Sosyal Medya

Makale

DireniÅŸin Ruhu

Son iki yüzyıldır Ä°slam Dünyası iÅŸgale uÄŸramış bir durumda ve bu pozisyonu güçlendirecek bir kültürel yapı tarafından ‘ruhu’ stabilize edilmiÅŸtir. Bir kurtuluÅŸ savaşı verildiÄŸi savı ve bu sav üzerinden göreceli bir ÅŸekilde bağımsızlıkların ilanı meseleyi sadece üstü örtük halde tutmaya yaramıştır. Fakat Ä°slamcılık, Ä°slam CoÄŸrafyasında ciddi bir muhalefet geliÅŸtirerek bu ‘ruhun’ uyanışı için elinden gelen her ÅŸeyi ortaya koyma konusunda geri adım atmamıştır. Buna ‘Ä°ran Ä°slam Devrim’i de dâhildir. -Devrimin sonra yönünü ÅŸaşırması ve bir ulus devlet saplantısına yönelmesi ise baÅŸka bir yazının konusu…-

Mücadele önce bir uyanış ile başlamış, sonra kültürel bir savunmaya yönelmiş ve ardından siyasal arayışlara kapı aralanmış ve son dönemde ise silahlı mücadele dahil bir çok mücadele biçimi ortaya konmuştur. Elbette ki bu mücadele biçimlerinin bir kısmına yönelik ciddi eleştiriler yöneltilebilir. Bazı yapıların varlığı tartışılabilir ve sahihlikleri konuşulabilir. Hatta bu 15 Temmuz darbesini yapanların tıynetleri konusunda da ciddi şeyler söylenebilir. Ancak bu noktada şunu tespit etmekte yarar var. Düşman her zaman kendi düşmanını içerden vurmaya çalışacaktır. Bugün daha net bir şekilde bazı mücadele biçimlerinin ve tekniklerinin tamamen dışarıdan biçimlendirildiği ve beslendiği de söylenebilir.

İslamcılık, son yıllarda ciddi bir potansiyel haline geldi ve yaptığı ataklarla toplumsal kesimlerle buluşma ve bütünleşmeye yönelik ciddi adımlar atabileceğini gösterdi. Bunu Afgan cihadında, Bosna direnişinde, Çeçen savaşında ve Arap Baharı sürecinde gözlemleme imkânı bulduk. Ama en önemlisi Ak Parti deneyiminde karşılıklı adımlarla daha net bir şekilde yürütüldüğünü söylemek mümkün!

Türkiye Ä°slamcılığı genel itibarı ile Ä°slam CoÄŸrafyasının farklı kültürlerinden beslenmiÅŸtir. Ä°ran, devrim sonrası, Hint alt kıtası, Mevdudi, Ä°kbal ve Nedvi ailesi, Mısır, El benna ve Kutup ailesi ile diÄŸerlerinden vesaire bunu çoÄŸaltabiliriz. Ama aynı zamanda yerli bir damarın varlığı ve bu yerli damarın ise bu süreçte daha çok öne çıktığı ve bu konuda yapılan çalışmaların ağırlık kazandığı da söylenebilir. Elbette ki Ä°slamcılığın birçok farklı beslenme kaynağı vardır. Hatta bu kaynakların en önemlilerinden biri de batı düşüncesi ve kültürüdür. Ama en önemlisi Ä°slamcılığın ÅŸu soruyu bayraklaÅŸtırmasıdır: bugün burada Müslüman’ca bir bakış, duruÅŸ ve tavır nasıl sergilenebilir. Ve bunu nasıl sahih bir ÅŸekilde bunu gerçekleÅŸtirebilirim. Buna yönelik birçok farklı cevaplar olmasına raÄŸmen sorunun sahiciliÄŸi her cevabında yeniden eleÅŸtirilmesini ve deÄŸerlendirilebilmesini kolaylaÅŸtırmıştır.

İşte İslamcılık, bütün bu süreçlerden geçerken sürekli eleştirel bir aklı kuşanmıştır. Buna itirazların varlığını biliyorum. Ama sağduyulu bir yaklaşım ve içinde yer aldığım hareketin bir tanığı olarak bunun böyle olduğu konusunda bir kuşkum yoktur. Ve bu hareket halk içinde ciddi bir şekilde yer tutmuş ve onların gündemlerine oturmuştur. Elbette ki lehte ve aleyhte yapılan tartışmalar, medya gündemleri ve sosyal medyada bunların tartışılması meselenin daha geniş kesimlere yayılmasını ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. Ve bu ciddi bir ruh haline dönüşürken bir ruhu da beslemeye başlamıştır.

