Makale
Âdem/İnsanın Mahrem Macerası...
Sonsuzdan sonsuza akan yolculuk…
Hayat, sonsuzdan sonsuza devam ede gelen bir yolculuktur. Bu sonsuzluÄŸun sahibi ise Mutlak SonsuzluÄŸu taşıyan ve Yaratıcı Güç olan Allah’dır. Bu yolculuÄŸun anlamı insandır. Ä°nsan, var oluÅŸun hem anlamı ve hem öznesi olarak varlık sahasına çıkmıştır. O düşüş ile yükseliÅŸ arasında sürekli bir gerilim yaÅŸayarak varlığını idame etmektedir.
Ä°nsan, Mutlak Ben’in izni ile hayatın özne’liÄŸini üstlendiÄŸi gibi bu yolculuÄŸun tek sorumluluÄŸunu üstlenenidir de… Bu sorumluluk ona ‘belirli bir alanda’ özgürlük vermektedir. Özgürlüğün bedeli olarak da yaptığı her ÅŸeyin karşılığını alacağı bir hayata sahip olacağı bildirilmiÅŸtir kendisine…
Yolculuk belirli bir ‘belirsizliÄŸi’ içinde taşımaktadır. Bu hem varlığın özneye tabiiyeti baÄŸlamında böyle hem de öznenin tavrını belirleyecek olan ikili potansiyeli –fücur ve takva- açısından böyledir. Yolculuk meÅŸakkat olarak betimlenmiÅŸtir. Bu meÅŸakkat ise insanın özne olarak imtihana tabi tutuluÅŸunu iÅŸaret eder. Ama insan, zaten meÅŸakkate dayanıklı kılınmıştır. Böylece bu yolculukta aslında ÅŸikâyet konusu edeceÄŸi bir ÅŸey bırakılmamıştır. Çünkü her ÅŸikâyet konusu edeceÄŸi ÅŸeyin müsebbibi konumunda kendisini bulmaktadır.
Ä°nsan, bu yolculuÄŸa baÅŸlarken potansiyel olarak eÅŸit baÅŸlamıştır. Hem kötülüğe meyyal oluÅŸu hem iyiye meyyal oluÅŸu bakımından insan eÅŸittir. Bir fark olarak, insan, özü itibariyle iyi olduÄŸu için bir adım önde yarışa baÅŸlamış sayılır. Bir ÅŸartla: Kendisine unutturulan ÅŸeyi hatırlama konusunda göstereceÄŸi çabayla…
Hayat macerası bir oluÅŸu içinde taşıyor ki öznenin müdahale alanını geniÅŸletebilsin. Tabii ki bu yolculukta birden fazla özne devrede olduÄŸu için de ‘belirli bir belirsizliÄŸi’ de içinde taşımaktadır. Ayrıca bu oluÅŸ sürekli yeni bir imkânın devreye girmesinin zorunlu istisnailiÄŸini de taşımaktadır. Böylece insan, ne kadar kuÅŸatılırsa kuÅŸatılsın, bir çıkış yolu bulmada imkân sahibidir.
OluÅŸ, yolculuÄŸun hem keyfini hem de zorluÄŸunu iÅŸaret eder. OluÅŸ, bir süreci iÅŸaret ederek varlığın özne ile bağını da belirginleÅŸtirir. Özne ile varlık arasında var olan bağımlılık iliÅŸkisini ve bu iliÅŸkinin sonucunda oluÅŸun sürekliliÄŸi yanında insanın bu iliÅŸkideki payı ve sorumluluÄŸunu da iÅŸaret eder. Ayrıca insanın kendi dışındaki öznelerle iliÅŸkisini ve kendisine tevdi edilmiÅŸ var olanlarla iliÅŸkisini de temellendirir. OluÅŸ, insan için bir imkân olurken, baÅŸka bir zeminde önündeki engeli oluÅŸturur. Ama her halükarda insan, oluÅŸu tam olarak kavradığında özü ile irtibatını kurar ve böylece Mutlak Ben ile derin bir iliÅŸki sayesinde yolculuÄŸu keyifli hale dönüştürebilir. Bunun için öncelikle kendisini bilmesi ve tanımlaması ÅŸartını yerine getirmelidir.
