Sosyal Medya

Makale

Düşünmede bir yöntem arayışı

Tarih boyunca düÅŸünme üzerine farklı deÄŸerlendirmeler yapıldı. Kadim kültürde, ağırlıklı olarak metafizik öncüller üzerinden bir düÅŸünme zemini kurma denemeleri vardı. Yaratıcının gönderdiÄŸi ‘ilahi bilgi’ üzerinden düÅŸünmenin neliÄŸi meselesi bir konuma yerleÅŸtirilmiÅŸ ve ona göre düÅŸünmenin temel ilkeleri belirlenmiÅŸti. Ä°nsan, ancak kendisine ‘gönderilen bilgi’ ile hareket ederdi.  Kadim felsefe de bu aÅŸkınlık tabiatına dönük metafizik ilkeler üzerinden düÅŸünme zeminini kurdular. DoÄŸa felsefecileri hariç bu metafizik ilkeler modern çaÄŸa kadar devam etti. Hem gönderilen dinler aracılığı ile hem de filozoflar aracılığı ile bu yapı derinleÅŸtirildi ve sorunların çözümünü aradı. Ama tarih yerinde saymıyor ve sürekli deÄŸiÅŸime uÄŸruyordu. Ä°nsan ise aceleci ve sürekli yer deÄŸiÅŸtiriyordu. Bu da doÄŸal olarak zihnine de etkide bulunuyordu. Ä°nsanlığı dikkate alan son din Ä°slam ise doÄŸa ile daha sade ve yalın bir iliÅŸki kurmayı önceledi. Akla vurgu yaptı. Ama bu akletmeyi fiil düzeyinde tutarak. Olup bitenin neliÄŸini anlamaya davet idi. Ve doÄŸal olarak ‘gönderilen bilgi’ üzerinden bu akletmeyi öne çıkartarak…

Modern dönem, hem iktisadi, hem siyasi hegemonya döneminden sonra ve kimin iktidar olacağına dair ciddi bir tartışmanın neticesinde ortaya çıkan bir durumu ihtiva ediyor. Bu temel gerçekliÄŸi dikkate almalıyız. Burjuvanın modern dönem öncesi esamesi okunmuyor. Ä°ktidarda yeri yok. Toplumsal karşılığı olmayan bir konumu ihtiva ediyor. Bu yüzden kendi ekonomik ve siyasi iktidarını belirleyecek ve doÄŸal olarak din/Hıristiyanlık dışı bir bilgi ve düÅŸünceye ihtiyacı olduÄŸunu biliyor. Bu arada zaten ciddi bilimsel yaklaşımlar geliÅŸmiÅŸ, dinin dogmalarının alt üst olduÄŸu yeni bir bilim ve düÅŸünce zemini kendini hissettiriyordu. Bu da doÄŸal olarak yeni bir düÅŸünme zeminine iÅŸaret edecekti. Ä°ÅŸte bu yeni düÅŸünme zemini kadim düÅŸünce ve kültürden bağımsız, aÅŸkınlığı bir tarafa; bilinemez diyerek bırakarak kendi özne/cogito/bireyin kendi bilgisine yaslanarak varlığını ortaya koymak ve düÅŸünmenin öncüllerini de bu öznenin düÅŸünme yapısına yaslandırarak inÅŸa etti. Bu da ona iki temel alan açtı: ilki, bilgiyi kendi tekeline alarak dinin ve klasik filozofların aÅŸkın felsefesine olan bağımlılığı ortadan kaldırdı. Böylece kendisi ve doÄŸa için kendisi konuÅŸacak ve yorum yapacak zemini kurdu. Böylece kendisinin efendisi yine kendisi oldu, Ä°kincisi ise; bilgi üzerinden mülkiyet hakkını da devralarak ekonomik ve siyasi özgürlüÄŸü elde etti. Çünkü hem toprak ve hem de ekonomi doÄŸal olarak kilisenin elinde idi ve o kime verirse ancak ona ait oluyordu. Böylece iki alanda egemenliÄŸi eline geçirmiÅŸ oldu. Bu bilgi, ekonomi, iktidar iliÅŸkilerinde öznenin kalıcı bir egemenlik kurduÄŸu zemini güçlendirdi. Son üç yüz yılın hikâyesi budur.

