Sosyal Medya

Makale

Yeni Bir Dünya Düzeni Tartışmasında 'Yeni Bir Dünya Görüşü' Mümkün mü?

Dijital bir dünyaya geçiÅŸ sürecinde yaÅŸadığımız tartışılıyor. YaÅŸadığımız dünya çapındaki Pandemi ile artık hiçbir ÅŸey eskisi gibi olmayacağına yönelik bir tartışma da elitler arasında konuÅŸulmaya baÅŸlandı. Zaten epey zamandır dijital dünya ve trans hümanizm dönemleri baÅŸlayacak tartışmaları vardı. Ya da bir yerden üfürülüyor ve gündeme taşınıyordu. Ä°ÅŸin garibi bu Pandemi ile birlikte daha yüksek sesle mesele tartışılmaya baÅŸlandı. 205 tane dünya çapında eski baÅŸkan, baÅŸbakan, bakan, yüksek bürokrat vesaire ‘Dünya Hükümeti’ kurulması çaÄŸrısı yaptılar. Bu belirli medya gruplarında yayınlanıyor. Dergiler ve köşe yazarları konuyu gündeme taşıyorlar. 

YaÅŸadığımız ana tekabül eden olaylara bakıldığında ciddi bir deÄŸiÅŸimin varlığı kaçınılmaz görünmektedir. Ä°nsanların yalnızlaÅŸtırılması… Ä°nsanların gönüllü esarete yöneltilmesi… Temassızlığın uzun bir zaman dilimine yaslanması… Ekonomik krizin kapıda durması, siyasal krizlerin ayak seslerinin duyulması… Amerika gibi bir devletin içine düştüğü çaresizliÄŸin Avrupa BirliÄŸi üye ülkelerinin de yaÅŸaması… Avrupa BirliÄŸinin bir geleceÄŸinin olup olmayacağı konusunda ciddi bir karamsarlığın öne çıkarılması… Bize artık hastalık bitse dahi birçok ÅŸeyin deÄŸiÅŸeceÄŸini ihbar ediyor.

Bu deÄŸiÅŸimin uluslar arası boyutu olacaktır. Bu alanda zaten on yıllardır ciddi bir boÅŸluÄŸun olduÄŸu biliniyor. Yani uluslar arası sistemin bir kaos yaÅŸadığı tartışılmazdı. Ancak bu yeni durum iÅŸi iyice zora koymuÅŸtur. Ayrıca bu konuda uluslar arası sistem açısından ciddi bir liderlik sorunu ile karşı karşıya kalındı. Çatırdamalar kulağı tırmalıyor. Meselenin daha ne kadar süreceÄŸi bilinmediÄŸi halde hala hastalığa yönelik ciddi bir tepki oluÅŸturulamadı. Yapılan tek ÅŸey sadece evde kalmaya davet etmektir. Bunun sonuçlarının ulus devlette bir karşılığı olacağı gibi sosyolojik bir karşılığı da bulunacaktır. Yeni bir uluslar arası sistemin kurulması söz konusu olsa bile bunu hangi deÄŸerlere dayalı olarak yapılacağı konusunda da ciddi kafa karışıklığı söz konusu edilebilir. Liberal deÄŸerlerin ciddi bir zaaf gösterdiÄŸini gözlemleyebiliyoruz. Ayrıca tedbirlerin alınması sürecinde liberal deÄŸerler alt üst ediliyor. Demokrasinin tartışılacağı bir zemine doÄŸru yürünüyor. Otoriter bir siyasal tavrın varlığını hep beraber yaşıyoruz. Bunu hastalık dolayısıyla kiÅŸilerin can güvenliÄŸi için yapıldığı savunusu, yeterli bir meÅŸruiyet zemini kurabilir mi? Tartışılabilecektir. Çünkü otoriter yapıların hastalığı kontrol altına almalarının bir baÅŸarısı söz konusu edilebilir. Görece de olsa, liberal siyasallığın bu konuda sınıfta kaldığı söylenebilir. Bu yüzden liberal deÄŸerlerin savunusu öyle kolay olmayacaktır. Ancak daha temel bir sorun var: liberal deÄŸerlerin yerine hangi deÄŸerlerin ikame edileceÄŸine dair ciddi bir sorun ortada duruyor. Asya ülkelerinin uluslar arası bir sistemi kuracak deÄŸerleri ikame edecek bir vasatı kurmaları öyle kolay görünmüyor. Özellikle cinsiyet eÅŸitliÄŸi meselesi ile birlikte tartışılmaya açılan ve farklı cinsiyet seçimlerinin meÅŸruiyetini savunan azınlık bir kesim paranın gücünü de arkasına alarak ciddi bir mesafe almaya baÅŸladığı söylenebilir. Ancak kamusal alanda hala ciddi krizlere neden olabilecekleri de tartışma kabul edilmeyecek bir zeminin varlığı kaçınılmaz… 

Akla Ä°slam ve Ä°slam’a dayalı deÄŸerlerin bir uluslar arası sistemi kurmayı saÄŸlayacak bir zeminin varlığı söz konusu edilebilir mi? Ä°ÅŸin garibi teorik olarak tek muhalif ve yegâne sistem kurucu bir deÄŸerler skalasına sahip olan Ä°slam’ın iktisadi ve siyasi gücü olmadığı gibi yeterli düzeyde bilgi sorunsalı da bulunmaktadır. Yani kendi epistemik zeminini kuramadığı gibi modern epistemenin baskısı altında olduÄŸu da tartışılmaz bir gerçekliktir. 