Darbelerin bir süreç ile süreklileşmesine yönelik toplumsal bilinçaltının beslediği bu ruh aynı zamanda geniş bir katmana sirayet etmiştir. Böylece bu ruh giderek güçlenmiştir. Ak Partiye yönelik itirazlara rağmen Ak Partiye yöneltilen suçlamaların yersizliği ve bir iktidar savaşına dönüşmesi de bu ruhu alttan alta beslemiş ve güçlendirmiştir. Ayrıca devleti elinde bulunduran güçlerin toplumun dindarlığına yönelik sert tutumlar, özellikle 28 Şubat sürecinde başı örtülü annelerin kışlalara girememesi ve bunun bir zulme dönüşmesi de toplumsal ruhu beslemiş ve diri tutmuştur. Ayrıca 28 Şubat darbesi karşısında bir direniş ve direnç gösterilmemesi de ayrıca hem bir öfke biriktirmiş hem de darbeye karşı ciddi bir duyarlılık oluşturmuştur. Ayrıca bu ülkede Müslümanlara yönelik yapılan eleştirilerin sokakta bir karşılığının olmaması da bu ruhu derinden etkilemiş ve bir meşruiyet zemini inşa etmesinde ciddi bir katkı sunmuştur. Bütün bu sebepler bir araya geldiğinde işte bahsettiğimiz bu ruh şahlanmış ve darbeyi ve darbecileri püskürtürken tarihte ender olabilecek bir destanı da yazmaktan kaçınmamıştır.

Bu ruh tarihten bugüne devam ede gelen bir direniÅŸ ve mücadele birikiminin dışa vuruÅŸudur. Ve bu ruh bütün farklılıkları kendi potasında eritmeyi bilen bir ruhtur. Çünkü bu ruh soyut, kapsayıcı ve derindir. Bu yüzden bu ruhun sirayet ettiÄŸi ruhlar onun etkisine girer ve farkında olmadan bambaÅŸka bir kimliÄŸe ve kiÅŸiliÄŸe bürünebilir. Ä°ÅŸte darbe gecesi öykülerini izlerken ve dinlerken, ayrıca o gece sabaha kadar olup biteni izlerken, insanların kurÅŸunlara ve bombalara raÄŸmen geri adım atmadıkları gibi ileriye hareketlenmelerini besleyen ve onları korkusuz birer kahramana dönüştüren ÅŸeyde bu ruhtur. Yoksa bir kadın tek başına boÄŸaz köprüsünde silah sıkan askerlerin karşısına tankları da alarak önlerine geçip ‘siz ne yapıyorsunuz’, ‘bu halka silah sıkamazsınız’ deme cüretini nasıl gösterebilir. Ya da bir baÅŸka bayan göstericinin ‘ben ölmeye geldim, siz beni öldürmeye hazır mısınız’ sorusunu yöneltmesi nasıl anlaşılabilir olur. Buna yönelik onlarca belki binlerce örnek söylenebilir. Ve gerçekten bu ruh toplumun derinliklerinden yüzeye çıkarak her toplum fertlerini kuÅŸatmış ve onları sel gibi sokaÄŸa çıkarmıştır.

İşte bu ruh kavranmadan bu milletin bundan sonra ne yapacağını kestirmek mümkün görünmemektedir. Darbenin doğru bir analizini yapabilmenin imkânı bu ruhu görmekten geçiyor. Piyasada öne çıkartılan söylemler var. Bunların bir kısmını okuyor, bir kısmını da dinliyoruz. Ama bu söylemler bu ruhu ıskalıyor ve gerçeğin sadece üstünü örtmüş oluyor. İşte bu ruh sayesinde Allah, halkı millete dönüştürmüş ve bu milletin eli ile darbeyi bertaraf ederek tarihe müdahale etmiştir. Bu ilahi müdahaleyi anlamadan ve bu müdahalenin düşünce dünyamızı yansımasını kavramadan mevcut durumu ve konumu yorumlayamayız. Ayrıca ilahi müdahalenin felsefi yorumunu da yapmalıyız ki önümüzü aydınlatacak bir işarete dönüşsün.

Müslümanlar, Ä°slamcılığı bu milletin harcı haline dönüştürmeli ve bu ruh üzerinden bütün farklılıkları yeniden düşünerek Allah’ın Müslüman’a yüklediÄŸi misyonu dikkate alarak kendini insanlık için feda edecek bir düzeyi inÅŸa etmeli ve buna yönelik kültür, sanat ve düşünce faaliyetleri yapmalıdır. Ki ‘Selam Yurdu’ kurulabilsin…

Not: ilginiz bu konuda ikinci yazının yazılmasına vesile olabilir…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.