Sosyal Medya

Makale

Yeni bir sosyal sözleşmeye doğru -2-

Denge

YaÅŸam, düzen ve kaotik sistemi ile muazzam bir dengeye sahiptir. YaÅŸamda düzenin ve kaotik olanın kendine has bir dengesi olduÄŸu bedihidir. Bu denge muhteÅŸem bir ahenk içinde vuku bulur. Öyle bir denge ki bu hem düzen ve hem de kaosta hep bir dış elin varlığı hissedilir, görülmese de…

İnsan, sorumluluğu gereği bu dengeyi yaşamını hangi anlam düzeneği içinde var kılıyorsa ona göre sağlamaya matuf hamleler yapar. Bu hamleler ise irade ve aşk ile beslendiği zaman olumlu veya olumsuzluğu bir tarafa yerine gelir. Çünkü yaşamın muhteşem dengesinde insan iradesine verilen pay çok yüksek ve varlığın insana müsahhar kılınışının bütün emareleri gözlemlenebilir olmaktadır.

Düzende denge belirli bir uyumun varlığını zorunlu kılar. Bu uyum üzerinden kaotik olan düzene kavuşur. Ama düzen her an kaotik olana açık bir yapı arz eder. Bu da hem yaşamın iç iradesi, insan iradesi ve Yaratıcı irade arasındaki dengede açığa çıkacak olan etkileşimle orantılıdır.

Kaotik olanda ise muhteşem bir denge vardır. Bu denge ise varlığın iradeye açık bir yapı arz etmesi ve bu iradelerin kesiştiği noktalar ile çatıştığı noktaların varlığı ile ilişkilidir. Varlık bir yaşam istidadı ile yaşama arzusunu yerine getirir. İnsan, bu yaşama arzusuna müdahil olur; bu müdahale olumlu veya olumsuz bir netice verir. İşte bu netice insanın yaşamının kaotik veya düzen içinde sürmesine zemin sağlar.

YaÅŸamdaki deÄŸiÅŸimin bu denge ile bağını doÄŸru idrak ettiÄŸimizde deÄŸiÅŸimin kaotik bir olgu olmadığını, bilakis, yaÅŸamın devinimini ve dinamiÄŸini oluÅŸturduÄŸu algılanabilir. O zaman mesele her zaman olduÄŸu gibi bu meselede de insanın iliÅŸkiler ağını hangi zemine yasladığına baÄŸlı olarak kaotik veya düzen inÅŸa olur. Elbette ki insanı aÅŸan bir müdahale yaÅŸamda vuku bulacaktır. Bu vakıa insanın saklı olan arzuların dışa vurumu kadar bu arzuların insana hazırlayacağı sonu görme açısından da deÄŸerini doÄŸru anladığımızda dışsal müdahalenin insan iliÅŸkileri ile ilgisini de idrak etme imtiyazını kazandırabilir insana…

Mevcut kültürel dokuyu ve kültürel kodları dikkate alarak denge meselesini yeni bir sosyal sözleÅŸmenin zemini kılmada ne gibi faydalar saÄŸlayacağı önem kazanmaktadır. Denge bu veçhesi ile birlikte bir sosyal sözleÅŸmede farklılıkları belirli bir ritim ve deÄŸiÅŸime açık yapısı ile birlikte kavrayarak ona kendini uylaşım ve uzlaşım içinde var olma imkânı bahÅŸeder. Burada yalnızca kendisinin yaÅŸamadığını kavrayarak, baÅŸkaları ile birlikte yaÅŸadığını idrak ettirir. Ve böylece kendisi için istediklerini, diÄŸerlerinin de imtiyazı ve hakkı olduÄŸunu bilerek istekte bulunur ve imtiyaz talebinin karşılanmasını ister. Ä°ÅŸte denge burada farklılığı kendi çoÄŸul karakteri içinde birlik halinde yaÅŸamaya alıştırır.

Tabi denge sadece bu genel tabiatı gereği bu konuda yer almaz, ayrıntılarda da yer alır. Yaşamın her ayrıntısında denge artı ile eksinin bir dengede varlığı anlamlı kılacak bir pozisyonu elinde tutmasına zemin oluşturur. Denge bozulduğu an, çoğulluk teke irca edilir, uyum çatışmaya dönüşür.

Yeni bir insan tipolojisi ve yeni bir sosyal sözleÅŸmeyi belirli bir kavram skalasına göre oluÅŸturmamız gerektiÄŸini ilk yazıda izah etmiÅŸtik. Denge o kavramların yerli yerinde iÅŸlevsel bir tutuma kavuÅŸabilmesine imkân tanır.

