Sosyal Medya

Makale

Düşünmede ufkun belirleyiciliği...

DüÅŸünmek, bir ÅŸeye odaklı olarak fikir yürütmek, deÄŸerlendirme yapmak ve analiz ederek, eksik, zaaf taşıyan veya güçlü taraflarını ortaya koymak, onun diÄŸerleri ile farkını, benzeÅŸtiÄŸi yerleri, iÅŸlevini, yeterliliÄŸini tartışmak, çözüme odaklanmak gibi temel özellikleri içinde barındırır.

Ben düÅŸünüyorum derken kiÅŸi; “bir mesele hakkında düÅŸünüyorum, o mesele ile ilgili verilerim var. Bu verilerle düÅŸünmeye konu edindiÄŸim ÅŸey ile ilgili bazı ipuçlarını bulma arayışım söz konusu, bunu daha iyi izah edecek bir yöntemi keÅŸfettim ve buna göre bu meseleyi rahat ifade edebilirim”  demektedir.

Peki, salt bir refleks ile ‘düÅŸünüyorum’ diyen kiÅŸi, gerçekten bir düÅŸünme ameliyesi ortaya koymakta mıdır?

Konuya dair çeÅŸitli okumalar yapmak bir düÅŸünme ameliyesi olmaktan çok düÅŸünmeye hazırlık süreci olarak deÄŸerlendirilmelidir.

DüÅŸünmenin birden fazla çeÅŸidi vardır:

Soyut düÅŸünmek; sadece hayal gücüne veya soyutlaÅŸtırma kabiliyetine baÄŸlıdır. Birden çok meseleyi daha üst bir ÅŸemada zihinde tartarak ona yönelik bir çıkış yolu arayışına imkân tanıyacak kavramsallaÅŸtırmalara ulaÅŸmadır.

KuÅŸkusuz bu, düÅŸünme çeÅŸitleri içinde en zor olanıdır. Bu konudaki çabaların sezgisel yetinin devreye girmesi ile ödüllendirildiÄŸini de ayrıca belirtmeliyiz.

Somut düÅŸünme; bir konuda gözlem ve deney üzerinden elde edilen bilgi ile gerçeÄŸe ulaÅŸmaktır. Bu ayrıca düÅŸünme ameliyesi baÄŸlamında en düÅŸüÄŸüne tekabül eder.

Açı’lı düÅŸünme; bir sorun etrafında farklı bakış açılarını dikkate alan bir tefekkür ortaya koymaya çalışmak. Bu da kısmi olarak bir uzmanlık ve bilgi isteyen bir düÅŸünme ameliyesidir.

Yenilikçi bakış; konu ile ilgili kuÅŸatıcı bir bilgiye ulaÅŸmak için farklı bakış açılarını tanımak ve o bakış açıları ile birlikte konuyu sürekli yeniden düÅŸünmek ve aralarındaki farkları ve benzerlikleri ortaya koyarak yeni bir bakışa veya yeni fikre ulaÅŸma çabasıdır. Bu özünde deÄŸerli bir çabadır, gayret ve bilgi gerektirdiÄŸi kadar bir ufuk da ister.

Analitik düÅŸünme; konuyu ele alırken, parçalarına ayrıştırarak bütün parça iliÅŸkisini kurmak ve böylece parça ile bütün arasındaki sorunu keÅŸfederek çözüme ulaÅŸtırmaktır. Bir olguyu ideal ile reel olma baÄŸlamında ele alarak sorunun çözümünün nerede olduÄŸunu keÅŸfetme arayışı ile birlikte olgunun olması gereken açısından deÄŸerlendirmeye tabi tutulmasıdır da…

EleÅŸtirel düÅŸünme; bir konunun iç sentezini, iliÅŸkiler ağını kritik etme ile birlikte dış ÅŸartlarla uyumunu da dikkate alan, konunun argümanlarının eleÅŸtirisidir.

Sistemli düÅŸünme; belirli bir bakış ve yöntem üzerinden meseleleri ele almak ve üzerine tefekkür gerçekleÅŸtirmektir.

Sistematik düÅŸünme; bir yönteme baÄŸlı kalmadan yeri ve zamanı geldiÄŸinde farklı yöntemleri ayrı veya birlikte kullanmayı, yöntemin açmazlarını, sorunlarını dikkate alarak, yeni yöntem arayışlarını beraberinde taşıyacak bir bakıştır. Bir meseleyi ele alırken onu belirli bir yöntem üzerinden deÄŸil, yöntemler üstü bir yaklaşım ile ele almak ve sorunu çözüme kavuÅŸturacak yöntemi veya disiplini serbest bir ÅŸekilde tercih edebilme liyakatidir. Bütünsel yaklaşımın öne çıktığı yegâne düÅŸünme zeminidir.