Modern bilginin liberal göreliliÄŸini aÅŸmanın bir yöntemi olarak bilimsel bilginin kesinliÄŸine sığınarak pozitivizmi bir yöntem olarak kabulü ile birlikte yeni hiyerarÅŸi kendisine bir alan buldu. Siyasi alanda ise temsili demokrasi ile de yeni iktidar seçkinleri açığa çıkarıldı. Fakat bütün bu olup bitenlere raÄŸmen, iktidarı tüm alanlara sirayet ettirerek neredeyse hiçbir alanda bir iktidar boÅŸluÄŸu bırakmamasına raÄŸmen; iÅŸler yine de iyi gitmiyor. Anlamsızlık ciddi bir sorun olarak ortada duruyor. Adalet ve hukuk vurgusu, eÅŸitlik vurgusu en yüksek perdeden sunulduÄŸu halde, bu sorunları çözüme kavuÅŸturacak bir zeminin kurulmasının imkânsızlığı her gün geçtikçe kendisini daha fazla dayatmaya baÅŸladı. DoÄŸa üzerine kurulan tahakküm ile birlikte o bilginin nicelik ve niteliÄŸini sosyal bilimlere sirayet ettirerek siyaseti, sosyolojiyi ve hatta psikolojiyi de belirlemeye çalıştılar. Başından itibaren kurgu üzerinden birey, toplum ve ulus devlet kurgulandı. Bu kurgu sürekli geliÅŸtirilerek yeni alanlara da sirayet ettirildi. Ama buna raÄŸmen sorunlar giderek devasa boyuta ulaşıyordu. Ä°nsanlar mutlu deÄŸildi. Görece, geziyor, tozuyor, eÄŸleniyor gibiydi. Ama kendisi ile baÅŸ baÅŸa kaldığında derin acılarla sarsılıyor ve sürekli psikolojik rahatsızlıklar çoÄŸalarak artmaya devam ediyordu. Ayrıca dünyanın baÅŸka yerlerinde bu temel haklardan uzak ama yer altı ve yer üstü zenginliklerine el konulmuÅŸ halklar ezilmeye devam ediliyordu. Evrensel olduÄŸunu iddia eden bu bakış, sorunların çözümünü gerçekleÅŸtiremiyor. Ä°lke diye ortaya koyduÄŸu temel tutumlarla çeliÅŸkili tavırlar sergiliyordu. Bu da doÄŸal olarak ortaya konan düÅŸünce ve düÅŸünme yapısına yönelik itirazların varlığını daha yüksek perdeden ortaya konulmasına zemin oluÅŸturuyordu. Modern düÅŸünce kendi içinde bu sorunlara yenileyici arayışlar üzerinden çözüm arayışlarını serdediyordu. Ama hala farklı yaklaşımların ürettikleri bakışlar çözüme uzak görünüyorlardı. Bu arada dünyada teknoloji üzerinden büyük bir hegemonya kuruluyor. Bu hegemonya ile farklı kültürleri ve düÅŸünceleri, medeniyetleri asimile etme politikaları devreye girdirilerek muhalif tüm unsurları devre dışı bırakma politikası iÅŸlerliÄŸe kavuÅŸturuldu. Buna raÄŸmen batının kendi içinde vicdani rahatsızlığına dayanamayanların öfkeli patlamaları farklı arayışlara kapı araladılar. Ama epistemik yöntem birliÄŸi, zaten bu epistemenin ürettiÄŸi sorunlara çözüm konusunda ciddi sorunlar yaÅŸamasına neden oldu. Batı dışı kültürlerde ise bu yaÅŸanan sorunlara çözüm arama konusunda batılı epistemenin etkisi altında kaldıkları için sadece onlara benzeme yöntemlerini caiz görerek baÅŸta çözümü hapsettiler.

