Sosyal Medya

Makale

Kıyamet Koptu Kopacak...

YalnızlaÅŸtırılma çağında…

Modern çaÄŸ, özerkleÅŸtirerek yapıyı deÄŸiÅŸime zorladı. Böylece varlığın özerkleÅŸmesi yanında insanında topluluk olarak bir arada bulunma nedenini yok ederek onu yalnız bıraktı. Ortada aile dâhil her hangi bir topluluÄŸun meÅŸru zeminini bırakmadı. Bir araya gelmelerin de ekonomik veya siyasi bir karşılığı olduÄŸu için ferdin yalnızlığı giderilemez oluyor. 

Hâlbuki insan, birlikte yaÅŸamak için var kılınmış bir özelliÄŸe sahiptir. Yani bütünün parçası olarak aidiyetini kaybettiÄŸi andan itibaren doÄŸal olarak yalnız bırakılmış durumda kalıyor. Ä°nsan, baÅŸkasını mutlu ederken mutlu olan bir varlıktır. Åžimdi sadece kendi mutluluÄŸuna yöneldiÄŸi andan itibaren hem yalnızlaşıyor hem de yabancılaÅŸmayı içselleÅŸtirmeye baÅŸlıyor..

Ä°nsan, deÄŸerler skalası ile var olmayı becerebilen bir varlıktır. Bu deÄŸerler, insanın nasıl ve ne yapması gerektiÄŸi konusunda ona yol ve yön göstermektedir. DeÄŸerleri salt kendisine indirgenmiÅŸ insan, doÄŸal olarak baÅŸkası ile iliÅŸkiyi salt kurgusal bir zeminde kurabiliyor. Ve kurgu kiÅŸiyi doÄŸal olarak samimiyetten uzaklaÅŸtırıyor. BencilliÄŸin hapishanesine gönüllü yazılarak yalnızlığı kaderi olarak kabullenme durumunda bırakılıyor. Burada kendi suçu yok mudur? Elbette ki vardır. Ancak, insan, birlikte var olmayı baÅŸarabildiÄŸi için kendi ayakları üzerinde durmaya yeltendiÄŸinde etrafı dağıtmakla baÅŸ baÅŸa kalıyor. Bu da onu yalnızlığa itiyor. Modern çaÄŸ insanı zorunlu olarak yalnızlığa itiyor. Çünkü onu ölüm duygusundan uzak tutarak gelecek kaygısını gündelik imkânlara yöneltiyor. Hâlbuki insan, ancak ontolojik güvenlik kaygısı ile geleceÄŸe baktığı zaman kendi olma liyakati kazanabilirdi. Bu elinden alınmış oluyor…

YalnızlaÅŸan insan aslında kıyametin kopuÅŸunu kendinde saÄŸlamış oluyor. Mesele, insanın bu kopuÅŸtan haberdar olacak enstrümanlara sahip olamayacağı bir psikolojik ve sosyolojik zemine yaslanmasıdır. Ölümden uzaklaÅŸtırılan insan, yaÅŸamanın baskısı altında deÄŸerleri yok sayarak anlamsızlığın girdabına düşmektedir. Ölümü unutan kiÅŸi, doÄŸal olarak deÄŸeri, imtihanı ve hesap verebilirliliÄŸi de göz ardı ederek hayata devam ediyor. Bu onu, sınırların olmadığı bir dünyaya taşıyor. Sınır yoksa sonsuzluÄŸun sahte yüzünü tadıyor ve bu acı ama ‘tatlı tadı var algısı’ ile birlikte kendisini yabancılaÅŸmanın kollarına bırakmaktadır. YabancılaÅŸma ise onu yalnızlığın derin sularında boÄŸulma seanslarına taşıyor. Sürekli yaÅŸadığı acı ve vicdanındaki sızı üzerinden kendini unutmuÅŸluÄŸa terk ediyor. Böylece giderek kendinden, kendi cinsinden ve her varlığın kahredici sessizliÄŸinden uzaklaÅŸmaya yeminli oluyor. 

YabancılaÅŸtırılma çağında…

Her uzaklaÅŸma beraberinde yabancılaÅŸmayı taşıyor. Ä°nsan, önce kendisine yabancılaşır, sonra sırasıyla, deÄŸere, varlığa, geleceÄŸe ve Yaratıcıya da yabancılaÅŸarak finale ulaşır. Artık bu insan, kahredici bir ‘an’lar bütününün ağır yükünü taşımaya aday olmuÅŸtur. An’larda kaybolur ama kaybolduÄŸunu kabullenmez! Kendisi dâhil her ÅŸeyden uzaklaÅŸtığı için bir yabancılık hissi içinde boÄŸulur. YabancılaÅŸması ise uzaklaÅŸmasının garantisine dönüşür. Kısır bir döngü içinde kendi varlığını unutacak kadar kendinden geçen insan, artık ne yaptığı ve neye, nereye yöneldiÄŸi duygusunu da yitirmeye baÅŸlayacaktır. 

