Sosyal Medya

Makale

Kalabalık Yalnızlık

2024 Yılının kavramı olarak kabul gören ‘Kalabalık Yalnızlık’ kavramı, aslında dünyanın içinde bulunduÄŸu sosyolojiyi en iyi ifade eden kavramsallaÅŸtırmalarından biridir. Ayrıca bu kavram, modern kültürün geldiÄŸi noktayı iÅŸaret etmesi bakımından da önemlidir. Modern düşüncenin cemaat yerine toplum kavramını kullanması, birey kavramını önceleyerek kiÅŸiyi yalnız başına bırakınca, doÄŸal olarak birey, diÄŸer bireylerin içinde yalnızlığı bir yaÅŸam biçimi olarak içselleÅŸtirmeye baÅŸlamıştır. Ä°ÅŸte bu içselleÅŸtirme doÄŸal olarak bireyi kalabalığa, kalabalığı ise yalnızlığa irca etmiÅŸtir.

İletişim çağında yaşamanın bedeli olarak kalabalıkta yalnızlığı yaşamak ise insanın geri bırakılamaz kaderidir. İnsan, önce aşiretini terk etmiştir. Sonra ailesini terk etmiştir. Daha sonra aile, eş yerine partner kavramını icat etmiştir. Süreç kendi doğal sonucunda vardığı noktada ise kavmi olmayan, aşireti biten, ailesini yok eden kişi tek başına sığınacak herhangi bir limanı olmadan yaşamaya mecbur kalmıştır.

Yaşadığımız dünyanın en büyük sorun alanlarından biri de strestir. Stres ise insanın dayanağının olmayışı ile birebir ilişkili bir durumu işaret eder. İnsan, her şey ile kendisi başa çıkmaya çalışınca yorulur, başa çıkamaz hale gelince ise strese mağlup olur ve kötümserlik öne çıkar. Kötümserlik ise, her zaman insanın stres ile boğuşmasının zemini olmaya yeter bir hali ikame edebilmektedir. Yalnızlık ile kötümserlik arasında birebir orantılı bir ilişki söz konusudur. Toplumsal yapı, bireylerin birbirleri ile zorunlu ilişki üzerine kurulan bir sosyallik, biraz zorunluluk hali içermesi de yalnızlığa davetiye olmaktadır. Bireyin kendi çıkarını öncelemesi başlı başına bir olgusal durumu gösterir. Kendi çıkarını önceleyen kişi ise, başkasının yararını göze alamaz olmayı meşrulaştırır. Bu meşrulaştırma ise sohbet, muhabbet ve sevgiyi sanal bir zemine taşır. İşte bu durum yalnızlığı kurumsal zemine taşır. Her yalnızlık ise stresi içinde taşır. Böylece stres ile yalnızlık bir arada var olmaya devam edecektir. Bu noktada insanların kahır ekseriyeti ise depresyonda olmanın getirdiği bunalımı yaşamaktadır.

Bunalım çağı nitelemesi boşuna verilen bir niteleme değildir. Yaşadığımız bu günleri temsil eden çağ nitelemesi bunalım ile buluştuğu zaman doğal bir yalnızlığı inşa ederek insanların kalabalıklar içinde yalnız yaşamasını sağlamaya devam edecektir.

Anlamın yitimi ile Tanrının ölümü arasındaki derin bağıntıyı dikkate aldığımız zaman meselenin nasıl bir konuma evrildiÄŸini görmemiz de kolaylaÅŸacaktır. Modern Batı’da Tanrının Ölümünün ilan edilmesi tarihi bir kırılma anıdır. Bu aynı zamanda ÅŸunu ilan etmektedir. Tanrı yoksa yerine yenisi seçilecektir. Yeni tanrı ise özne/birey olarak tasarımlanacaktır. Tanrı olan birey/özne ise akıl üzerinden her ÅŸeyin kararını kendisi verebilecek bir zemine sahip olmaktaydı zaten… Ä°ÅŸte bu noktada Tanrı kendi yalnızlığını ortadan kaldırmak için insanı yarattığı gibi özne/birey ise kendi yalnızlığını pekiÅŸtirecek bir yapay zekâ/robot üzerinden kendi yalnızlığını gidermeye çalıştı. Ama bu olgusal olarak mümkün deÄŸildi. O zaman insanı meÅŸgul edecek bir ÅŸeyler bulunmalıydı. Bu sefer eÄŸlence sektörü geliÅŸtirildi. EÄŸlence, kiÅŸiyi sarhoÅŸ edecek kadar yoÄŸunlaÅŸtırılmalı ve süreklilik kazanmalıydı. Ä°ÅŸte sanat, spor, kumar, fuhuÅŸ, medya, sinema, tiyatro, uyuÅŸturucu gibi birçok farklı olgu devreye sokularak bu meÅŸguliyet saÄŸlanmaya çalışıldı.