Dolayısıyla Ä°slam açısından mesele tam bir muamma olarak ortada duruyor. Uluslar arası sistemin yine liberal deÄŸerlerden biraz alıntı, otoriter yöntemi meÅŸru görecek bir siyasal yaklaşım, uluslar arası güç hiyerarÅŸisinin kurulmasının zorluÄŸu yanında ağırlıklı olarak istisnai olanın iktidarına dönüşecek gibi görünüyor. Buradaki istisnai olan ahlaki olarak da meÅŸru görülemeyecek olana göndermedir. 

Her ulus devlet bu durumdan fazlaca etkilenecektir. Ä°ÅŸi sıkı tutan devletler meseleyi daha az hasarla atlatacaktır. Ancak, Avrupa devletleri ciddi bir kriz alanı ile karşı karşıya kalacakları ön görülebilir. Muhtemelen üst bir stratejik aklın beklentilerinin karşılanacağı bir vasatın kurulması için el altından ciddi destekler saÄŸlanacak ciddi meblaÄŸlar ödenecektir. Ki bu hastalık sürecinde paraya olan ihtiyaç kaçınılmaz bir durumu içermektedir. Bu yüzden ulus devletler ile para arasında ciddi bir imtihan söz konusu olabilir. Aynı zamanda meselenin sosyolojik boyutu da tartışma yaratacaktır. Bu süreçte özellikle halkı Müslüman olan devletlerde iki temel ÅŸeye vurgu yapıldı: bilim ve teknoloji… Bu da Müslüman halkın zihnini ciddi bir ÅŸekilde etkileyecektir. Yani yeni süreçte din ile ilgili söylenecek her ÅŸey sadece zihni ve psikolojik bir vasatta yankı bulacaktır. Camiler, Cuma namazları ve muhtemelen ramazan ayına mahsus teravih ile bayram namazı da kılınmayacak, Mekke ve Medine; yani Kâbe ve Mescid-i Nebevi boÅŸ kalacaktır. Bu durumun Müslüman zihin üzerinde oluÅŸturacağı tahribatı tartışmaya gerek yok sanırım… Büyük bir özgüven zaafı oluÅŸacak ve hiç umulmayacak kadar Müslüman halk seküler bir kültüre doÄŸru yönelmiÅŸ yada yöneltilmiÅŸ olacaktır.

Yani bu Pandemi ile birlikte hiçbir ÅŸey eskisi gibi kalamayacaktır. Bu gerçeÄŸi gören bazı Müslüman aydınlar, dünyaya Müslümanların Ä°slam’dan hareketle bir sistem önerisinde bulunulması tartışması yapmaktadırlar. Ama temel bir gerçeÄŸi vurgulamak kaçınılmaz olmalıdır. -Bu bir tasvirdir.- Ä°slam dünyası ciddi anlamda siyasal bir yozlaÅŸma ile karşı karşıya, epistemik alanda ciddi bir kriz yaÅŸamaktadır. Ciddi bir bilgi eksikliÄŸi gözlenmektedir. Bu hem kendi dini düşüncesi için hem de batılı düşünce için hem de içinde bulunduÄŸumuz halin düşünce zemininde kavranabilmesi için geçerlidir. Bu zaaflar üzerinden muhakemesi saÄŸlam ve mantıklı, tutarlı bir sistem kurulabilir mi? Önemli bir soru ve önümüzde cevabı beklenen bir sorudur. Daha da önemlisi; Müslümanlar hem siyasal zeminde, hem sosyolojik zeminde, hem de iktisadi zeminde ve bireysel ahlak zemininde tam bir örneklik oluÅŸturacak ve temsiliyet kuracak bir zemine sahip deÄŸiller.

Bu durum umudumuzu tüketmeli mi? Hayır! Bilakis, bize çalışmalarımız için hız katmalıdır. Ancak önceliÄŸimiz ahlaki bir zeminin kurulmasına matuf olmalıdır. Ondan sonra diÄŸer zeminlerdeki çalışmaların bereketlenerek baÅŸarıya ulaÅŸmasına yönelik ilahi yardımı alabiliriz. Ama baÅŸlangıç adımımız, kendimizi doÄŸru bir ÅŸekilde tanımak ve düşmanımızı doÄŸru bir ÅŸekilde tanımakla iÅŸe baÅŸlamalıyız. SaÄŸlam bir irade ve saÄŸlam bir ahlaki yapı ile yola çıkıldığında gerisi ise Allah’ın iradesine baÄŸlı olur… Biz üzerimize düşeni yapalım ve sorumluluÄŸumuzu yerine getirelim. Elbette ki Allah’ın dilemesi gerçekleÅŸir.  Her halükarda Allah’ın emri Müslüman açısından doÄŸru olana ve iyiliÄŸi taşıyıcı olana tekabül eder…

Bir sistemin kurulması önemli… Ama daha önemlisi o sistemin kurucu saç ayaklarını var kılabilmektir. Sistemler güç ile var olurlar. Ä°mkân ile beslenirler. Bilgi ile varlıklarını idame ederler. Hangi deÄŸer bu ÅŸartlara haiz olursa o var olacaktır. 

Bir sistem ancak bilgi, irade, eylem, para, güç ve otorite ile desteklenirse yaÅŸam alanı bulabilir. Ä°slam söz konusu olduÄŸunda maalesef bunların hiçbiri yoktur… Bu ÅŸu demek deÄŸil; tabii ki Ä°slam en iyi sistemi çıkartabilecek bir teorik potansiyeli taşıyor. Hatta bir sistem deÄŸil kendi içinden birden fazla sistemi de çıkartabilir. Dün çıkarmıştı bugün ise çıkarmasına engel olan ÅŸey düşünce yapısından neÅŸet etmiyor. Ama maalesef sistemi var edecek ÅŸartlara haiz deÄŸil… Mücadele bu ÅŸartların oluÅŸturulmasına matuf olmalıdır…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.