Makale
İslamcılar küstüler
Düşünce Mektebi yazarı Abdülaziz Tantik'in Gerçek Hayat'a verdiği röportajın tam metni
Ä°slamcılık bugün için dinin neyi ifade ettiÄŸini anlama çabası olarak tanımlanır genelde. Ben de onu “bugün için Müslüman olmanın kaygısı nedir” diye tercüme ediyorum kendi lisanıma. Dolayısıyla Ä°slamcılık bugün için Ä°slam’ın nasıl anlaşılması gerektiÄŸine yönelik bir kaygı olarak tanımlanabilir. Hepimizin bildiÄŸi gibi 1840’lardan sonra ortaya çıkan fikri bir akımdır. Ä°lk zamanlar siyasi boyutu ön planda olmuÅŸ, daha sonra düşünsel boyutu da devreye girmiÅŸ. 60 sonrası ise yeniden siyasallık üzerinden ön plana çıkmış. Ä°slamcılığın ortaya çıkmasındaki en büyük etken Ä°ttihad-ı Ä°slamdır. Ä°ttihad-ı Ä°slam Müslümanların birliÄŸini saÄŸlamak isteyen bir akımdır. Bu siyasal bir ÅŸeydir aynı zamanda. Ama bu proje hayatı bütünüyle siyaset üzerinden yürütmek anlamına gelmiyor. ModernliÄŸin siyasete yüklediÄŸi anlamla, Ä°slamcılığın siyasete yüklediÄŸi anlam kısmi olarak örtüştüğü için bu algı ortaya çıkıyor. Çıkış karakter olarak siyasal olsa bile, temelde oturduÄŸu zemin, kültürel, düşünsel olarak Müslüman olmanın bugün neye tekabül ettiÄŸini kavramsallaÅŸtırmak, modernliÄŸin bütün saldırılarına raÄŸmen muhalif bir tutumu ortaya koymak ve onun üzerinden kendini tanımlamaktı. Müslüman olmak nedir, modern olmak nedir sorusuna Ä°slamcıların verdiÄŸi cevaptır.
İslamcılıkla siyasal İslam genelde birlikte anılıyor. Siyasal İslam İslamcılığın içinde bir alan mı, yoksa başlı başına İslamcılığı mı ifade ediyor?
Aslında bu biraz siyasal kavramının deÄŸiÅŸimiyle ilgili. ModernliÄŸin siyasal kavramına getirdiÄŸi geniÅŸlik, her ÅŸeyi etki alanına almasıyla iliÅŸkili olarak Ä°slamcılığın siyasal boyutu, sanki diÄŸer boyutları kapsar gibi düşünülüyor. Ama tabii ki öyle deÄŸil. Siyasallık, Ä°slamcılığın içerisinde öne çıkmış, baskın karakter olmuÅŸ bir duruÅŸ. Biz 80’li yıllarda radikal Ä°slamcılıkla ortaya çıktığımızda, siyasal olana mesafeliydik. Türkiye’de bu Seyyid Kutup’la birlikte ciddi bir ÅŸekilde tartışıldı. Önce devrimin yüreklerde olması gerektiÄŸine dair bir vurgu; bireyin deÄŸiÅŸmesi, bireyin deÄŸiÅŸmesiyle beraber toplumun deÄŸiÅŸmesi, ondan sonra üst yapının yani siyasal olanın deÄŸiÅŸmesine yönelik bir bakış vardı. 2000’li yıllara kadar bu hep tartışıldı. Hiçbir dönemde Ä°slamcılık bütünüyle siyasal olanın ÅŸemsiyesi altında görülmedi. 28 Åžubat döneminden sonra Ä°slamcılığın o kanadına yönelik ciddi bir devlet baskısı söz konusu olunca AK Parti doÄŸdu ve AK Parti üzerinden o radikal Ä°slamcıların bir kısmı siyasi olana entegre oldular. AK Parti’yle birlikte siyasal Ä°slamcılık ön plana çıktı. Åžu anda Tayyip ErdoÄŸan’ın sesi, sözü Ä°slamcılığın da en yüksek perdeden söylediÄŸi sözlerdir.
ERDOÄžAN’IN DURDUÄžU NOKTA Ä°SLAMCILIKTIR
AK Parti’nin çıkış noktası Ä°slamcılık deÄŸildi halbuki… Ama ÅŸimdi Ä°slamcılık sanki AK Parti’de kilitlendi. Nasıl oldu bu?