Kıyametini kendi içinde kopartan insan, yabancılaÅŸarak buna cevap üretir. DiÄŸer insanlara bir garip bakmaya baÅŸlamıştır. Çünkü onlar artık, tanıdık yüzler olmaktan çıkmış, zorunlu bir iliÅŸkinin varlığı ise baÅŸ göstermiÅŸtir. Bu zorunluluk ise onu ‘rüzgârın önünde sürüklenen yapraÄŸa’ dönüştürür. Her an içinde kopan kıyametler ile birlikte varlığını, hiçliÄŸin önüne atmaktan bir an bile imtina etmez bir pozisyonu güçlendirerek yaÅŸantısını sürdürür. 

YabancılaÅŸma, kiÅŸinin anbean uzaklaÅŸmasıyla baÅŸladığı gibi adım- adım ölüme yürümesi ve süreklileÅŸen bir kıyamet kopuÅŸunun seri halde hayatı yontmaya baÅŸlamasını beraberinde taşır. Bu doÄŸal olarak deÄŸerin anlamsızlığa dönüşmesini kiÅŸinin anlam buhranına duçar oluÅŸunu saÄŸlar. Yalnızlık, yabancılaÅŸmayı, yabancılaÅŸma ise anlamsızlığı içinde taşır. 

Modern çaÄŸ, özerkleÅŸtirme üzerinden kurgusal bir zemine yaslandığında yapaylığı normalleÅŸtirir. Ä°ÅŸte yabancılaÅŸma buradan neÅŸet eder. Ve çok uzak görülen kıyamet aslında insanın kendi eli ve isteÄŸi ile gerçekleÅŸtirilir. Hem de süreklileÅŸen bir yapıya büründürülerek…

Modern çaÄŸ öncesi dönemlerde önce anlam krizi oluÅŸurdu. Anlam krizini takip eden bir yabancılaÅŸma ve onu takip eden bir yalnızlaÅŸma ki bu da ontolojik seviyede geliÅŸirdi. Sonra davetçiler gelir, insana kendisini hatırlatarak tekrar anlamı bulmasına yardım edilirdi. Bugün ise sistemli bir ÅŸekilde yalnızlaÅŸtırılma, yabancılaÅŸtırılma ve anlamsızlaÅŸtırılma sistematik hale getirildiÄŸi için davetçilerin varlığı da artık anlamsız hale gelmektedir. Ve davetçinin sesleri tıkanmış kulaklara ulaÅŸamıyor. Bu sorun; kıyameti yeniden düşünmek ve bu kopuÅŸun geriletilmesi baÄŸlamında insan olma haysiyetine sahip kiÅŸilerin ayaklanmalarının ÅŸart oluÅŸunu gösteriyor sadece…

AnlamsızlaÅŸtırılma çağında… 

Yalnız ve yabancılaÅŸmış insan, anlamsızlığı bir yaÅŸam biçimi olarak kabul ederek hayatı hiçleÅŸtirmeye devam eder…

Bilmeyi öznenin kendisine ve dolayısıyla aklına tevdi eden modern dünya, akıllar arasında bir tercihte bulunamayınca doÄŸal olarak deÄŸersizleÅŸmeyi de kronik hale dönüştürmeyi becerebilmektedir. Bu deÄŸersizleÅŸme salt varlık ile sınırlı deÄŸil, iliÅŸkiler ağına da yöneltilince insan, artık bir anlamsızlık deryasında yüzmeyi unutmuÅŸ ÅŸahıs gibi kalakalmaktadır. Hangi yöne gideceÄŸini bilmeyen, suyun derinliÄŸini kavrayamayan, suda var olan tehlikelere karşı korunma güdüsünden yoksun insan, anlamsızlığın pençesinde kıvranıp durmaktadır. Ona en yüksek sesle ‘Kıyamet Kopacak’ dendiÄŸinde anlamsızca başını sallamayı itiyat haline getirmekten baÅŸka yapacak bir ÅŸeyi olmadığı üzerinden tepki veriyor. 

