Sosyal Medya

Makale

Sahtenin EgemenliÄŸi

Akıl, kurgusal olanı harekete geçirir, her kurgu ise sahte olanı işlevsel kılar. Bu durumda fıtrat hep geri planda kalır. Sahtenin egemenliği hayatı kuşatır.

Modern dönem bu sahte olanın iktidarını öne çıkartmaktadır. Her dönemde tabii ki sahte olan vardır. Ancak bu sahte olana yönelik büyük bir tepki olduğu için genelde sahteliğine vurgu yapılmadan onun doğal oluşuna gönderme yapılır. Yoksa sahte, sahteliği açığa çıktığı anda reddi içinde taşırdı. Bugün ise doğal olan komik olan ve saf olandır. Yani doğal olan istenmeyen olana dönüştürülmüş durumdadır.

Şimdi etrafımıza bakalım: gördüğümüz şey ne? Doğal olanın bile sahte içinde heba edildiği bir zaman ve zemin dilimini yaşıyoruz. Okul, gösterişi, başarıyı, gücü ve iktidarı sağladığı zaman en çok rağbet edilmeyi sağlıyor. Hâlbuki okul, önceliği insana doğallığını fark etmesini öğretmesi ve onu doğal olana yönelterek doğallığın saflığını yaşama aktarmasını sağlamasına matuf bir eğitim vermesi gereken bir kurum olmalıdır. Ama bugün hangi kurum olursa olsun, muhakkak doğallığı bir aptallık olarak tanımlayıp geri plana iten ve kendisini olduğundan farklı gösterdiği zaman başarı basamaklarını çıkan bir şova pirim vermektedir. Yani ne olursa olsun, olduğu gibi göründüğünde anlamsız, gereksiz, yersiz, çapsız, huysuz ve istenmeyen konumuna düşüyor. Ama farklı gösterilmeyi sağladığı zaman, anlamlı, olumlu, gerekli, ayrıca isteğin en başına kuruluveriyor.

Daha somut örnek üzerinden yürüyelim: her ebeveyn, çocuğunu okula gönderirken neye dikkat kesilerek gönderiyor. İmam Hatipler bile dini ilimler ile birlikte çocuğumuz dinini öğrensin ama iş hayatına atıldığı zaman başka alanlara da gidebilmesinin imkânlarını çoğaltmaya başlasın diye tercih ediliyor. Yani dini eğitimden vazgeçmiyor ama bunun yanında tıp, mühendislik veya hukuk gibi başarılı ve yaşamını kolaylaştıracak bir ücrete sahip olacağı bir zemini de dikkate alıyor. İstisnalar hariç, her ebeveyn, çocuğu okula gönderirken, iyi bir insan ve kendi doğallığını keşfetsin ve insanlığını gerçekleştirsin diye değil, rahat bir yaşam koşuluna sahip olacağı ve iyi bir iş imkânı bulacağı bir eğitimi önceliyor. Bu da doğal olarak insanı başkalaştıran bir sebebe dönüşüyor.

Bir iş tercihinde bulunurken kişi, kendisine uygun ve kendini gerçekleştirecek bir iş kolu mu değil mi diye bakmıyor. Tam tersi ne kadar kazanacağını dikkate alıyor ve bunun sürekliliğine bakıyor. Bu yüzden memur katsayısının tercih edilmesindeki neden bu! Çünkü işten çıkarılma sorunu yok. Düzenli bir maaş alıyor ve böylece garantili bir yaşamı tercih edenlerin sayısı çoğalıyor. Ama bu arada insanlar kendileri olmaktan çıkıyor ve buna kimse önem atfetmiyor. Garip değil mi?

Bir gencin, felsefe okuması, müzik ile ilgilenmesi veya kendini gerçekleÅŸtirecek bir sanat dalına ilgi duyması hemen giderilmesi gerekli bir vazife olarak ebeveynin boynuna düşüyor. OÄŸlum, illa onu yapacaksan güzel bir iÅŸe gir, garantili olsun, onu da yan bir durum olarak gerçekleÅŸtirirsin, deyiverirler. Zaten ben dindar olacağım, kendimi Allaha adayacağım, insanlara hizmete adayacağım dediÄŸinizde ise iyi de nasıl geçineceksin, kim sana bakacak gibi sorular sökün eder en ağırından ve alacasından…

Yani bugünün öncelikleri senin nasıl bir insan olacağın deÄŸil olman gereken bir insan olmanla ilgilidir. Ä°ÅŸte sahtelik buradan baÅŸlıyor. Ä°deoloji bile bunu aÅŸma konusunda bir aÅŸama kaydedemiyor. Hangi ideolojiye baÄŸlı olursan ol… Karşına çıkacak olan ÅŸey bu dünyada nasıl yaÅŸaman gerektiÄŸidir. Ve bu yaÅŸama da verili olan koÅŸulların içerdiÄŸinden baÅŸkası deÄŸil!