Bunun devletin tutumuyla iliÅŸkili olduÄŸunu düşünüyorum. Devlet de refleks olarak baktı ki, Ä°slamcılığın dışında ya da Müslüman olmanın dışında kurtuluÅŸ umudu yok. Sol tutmadı, milliyetçilik tutmadı, saÄŸcılık tutmadı. Dolayısıyla burada domine edecek bir ÅŸey lazımdı. Tayyip ErdoÄŸan bu anlamda hem Müslümanlar için hem de devlet için bir lütuf oldu. Dolayısıyla ErdoÄŸan üzerinden Ä°slamcılık devletle de bir ÅŸekilde örtüşmüş oldu. Bunu reddederler. Tayyip ErdoÄŸan Ä°slamcı deÄŸil derler. Nasıl Ä°slamcı deÄŸil? Dünya beÅŸten büyüktür derken, ya da Ä°slam dünyasını birliÄŸe davet ederken hangi müktesebat üzerinden söylüyor? ErdoÄŸan’ın bütün kültür birikimi Ä°slamcıdır. ErdoÄŸan kendini direkt olarak öyle ifade etmese de sonuç olarak gelip durduÄŸu nokta Ä°slamcılık. Ä°slamcılığın bu yükseliÅŸi, devletle barıştığı için geniÅŸ kitlelere yayılması, düşünsel olarak fakirleÅŸme problemini de beraberinde getirdi.
ELÄ°MÄ°ZDEKÄ° TEK Ä°MKAN
-Hangi sebepten dolayı fakirleÅŸiyor? “Bir söylem sadece siyasallık üzerine kurulmuÅŸsa bu durumun doÄŸası gereÄŸi ahlaki zafiyet taşıması normal kabul edilir” demiÅŸsiniz kitabınızda. Bu durumda Ä°slamcılık ne kadar siyasileÅŸirse, o kadar ahlaki zafiyet mi taşır?
İslamcılık, daha az siyasi olup, daha çok ahlaki olana yönelmek durumundadır. Siyasal olana çok fazla bağımlılık yaptığınızda siyasal olanın kendi doğası var. Bu doğa içerisinde düşünceye çok fazla yer verilmez. Dün bu adamlar namaz kılıyordu, oruç tutuyordu, ahlaklılardı, yalan söylemiyorlardı, haramdan sakınıyorlardı, bugün ne oldu da bunların önemli bir kısmı bütün bu değerlerden vazgeçti sorusunu sormak zorundayız. Bu iktidarın sunduğu nimetlerin çok cezbedici hale gelmesiyle ilişkilidir. Adam bir anda arabalara binmeye başladı, cebi para görmeye başladı, kendi geçmişini unuttu. Maalesef daha yeni yeni bu meseleler idrak edilmeye başlandı. Biz oturup İslamcılığı bir olgu olarak ele alıp, eleştirmek zorundayız. Bütünüyle kabul etmek zorunda değiliz zaten. Ama İslamcılığın bir imkan olarak hala elimizde yegane düşünce olduğunu da kabul etmek durumdayız, çünkü elimizde gerçekten başka bir şey yok. Gelenek bizi karşılamaz. Geleneğin taşıdığı düşünüş biçimiyle modernliğin taşıdığı düşünüş biçimi arasında uçurum var. Bugünkü gençler için gelenek aslında hiçbir şey ifade etmiyor. Gelenekle İslam iki ayrı dünya gibi duruyor. Nasıl izah edeceksiniz?
YOZLAŞMA YÜZDE DOKSANLARA ÇIKTI
Dünya sekülerliğe doğru gidiyor zaten, bunu sadece AK Parti iktidarına bağlamak doğru olur mu?
Ä°slamcılık muhalif bir hareketti ve devletle çok fazla örtüşmezdi. Ve hep eleÅŸtirel bir tavır takınırdı. O yüzden de sürekli kavgalıydı. AK Parti süreç içerisinde devletle Ä°slamcılığın psikolojisini uzlaÅŸtırdı. Psikolojik olarak uzlaşınca devlet meÅŸru bir zemine geldi. Devlet meÅŸru bir zemine geldiyse ve ben de devlette artık görev alıyorsam, devleti de zihnimde meÅŸrulaÅŸtırmışsam, doÄŸal olarak o imkanları kullanmak gibi bir meÅŸruiyet de kendiliÄŸinden geliyor. Modernizmle birlikte zaten bir yozlaÅŸma vardı. Ä°slamcılık ya da bizim Ä°slami davet dediÄŸimiz gruplar, bu yozlaÅŸmaya karşı panzehir olarak faaliyet gösteriyorlardı, ulaÅŸabildikleri insanları o tip ÅŸeylerden koruyorlardı. Sonra bu gruplar da siyasal olana eklemlenince, bu sefer daha iyiye, daha güzele daha ahlaklı olana davet edecek bir zemin kalmadı. YozlaÅŸma diyelim ki yüzde 50 olacaksa, yüzde 80-90’a çıktı. Yoksa bütünüyle tek başına bu deÄŸil. Hiçbir olgu tek başına bir tek sebebe baÄŸlanamaz.
