Sosyal Medya

Makale

Ed-din belirleyen mi belirlenen midir?

Din, sosyolojik olgunun dışında ilahi bir din olarak Yüce Yaratıcının Ä°nsana yol göstericiliÄŸini iÅŸaret eden ve belirten bir muhtevaya sahiptir. Din, insanın yaÅŸarken neler yapması ve yapmaması gerektiÄŸini belirten emirler ve nehiyler çizgisi olduÄŸu kadar, ahlaki yetisini güçlendiren ve onu estetik bir zemine yaslandıracak uyarıları, örnekleri, meseller üzerinden ise ihtarları yaparak insanı kemale doÄŸru yürüyüÅŸünü saÄŸlayacak ilkeler ve ideler bütünlüÄŸüdür.

Allah, vahiy üzerinden insanlar arasından seçtiÄŸi bir kulu üzerinden insanlara bir rehberlik sunmaktadır. Her ÅŸeyi ile ulûhiyete dâhil olan dinin ilahi boyutu onun belirleyici etkenliÄŸi taşıdığı ve bir teslimiyeti içerdiÄŸi tartışılmaz bir gerçekliÄŸidir. Son Din Ä°slam’da bu ‘Belirleyen’ vasfını taşıyan bir din olma hüviyetini taşımaktadır. Tarih boyunca da hem ilahi din, Ä°slam öncesi dini bakış, hem de son din Ä°slam da tarihi boyunca belirleyici pozisyonunu taşımaya devam etmektedir. BaÅŸka türlüsü  de onu din olmaktan çıkarmaktadır zaten…

Akla ilk gelecek olan mezheplerin çokluÄŸu olacaktır tabii ki… Ama mezhepler, temel aksiyomlarda ayrışmayı deÄŸil birleÅŸmeyi önermektedir. Ayrışma ise ayrıntılarda, dinin çoÄŸul karakter taşıdığı zeminlerde geçerlidir. Tıpkı matematik ve mantık gibi temel aksiyomlarda bile birden fazla teorem üzerinden farklı sonuçlar çıkarmak mümkün olduÄŸu gibi… Bu Ä°slam söz konusu olduÄŸu zaman, ilke ve prensip baÄŸlamında deÄŸil, ama bu temel umdelerden hareketle (içtihadi zeminde) mevcut yeni yaÅŸam alanlarını deÄŸerlendirmeye tabi kılarken veya ibadet ederken, temel aksiyomlardan deÄŸil de kiÅŸisel durum ihtiva eden yaklaşımlarda bir çoÄŸul karakter mevcuttur. Bu da kiÅŸisel bir geliÅŸim dinamiÄŸinin insan dinamiÄŸi ile uyumu açısından kaçınılmaz bir olguyu taşıması ile birebir orantılı bir durumu iÅŸaret eder.

Ä°slam düÅŸüncesinin temelini ve usul-i dini temsil eden temel bakış, subut-u kati olan ile delaleti kati olanın birlikteliÄŸi söz konusu olduÄŸu zaman, belirleyici bir konumu ihtiva eden din, sadece teslim olmayı içermektedir. Ama metin, subut-u kati olsa bile delaleti zanni olduÄŸu zaman bir farklılığı meÅŸru görmektedir. Bu da ilahi dinin belirleyici olma vasfı yanında insana yüklediÄŸi derin anlamın ve sorumluluÄŸunda izahını yapmaktadır.

Modern dünya ve düÅŸünce ise insana belirleyici olma vasfını kazandırmıştır. Ä°nsan; yaÅŸam, olgu, olay, durum, haber ve geliÅŸim dinamikleri üzerinde belirleyici bir karakter inÅŸa etmektedir. Bu doÄŸal olarak dini belirleme imtiyazı da kazandırmaktadır. Protestan mezhebi kilisenin belirleyici olma vasfını insana bıraktığının en güzel örneÄŸi olarak önümüzde durmaktadır. Aynı zamanda Protestan ahlakı, kapitalist ahlakı inÅŸa etmede temel bir iÅŸleve sahiptir. Bu tartışmalar on dokuzuncu yüzyılda yapılmıştır. Sonuç açıktır; insan, kendi Tanrısını ve dinini belirlemede en temel iÅŸleve sahiptir. O yüzden akıl üzerinden önce kendi varlığını ispat, sonra da tanrının varlığını ispat ve sonra da insana uygun ve uyumlu bir dinin inÅŸası söz konusu olmaktadır. Sekülerlik, tam bu baÄŸlamda yeni bir ideolojinin din olarak tezahür etmesi anlamını ihtiva etmektedir. Bizdeki Kemalist ideolojinin bir din olarak algılanması ve hala son teÄŸmenler olayında belirgin olduÄŸu gibi bir dinin sürgit devamı istenmektedir.

YaÅŸadığımız her anda belirlenen bir yaÅŸamın sunduÄŸu nefesi alarak varlığımızı sürdürmekteyiz. Ama bu yaÅŸamı daha iyi koÅŸullara sahip kılmadığı gibi, daha iyi insanlara sahip olmayı da saÄŸlayamamaktadır. Gazze katliamı ve Ä°srail soykırımını seyreden sekiz milyar insanın yanında birkaç milyon insanın tepkisi ne anlam ifade eder ki… Bu çoÄŸunluk baÄŸlamında yoksa deÄŸer anlamında o birkaç milyon insanın tepkisi insanlığın kendisi olarak varlık kazanması bakımından en önemli insani zaferdir.