Bir Müslüman düşünün! Rızık Allah’tan der, ama bir gün aç kalacağı korkusu yüzünden helal haram kazanma güdüsü kayboluveriyor. Çalıştığı iÅŸte ibadeti ile ilgili bir sorun yaşıyor. Ä°ÅŸinden vazgeçmek yerine ibadetinden taviz verebiliyor. Yani Müslüman ama korkularını, sevinçlerini besleyen ÅŸey bu dünyanın verili duyguları, ilgileri, beklentileri vs… Ä°ÅŸte sahteliÄŸin beslendiÄŸi temel zemin…

Modern dünya tabiatı gereği yapay ve sahte olana yönelmektedir. Eğitim üzerinden bütün dünyaya da bu sahteliği ve yapaylığı yedirmiş durumdadır. Dünyada geride kalan bütün ideal düşünce ve dinler de bu sahte ve yapay olandan kurtulmayı sağlayacak bir vasatı oluşturamama konusunda birbiri ile yarışmaktadır. Özellikle örneklik konusunda gösterilen zaaf ve modernliğin farkında olmadan oradan beslenmenin sağladığı vasat ile dini yorumlama çabaları bu sahteliği kovulmaz hale getirmektedir.

Bir kurtuluÅŸ umudu yok mu? Bende var mı? Sorusu ile cevaplamak istiyorum… Elbette ki her sorunun bir cevabı vardır: Ama bu cevabın yükleyeceÄŸi sorumluluÄŸu kuÅŸanmakla da iliÅŸkisi olduÄŸunu göz ardı etmeden…

O zaman bugün sahip olduÄŸumuz duygu ve bu duyguyu saÄŸlayan bakışı yeniden gözden geçireceÄŸiz. Peki, bu gözden geçirmeyi hangi ilkeye dayalı olarak yapacağız. Yoksa bu soruya bir sürü cevap üretmek mümkün…

Bu sahteliğin ve yapaylığın etkisinden azade bir bakışı imar edip hayata geçirdiğimizde ve dini metinleri yorumlarken fıtri olanı dikkate aldığımızda cevabı bulmamız kolaylaşacaktır. Ama uygulamaya dönük beklentinin gerçekleşmesi için göze alınacakların bilinmesi ve cesurca bu gözü pekliği gösterecek bir şahit kavme olan ihtiyacı da hesaba katmalıyız. Yani peygamberlerin bıraktığı noktadan davayı devir alıp yürümek gibi bir sorumluluğu üstlenecek bir öncü nesle olan ihtiyaç bugün her günküden daha fazla bir ihtiyaçtır.

Mesele ise bu sahteliÄŸin ve yapaylığın doÄŸal olarak kabulünün saÄŸlanması ve bunun içselleÅŸtirilmesidir. SahteliÄŸe yönelik yapılan her eleÅŸtiri bizzat sanki deÄŸerlere yönelik yapılmış bir saldığı gibi tepki almaktadır. Bu yüzden saÄŸlıklı bir iliÅŸki ve diyalog kurma imkânı berhava olmaktadır. O yüzden bütün dünyayı karşısına alacak gözü pek bir neslin varlığa çıkmasını beklemek ve ona öncülük edecek dava sahibi bir kadroya ihtiyaç vardır. Ama bugün teknik ve iktisadi imkânlar bunu imkânsız kılmaktadır. Ä°ÅŸte tam burada çözüm baÅŸlıyor: bütün imkânsızlıkları elinin tersi ile itecek ve yeni bir fıtri dünyanın kuruculuÄŸunu üstlenecek bir âlim ve arif insanın varlığına gereksinim duyulmaktadır. Bunlar kimdir sorusu yerine hangi ÅŸartlar böyle bir varlığı hayata döndürecektir sorusu anlamlı durmalıdır.  O zaman ilk iÅŸ bu ÅŸartların neliÄŸi ve bu ÅŸartların oluÅŸumunu besleyecek ÅŸartların oluÅŸturulmasının yollarını aramak olmalıdır…

Bunun ilk şartı ise sahteliğin farkında olan bir düşünce biçiminin hayat bulmasını sağlamak ve bu sahteliği ortadan kaldıracak bir öncülüğü gerçekleştirecek şahit bir neslin inşası için gerekli imkânları oluşturacak bir iradeyi hayata geçirmeye çalışmak ve bu çabaları önemsemektir.

Allah ilmi ile her ÅŸeyi kuÅŸatmıştır…

DoÄŸru sözün sahibi olan ise Allah’tır…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.