MODERNLİĞİ ANLAYAMADIK
İslamcılığın kendi içinde ne gibi sorunları var?
Ä°slamcılığın temel sorunlarından bir tanesi müktesebatının olmamasıdır. Yani biz geçmiÅŸimizle, bizden önceki tarihle nasıl bir baÄŸ kuracağımızı bilmiyoruz. Daha önce modernlik üzerinden bir baÄŸ kurduk ve reddettik. Kaynaklara dönüş hikayesi biraz da bu tarihi ortadan kaldırıp direkt asrı saadete gidip dilediÄŸimiz ÅŸekilde yorumlama imkanıydı. Oradaki bilgiyi buraya taşırken fıkıhta, kelamda, tasavvuf gibi ilimlerde bazı sorunlar yaşıyoruz. O dönemin sosyolojik ve psikolojik ÅŸartlarıyla bu dönemin ÅŸartları çok deÄŸiÅŸtiÄŸi için, bugüne uyarlanması gerekiyor. Ama önce olanın ne olduÄŸunu doÄŸru bir ÅŸekilde ortaya koymamız gerekiyor. Ä°ÅŸte bu çaba genelde biraz eksik kaldı. Ya bütünüyle orayı sahiplendik, gelenekselcilik dediÄŸimiz akım doÄŸdu ya da bütünüyle orayı reddettik, modernist bir tutum çıktı. Bir de ara formül olarak biraz modernlik biraz gelenek benimsenerek iki arada bir derede kalındı. Bu noktada ciddi çabaların ortaya konulması gerekiyor, hala sorun bitmiÅŸ deÄŸil. Ä°kinci sorun, modernlik baÄŸlamında bu dünya nedir, ne deÄŸildir, nereye akıyor sorusunun cevabını bulamadık. 60 sonrası Ä°slamcılar modernliÄŸi anlamakta çok ciddi zorluklar yaÅŸadı. 2000’den sonra okuduÄŸumuz metinlere kendi üzerimizden baktığımız zaman, modernlikle daha doÄŸru, daha kalıcı iliÅŸkiler kurmaya yönelik bir hamle var. Ama hala neticelenmiÅŸ bir durum söz konusu deÄŸil.
ARAF’TA KALDILAR
İslamcılar bu sorunların farkında mı peki?
En önemli sorunumuz da kendimizi tanıyamamak zaten. Ne geçmiÅŸle bağımız doÄŸru, ne modernlikle bağımız doÄŸru. Araf’ta kalmışız ve bunu da kendimiz tanımlamıyoruz. Kendimizi doÄŸru bir zeminde kabul ettiÄŸimiz için de herkes kendini hakikatin miÄŸferi olarak görüyor ve oradan da eleÅŸtiriyor. Halbuki öyle yapacağına arayış içerisinde olduÄŸunu kabul edip, bu arayışın kendisini Ä°slamcılıkla yeniden buluÅŸturacak bir zemin olduÄŸunu düşünmek gerekir. O zaman Ä°slamcılık aslında meseleleri daha doÄŸru bir perspektifle yeniden idrak etme ve yorumlama imkanı elde edecektir. Bunun da ufak ufak izlenimlerini görebiliyoruz. Çünkü hayat sizi bir ÅŸekilde tokatlaya tokatlaya doÄŸruya taşıyor. Bir sürü insan ÅŸu anda sekir hali yaşıyor. Yarın bir gün aklı başına gelecek ve “ben ne yapıyorum” diyecek. Doymamışlık sorunu da var çünkü. Sosyolojik olarak söyleyecek olursak, periferiden merkeze doÄŸru yürüyen bir insanın yani açken tok olmaya doÄŸru yürüyen bir insanın psikolojik deÄŸiÅŸimini yaşıyor Ä°slamcılar. Tok oldukça açken yaÅŸadığı duyguları, düşünceleri vs. unutmak istiyor. Yeterli doygunluÄŸa eriÅŸtiÄŸindeyse “ne oluyor ya” demek zorunda kalacak. Çok yoÄŸun, kitlesel bir ÅŸey olmasa da pratik anlamda böyle bir gidiÅŸat var.
