Sosyal Medya

Önemli Şahsiyetler

Anadolu'yu Türkiye yapan Sultan: Süleyman Şah

1072’de Alp Arslan’ın ölümü üzerine Süleymanşah ve kardeşleri bir fırsatını bularak serbest kaldılar ve Anadolu’ya iltica ettiler. Burada pek çok kaleyi ele geçirip hakimiyet kuran Süleymanşah’ın Anadolu’yu Türk yurdu yapacağı günler pek yakındaydı.



Prof. Dr. Muharrem Kesik

Ä°stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

Anadolu Fatihi KutalmışoÄŸlu SüleymanÅŸah (ö. 1086) Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra Türkiye Selçuklu Devleti’ni kuran Selçuklu hükümdarı… Bir yandan Bizans, diÄŸer yandan Ermeniler, Büyük Selçuklu Devleti ve Suriye Selçuklularına karşı mücadele etmek zorundaydı; zira hükümdar ve emirlerin gözü, kademini bastığı bu kıymetli topraklardaydı. Kısa ömrüne görkemli fetihler sığdıran bu sultanın savaÅŸ taktikleri ve idarî stratejileri bir asır sonrasının biz Anadolu mukimlerine çok ÅŸey söylüyor.

SüleymanÅŸah, Selçukluların atası Selçuk Bey’in en büyük oÄŸlu Arslan Yabgu’nun torunudur. Babası Melik Kutalmış, TuÄŸrul Bey’in ölümü üzerine çıkan saltanat mücadelesinde Alp Arslan ile savaÅŸmış ve kaybetmiÅŸti. Kutalmış’ın bu savaÅŸta öldüÄŸü ve Alp Arslan’ın da onun Mansur, Alp Ä°lik, Devlet ve SüleymanÅŸah adlarındaki oÄŸullarını ele geçirdiÄŸi bilinir.

Alp Arslan önce bu çocukları ortadan kaldırmayı düÅŸünmüÅŸse de, Veziri Nizâmülmülk’ün, “öldürmenizin devletinizin zeval bulmasına sebep olup size uÄŸursuzluk getirmesinden korkarım” uyarısı üzerine gözetim altında tutulmalarına karar verilir.

1072 yılında Alp Arslan’ın ölümü üzerine SüleymanÅŸah ve kardeÅŸleri bir fırsatını bularak serbest kaldılar ve Anadolu’ya iltica ettiler. SüleymanÅŸah kendisine katılan Horasan Türkmenleri ile önce Antakya üzerine yürüdü fakat burayı fethedemedi. Sonra Konya’ya gelerek bu ÅŸehri Martavkusta’dan, Gavele (Gevele) Kalesi’ni de Romanus Makri’den aldı.

Anadolu’da ismini bilemediÄŸimiz pek çok kaleyi ele geçirip hakimiyet kuran kumandan, valilere üstünlük saÄŸlayarak Ä°znik önlerine kadar gelmeyi baÅŸardı. Bizans’taki taht mücadelelerini fırsat bilerek Marmara Bölgesi’nde tutunmaya çalıştı. Çok geçmeden de kendisini taht oyunlarının içinde bulacaktı.

7 Ocak 1078 günü kendisini Bizans Ä°mparatoru ilan eden Nikephoros Botaneiates, SüleymanÅŸah’tan yardım istedi. Çünkü imparatorluk iddiasında bulunan Nikephoros Bryennios’a karşı destek kuvvete ihtiyacı vardı. SüleymanÅŸah’ın gönderdiÄŸi birliklerle düÅŸmanını bertaraf ettikten sonra 24 Mart’ta Ä°stanbul’a girerek resmen imparator oldu.

Bizans iç karışıklıklarla çalkalanırken SüleymanÅŸah’ın Ä°znik’i fethi (1078) pek zor olmadı. Böylece baÅŸkenti Ä°znik olan Anadolu’daki ilk Müslüman-Türk devleti kurulmuÅŸ oluyordu. Merkeziyetçi bir politika takip eden Büyük Selçuklu Sultanı MelikÅŸah, Anadolu’da yaÅŸanan bu geliÅŸmelere müdahale gereÄŸi duyacaktı elbette.

SüleymanÅŸah’ın baÅŸkenti Ä°znik üzerine Emir Porsuk idaresinde bir ordu gönderdi. Ä°znik’i kuÅŸatan bu ordu, SüleymanÅŸah’ın aÄŸabeyi Mansur’u öldürmek dışında herhangi bir sonuç elde edemeyerek geri dönmek zorunda kaldı.