ÖrneÄŸin; anlam kavramı…

Anlam, eÄŸer bir denge üzerine kurulu olmazsa aşırılığa ulaÅŸması kaçınılmaz olacaktır. Anlam, kiÅŸinin kendisinde belirli bir varlık kazanır. Bu varlık kazanma ona belirli bir kesinlik saÄŸlar. Bu kesinlik ise diÄŸer anlamları dışlamayı beraberinde taşır. Ä°ÅŸte denge, çoÄŸul yaklaşımın oluÅŸturduÄŸu denge ile kendi kesinliÄŸini kendisi ile sınırlandırarak farklılığa müsamaha saÄŸlayacak bir vasatın kurulmasını teminat altına alır. Ä°nsan kendi arayışlarında dengeyi gözeterek, olayları ve olguları daha sahici bir zeminde anlamaya açık hale gelir. Bu da kendi görüşlerini sürekli bir iç kritiÄŸe açık halde tutarak o kesinliÄŸin militanca bir tutuma evrilmesine meydan vermez. Anlamın, farklı anlamlar ile kendi bütünlüklü yapısını kurmada iÅŸlevsel hale getirilmesini saÄŸlayacak olan ÅŸey de dengededir. Böylece anlam kavramının şümullüğü içinde tamlığı iÅŸaret etmesine raÄŸmen içeriÄŸini her insanın kendi isteÄŸi, iradesi ve çabası ile eÅŸ deÄŸer oluÅŸunu da dikkate alarak kendi anlam dünyasını otoriter ve hâkim bir anlam olarak baÅŸkalarına dayatma hakkı olmadığını anlar.

Her anlam bir sorumluluk taşır demiştik. Bu sorumluluğun insan üzerindeki etkisi ise iki türlü tepkiye neden olur. Kişi, ya sorumluluk duygusunu yerine getirerek özgüven kazanır ve bu özgüvene dayalı olarak kendine olan güveni gurura yönelir ki bu insanın kendisine yabancılaşmasına neden olur. Ya da sorumluluğunu yerine getiremediği için kendisiyle bir hesaplaşma içinde girerek kendini sürekli aşağılayarak kompleks sahibi biri olarak anlamsızlığa ulaşır. Kendini içerden çürüterek kendisine yabancılaşır. Bu iki durumda da insan kendisi ile yabancılaşarak anlamın ve sorumluluğun içeriğini boşaltarak kendini hiçliğin girdabına bırakır. İşte denge sorumluluğun bu iki uçlu yapısını bir dengeye kavuşturarak kişiliği rüştüne erdirmeye zemin hazırlar.

Denge, anlam ve sorumluluk alanlarında bir karmaÅŸa ve karışıklığa mahal bırakmadan belirli bir düzen içinde varlığını idame etmesine imkân tanırken, onları kendi otantik yapısı içinde tutarak yaÅŸamın devinimini ve dinamiÄŸini de olumlu bir ÅŸekilde etkiler. Bu noktada denge varlığın kendi otantik yapısı içinde kendi varlığını idame ederken bütün varyantları ile birlikte yaÅŸamın bir bütün olduÄŸu algısını verdiÄŸi gibi bu bütünlük içinde parçanın kendi anlamını kaybetmeden varlığını sürdürmesine de zemin oluÅŸturur. Anlam ve sorumluluk ise bu dengenin korunmasına yönelik bir ilgiyi sürekli diri tutarak insana yol göstericilik yapmaktan kaçınmamalıdır.

Karşılık kavramı ise içerik olarak mükâfat ve ceza olarak betimlenir. Ä°nsanın yaptığı her eylemin yaÅŸamda bir karşılığı vardır. Ä°nsan kendi yaÅŸam tecrübesi içinde bu karşılığın idrakine sahip olur. Ama çoÄŸu insan bu tecrübenin idrakine sahip olamadığı için olup bitenin neye taalluk ettiÄŸi konusunda bir kafa karışıklığına sahiptir. Bir sosyal sözleÅŸmede ceza ve mükâfat eÄŸer bir denge üzerine kurulu olmazsa, denge bozulur ve kimin lehine veya aleyhine bozulmuÅŸsa orada bir kaotik zemin kurulur. Bu da sözleÅŸmenin yapı bozumuna uÄŸramasına neden olur. O yüzden hem insanın kendi vicdanında hem toplumun mahÅŸeri vicdanında denge ceza ve mükâfat açısından kaçınılmaz bir olgudur, vazgeçilmeyecek olandır. Bu adalet duygusunun zemin kazandığı alanı imler.