Öznenin yolculuktaki hali…
Bu serüvenin nedeni olan insanın, varlıkla baÄŸ kurmaya yönelirken iki temel istinat noktası vardır: Ãœnsiyet ve nisyan…
İnsan, ünsiyet üzerinden bağ kurduğu her şey ile yakınlık kesbederek ona nüfuz edebilir ve ondan istifade edecek bir zemini kurma imtiyazı kazanır. Ünsiyet, aşinalık üzerinden belirli bir egemenliği de içinde taşır. Bu egemenlik güce dayalı olmaktan çok ahlaki bir zemine dayanır. Çünkü insan, ünsiyet ile sevgi ve dostluk oluşturur. Yakınlık kurduğu şey ile ilişkisini sevgi üzerinden temellendirdiğinde iradesine karşı bir karşıtlık olma ihtimalini devre dışı tutmayı sağlar. Ancak ünsiyet üzerinden kurduğu yakınlık aynı şekilde sorun da oluşturabilir. Zira yakınlık kurmak aynı biçimde etkileşime açık olmak demektir. Ve bu etkileşim insanı biçimlendirerek asli özelliklerini unutturabilir. Ünsiyeti, potansiyel olarak olumsal boyuta taşımak için doğru bir zeminde devreye girmesini sağlamak insana düşen bir sorumluluktur. Ünsiyetin sağladığı yakınlığın insanı körelten bir boyut taşıdığı bilinir. Bu köreltmeye karşı insanın belirli bir yabancılaşmayı da zımnında tutması şarttır.
Nisyan, unutkanlık… Ä°nsan, unutkanlaÅŸarak varlığının anlamını kaybeder. Bu kaybediÅŸ ile yolculuÄŸunu sarsıntılı hale getirir. Ä°liÅŸkide olacağı her varlıkla sorunlu bir iliÅŸki kurmasının nedeni olur. Nisyan aynı zamanda yaratılış amacını unutturacağı için yolculukta imtihan ile karşı karşıya kaldığında yenilgi kaçınılmaz olacaktır. Bu yüzden unutmanın zıttı olarak, insana, hatırlamayı bir ilke olarak hayatının nirengi noktası kılması gerektiÄŸi kendisine ihtar edilir. Nisyanın da olumlu boyutu, insanın hayatını yaÅŸarken, yolculuÄŸu esnasında karşılaÅŸtığı zorluklara dayanıklı olabilmek ve onun kötü etkisinden kurtulmak için iyi bir fırsata dönüşmesidir. Çünkü kendisine yöneltilmiÅŸ korkuyu geri püskürtmenin önemli amillerinden biri de unutmayı baÅŸarabilmektir.
YolculuÄŸu belirleyen koÅŸullar…
İnsan için yolculuk bir düşüş ile başlamıştır. Bu düşüşe sebep olan etmen insanın kendisine tevdi edilen şeye ihanet etmesidir. Neticede düşmanlar olarak yaşayacağı yeryüzüne gönderilmiştir.
Yolculuğun en çetin koşulu çatışmayı bir süreklilik içinde taşıma zorunluluğudur. Bu çatışma hem içeride hem dışarıda mevcuttur. Zaten çatışmayı derinleştiren ve zorlu hale dönüştüren de bu iç ve dış çatışmayı öznenin tek başına yaşamasıdır. Bu temel gerçekliğin farkında olarak bir yolculuğu değerlendirmeyi önemsemeliyiz. İnsanın kendi halinde kalması durumunda zalim ve cahil oluşuna yapılan gönderme ve meleklerin isyanı da bu çerçevede dikkate sunulmalıdır.
Ä°nsan bir çatışmanın içine düşmüştür. YolculuÄŸu boyunca bu çatışma devam edecektir. Tek ÅŸartla bu çatışma yerini sükûna bırakacak; insan kendi özünü keÅŸfederek varlıkla barış imzaladığında yolculuÄŸu sükûnete erecektir. Ä°nsan yeryüzüne fırlatılmıştır. Bu fırlatılma bir mecaz olarak insanın yolculuÄŸunun meÅŸakkatine bir gönderme olarak kabul edilmelidir. Ä°nsan, yeryüzünün yabancısıdır. Ve yabancıya gösterilen tepki varlık tarafından insana gösterilecektir. Önemli olan bu yabancılaÅŸmayı ünsiyet üzerinden bir tanışıklığa tevdi etmek ve varlığın özü ile muhatap olacak bir zemini inÅŸa edebilmektir.