Ä°SLAMCILIK ELEÅžTÄ°RÄ°SÄ°NDEKÄ° GÄ°Z
“Türkiye’de Ä°slamcılık eleÅŸtirisi bir gizlemeyi ve bir getiriyi iÅŸaret ettiÄŸi için dikkatli olmakta fayda var” eleÅŸtiriniz de dikkat çekici. Nitekim bunu FETÖ kalemlerinden Ali Bulaç ve Mümtazer Türköne’nin baÅŸlattığı “Ä°slamcılık bitti” tartışmalarında yaÅŸadık. Ä°slamcılık eleÅŸtirisi her zaman bu ÅŸekilde bir gizi veya getiriyi barındırır mı?
Bu nerede durduÄŸunuzla alakalı bir ÅŸey. Ä°slamcılık kendi içerisinde Ä°slamcılar eliyle yapılacak bir eleÅŸtiriye muhtaçtır. Çünkü bu eleÅŸtiri olmazsa olmayacak ÅŸeylerdendir. Biz sürekli yorum yaptığımız için bu yorumların hakikate tekabül edip etmediÄŸini takip etmek zorundayız. Ama bir de dışarıdan yapılan eleÅŸtiriler var. Mesela Olivier Roy’un 90’lı yılların ortalarında “siyasal Ä°slam bitmiÅŸtir” tanımı var. Benzer bir ÅŸeyi 2010’larda Mümtazer Türköne’nin Ali Bulaç’la baÅŸlattığı tartışmada görüyoruz. Bunların hepsi bir boyutuyla hakikati ifade ederken, bir baÅŸka boyutuyla da gizlemeye yöneliktir. Ä°slamcılık kendi içerisinde hala kendi sesini bulmuÅŸ deÄŸil. Klikler ya da belli gruplar eliyle seslendiriliyor. Åžu anda medyada Ä°slamcılık adına konuÅŸanların hangisi Ä°slamcılığı tam olarak temsil edebilir ki? Ahlak olarak, düşünüş biçimi olarak, söylem dışında herhangi bir özellikleri yok. Dolayısıyla bu da zorunlu olarak baÅŸka sorunları beraberinde getiriyor. Bu konuda samimi olan insanlar tabii ki Ä°slamcılığı enine boyuna tartışmalı ve eleÅŸtirmelidir de, yaÅŸadığı dünyayı doÄŸru anlayarak buna yönelik çözüm arayışını ortaya koymalıdır ve tartışmaya açık olmalıdır. Daha doÄŸrusu Ä°slamcılığın müktesebat olarak ortaya koyduÄŸu her ÅŸeyin denetlenebilir olmak gibi bir yükümlülüğü var. Çünkü dinin sahibi deÄŸildir. Dini yorumlamaktadır ve bu yorum da her zaman denetlenmeye açık olmalıdır.
YOZLAŞMAYA YÖNELİK ELEŞTİRİLER VAR
İslamcılığın bir proje dahilinde çalıştığına yönelik eleştiriler de var. AK Parti çevresinde bu söylem belli bir ayrıştırmayı da getirdi. İslamcılığa getirilen eleştiriler nelerdi?
Benim gözlemleyebildiÄŸim kadarıyla söylemsel anlamda çok ciddi bir eleÅŸtiri yok. Sonuç itibariyle her fikri akım, baÅŸka fikri akımlarla iletiÅŸim içerisine girecektir. Daha çok belki meÅŸruiyetini zedelemek anlamında yapılan eleÅŸtirilerden bahsedebiliriz. Ä°slamcılığın düşünsel duruÅŸuna sahip olmayıp da, Ä°slamcılıkla AK Parti’yi örtüştürerek Ä°slamcılığın temsilcisi gibi konuÅŸmak bir problem. AK Parti’yi eleÅŸtirdiÄŸiniz her konuya Ä°slamcıları katarsanız, bu haklı bir eleÅŸtiri olmaz. Bir Müslüman kendini Ä°slamcı olarak addettiÄŸi zaman günah olarak kabul edilen herhangi bir fiili zaten yapamaz. Yaptığı zaman kendi iddiasını çürütmüş olduÄŸu için dışta kalmış olur. Tekrar geri dönmesi için tövbe etmesi gerekir. Siz Müslümansanız, ama Allah’a ortak koÅŸuyorsanız, artık Müslüman deÄŸilsiniz demektir. Ä°slamcı demek bir karakterdir, bu karakter deÄŸiÅŸtiÄŸinde artık siz Ä°slamcı deÄŸilsiniz demektir. EleÅŸtiriler de daha çok Ä°slamcılığın kendisine yönelik deÄŸil, bu yozlaÅŸan taraflarına yönelik yapılan eleÅŸtiriler. EtkileÅŸim muhakkak olmuÅŸ olabilir. Ama bu bütünü etkilemez. Solcuları liberal olmuÅŸ ya da burjuva olmuÅŸ insanlar üzerinden eleÅŸtiremeyiz.