Bizans’ta ise Nikephoros Botaneiates, SüleymanÅŸah’ın desteÄŸiyle imparator olmuÅŸtu olmasına ama Aleksios Komnenos’un kızkardeÅŸiyle evli olan Nikephoros Melissenos, çevresine Türklerden pek çok savaÅŸçı gücü ve Türk beylerini toplayarak Botaneiates’e isyan bayrağını çekmekte gecikmeyecekti. Böylece Türkiye Selçukluları kendilerini bir kez daha Bizans taht kavgalarının ortasında bulmuÅŸ oluyordu. Nikephoros Melissenos, yaÅŸadığı Kos (Ä°stanköy) Adası’ndan Ä°stanbul’a doÄŸru harekete geçti. Üzerinde mor renkli imparatorluk kıyafeti bulunduÄŸu halde uÄŸradığı Anadolu kentlerinde imparator olarak selamlanıyordu.

Kendisine saÄŸlanan askerî desteÄŸin bir karşılığı olacaktı elbette. Batı Anadolu, Phrygia ve Galatia’nın (Denizli ve Ankara taraflarındaki kent ve kaleler) bütün kentlerini Türklere bıraktı. Önemli bir Bizans kaynağı, bu sıralarda Türklerin Erdek yakınlarındaki Kyzikos (Belkıs) kentini ele geçirdiklerini kesin bir dille kaydetmektedir.

Melissenos yine SüleymanÅŸah’ın desteÄŸiyle Ä°znik’e kadar geldi. Botaneiates durumu öÄŸrenir öÄŸrenmez derhal Hadım Ioannes idaresinde bir orduyu Ä°znik üzerine göndererek ÅŸehri kuÅŸattı. Ancak kısa zamanda Selçuklular naralar atarak, dört bir yandan savurdukları oklarla Hadım Ioannes’in birliklerine saldırdılar. Epey zayiat veren Bizans askerî birlikleri için kaçmaktan baÅŸka çare kalmamıştı. Bu arada Aleksios Komnenos ve aÄŸabeyi Isaakios Komnenos da imparatorluÄŸun batı yakasında ayaklanmışlar, topladıkları askerler ve bazı Türk birlikleriyle Ä°stanbul’a doÄŸru ilerliyorlardı. Melissenos Üsküdar’a geldiÄŸinde Komnenos kardeÅŸler Ä°stanbul’u sıkıştırıyorlardı. Bunun üzerine Melissenos, Komnenoslara imparatorluÄŸun aralarında bölüÅŸülmesini teklif etti.Buna göre kendisi Anadolu kentlerinin başının, yani imparatorluÄŸun doÄŸudaki toprakların, Aleksios ve Isaakios kardeÅŸlerden biri de batıdaki toprakların imparatoru olacaktı. Ancak Aleksios, eniÅŸtesini bir süre oyaladıktan sonra olumsuz cevap verdi. Ä°mparatorluÄŸu elde ettikten sonra da Melissenos’a kayzer rütbesiyle birlikte Selanik ÅŸehrinin idaresini verecekti.

Anadolu’ya Türk akını baÅŸlıyor

Bizans’taki bu yeni durumla birlikte SüleymanÅŸah’ın Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurması ve baÅŸarılı fetihlerde bulunması sonucu 1080 yılında Azerbaycan’dan kalabalık Türk kitleleri sel gibi Anadolu’ya akmaya baÅŸladı. Böylece bu topraklarda Türk nüfusu hızla çoÄŸaldı.

Bizans’ta bitip tükenmek bilmeyen siyasî ve ekonomik buhranların meydana getirdiÄŸi huzursuzluklar sebebiyle Ermeni, Süryani, Gürcü gibi yerli halklar kısa sürede SüleymanÅŸah’ın yönetimini benimsediler. Büyük arazi sahiplerinin hizmetinde çalışan ve tutsak muamelesi gören köylü sınıfı da mîri toprak rejimiyle Selçuklu yönetiminde hürriyetini elde etti ve toprak sahibi oldu.