Ä°nsanın iki temel düşmanı vardır. Ä°lki, ÅŸeytan olarak tesmiye edilmiÅŸ olan kötülük potansiyeli ve onun davetkâr, ÅŸuh sesinin çekiciliÄŸi… Ä°nsana her zeminde fısıltı ÅŸeklinde sürekli olumsuzu empoze etmeye çalışması ve insanın kafasını karıştıracak ÅŸeyleri harekete geçirerek onu taciz etmesidir. Bu tacizden de bir ÅŸekilde kurtulabilir insan; kendisinin anlam oluÅŸunu ve yolculuÄŸun da anlamını içerdiÄŸini bilerek imtihan olduÄŸu ÅŸuurunu diri tutarak bu konuda kesin ve keskin bir samimiyete sahip olmasıdır. O zaman ÅŸeytanın vesvesesinin bir karşılığı olmayacaktır. Ä°kincisi ise bizzat insanın imtihana tabi tutulan ben’inin hayata dönük beklentilerini içinde taşıyan kendiliÄŸidir ki buna literatürde insanın nefsi denir. Nefsin kendisi ayartma üzerine kurulu olduÄŸu açıktır. Ä°nsanın kötülük potansiyelinin dışavurumu olarak öne çıkartılan bu boyutu sürekli insanın dünya ile sınırlı bir hayatı yaÅŸadığı yanılsamasına yol açacak göndermelerle insanı malul eder.
Bu iki temel düşmana karşı ise Yaratıcı insana merhamet ederek ona bu yolculuğunda destek mahiyetinde iki temel gücü vermiştir:
Ä°lahi Bilgi ve bu ilahi bilginin örnekliÄŸini yapan seçilmiÅŸ insan Elçi/Resul. Ä°nsan, ÅŸeytanın ve nefsin tuzaklarından kurtulmak için karşı karşıya kaldığı ÅŸeyi tanımlama kudretine haiz olmalıdır. Allah, insana vahyederek bu tanımlama kudretini vermiÅŸtir. Bu durumu perçinlemek ve yanlış anlamaları giderebilme adına da yine bir insan olan Resulü seçerek onu insanlara örnek olması için eÄŸitmiÅŸtir. Ä°ÅŸte hem bilgi ve hem de bilginin neye yaradığını gözlem üzerinden öğrenmenin imkânı kendisine sunulmuÅŸ olan insan bu imkâna karşı tavrı üzerinden çatışmanın akıbetine duçar olacaktır.
Vahiy ve nübüvvet, kişiye, içinde bulunduğu ilişkiler ağında neye niye ve nasıl bir tavır alması gerektiğinin izahını yapmaktadır. Kişi, teslim olur, güven içinde bağlanır ve bu İlahi gücü görür gibi davranışlarına yön verir, bütün samimiyetini kuşanırsa ona, ne şeytanın vesvesesi ne de nefsin ayartıcılığı etki edebilir. Bu da insanın özne olarak yolculuğu esnasında nasıl bir korunma ve koruma ile desteklendiğini de gösterir. İnsan, buna rağmen tavır alışlarında çoğu zaman yanlışa düşmekten kaçınamaz. Merhamet burada da devreye girerek kişiye, tövbe kapısını açık tutar ve onun tecrübesini artırır. Böylece insanın eline herhangi bir bahane bırakılmaz!
YolculuÄŸun hali…
Bir gerilimin süreklileÅŸtiÄŸi bir yolculuÄŸun sinirleri yorucu tabiatını düşleyelim… Bu gerilimin temel etkeni, göreliliÄŸi içinde taşıyan bir belirlenimsizliÄŸin yaÅŸanmasıdır. Gerilimin oluÅŸ içinde ve oluÅŸ sürecinde bir sürekliliÄŸe haiz oluÅŸu insanı yoran ve takatsiz bırakan en önemli göstergedir. Ancak, insan dayanak noktasını doÄŸru kurarsa bu gerilimin onun için önemli bir direnç noktasına dönüşmesinin önünde bir engel yoktur. Bu noktada dayanak noktası, yolculuÄŸun halini belirleyen önemli bir enstrüman olarak öne çıkmaktadır. Ä°nsan, dayanağını vahiy ve nübüvvet ile belirlediÄŸinde ve o dayanağı yolculuÄŸun mihenk taşı kıldığında aÅŸkınlıkla kurduÄŸu doÄŸru iliÅŸki üzerinden gerilim onu dinç ve diri tutacaktır.
