Sosyal Medya

Makale

Dünyanın sürüklendiği yön?

Tarihsel bir seyirde kendi dinamikleri içinde kendisine biçilen bir geleceÄŸe doÄŸru Dünya akmaktadır. Soru, geleceÄŸi belirleyen bir dinamik veya dinamikler bütünlüÄŸü söz konusu mu deÄŸil mi? Ä°ki binlerden itibaren yeni bir mecraya geçtiÄŸimiz ve sürekli adı konulmamış bir stratejik derinlikle dünya yeni bir zemine doÄŸru sürüklenmektedir. Bu sürüklenmeye yönelik entelektüel ve aydın tabakada bir karşılığı olup olmadığı tartışmalı olsa da belirli bir kesim komplocu olmayı göze alarak durumun vahametine dair görüÅŸlerini açıkça belirttikleri gözlenmektedir. Bazı popülist propagandistlerin bir kısmı ise ‘hem nalına hem mıhına’ vurarak derin stratejinin gereÄŸini yerine getirdikleri söylenebilir.

Entelektüel düzlemde iki temel varsayımın çatıştığı ve buna dayalı iki gücün öne çıktığı ileri sürülebilir: Sürekli artarak devam eden insan nüfusunun çoÄŸalması karşısında elde bulunan enerji yatakları ve tüketim mamulleri yeterli olmayacağı tezi. Ä°ki bin kırklı yıllarda nüfus artışına baÄŸlı olarak sürekli üretim tüketim dengesi açık verecek ve bu insanları bir tehdit ile karşı karşıya bırakacak; ilk tehdit, yeterli enerji ve yiyecek bulamama, ikincisi, iktidarı elinde bulunduranların kimin yaÅŸaması gerektiÄŸi veya ölmesi gerektiÄŸi konusunda kalacakları bir kararın varlığı…

Küreselciler diye betimlenen ve ‘üst akıl’ olarak tanımlanan bir yaklaşım; gelecek tehdidi önceden ön görerek ÅŸimdiden gerekli önlemlerin alınması ve bunun en önemli ve ilk ayağının ise nüfus azaltılması olduÄŸu konusundaki ortak mutabakatları… Hatta nüfusu azaltmada ileri düÅŸünenler, yarım milyara kadar süreç içinde nüfusu azaltmaya yönelik kararı olanların olduÄŸu da konuÅŸulan iÅŸlerdendir. Buna karşılık dünyadaki zenginliklerin nüfus ile iliÅŸkisi olmadığını var olan zenginliÄŸin paylaşılması ile sorunun giderilebilmesinin mümkün olduÄŸuna dair yaklaşım ve özellikle de bu küreselcilere karşı kendi bağımsızlıklarını elinde tutmak isteyen ulusalcı devletler… Ki küreselciler dünya devleti kurguları ve tek elden yönetim arzusu farklı uluslar arası toplantılarda dile getirildiÄŸi bilinmektedir. Bilderberg ve benzeri toplantılarda bu meseleler derinlemesine tartışılıyor ve oraya katılanlar tarafından kısmi olarak açıklanmaktadır. Bu projelerin belirli bir süreç içinde politikalara dönüÅŸtüÄŸü ve dünyayı yeni bir evreye doÄŸru itmekte olduÄŸu görülmektedir.

Ä°ki binlerin başında ikiz kulelerin vurulması ile baÅŸlayan süreç ileri geri adımlar ile aslında belirli bir ivme üzerinden yürürlüÄŸünü sürdürmektedir. Batı düÅŸüncesi kendisine muhalif olabilecek bütün düÅŸünce ve kültürleri asimile edebilmiÅŸtir. Son on yılın sonunda Ä°slam Dünyasında meydana gelen siyasal geliÅŸmeler ve siyasal ÅŸiddet üzerinden Müslümanların kahır ekseriyetini sekülerleÅŸtirebildiler. Ä°slam, potansiyel olarak varlığını sürdürse bile onun anlaşılma sorunlarına boÄŸularak sahih ve sahici bir baÄŸ kurulmasına yönelik çok güçlü bir engeller ağı oluÅŸturulduÄŸu açıktır. Özellikle parçalanmış bir siyasal zeminin düÅŸünsel parçalanmaya da maruz kaldığı tarihsel bir gerçekliÄŸi iÅŸaret eder. Bugün müslüman düÅŸünceye bakıldığında içinde var oldukları düÅŸünce evreninin nasıl parçalandığı gözler önüne serilir.