Bu arada yeni imparator ile herhangi bir antlaÅŸma ve ittifakta bulunmayan SüleymanÅŸah, beraberindeki Selçuklu kuvvetleri ile kısa sürede Ä°stanbul BoÄŸazı’na kadar olan Anadolu topraklarını ele geçirdi. Artık Bizans ile Selçuklu Türkleri arasında sınır BoÄŸaz sularıydı. Selçuklular biraz çabalasalar gemi tedarik edip Avrupa yakasına geçebilir, hatta Ä°stanbul’u alabilirlerdi.

Ä°mparator Aleksios’un kızı Anna Komnenos’un tuttuÄŸu kayıtlardan anlaşıldığı üzere SüleymanÅŸah Ä°stanbul’un karşı kıyısında, Harem-Salacak-Üsküdar sahilinde oluÅŸturduÄŸu karakollar ve gümrük daireleri ile BoÄŸazdan gelip geçen gemilerden vergi almaya baÅŸlamıştı bile.

Ä°mparator Aleksios, birkaç gece baskını ile Türkleri BoÄŸazdan uzaklaÅŸtırmaya çalıştıysa da baÅŸaramadı. Tam da bu sıralarda Balkanları istilaya kalkan Normanlarla Bizans’ın başı dertteydi. Ä°mparator için Balkan cephesi aciliyet kazandığından SüleymanÅŸah ile anlaÅŸmaktan baÅŸka çaresi yoktu.

1081 Haziran’ında yapılan Drakon Suyu AntlaÅŸması’na göre Selçuklular Bizans ile olan sınırlarını Drakon adlı dereye kadar geriye çekeceklerdi. (Drakon, kimi tarihçi ve coÄŸrafyacılara göre bugünkü Maltepe’deki Dragos Tepesi’nin bulunduÄŸu yer, kimilerine göre de Kocaeli sınırları içindeki Kırkgeçit Deresi’dir.) Bu antlaÅŸma Bizans’ın Türkiye Selçuklu Devleti’ni ve başındaki SüleymanÅŸah’ın saltanatını tanınması ve her iki devletin 1081’deki sınırının belirlenmesi bakımından önemlidir.

SüleymanÅŸah antlaÅŸma uyarınca Ä°mparator’dan yüklü miktarda para almış, her iki taraf da birbirine askerî yardım sözü vermiÅŸtir. Nitekim SüleymanÅŸah’ın 7 bin kiÅŸilik bir askerî kuvvetin başında gönderdiÄŸi Selçuklu Emiri (Kamyres), Aleksios’un Normanların meÅŸhur lideri Bohemund’a karşı verdiÄŸi mücadelede önemli rol oynayacaktır.AntlaÅŸmanın ardından SüleymanÅŸah dikkatini güneye yönelterek önce Ermenilerle, sonra Büyük Selçuklularla mücadeleye girecekti.

Bizans 11. yüzyılın baÅŸlarından itibaren DoÄŸu Anadolu’yu iÅŸgal ederek buradaki küçük Ermeni krallıklarını kaldırıp Sivas ve Kayseri bölgelerinde iskân ettirmiÅŸ; Selçuklu akınları ve fetihleri de Ermeni halkının biraz daha batıya doÄŸru kaymasına neden olmuÅŸtu. Yani Ermeniler Fırat kıyıları, Toroslar, Kilikya, Malatya, MaraÅŸ ve Urfa gibi bölge ve ÅŸehirlerde yoÄŸunlaÅŸtılar. Ancak Ermeniler bu yeni ikamet alanlarında pek de rahat edemeyeceklerdi. Bizans’ın Ermenileri göçe zorlaması, daha da önemlisi Ortodoks mezhebine girme konusunda baskı ve iÅŸkence yapmaları Ermenileri Rumlara düÅŸman hale getirdi.

Anadolu’nun savunmasına karışmayan Ermeniler, zaman zaman Türkleri kurtarıcı olarak görüp Bizans’a karşı millî ve dinî nefretlerini sürdürdüler. Malazgirt Savaşı’nda da Selçuklular karşısında çarpışmayarak savaÅŸ meydanını terk edip Bizans ordusunu ve imparatorunu kaderiyle baÅŸ baÅŸa bırakmışlardı. Ä°ÅŸte Bizans’ın çöküÅŸünü ve Türklerin Bizans karşısındaki baÅŸarılarını fırsat bilen Ermeniler, Fırat bölgesinde tutunarak prenslikler kurmuÅŸlar, bu ÅŸekilde Türkiye Selçuklularının doÄŸu ve güneydeki Türk-Ä°slam ülkeleriyle baÄŸlantılarını kesmiÅŸlerdi.