AK PARTÄ° Ä°SLAMCILARA BOÅž ALAN BIRAKMADI
Son yıllarda Ä°slamcılar siyasetin bu tavrına tepkiliydi. Alev Alatlı “Beyaz Türkler Küstüler” demiÅŸti. Åžimdi de Ä°slamcılar mı küstü?
Küskünlük devam ediyor İslamcılık açısından. Fakat İslamcılar kimdir sorusuna çok net verebileceğimiz bir cevap yok. İstisnalar hariç tutulursa piyasada olan İslamcılar, zaten yozlaşmış İslamcılığın mümessilleri gibi duruyor. Hayatlarıyla düşünceleri arasında hep bir açı var. İslamcılığı gerçek anlamda temsil eden insanlar piyasada değiller. Küstüler, kırgınlar ya da kendilerini ifade edecek bir zemin bulamıyorlar. O yüzden de dağınık durumdalar. Çok güçlüler, varlar, ben onlarca, yüzlercesini tanıyorum. İletişim içerisindeyim, ama herkes kendi alanında kendini muhafaza ediyor, kendi çabalarını bireysel olarak sürdürüyor. Vazgeçmiş değiller. Ne olup bittiğini anlamak için bir arayış içerisindeler. Bunun toplantılarını kendi aralarında yapıyorlar. Daha dar çerçevede kaldığı için, sosyal alana veya medyaya yansımıyor bunlar. Şunu da kabul etmek lazım, AK Parti İslamcılara gerçekten boş alan bırakmadı. Bizim yapabileceğimiz tek şey, ahlaki eleştiridir
İslamcılık zaten içtihat yolunu açarak başladı. Fakat kim yapacak bu içtihadı. Alim tanımımız problemli şu anda. Diyelim ki bir fıkıh üstadı, klasik ilimlere sahip olan bir insan, bugün için nasıl içtihat edecek? Modernliği bilmezse, onun sosyolojisini, psikolojisini, kültürünü, siyasal karakterini filan analiz etmezse hatta düşünsel duruşunu, dünya görüşünü tam olarak benimsemezse nasıl yorum bulacak? Tümden reddetmek bir anlam ifade etmiyor ki? İslamcılık bu arayışı sürdürendir. Ve sürekli yeni yorum yapandır. Faiz meselesinde, sosyal meselelerde, kadın hakları meselelerinde ciddi yorumlar yapıldı ve bunlar şu anda genel kabule dönüştü.
Ä°SLAMCILARIN MÃœFREDATI YOK
İslamcılık kendi alimini yetiştiremiyor mu yani?
Maalesef bir müfredatı yok. Bütün sıkıntı orada. Ben Müslüman bir ailede doğdum. İlkokula gitmeden Kuran öğrendim. Sonra ilkokula gittik kitap okumaya başladık. Yığınla kitap okuduk bu yaşımıza kadar ama hiç müfredatımız olmadı. Bu durum bir sürü soru işaretini de beraberinde getiriyor. Tek akım yok ki. Geleneği okuyorsunuz, modernliği okuyorsunuz, radikal İslamcılığı, kültürel İslamcılığı okuyorsunuz, her biri karşıt görüşleri savunuyor. Tasavvuf okuyorsunuz, felsefe okuyorsunuz, fıkıh okuyorsunuz, ayrı ayrı alanlar. Ve bütün bunları bir müfredat içerisinde daha sağlıklı bir şekilde geçmişe bırakabileceğimiz müktesebat da oluşturamadık. Bunun arayışları var mı, çok emin değilim. Biz de bu eğitimleri verdik. Belli kitapları alırdık, okuturduk, üzerinde tartışırdık. Bu bir eğitim değil, sadece şuurlanma diyebileceğimiz bir durumu izah ediyor. Hala bugün İslamcılığın ya da İslam dininin ciddi bir müfredatını oluşturup, bunun üzerinden sağlıklı bir şekilde bir eğitim oluşturmak mümkün değil. İlahiyatların bu konuda çabaları var, imam hatipler nispeten bu konuda bazı şeyleri yapmak istiyor, ama yeterli değil. İslamcıların yapması gereken en temel husus, kendi müktesebatını oluşturmak.