Dünya ‘eski dünya’ deÄŸil, ama insan hala ‘eski insan’. Ve bu insan; dün, bugün ve yarın yine aynı insan olarak kalacaktır. Yani insanı insan kılan, düÅŸünme özelliÄŸi, duygularının kendisine yüklediÄŸi tepkiselliÄŸi, doÄŸa, insan ve aÅŸkınlıkla kurduÄŸu baÄŸ veya aÅŸkınlaÅŸtırarak o aÅŸkınlık üzerinden kurduÄŸu baÄŸ hep aynı olacaktır. Bu temel gerçeÄŸi fark eden batılı düÅŸünürler, modern epistemenin yetersizliÄŸini ilan ederek yeni arayışlara dikkat çekmeye baÅŸladılar. Bu yaklaşık yirminci yüzyılın son çeyreÄŸinden beri varlık kazanıyor. Buna bir tepki ile hegemonik güçler, insanı kendi esaretinde tutmanın bir yöntemi olarak ona hayatını kolaylaÅŸtıracağı sözünü vererek ‘yapay zekâ’ çalışmalarına hız verdiler. OluÅŸturduÄŸu algoritmalar üzerinden toplumsal yapıyı çözümleyerek onu kendi isteÄŸi doÄŸrultusunda yeniden kurma deneyleri yapmaktadır. Son ‘kovit 19’ pandemisini de bu çerçeve içinde yorumlama imkânımız vardır.

Modern episteme önce epistemik çoÄŸulculuÄŸu kabule yönlendiriliyor. ‘Küresel Zihniyet DeÄŸiÅŸimi’ kitabı üzerinden Wıllıs Harman, bu çoÄŸulcu epistemik yapı öne çıkartılıyor. Sezgisel yaklaşım ile bilimsel yaklaşım arasında niceliksel bir fark olsa da niteliksel bir fark yoktur ve eÅŸittir denerek yeni bir epistemeye yönelmektedir. Post modernist yaklaşım, zaten her ÅŸeyi parçalayarak hakikatin tikel karakterini öne çıkartmıştı. Bu yaklaşım ise sorunları çözme yerine yoÄŸunlaÅŸtırmıştı sadece… Bu durumda parça yerine ‘bütünlük’ vurgusu ağırlık kazanmaya baÅŸladı. Bütünlük ise hem akli/rasyonel, hem de bilimsel/ deney ve gözlem üzerinden elde edilecek bir ÅŸey deÄŸildi. Bu bütünlüÄŸü ancak ‘sezgisel’ zeminde anlamlandırma ve idrak etme imkânını bulabilecekti insanlar…

Bu durum batıda da dinlere yönelik bir ilgiyi arttırdı. Hem tasavvuf, hem de Budist doÄŸu geleneklerine yönelme arttı. Hıristiyanlık kendi içinde yeni arayışlara yöneldi. Ancak hegemonya çok güçlüydü. Bu modern hegemonya, bu arayışları farklı alanlara kanalize ederek ‘new age’ dedikleri yanlış yeni arayışlara sevk etti. Bir dönemin toplu intiharları, modern yaÅŸamlara yönelik bir itirazı içinde taşımakla birlikte insanlara kendi dışında sadece ölüm olacağı gerçeÄŸini vurgulaması baÄŸlamında önemli bir tehditti de ayrıca…