Son on yılda Batılı ülkelerde meydana gelen saÄŸ ve milliyetçi politikaların ağırlık kazanması ve yabancı düÅŸmanlığı bugünlerde çok daha fazla görünür olmuÅŸtur. Batı kendi dışındaki her kese karşı bir düÅŸmanlık duygusu gösteriyor. Suriye iç savaşı ve göçmenler üzerinden bu çok net bir ÅŸekilde gözlemlenmektedir. Birçok ülkede ÅŸiddeti öneren politikaların belirli bir çoÄŸunluÄŸa ulaÅŸması ve iktidardaki ana gövde politikacıların bile sert milliyetçi söyleme savrulmaları dikkate ÅŸayandır.

Özellikle son on yıla damgasını vuran tek kiÅŸilik liderlik versiyonu ve bu liderliÄŸin gösterdiÄŸi etkinlik ile ülkelerini daha öne çıkarmaları, Rusya, Çin, ABD gibi tek liderliÄŸin baÅŸarılı pozisyonları, Türkiye’de ErdoÄŸan liderliÄŸi ve on sekiz yıllık iktidar süreci doÄŸal olarak siyasal arenada yeni bir liderlik arayışını zorunlu kıldı. DiÄŸer ülkeler bu vizyonu dikkate alarak yeni arayışları beslediler. OrtadoÄŸu’da güçlü liderliÄŸin yıkılması ve Irak, Suriye, Libya, Mısır ve Tunus gibi ülkelerin içinde yer aldığı siyasal karmaÅŸa bu tek kiÅŸi liderliÄŸini daha fazla benimsetti…

Pandemi ile birlikte daha önce salt entelektüel zeminde kalan Post Truth ve Trans Hümanizm ve Post hümanizm gibi kavramsallaÅŸtırmalar daha fazla gündem oluÅŸturdu. Modern düÅŸünce kendi temel kabullerinin zeminini kaybetti. ‘Bütünsel BaÄŸlantısallık’ ile felsefi bir zemine kavuÅŸturulan bu yaklaşım; insanın aşıldığı, insanın sadece yaÅŸamın bir unsuru olarak varlık kazandığı yeni bir gerçeklik zeminine haiz olduÄŸu dillendiriliyor. Fakat bunu direk böyle söylemek yerine farklı politikalar üzerinden yeri hazırlanıyor: örneÄŸin; çevrecilik; yeÅŸiller hareketi, hayvan hakları tartışmaları ve üzerine bina edilen gösteri, propaganda vesaire ile ilgili bir duyarlılık geliÅŸtirilmektedir. Yine LGBTi gibi toplumsal cinsiyet tartışması üzerine insanın kendi otantik yapısına yönelik ciddi bir saldırı yapıldığı halde eski alışkanlıklara dayanarak haklar mevzuu üzerinden toplumsal yapıyı yapı bozumuna uÄŸratmaktadır. Son pandemi ile birlikte bu toplumsal zeminin berhava olabileceÄŸi sosyal mesafe vurgusu üzerinden insanlar aynı evin içinde bile kendi baÅŸlarına yalnızlaÅŸtırılmasının zemini ve hatta psikolojik zemini kurulmuÅŸ oldu. DüÅŸünün, aynı evde erkek, kadın, çocuklar, herkes kendisi ile meÅŸgul edilerek aynı mekânda yalnız olmayı zorunlulukla kabullendiler. Erkek, iÅŸini evden takip ediyor, kadın, iÅŸini veya kendi mecrasına dayalı olarak yalnız kalıyor, çocuklar ise ya derslere girmek zorundalar veya kendi cep telefonları ve benzeri aletlerle kendi meÅŸguliyetlerine takılı kalıyorlar. Zorunluluklar belirli bir süre sonra alışkanlığa dönüÅŸür. Maskenin faydadan çok zararı olduÄŸu DSÖ tarafından bugün medyada haberi yapıldı. O zaman neredeyse bir senedir bu Sosyal mesafe, maske ve hijyen diyerek insanları birbirinden uzaklaÅŸtırmayı niçin yaÅŸadık? EÄŸer bu belirli bir politik strateji ile yapılmadıysa hepimizin birer aldanmaya meyilli ‘salaklar’ olduÄŸumuzun göstergesi olur.