Sistemli çalışmanın hem artıları hem eksileri vardır. Ama sistematik düÅŸünme ise; sistemli düÅŸünmelerin ortaya çıkardığı sorunları fark etmek ve onlara dair çözüm arayışlarını da düÅŸünmenin konusu yapmasıdır.

Bu yüzden kiÅŸi, sistemli düÅŸünmeyi bilmesi gerektiÄŸi gibi onunla kendini sınırlamayarak sistematik iÅŸleyiÅŸ üzerinden birden fazla yöntemi kullanma beceresi elde eder.

Ayrıca yöntemlerin/sistemlerin bir birlerinden farkını ve alan ayrımlarını da öne çıkartır. Bu yüzden en verimli düÅŸünme ameliyesi sistematik düÅŸünme ameliyesidir. Bu ÅŸu demek; herhangi bir bakış açısı ile kendisini sınırlamadan, mekân ve zamana takılı kalmadan, sürekli düÅŸünmeye devam edebilme istidadı elde etme becerisi ve çabasıdır…

DüÅŸünürken, insan daha çok düÅŸünceye konu edindiÄŸi ÅŸeye odaklandığından diÄŸer meselelerle iliÅŸkisini göz ardı eder. Sonra ulaÅŸtığı fikri temel bir kategori gibi sunar. Hâlbuki üzerinde tefekkür ettiÄŸi konu, sınırlı bir zemin ve zamana aittir. Onun diÄŸer zemin ve zamanlarla bağı ise ancak o meselenin kendisinden bağımsız bir ÅŸekilde daha ufku açık düÅŸünmeye baÅŸladığı zaman kiÅŸinin gündemine girer.

GeniÅŸ ufuklu bir bakışa sahip olma bir zorunluluktur. Ancak bugün akademik çevreler uzmanlık tutumu üzerinden her ÅŸeye bakma alışkanlığı kazandıkları için tek meseleyi enine boyuna kavrarken, o meselenin diÄŸer meselelerle iliÅŸkisini ise hep göz ardı etmeyi bir refleks haline dönüÅŸtürmüÅŸlerdir.

Bu durumu neredeyse her bir meselenin ele alınışında veya her bir makale veya metinde görme imkânımız vardır. Yani konu bilimsel olabilir; aynı konunun sosyal, iktisadi veya siyasi veçhesi olmayacağı anlamına gelmemektedir. Konu etik olabilir, ancak metafizik/kelami bir karşılığı olmayacağı anlamına gelmemelidir.

Özellikle medyadaki tartışma programlarında horoz dövüÅŸü gibi karşılıklı atışmalara düÅŸünme demenin bir karşılığı yoktur. Ayrıca ideolojik baÄŸlılığın vicdanı karartan bir boyutu içinde sürekli aynı ÅŸeyleri tekrar etmenin de bir düÅŸünme ameliyesi ile iliÅŸkisi yoktur.

Aynı mezhepte, aynı kampta, aynı partide, aynı fikri akımda bulunmanın verdiÄŸi konfor ile sürekli aynı sloganları söylemenin de bir düÅŸünme ameliyesi ile bağı bulunmamaktadır.

Ezcümle; bir konuyu derinliÄŸine ele almak, o konuda ulaşılan bir düÅŸünceye ulaÅŸmak, sadece o konudaki derinliÄŸi ve tefekkürü gösterir. DiÄŸer her konuda bir derinlik ve tefekkür sahibi olduÄŸunu göstermez. Ama daha vahim bir yanlış; bir tek konuda elde ettiÄŸi derinliÄŸi ve tefekkürü diÄŸer bütün alanlardaki meselelere teÅŸmil ettiÄŸinde ortaya çıkıyor.

DüÅŸünme; bir olayı, olguyu ve durumu ele alırken, onların içinde var olma durumunu içerdiÄŸi gibi onların varoluÅŸ ÅŸartlarını ve o var oluÅŸ ÅŸartlarının varlığını saÄŸlayan kültür evrenini de bilmeyi içerir. Kültür evrenini oluÅŸturan düÅŸünceyi ve o düÅŸüncenin ilkelerini mevcut olay, olgu ve durum ile iliÅŸkisini anlamadan düÅŸünme ameliyesi gerçekleÅŸmez. Bu da bize düÅŸünmenin birden fazla boyutunun olduÄŸunu gösterir.

Örnek verecek olursak; küresel sermayenin para kazanırken aldatmayı bir yöntem olarak kullanması… Aldatma, bugün neredeyse her ÅŸeye sirayet etmiÅŸ durumdadır: Siyasetten etik’e iktisattan toplumsallığa, bilgiden tekniÄŸe her alandadır. Ä°ÅŸe girerken, iÅŸe alırken, bir ÅŸey satarken veya satın alırken, bir iÅŸ sunumunda veya iÅŸ vermeye yeltenirken vesaire her alanda geçerli bir aldatma ile yüzleÅŸiyoruz.