YolculuÄŸu bir pota olarak düşündüğümüzde ona atılan birden fazla çok farklı varlığın katkısını hesaba katalım. Her yolcunun farklı bir noktaya yönelme ihtimali ve etkisi hesaba katıldığında o potanın taşıdığı hareketliliÄŸi ve yöneliminin sorun oluÅŸturan tabiatı da açığa çıkar. Ä°nsan, kendisine tevdi edilen bir sorumluluk olarak varlığın yönelimini teke irca edebilme becerisini harekete geçirdiÄŸinde onu istikamette tutarak anlamın zuhuruna yardımcı olur. Bu istikamet, insanı, gerilimi dengede tutarken, sürprize açık olmakla birlikte göreliliÄŸi de belirli oranda belirli hale dönüştürme imkânına haiz kılar.
Yolculukta insana verilen destek…
Gizli ya da açık Allah’ın, insanın sıkıştığı her zeminde ona yardımcı olduÄŸu, yolculuk esnasında insanın sıkışmışlık hallerini yeniden düşünmesi ile açıklık kazanır. Allah, insana yönelik oluÅŸturduÄŸu umudu diri tutmanın yolunu açık tutmaktadır. Bu yüzden her an insan ile bir temasa açık bir pozisyonu hazırda tutmaktadır. Ä°nsan, kendini aÅŸan her olayda Rabbine iltica ederek O’nun yardımını celbedebilir. Vahyedilen kitaplarda anlatılan peygamber kıssaları buna delil olarak anlatılır. Ä°nsan kendi öznel hayatında da bu yardımları çoÄŸu kez fark etmese de hep görür. Yolun ve yolculuÄŸun bütün meÅŸakkatine raÄŸmen Ä°lahi Yardım her zaman hazırda tutulduÄŸu için insan, kahir ekseriyeti yoldan çıksa da bir azınlık; sabikun/öncüler ve yakınlık/kurbiyyet ile her zaman insana duyulan umudu diri tutmanın yolunu bulurlar. Ä°lahi Yardımı alan bu kiÅŸiler, varlıklarını iyiliÄŸin/takvanın kendisine adadıkları sürece yolculuk kolaylaÅŸacaktır.
YolculuÄŸun amacı…
Görece yolculuÄŸun çok meÅŸakkatli olduÄŸu tecrübesi genel içindir. Onlar yolculuÄŸu başında kaybetmiÅŸlerdir. Ama asıl yolcular, yolculuÄŸu büyük bir keÅŸfe dönüştürerek biriktirdikleri tecrübeler üzerinden sonsuzluÄŸun kapısını aralamaya devam ederler. Çünkü yolda kalmışların karanlıkta bekledikleri bir zeminde, yolculuÄŸu sürdürenler ve keÅŸfe devam edenler, yeni merhalelere doÄŸru yol alırlar. Zaten amaç da yolculuÄŸu bilinçli bir ÅŸekilde geçmek ve yeni yolculuklara hazır olmaktır. Ä°nsan, bu yolculuÄŸa donanımlı yaratılmıştır. Önemli olan bu donanımının farkında olmaktır. Belki de meselenin püf noktası bu farkındalıktır. Yolcu farkındalığını kuÅŸanarak yeni yolculuklara hazırlık yapacaktır…
İnsan anlamdır. Hayatın anlamını, yolculuğun anlamını ve yolun anlamını belirgin kılan da budur. Bu imtihan onun imtihanıdır. Bu yüzden insan baştan ayağa anlam kesilerek yolculuğu keyifli ve keşfe hazır hale dönüştürür. İnsan, iradesi ile Mutlak İradeye tabi olduğunda süreklileşen bir ilişki ile yeni bilgiler alarak yolculuğu zevke dönüştürür. Artık yolun meşakkati zevke tevdi edilmiştir.
Henüz yorum yapılmamış.