Åžimdi ÅŸunun altını çizelim; para kimde ise güç ondadır. Bu güç, medya, sosyal medya ve iktidarı elde tutacak insanların sahibi olmayı da içermektedir. Son ABD seçimlerinde devir teslim olayında meydana gelen ve Trump’ın bütün sosyal medya hesaplarına el konulması ve bir başına bırakılmasını da stratejik bir hamle olarak okumayacaksak neyi anlamış oluruz. Åžunu bir kez daha belirgin kılmakta yarar var: birden fazla güç ve her gücün kendi içinde çatışma alanları olduÄŸu açıktır. Ancak yeni bir dünya sistemine gidilebilmesi için yeni ittifakların kurulması gerektiÄŸi çok açık… Bu açıklık devlet ve siyasal aktörleri bir tercihe yöneltmektedir. Bu tercihler para tarafından belirlenirse geleceÄŸimiz ipotek altına alınacağını söylemek bir kehanet olmaktan çıkmış sayılır.

Dijital diktatörlük, askeri yöntemlerle uygulanacak bir ÅŸey deÄŸil, kamuoyu oluÅŸturularak iradi ‘gönüllü kölelik’ baÄŸlamında genel bir kabule dönüÅŸtürüldüÄŸünde sürekliliÄŸi saÄŸlanabilir. Watsap’ın son çıkışını bu çerçevede yorumlamak gereklidir. Bugün camilerde bile iki müslüman aradaki mesafe azaldığı zaman birden asabileÅŸiyor. Yer vermekten imtina ediyor. Dini duygunun en coÅŸkun yaÅŸanması gereken camilerde bile bu genel kabule dönüÅŸmüÅŸse otobüslerde, tramvaylarda olan sataÅŸmalar, çatışmalar, kavgalar vesaireyi söylemeye gerek yok…

Devletlerin bu yeni dönemde var olmalarını saÄŸlayacak olan ÅŸey ‘demokrasi’ deÄŸildir. Bu yüzden daha otoriter yönetimlerin var olduÄŸu bir politik tercihler skalasına doÄŸru yürüdüÄŸümüzü görmemiz gerekmektedir. Bu demokrasinin beÅŸiÄŸi olan ülkelerde de ayni ile vaki olacaktır. Ülkemizde de buna benzer bir geliÅŸme trendi yaÅŸandığı açıktır. Özellikle Ak Parti ile MHP’nin birlikteliÄŸi ve buna katılacak yeni muhafazakârlar buna gönüllü olacaklardır. Zaten yapılan tartışmalarda dile getirilen suçlamalara bakıldığında bu durumun kalıcı hale dönüÅŸeceÄŸini söylemek kehanet olmayacaktır.