***
MUHAFAZAKARLIKLA MİLLİYETÇİLİĞİN İZDİVACI
İslamcılara yöneltilen eleştiriler, genelde kişiler üzerinden. Suçun şahsiliği göz önüne alınırsa, İslamcılığa bir eleştiri getirmek doğru mu?
Mümkün değil, doğru da değil. Çünkü o zaman bir fikri akımı teke irca etmiş oluyorsunuz, bu modern bakıştır. Biz modernlikle post modernlik arasındaki farkı hala algılamış değiliz. Modern bakış hakikati teke irca etmektir. Hakikat görünür olandır diyor. Reel olanı oluşturan bütün unsurları reddediyor, sadece görüntüyü kabul ediyor. Post modernlik modernliğe karşı çıkarak, bunun başka türlü de görünebileceğini söylüyor. Onların kendi arasındaki çatışma alanlarını biz dine yöneltemeyiz. Bir Müslüman hata edebilir, günah işleyebilir. Bir İslamcı da hata edebilir, nefsine yenik düşebilir ya da vazgeçebilir. Vazgeçti diye o kişi üzerinden İslamcılığı eleştiremezsin.
Tesettürlü kızlar üzerinden Müslümanlık eleştiriliyor genelde. Genç bir kızın üzerinden dine yöneltilen eleştiriler ne kadar doğru ve yerinde?
O da yanlış. Önce o tesettürlü kızı anlamaya çalış, hatasını gör, sonra onu düzeltmeye çalış. Eğer düzeltmezse İslamcılık üzerinden eleştirisini yapamazsın, kendisi üzerinden yaparsın. Ama bizde toptancılık var. Solcuların hepsi şöyledir, sağcılar şöyledir, muhafazakarlık böyledir, İslamcılık şöyledir gibi etiketliyoruz ve bütün olarak reddediyoruz. Bunun da yine modern bağlamda bir karşılığı vardır. Modernleşme dediğimiz şey kendi dışındakini ötekileştirir, düşman haline getirir ki kendini var kılar. Kendi varlığını düşmanının üzerine kurar. Modern dünyanın dışındaki bütün kültürler ötekidir. İnsan olarak bile görmezler. İslamcılık şu anda öteki durumunda, muhafazakarlıkla milliyetçilik arasında tekrar muhafazakarlığa doğru hapsoluyor. Muhafazakarlıkla milliyetçiliğin izdivacı üzerinden yeni bir devlet konsepti oluşturuluyor. AK Parti ile MHP ilişkisinin oturduğu zemin bu.
***
GÖRÜNÜRDEKİ İSLAMCILAR LİBERALLEŞTİ
İslamcılıkla Müslümanlık arasındaki fark nedir? Sadece Müslümanım desek olmaz mı?
Bu da çok net, Müslüman olabilirsiniz. Müslüman olmak bugün hangi anlamı ihtiva eder? Müslüman olmak demek, siyasal olandan uzak, modern olandan uzak, kendi hayatı içerisinde dindar olandır. Müslümanlığı idrak seviyesine çıkardığınızda artık Ä°slamcılıkla örtüşüyorsunuz. Ä°smet Özel, 28 Åžubat döneminde “Müslümanlıktan Ä°slamcılığa rücu ettim” demiÅŸti. Çünkü Ä°slamcılık bir ÅŸuuru, bir bilinci temsil ediyordu. Müslüman olmak sıradanlaÅŸma anlamına gelmiÅŸti o zaman. Ä°slam’la hiç alakası olmayan insanlar Müslüman olduÄŸunu iddia ettiÄŸinde, “nasıl ayrıştırılacak” sorusu bizi doÄŸal olarak Ä°slamcılığa taşıyor. Åžu anda da Ä°smet Özel’in “Ä°slamcılardan beriyim” demesi Ä°slamcıların bu arayışı terk etmesindendir.
Ä°slamcılar liberalleÅŸti mi? Bu da FETÖ’nün bir projesi olabilir mi?
Henüz yorum yapılmamış.