Yeni hedef: Kilikya

Türklere karşı Malatya-Antakya hattının savunmasıyla görevlendirilen Ermeni Vali Philaretos, Malazgirt Savaşı’nda ciddi bir mücadelede bulunmayarak Romanos Diogenes’e ihanet etmiÅŸ, savaÅŸtan sonra da yerine geçen Mikhail Dukas’ın imparatorluÄŸunu tanımayıp bağımsız hareket etmeye baÅŸlamıştı.

Mikhail’in büyük karışıklıklar içinde geçen hükümdarlığı sırasında Türklerin Anadolu’daki faaliyetlerinden de faydalanan Philaretos, Kilikya bölgesinin en önemli ÅŸehirleri olan Tarsus, Mamistra ve Anazarba (Anazarva)’yı ele geçirdiÄŸi gibi kumandanlarından biri de 1077 yılında Urfa’yı (Edessa/Ruha) Bizanslıların elinden aldı.

1078’de Antakya halkı, kendilerini Türklere karşı korur ümidiyle onu buraya davet edip hakimiyeti altına girdiler. Bu sayede Philaretos’un egemenlik sahası Toroslardan Urfa’ya oldukça geniÅŸ bir alanı içine alıyordu.

Philaretos, Bizans’ın başına Aleksios’un geçmesi üzerine ona baÄŸlılığını arz ederken, bir yandan da tedbirli davranarak Halep’in Müslüman hâkimi Åžerefü’d-devle Müslim’e haraç ödemek suretiyle Müslümanları idare etmeye çalışıyor, SüleymanÅŸah’tan gelebilecek tehlikelere karşı Sultan MelikÅŸah’la iyi iliÅŸkiler kurmaya çabalıyordu.

Tarihler 1082 yılını gösterdiÄŸinde SüleymanÅŸah bu defa Kilikya seferine çıktı. Önce Çukurova bölgesindeki tarihî Tarsus ÅŸehrini fethetti. TrablusÅŸam’ın Åžii hâkimi Kadı Ä°bn Ammar’a elçi gönderip kendisinden yeni fethedilen ÅŸehir için kadı ve hatip talep etmesi, Büyük Selçuklularla arasındaki ailevî ve siyasî rekabet sebebiyle Abbasiler yerine Åžii Fâtımîleri tanıdığını gösterir.

1083 yılında aynı bölgede Ermenilere ait olan Adana, Misis (Mamistra, Masisa), Anazarba (Dilekkaya) ve Kilikya’daki diÄŸer ÅŸehir ve kasabaları fethederek Ä°znik’e döndü.

Philaretos ertesi yıl Urfa’da kumandan olarak bıraktığı oÄŸlu Barsam (Barsama) ile arası açılınca onu tutuklatarak Antakya Kalesi’ne hapsettirdi. Fakat babasının Urfa’da bulunduÄŸu sırada Antakya Kalesi’nin Müslüman ÅŸahnesi Ä°smail ile babası aleyhine bir ittifak oluÅŸturmak suretiyle hapisten çıkan Barsam, Ä°znik’te bulunan SüleymanÅŸah’la görüÅŸüp Antakya’yı ona teslim etmek istediÄŸini bildirdi.

SüleymanÅŸah en kıymetli kumandanlarından Ebu’l-Kasım’ı Ä°znik’te yerine vekil bırakırken, Anadolu’nun Selçuklulara tâbi bölgelerine ayrı ayrı valiler gönderdi. Bu sırada kumandanlarından bugün Çankırı’da medfun bulunan Karategin Bey de Çankırı, Kastamonu ve Sinop ÅŸehirlerini fethetmekteydi.

SüleymanÅŸah Antakya’ya doÄŸru ilerlerken DaniÅŸmendli Emiri GümüÅŸtekin Ahmed Gazi, Ermeni Gabriel’in elindeki Malatya’yı sıkıştırıyor, Türk kumandanlarından Emir Buldacı ise Elbistan ve civarını fethediyordu. Görünen o ki, bu iÅŸ Türk kumandan ve beyleri tarafından koordineli olarak yapılmıştı. Çünkü bahsi geçen bölge Philaretos’un hâkimiyet sahası içinde yer almaktaydı ve anlaşılan, onun elindeki askerî gücün parçalanması hedeflenmiÅŸti.