Adalet duygusu zedelenmiÅŸ bir toplumun veya insanlığın bir sözleÅŸme etrafında bir araya gelmesi beklenemez ve çatışma kaçınılmaz olana tekabül eder. Bu yüzden cezalandırırken ve mükâfatlandırırken adalet duygusunu zedeleyecek bir tutuma yönelmemesi elzemdir. Adalet duygusu, anlam, sorumluluk ve karşılık kavramlarının kendi otantik yapısı içinde var olmalarının daimiliÄŸini saÄŸlama konusunda en önemli enstrüman olarak öne çıkar ve barışın ikamesindeki en yetkin iradeyi oluÅŸturur. Adalet duygusunun kararlılıkla varlık kazanması ve sürekliliÄŸini devam ettirebilmesi dengeyi muhafaza etmesiyle orantılıdır. Adaletteki denge, vicdanlardaki sükûnete tekabül eder. Vicdan yatışmışsa onun saÄŸlayacağı atmosfer barışı açığa çıkartır. Bu atmosfer ise her olay ve olguyu kendi sahici zemininde varlık kazanmasına neden olur.

Barış, yeni bir sosyal sözleÅŸmenin kalıcılığının kaçınılmaz ÅŸartıdır. Barışta denge olmazsa, çatışmayı zorunlu kılar. Çünkü barış adına her türlü zorbalığa veya hukuksuzluÄŸa ses çıkarılmadığı zaman çatışma kendiliÄŸinden kaçınılmaz hale gelir. Bu yüzden, denge barışın teminatı olur. Barışta, barışın ÅŸartlarının gereÄŸi olan anlamın ve sorumluluÄŸun yerine getirilmesine ortam hazırlamak, karşılığın sahici ve saÄŸlıklı bir zeminde oluÅŸmasına imkân tanımak ve adaletin ikamesinde vicdanlarda yara bere oluÅŸturmamaya gayret etmektir.

Yeni bir sosyal sözleşmede öneride bulunduğumuz her kavramın belirli bir denge üzerine kurulu olması gerektiği açıktır. Bu denge sadece bu kavramlarda değil, hayatın her aşamasında bize elzem olan bir şeydir. Ama insan açısından çok önemli bir zemin olan özgürlük yeni bir sosyal sözleşmenin bel kemiğini oluşturduğunu bilerek bu özgürlüğün denge üzerinde durması gerektiği konusu da en azından sözleşmenin temeli kadar ehemmiyetli bir durumdur. Çünkü özgürlüğü elinden alınan her varlık ve dolayısıyla insan kendisine yabancılaşarak kendisinin düşmanı olur ve diğerlerinin de düşmanı haline gelerek önce barışı yok eder, sonra da adalet duygusunu zaafa uğratır, bu sürecin sonunda karşılığın olmadığı bir zeminde bir sorumluluk duygusuna yer kalmadığı sanısını açığa çıkartarak anlamın içeriğini boşaltır. İşte özgürlüğün bu zeminde çok önemli bir yer tuttuğunu göstermesi açısından bu cümle yeterlidir.

Özgürlüğü dengeden kopardığınız andan itibaren tam bir kaotik zemin kurulur ve bu kaotik zeminin dengesini de yerinden oynatmış olursunuz. Bu sefer ilahi müdahaleye açık bir durum meydana gelir.

Denge insanın sürekli bir muhakeme ve muahede ile hayatını idame etmesi ve kendi dışındaki her varlık zerresi ile birlikte nefes alarak yaÅŸamın tadına ermesidir. Bu muhteÅŸem eÅŸleme barışı, adaleti ve özgürlüğün özgül ağırlığını oluÅŸturur. Bu özgürlük üzerine anlam ve sorumluluk yüklenir. Ve insan bu durum karşısında karşılık olarak sadece mükâfat alarak barışı ve adaleti ikame ederek özgürlüğünün tadına varır. Bu duygu hatasının bedelini bir ceza olarak ödeyerek barışın o huzur veren atmosferine adım atmayı bir huzur kaynağı kılar.

Denge, her şeyin yerli yerine oturması ve yerli yerinde kullanılmasını sağlayacak muhteşem bir yaşam pozisyonudur. Kaosta ve düzende huzuru sağlayarak hep bir fazlasına ulaşmaya zemin sağlayan denge istikameti sağlamlaştırarak yolculuğu konforlu hale getirir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.