bir ilişki kurar. Bu sahtelik ise insanın yabancılaşmasını ve doğal olarak zamanla sahici olmayan bir bağ içinde zamanın sürüklediği bir varlığa dönüşür. Zaman içinde sürüklenen insan, kendisi olmaktan uzaklaşır. Bu yüzden kendi zamanını ancak kendi anlamını sahici bir şekilde bulduğu zaman gerçekleştirebilir. Bu anlama sadakatle ve samimiyetle bağlandığında ise bir istikamet sahibi olur. İşte bu istikamet zamanı belirli bir zemin üzerinde tutarak kendisi için işlevsel kılmayı öğrenen insan, kendi zamanını inşa etmeyi başaracak bir iradeye ve kuvvete sahip kılınır.

Ä°nsanın zamanla yüzleÅŸmesi anlam üzerinden gerçekleÅŸir. Zaman ile yüzleÅŸmek, zamanda mevcut yaÅŸamın anlam ile bağını dikkate alarak yüzleÅŸmek anlamına gelir. Bu farkındalığa sahip olmayan bir insan, zamanla doÄŸru ve sahici olan bir iliÅŸki kuramaz. Ä°nsan zaman içinde yüzer. Ä°nsanın iradesinin dışında bir zaman aralığı hep olacaktır. Zamanın aÅŸkınlığı bunu zorunlu kılıyor. Ve insan bu durumun idrakinde olmalıdır. Bu yüzden tevazuu sahibi olmak, zaman tarafından olumlu yaklaşılmasının mümkün yollarına eriÅŸtirir insanı…

Ancak zamanın aşkınlığına dikkat ederek insanın kendi zamanını inşa etmesi ve bu zamanı kurarak kendi yaşamını anlamlı bir şekilde sürdürmesi de kendisine tanınan bir imtiyazdır. Bu imtiyazı kullanmak veya kullanmamak kişinin kendi arayışına bırakılmıştır. Yani zaman Yaratıcı tarafından adil bir şekilde dağıtılmaktadır. Tıpkı bilgi gibi zamanda insanın iradesi dışında kendisine tevdi edilmiş bir özü işaret eder. İnsan, yaşamı boyunca kendi iradesi ve şuuru içinde var olan bilgi ile kendi iradesi ve şuuru dışında var olan bilgiyi mukayese bile edemez. Aradaki fark çok büyüktür. Bu durum zaman içinde geçerlidir. Ama insan hem zamansız kalamaz, hem zamana tabi olduğunda sürükleneceğini bilerek ona rağmen var olmaya çalışmalıdır. Bu arada insanın, zamanla yarışmak değil, zamanın kendisine nüfuz ederek zamanla doğru, diyalektik, karşılıklı bir ilişki ağı içinde bağ kurmanın insanın lehine olacağını bilmesi gerekir.

Ä°nsanın acıkması, yorulması, susaması gibi insani hallerin zamanı olduÄŸu ve bedenin bu zamanı idrak ederek kiÅŸiye hatırlattığını anımsamalıyız. Bu bize insanın bedeninin bir zaman ÅŸuuru olduÄŸunu gösterir. Her varlık kategorisi bir zaman ÅŸuuruna sahiptir. Ä°nsan ise bu zaman ÅŸuurunu en derine taşıdığı gibi kendisine ait öznel bir zaman yaratma becerisi de vardır. KiÅŸi, bu durumun zamanın kendisine tevdi ettiÄŸi izin ve imkân ile alakalı olduÄŸunu unutmamalıdır.

Zaman içre ile zaman üzere yaÅŸama denen ÅŸeyin açıklaması bu olsa gerek… KiÅŸi, zaman üzere yaÅŸarken de zaman içre yaÅŸamaktadır. Bu temel gerçeÄŸi hiç unutmadan zaman ile kurulacak sahici bir iliÅŸki kiÅŸiyi, anlam arayışında bir merhale atlatmaya ve sorumluluÄŸunu üstlenerek zaman üzere yaÅŸamayı zaman içre üzerinden gerçekleÅŸtirmeye süreklilik kazandırabilir. Bunu baÅŸarmak insan için kendi anlamını kazanmakla tamamlanacak bir süreçtir.

Zaman eskitir, öldürür, diriltir, yaÅŸatır, çoÄŸaltır, eksiltir ve kuÅŸatarak seni var kılar. Bu durumun farkındalığını oluÅŸturarak ÅŸuur içinde zaman ile zaman üzere ve zaman içre yaÅŸamını zamanın ruhunu inÅŸa edecek düzeyde geliÅŸtirerek zamana anlam yüklemeyi baÅŸarmalı ki insan, insan olarak tarihteki/zamandaki yerini alsın…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.