Bu pandemi bitse bile yeni ‘pandemilerin’ kapıda olduÄŸu yüksek sesle dile getirilmektedir. Üst akıl olarak tesmiye edilenler açık bir ÅŸekilde kendi görüÅŸlerini dile getirmekte ve kamuoyunu oluÅŸturmaya devam ediyorlar. Bu güç aynı zamanda birçok ülkede yönetime gelebilmesinin senaryolarını da üretmektedir. Yani bir iktidar eÄŸer karşı duruyorsa bu politikalara; hemen yüksek sesle otoriterleÅŸmeyi gündeme taşımak, insan haklarına aykırı yönetim sergilendiÄŸi ileri sürülerek yeni iktidar adaylarına her türlü desteÄŸi vermeyi taahhüt ederek yeni ortak iktidar adayları bulmakta zorlanmamaktadırlar. Zaten ülkelerin merkez bankalarının bile neredeyse yarısı ve birçok yerde daha fazlası kendi ellerinde bulunmaktadır. Sahip oldukları ÅŸirketler ve devletten çıkarılan özelleÅŸtirme ile yapılan ekonomik getirisi yüksek olan kurumların da büyük çoÄŸunluÄŸunun sahibi konumundadırlar. Sosyal medyada hâkimiyetleri olduÄŸu gibi, yazılı ve görsel medyada da ağırlığa sahiptirler. Kendi düÅŸüncelerine karşı eleÅŸtiri getirilen kiÅŸi, kurum ve entelektüel veya akademisyenlere dünyayı dar ettiklerini bu pandemi sürecinde gördük ve bizzat tanığı olduk.

Büyük Reset/Sıfırlama için hazırlanan meblaÄŸ doksan üç trilyon dolar, yaklaşık dünyanın bir yıllık ticaret payı seksen trilyon dolar olduÄŸu dikkate alındığı zaman bu meblağın ve büyük sıfırlamanın neye tekabül ettiÄŸi daha rahat anlaşılabilir. ABD seçimlerinde oluÅŸan ÅŸaibe ve Biden’in kazanması da buna eklenebilir. Bu alanda sözü fazla uzatmaya gerek yok, her ÅŸey gözlerimizin önünde olup bitiyor, bakana çok ÅŸeyler söyler…

Yani özgürleÅŸemeyen bir dünya ve o dünyanın insanlarını bekleyen ÅŸey, otoriterleÅŸmiÅŸ bir yapının gönüllü destekleyicileri olmaktan baÅŸka seçenek kalmayacaktır. Devletin gücü ise en çok ihtiyaç hissedilen bir konumu ihtiva ediyor. Bu yüzden bu dalgaya karşı çıkacak olan devlet ve iktidar elitleri ve lideri, eÄŸer kendi insanlarını yanına alabilirse tarih yazar ve dünyaya bir örneklik armaÄŸan eder. Yeni bir devrimin ayak seslerini güçlü bir ÅŸekilde ortaya koymuÅŸ olur. Kabul eden devlet ile liderliÄŸi ise tarihe kendi medeniyet ve kültürüne ihanet etmiÅŸ bir imge ile tarihteki yerini almaya aday olacaktır.

Otorite kaçınılmaz görünüyor, demokrasi kaçınılmaz bir ÅŸekilde en fazla propagandası yapılan ama ortada bulunmayan olarak kayıtlara geçecektir. Haklar, en yüksek sesle haykırılacak ve gündemleÅŸtirilecek ama en temel haklar bile saÄŸlık, güvenlik, teknolojik zemin vesaire üzerinden yok sayılacaktır. Ä°ÅŸin en berbat yanı ise bu gidiÅŸata dair, entelektüel zemin dâhil siyaset, aydın ve halk nezdinde bir karşılığının olmamasıdır.

Ä°nsanın tarihe karışacağı bu zeminde hakların ve demokrasinin varlığı muhal görünüyor. Ama propaganda bu olgular üzerinden yapılacaktır. Yapılan eleÅŸtirileri ise komplocu olarak tanımlayarak, karşı eleÅŸtirileri yok mesabesinde sayacaklar. Bu konuda insanı savunmak, dini savunmak ve hakları hakiki anlamı ile savunmak kaçınılmaz bir insani sorumluluktur.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.