YahudiliÄŸin ve Hıristiyanlığın belirleyici pozisyonundan belirlenen bir pozisyona evrildiÄŸi bedihidir. Ä°slam içinde bu belirlenen bir pozisyonu kabullendirme çabaları uzun zamandır sürdürülmektedir. Kahır ekseriyet bu mesele Müslümanlar açısından da sorun olmaktan çıkmıştır. Ä°slam, belirleyici bir pozisyon taşıması yerine belirlenen bir pozisyona razı olarak kendini devam ettirebilmesinin imkânları devÅŸirilmek istenmektedir. Modern düÅŸüncenin yorum bilim tekniÄŸi üzerinden her ÅŸeyi akli bir zeminde tartışmak ve kendimiz buna karar vermek gibi bir istisnai hali genelleÅŸtirerek yeni bir durum ve varlığı kaçınılmaz bir tutum olarak öne çıkarılmaktadır. Ä°lahiyatlar ve benzeri okullar bu yaklaşımı öne çıkartan bakışlar üzerine inÅŸa edilmiÅŸ ve birçok akademisyen bu meseleyi çözmenin yolu olarak her insanın dini kendisi nasıl anlıyorsa öyle yaÅŸaması gerektiÄŸi tezini iÅŸleyerek insanın özgürlük alanının sınırlarının içinde tanımlamak zorunda hissediyor kendisini…

Bu ciddi bir sorun olarak Müslümanların önünde durmaktadır. Ä°slam düÅŸüncesinin kendi iç muhtevası içinde çoÄŸulcu bir karaktere sahip olması, Ä°slam gibi temel bir dinin hayatın bütün dinamiklerine karşılık gelen boyutunu iÅŸaret eden en önemli enstrümandır. Ä°slam, belirleyici bir pozisyonu asla insana bırakmaz! Çünkü o zalim ve cahil bir karaktere sahiptir. Ä°nsanın zalimliÄŸi, karanlığı taşıması, cahilliÄŸi ise kaba saba ve incelikten yoksun oluÅŸunu iÅŸaret eder. Ä°ÅŸte bu durum yüzünden insan, cehaletini ve zalimliÄŸini ancak, dini emir ve nehiylere ittiba ederek kendisini ilim sahibi kılacağı gibi takva sahibi kılarak incelik sahibi biri olur. Ä°nsanın hidayet üzere oluÅŸu, takva sahibi oluÅŸuna baÄŸlıdır. Hidayet ise vahyin insana çizdiÄŸi yolu takip etmesidir. Bu vahyin neliÄŸi meselesini ise nübüvvet üzerinden saÄŸlamaktadır. Yani bu ÅŸu demektir; din, kendi emir ve nehiylerini kendisi belirlediÄŸi gibi o uygulama ve ilkelerin neliÄŸini de seçilmiÅŸ resul aracılığı ile insana yine kendisi belirlemektedir. Asli unsurlar insana asla bırakılmamıştır. Bu asli unsurların insanın imtihanına tabi olunan boyutları ise insana belirli bir ilmi ve usul müktesebatı üzerinden bırakılmıştır. Yani din, yukarıdan aÅŸağıya insana zanna dayalı bir yorum üzerinden belirleme imtiyazı bırakmamıştır. Bu temel gerçeÄŸi ıskalayan her yaklaşım, insanı dinden uzaklaÅŸtıran bir yaklaşım olarak yaÅŸamdaki karşılığını bulur.

Bugün Ä°slam gibi temel ilahi bir dini anlama çabasına yönelirken ilahi bir dinin kendisinin getirdiÄŸi ilim, bilgi, usul ve karakter üzerinden yürümek kaçınılmaz bir gerçekliktir. Yorum üzerinden elde edilecek bir din, dini hüviyetini kaybeder ve insanı dalalete taşır. Bu temel gerçeÄŸi Müslümanların kafasına çivi gibi çakmalıyız. Yoksa modernliÄŸin saÄŸladığı zihinsel konfor üzerinden kendi dininden uzaklaÅŸarak kendi üretimi olan bir dini kendi dini görerek yanlışta ısrarla kalarak kaybedenler zümresine ilhak olur.  Tabi ki her insan kendi tercihleri ile yüzleÅŸerek bu dünyadan ayrılacaktır.

Modern düÅŸünce ve dünya son iki yüzyılın neredeyse tek hâkimi olarak varlık kazanmasına raÄŸmen, daha iyiye doÄŸru ve insana daha müreffeh bir dünya ve adil bir yaÅŸam sunamamıştır. Adalet ve barışın ikamesi yerine, haksızlığın ve zulmün ayyuka çıkmasına neden olmaktan öte bir iÅŸleve sahip olmamıştır. Ä°ki büyük dünya savaşının yanında milyonlarca köleleÅŸtirme ve Asya, Afrika ve Latin Amerika gibi bölgelerde ve OrtadoÄŸu ülkelerinde hala sürmekte olan soykırımlar devam etmektedir. Zenginlerin daha zengin ve fakirlerin daha fakir olduÄŸu bir dünya kurulmuÅŸtur. EÄŸlence, kumar, spor ve sanat üzerinden insanlar uyutulmaya devam edilmektedir. Yeni bir uyanış için ilahi bir din olan Ä°slam’ın kendine gelerek kendi yolunu inÅŸa ederek insanlığa sunması elzemdir. Gazze örneÄŸi bu temsiliyeti ve örnekliÄŸi sunmaktadır. Bu diriliÅŸin devamı insanlığın kurtuluÅŸu için gerek ÅŸarttır.

Abdulaziz Tantik

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.