DüÅŸünmede yeni bir arayış, bütün bu olup bitenleri dikkate alan yeni bir yaklaşımı önceleyen ve bu oluÅŸmuÅŸ sorunların çözümünü de içinde taşıyan yeni bir bakışa olan ihtiyacı dikkate almalıdır. Modern epistemenin fizik veya metafizik ilkelerinin artık yeterli düzeyde bir açıklama getirmediÄŸi kendi tarihsel sürekliliÄŸi içinde zaten açığa çıkmıştır. Birden fazla fizik teorisi, birden fazla matematik ve özellikle geometri ile birlikte baÅŸlayan tartışmalar önemlidir. Artık rasyonel aklın dayandığı sınır tükendi. YabancılaÅŸmayı çözemediÄŸi gibi iddialarının hepsi havada kaldı. Bilimsel bilgi denilen ÅŸey ise yetersizliÄŸini zaten açığa çıkardı. Çünkü bilimsel bilgi ancak alan daraltarak sınırlandırarak bir bilgiye sahip olabilmektedir. Bu da genelleme üzerinden diÄŸer ÅŸeylere sirayet ettirildiÄŸinde bir sürü yanlış noktaya savrulmayı içermektedir. Bütün için bilimsel bilgi ‘spekülasyon’ yapmaktan öte bir ÅŸey söyleyemez. Ayrıca ÅŸu daha da netleÅŸti: her parça içinde var olduÄŸu bütün içinde anlamlıdır. Ve parça üzerinden bütün hakkında bir bilgiye/ doÄŸru bilgiye ulaşılamaz. 

Davit Peat gibi yeni fizikçiler, yeni yöntemler önermektedirler. Bu yeni yöntem ise bütünlüÄŸe vurgu yapmaktadır. Mekanik fiziÄŸin artık doÄŸayı açıklayamadığını söylemektedir. Tekli evren anlayışından çoklu evren anlayışına doÄŸru bir seyir geliÅŸtirmenin zorunluluÄŸunu ilan etmektedir. Yani kısaca modern epistemenin yetersizliÄŸi neredeyse bütün alanlarda açığa çıkmaktadır. Bu yetersizliÄŸi tabii ki daha çok belirli bir alanda geçerli olanı en geniÅŸ alana taşıma ile açığa çıkan yaklaşımıdır. Yoksa bilim, deney ve gözlem, tecrübe ve akli muhakeme, matematik veya mantık tabii ki kendi alanlarında bize hala bir bilgi verirler. Ama bu bilgi doÄŸanın mahiyeti, insanın mahiyeti veya yaratılışın mahiyeti konusunda bir ÅŸey söylememektedir.

Kısaca yeni bir metafizik çaÄŸ baÅŸlamalıdır behemehâl… Bu yeni metafizik çaÄŸ modern epistemenin/ Kant sonrası oluÅŸan metafizikten farklı oluÅŸunu bir ilke konusu yapmalıdır. Kadim kültür ile yeni bir iliÅŸki biçimi geliÅŸtirilmeli ve özellikle Ä°slam vahyinin temel ilkelerini yeniden deÄŸerlendirmeye alarak bu yeni metafizik çanağın oluÅŸumuna katkısını saÄŸlamayı müslüman entelektüeller baÅŸarmalıdır.

Bu yeni düÅŸünmenin yöntemi; her bilme yöntemini kendi baÄŸlamı içinde deÄŸerlendirerek sezgisel bilgiyi öncelemelidir. Maddi sorunların çözümünü maddi biliÅŸsel sürece mebni ederken, ahlaka dayalı sorunları ise ahlaki ilkelere/ metafizik düÅŸünme biçimine havale edilmelidir. Farklar net bir ÅŸekilde ortaya konulmalı ve bu farkları yerli yerinde tedavüle alabilmenin metafizik ilkelerini ortak bir idrake taşıyarak birey, toplum ve kurumsal yapıyı yeniden düzenlerken, iktisadi hegemonyayı ortadan kaldırmayı bir ilke olarak ortaya koymalıdır. Bu yeni düÅŸünme yöntemi yeni bir insan tipolojisini inÅŸa etmeli ve bu yeni insan tipolojisi hayatı yeniden anlamlandırarak bize yeni bir yaÅŸamın imkânlarını sunmalıdır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.