‘Aldatmanın bu kadar hayatımızda yer bulmasını saÄŸlayan ÅŸey nedir’ sorusuna tek bir cevap veya tek bir bakış açısı ile cevap verilemez. Bu temel bir sorun ve öncelikle metafizik bir zeminde cevaplandırılmalıdır. Sonra bu durumun ahlak zeminindeki karşılığına bakılmalıdır.

Aldatmanın sosyolojik nedenleri ile bireysel psikolojideki karşılıkları üzerine düÅŸünülmelidir. Toplumsal kültürün aldatmaya dönük fonksiyonu hesaba katılmalıdır. En önemlisi, içinde bulunduÄŸumuz kültür evreninin ürettiÄŸi ‘dünya görüÅŸünün’ aldatmayı bir öncelik haline getirip getirmediÄŸi incelenmelidir.

Aldatma gibi tek bir konunun hayatımızın bütününü nasıl etkilediÄŸini gözlemlemek ve bu sorunu çözerken, öyle salt tek bir olgu çerçevesinde ele alarak çözüme kavuÅŸturmanın imkânsızlığını göstermektedir. Bu, bugün için birçok konu açısından böyledir.

DüÅŸünmede uzmanlığı ele alalım; bir konuda enine boyuna bir mesele hakkında kuÅŸatıcı bir bilgiye sahipsiniz. Hakim olduÄŸunuz konu hakkında görüÅŸ belirtebilirsiniz. Ancak o konu dışında, o konuya verdiÄŸiniz emek ve süre yüzünden diÄŸer konularda bir yabancılık çekersiniz.

KiÅŸinin tek bir konu üzerinde uzman olması, diÄŸer konularda söz söyleyeceÄŸi anlamına gelmemelidir. Ama uzmansınız ya; çaÄŸrıldığınız her konuda sanki o konunun da uzmanı gibi sürekli lafı eveleyip geveliyorsunuz, ya da uzmanı olduÄŸunuz konu üzerinden elde ettiÄŸiniz düÅŸünme refleksi ile diÄŸer konulara da patavatsızca dalıp söz söyleme hakkını kendinize verdiÄŸinizde sorun büyüyerek ortaya çıkıyor.

O zaman tek konuda uzman kiÅŸi, her konuda uzman kiÅŸi olduÄŸunda sözün bittiÄŸi nokta açığa çıkar. Ayrıca uzmanlık, bir konuda yeterlilik saÄŸlasa da genel itibarı ile bir yetersizliÄŸi ifade eder.

DüÅŸünmede temel bir yanlış -ki bu tarihsel bir sürekliliÄŸe sahiptir- bir sistem sahibinin; felsefi, kelami, fıkhi, irfani, bilimsel sisteminin saÄŸladığı konfor üzerinden elde ettiÄŸi kavramları, diÄŸer sistemlerin ürettiÄŸi kavramların yerine ikame ederek onları yargılama hakkı bulmasıdır.

Yani felsefi bakış açısı ile elde ettiÄŸi kavramı, din ve dini kavramları belirleme hakkı olduÄŸu yargısı… Fıkhi bir yöntem üzerinden felsefi bir kavramı yargılaması… Kelami bir kavram üzerinden irfani veya felsefi bir olguyu temellendirme giriÅŸimi vesaire… Bu temel yaklaşım, kendi içinde birden fazla yanlışı barındırdığı gibi düÅŸünme ameliyesini de yanlış yönlendirmektedir.

Bu noktada fark üzerinden meseleye yaklaÅŸmak ve farkı bir yöntem olarak düÅŸünme ameliyesine temel yaparak her yöntemin bir alanı olduÄŸunu, derinliÄŸi ve eni taşıdığını, yani mekân ve zaman sınırlamasına tabi olduÄŸunu belirlemiÅŸ oluruz.

O zaman, kullandığımız her kavramın lafız olarak aynı kelime olsa da, farklı sistemlerde farklı anlamlar kazandığını bilerek meseleyi doÄŸru bir zeminde konuÅŸma imkânı kazanırız.

“Ben düÅŸünüyorum” derken artık birkaç kez durup düÅŸünmeye ihtiyaç vardır. Bu bizi düÅŸünmekten alıkoymamalı, bilakis, düÅŸünmeye devam ederken, düÅŸünmeyi belirli bir teknik boyut olarak kavrayarak önemini ve ciddiyetini kavramaya taşımalıdır. Kullandığımız her kelimenin ve kavramın hakkını vermeye çalıştığımız oranda düÅŸünme ameliyemiz deÄŸer kazanır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.