SüleymanÅŸah, hareketinin duyulmasını önlemek için geceleri yol alıp gündüzleri vadilerde gizlendi. Antakya üzerine yürüdüÄŸü anlaşılmasın diye de adamlarının atlarını ters nallatmış, böylece civardaki casusların gözetim ve denetiminden kurtulmuÅŸtu.

Anonim Selçuknâme’ye göre askerini gemisiz olarak Fırat Nehri’nden geçirmiÅŸti. (MeÅŸhur Bizans tarihçisi Anna Komnene’ye göre 12 gece süren yürüyüÅŸün ardından Antakya’ya varır. Selçuklu tarihinin en önemli kaynaklarından birinin yazarı olan Aksarayî ise 5 günlük yürüyüÅŸten sonra Antakya’ya ulaÅŸtığını söyler.)

12 Aralık 1084’te ÅŸehre Müslüman ÅŸahne Ä°smail’in yardımıyla gizlice giren Selçuklu kuvvetleri, büyük bir engelle karşılaÅŸmadan Antakya’ya hâkim oldular. Ancak Philaretos’un bazı adamları ve onlara baÄŸlı kuvvetler iç kaleye sığınarak SüleymanÅŸah’ın birliklerine karşı koydular. Bu yüzden iç kale bir aylık kuÅŸatmanın ardından 12 Ocak 1085’te teslim oldu.

SüleymanÅŸah ÅŸehri anlaÅŸmayla ele geçirdiÄŸinden halka iyi davrandı, esirleri serbest bırakarak askerinin evlere girmelerini ve Antakya halkının kızlarıyla evlenmelerini yasakladı.

Fethin sembolü ve bir Ä°slam ÅŸehri haline gelmesinin göstergesi olarak Büyük Mar Cassianus Kilisesi’ni camiye çevirdi; 17 Aralık 1084’te de ilk Cuma namazı kılındı.

Bizans’ın ve Ermeni yönetici Philaretos’un zulmünden usanmış bulunan Ermeniler ve Süryanilerin bu fethe çok sevindiklerini söylemeden geçmek olmaz. Öyle ki, SüleymanÅŸah’tan izin alarak Meryem Ana ve Aziz Cercis adlı kiliseleri yaptırmışlardı. SüleymanÅŸah, ÅŸahne Ä°smail ile iç kaleyi teslim eden kumandanı görevinde bırakmayı tercih etti. Åžehrin fethini, çevrede bulunan komÅŸu hükümdar ve beyler ile MelikÅŸah’a gönderdiÄŸi fetihnamelerle bildirdi.

300 kiÅŸilik bir süvari kuvvetiyle ÅŸehri fethetmiÅŸ olan SüleymanÅŸah, askerî kuvvetini merkezden çağırdığı diÄŸer birliklerle takviye ederek Ayntâb, Hârim, Dülûk, TellbâÅŸir, Ra’ban, Ä°skenderun ve Süveydiye’yi (Samandağı) de fethetti.

Philaretos’a gelince… MelikÅŸah’ın huzuruna çıkarak Müslümanlığı kabul etti desek inanır mısınız? Böylece Sultan tarafından kendisine verilen MaraÅŸ’a gelerek burada hayatını sürdürdü, 1090 yılından önce de aynı yerde vefat etti.

Halep Emiri Åžerefüddevle Müslim b. KureyÅŸ, Antakya’nın eski hâkimi Philaretos’dan 30 bin altın tutarında vergi alıyordu. Niyeti yeni hükümdardan da aynı vergiyi alabilmekti. SüleymanÅŸah’a haber göndererek bu cizyeyi (vergiyi) göndermesini istedi.

Müslüman bir ÅŸehir ve o ÅŸehrin Müslüman hükümdarından cizye istemek Ä°slam hukukuna aykırıydı. Tabiatıyla SüleymanÅŸah bu teklifi reddetti ve savaÅŸ kaçınılmaz bir hal aldı.

Tarsus onu unutur mu? SüleymanÅŸah 1082’de Çukurova’ya girmiÅŸ, Tarsus’u fethetmiÅŸti. Üstte, Tarsus’ta bulunan SüleymanÅŸah heykeli görülüyor.