Yitik insandan bahsediyoruz. YitmiÅŸ, yitirilmiÅŸ insan, yitirir. Ve yitirilme esasa taalluk eden bir belirti olarak varlık kazanıyor. Bu ÅŸartlarda ‘Anlam’ ise buharlaşıyor…

Ä°ÅŸaret dilini kaybetmiÅŸ, yönünü görmeyen, yerinde sayarak dönüp duran insan, anlamsızlıktan baÅŸka bir seçenek ile baÅŸ baÅŸa kalamaz! Kendi yalnızlığında boÄŸulurken, yabancılaÅŸan, yabancılaÅŸmayı içselleÅŸtirerek varlık kazanan ve bu varlığını anlamsızlık ırmağında yıkayarak her an kıyametini yaÅŸayan insan, kaçacak bir mekân ve zaman bulamayacaktır…

En gür sada ile…

Yeniden insanın anlam bulması için en gür sada ile bir çaÄŸrıya ihtiyaç var. Bu çaÄŸrı insana kendini hatırlatarak onun yalnızlığının gereksiz oluÅŸunu bildirmeli. Aslında insan, varlığın kendisi ile tanışık olduÄŸunu algılamalı ve bu tanışıklık üzerinden yabancı olmadığını idrak etmelidir ki anlama ulaÅŸacak yolu açsın kendisine… 

En gür sada ile insan önce kendi içinde yankılandırmalı, kıyametin kopuÅŸunun içinde gerçekleÅŸtiÄŸini… İçine seslenmeli, öncelikle kendine duyurmalı… Yalnızlığın bir kader olmadığını bilerek varlık alanına yönelmeli ki yönünü bulsun… Yönünü bulan kiÅŸinin aynı yönde yürüyen insanlarla bir tanışıklığı oluÅŸsun… Bu tanışıklığın ‘kıyamet kopacak’ sözünün anlamını iliklerine kadar taşıdığını hissetsin…

Bir çaÄŸrı yankılanmalı, içten dışa doÄŸru gökyüzünü dolduracak ÅŸekilde… Hatırlayan insan, çaÄŸrıyı yankılandırandır. Unutma, hatırlamak, itminan saÄŸladığı gibi tanışıklığı iÅŸaret eder ve seni kendinle ve baÅŸkasıyla buluÅŸmaya iter…

SessizliÄŸin derinliÄŸinde sese dönüşerek anlamın hayat bulmasını saÄŸlayacak olan ölüm gerçeÄŸi ve hesap verebilirliliÄŸin hayatımızı yeniden tanzim ediÅŸine imkân saÄŸlamak, yeniden insan olmanın ÅŸartlarını oluÅŸturmaktır. Bunun yolu ise ‘Kıyamet kopacak’ diye yapılacak bir çaÄŸrının zorunluluÄŸudur. 

Derdimiz ve ilacımız da bu çaÄŸrıda saklıdır…

Kıyametin kopuÅŸu önce enfüste kopmalı, sonra afakta kopmalı ve oluÅŸturduÄŸu güç ile sesi yankılanarak insanı kendisine getirmelidir. Ä°nsan kendisine gelmeli, gelecektir de… Yeter ki o sese kulak kesilsin, hakikatin sesine açılan kulak, kurtuluÅŸa açılan yoldur. Ä°nsanın derdi de ilacı da aynı yerdedir: sorumluluÄŸuna müdrik ve hesap vereceÄŸi gün için hazırlanmak… 

Bir ses yankılanmalı, sarmalamalı insanı, varlığı ve iliÅŸkiler ağını… Bu ses, iyiye, güzele ve doÄŸruya daveti içermelidir. Her insan bu davet ile uyarılmalı ve uyandırılmalıdır. O zaman dertlerin tükenmesini saÄŸlayacak ilacın bulunması garantiye alınır. 

Korkma ey insan! Kıyamet senin içindir. Senin sonsuzluÄŸunun teminatıdır… 

Evet, kesinlikle kıyamet kopacaktır…

Ä°nsanın aÅŸkın boyutunun gerçeklik zemininde kendisine yer bulması için bir diriliÅŸ muÅŸtusu kaçınılmazdır. Ä°nsan ancak ölümden sonra kendi hakikati üzere kendini gerçekleÅŸtirme imkânı bulacaktır. Bu yüzden kıyametin kopması onun kaderidir. Bu kaderden kaçınılmaz da… Modern insan kıyameti unuttuÄŸu için kendi sığlığı ve sınırı içinde debelenip durmaktadır. Yolunu kaybetmiÅŸ yavru ceylan misali içine sinmektedir. Korkudan tir, tir titrerken ne olacağının bilinmeyiÅŸi yüzünden sürekli ölmektedir. Hâlbuki kıyamet çaÄŸrısı sadece bir kez ölümü tattıracak bir çaÄŸrıdır. Ä°nsan her an mı ölmeli, bir kez mi?

Her kes fısıltıyla birbirine söyleyerek büyük bir çığlığa, sağır edici bir sessizliÄŸin çığlığına dönüştürsün ‘kıyametin kopacağını’…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.