Büyük rakip

SüleymanÅŸah ile Müslim b. KureyÅŸ 20 Haziran 1085 (24 Safer 478) tarihinde Halep ile Antakya arasındaki Kurzahil mevkiinde karşı karşıya geldiler. Åžerefüddevle’nin beraberinde Harput (Elazığ) yakınlarında bir beylik kurmuÅŸ olan Çubuk Bey de bulunuyordu. Aslında o, Philaretos’un kurduÄŸu devletin parçalanışı sırasında Harput ÅŸehrini ele geçirmiÅŸ, sonradan bugünkü Tunceli yöresini de hâkimiyeti altına alarak kudretini artırmıştı.

Kurzahil Savaşı sırasında emrindeki çok sayıda Türkmen’le birlikte SüleymanÅŸah’ın tarafına geçince Åžerefüddevle Müslim bozguna uÄŸratılarak ileri gelen 400 adamı ile birlikte öldürüldü. SüleymanÅŸah zaferden sonra Halep’e yürüyüp burayı kuÅŸattı.

Bu sırada Åžerefüddevle’nin naaşı Halep kapısı önünde defnedildi.

SüleymanÅŸah’ın Sultan MelikÅŸah’a tâbi Halep Emiri Åžerefüddevle ile savaşıp onu öldürmesi, sonra da Halep’i kuÅŸatması sonucu Büyük Selçuklularla karşı karşıya gelmesi kaçınılmazdı.

Halep’te Åžerefüddevle tarafından bırakılan vekil Emir Åžerif Ebû Ali Hasan, bir taraftan ÅŸehri SüleymanÅŸah’a karşı savunurken, diÄŸer taraftan da hem MelikÅŸah’a, hem de Suriye Selçuklu Meliki TutuÅŸ’a mektup yazarak ÅŸehri teslim almak için ya bizzat gelmelerini ya da kurtarmak üzere güçlü bir ordu göndermelerini istedi.

SüleymanÅŸah ise bu sırada ÅŸehri kuÅŸatmış, Halep etrafındaki Åžeyzer, Kefertâb, Ma’arratü’n-nu‘man ve Kınnesrin kalelerini ele geçirmiÅŸti.

TutuÅŸ da Halep’i almak istiyordu. Bu nedenle beraberinde Selçukluların ünlü kumandanı Artuk Bey’le harekete geçerek Halep’e doÄŸru yola çıktı.

Nihayet Melik TutuÅŸ ile SüleymanÅŸah 4 Haziran 1086 (18 Safer 479) günü Halep’e üç mil uzaklıkta yer alan Aynü Seylem mevkiinde savaÅŸa giriÅŸti. BaÅŸta SüleymanÅŸah’ın yanında yer alan Çubuk Bey, savaÅŸ baÅŸlayınca yine taraf deÄŸiÅŸtirdi.

Zorlu bir mücadelenin ardından bu kez maÄŸlup olmuÅŸtu SüleymanÅŸah.

BaÅŸta veziri Hasan b. Tahir olmak üzere askerlerinin önemli bir kısmı esir oldu. OÄŸulları Kılıç Arslan ve Kulan Arslan, MelikÅŸah tarafından Isfahan’a götürülerek gözetim altında tutuldu.

Urfalı Matheos, SüleymanÅŸah’ın savaÅŸ sırasında TutuÅŸ’un askerleri tarafından öldürüldüÄŸünü söyler. TutuÅŸ’un eline geçmek istemediÄŸi için intihar ettiÄŸine dair de bir kayıt vardır.

Melik TutuÅŸ’un zafer sonrasında savaÅŸ meydanını adamlarıyla gezerken kana bulanmış bir cesedi göstererek, “Bu, SüleymanÅŸah’ın cesedi” dediÄŸi rivayet edilir. Adamları onu nasıl tanıdığını sorunca da, “Ayaklarından tanıdım, çünkü biz SelçukoÄŸullarının ayakları birbirine benzer” cevabını vermiÅŸtir.

Melik TutuÅŸ’un Arslan Yabgu ile Mikail’in oÄŸulları arasındaki siyasî mücadeleye temas ederek, “Biz size zulmettik, sizi kendimizden uzaklaÅŸtırdık” diyerek aÄŸladığı anlatılır.

Halep’te Åžerefüddevle’nin yanına gömülen SüleymanÅŸah, Türkiye’nin temellerini atan hükümdar olarak daha fazla tanınıp yâd edilmeyi her bakımdan hak ediyor.

Kaynak: Derin Tarih Dergisi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.