Yeni bir anlam kurma arayışı ise hiç oluÅŸmadı. Çünkü anlam ile yorum arasındaki derin ayrım bir türlü anlaşılamadı. Anlam, insanı aÅŸan, aÅŸkın bir zemine yaslanıyordu. Tarih boyunca da bu ÅŸekilde anlam kendisini izhar ediyordu. Yeni tanrı kendine olan inancını kime ne ÅŸekilde aktarabilecekti? Bu gerçek bir sorun olarak hep önlerinde durdu. Ä°nsana olan güven ise hiç oluÅŸmadı. Yeni bir din arayışı ise bir türlü inÅŸa edilemedi. Din diye ileri sürülen her inanç kümesi ise aÅŸkın dini idrakin verdiÄŸi hazzı vermesi hiç saÄŸlanamadı. Zaten yeni din spor müsabakasında kurulan statların saÄŸladığı duygusal patlamalara zemin oluÅŸuna güven ile kendi yitimini de kendi içinde taşıdı. Maç bitti, din bitti…

İnsanı yalnızlıktan kurtaran temel şey ise sevgi ve muhabbettir. Kişiyi yalnızlığa mecbur kıldığınızda sevgi ve muhabbette oluşmamaktadır. o zaman yalnızlık giderek kişiyi duygusal anaforlara taşımaktadır. İşte depresyonun beslendiği zeminde buradan beslenmektedir. Ama ilahi dine mensup biri daha ilk adımda kendisi gibi inanan her insan ile kardeş olarak varlık kazanmaktadır. Kendisi için istediğini kardeşi içinde istemek ile kendi dini hayatını güçlendirmektedir, muttaki bir kul oluşunun temelini inşa etmektedir. Din, kişiyi, başkası için yaşamaya yönelterek bunun onu güçlü kıldığını ona öğretmektedir. İlahi rızaya ulaşan kişinin zaten yalnızlık gibi bir sorunla karşılaşma ihtimali kalmamaktadır. Bu yüzden kişi hep verici bir kimliği inşa ettiği için ilişkisindeki sevgi, muhabbet ve dostluk sahicilik kazanarak onu düşünen birilerinin hep var olduğunu tecrübe ederek ilahi dostluğun kendisini asla yalnız bırakmayacağı idrakine ulaşmasına vesile olmaktadır.

Åžimdi tek başına iken en büyük kalabalığı yaÅŸayan biri mi, kalabalık içinde tek başına yaÅŸayan birini mi tercih etmek gerekir? Bu soru her zaman insanın konumunu belirleyen temel bir belirleyici olarak öne çıkacaktır. Yani ilan edilen ‘Kalabalık Yalnızlık’ kavramı iki yüzyıldır süren bir medeniyetin çöküşünün ilanıdır. Aslında yeniden modern tanrının ölümünün ilanı da ÅŸart olmuÅŸtur. Sadece tanrının ölümünü ilan etmekle kalmadılar, yeni bir tanrıyı da ihdas edemediler. Sadece elit bir tabaka adını koymamış ve ÅŸartlarla mücehhez bir ÅŸekilde kendi tanrılığını ilan etmeden tanrıcılık oynamaya devam ediyorlar. Bunu çok sinsice ve çok gizlice becermeye çalışıyorlar. Hep kendilerini saklı kılarak bunu yapmaya çalışmanın ise zaten mevcut yalnızlığın içinde mevcut kalmanın -bir bakıma- doÄŸal sonucu kalmaya mahkûm olacaklardır. Ellerindeki güç, para, makam, teknoloji vesaire de yeterli gelmemektedir. Tek bir Ä°brahim (as) bütün putların yıkılması yeter sebeptir. Musa (as) ise Firavunlara tanrı olmadıklarını deklare etmeye devam edecektir.

Ä°sa (as) ise yeniden çürümüş ahlaki yapıyı onararak yeniden bir baÅŸlangıcın ruhunu üfürmeye baÅŸlayacaktır. Evet, uzun bir zamandır bu karanlık çaÄŸ sürmektedir. Bu karanlığı aydınlığa dönüştürecek Muhammed (as) ruhu/sünneti ile varlığını idame ederken, kendisine gönderilmiÅŸ Kuran/vahiy ise ruhları uyandırmaya devam etmektedir. Ä°ÅŸte insanlığın önünde yeni bir kurtuluÅŸ müjdesi durmaktadır. Ä°lahi din Ä°slam ile yeniden buluÅŸarak kalabalık içinde yalnızlığını muhabbet içinde tek ve saÄŸlam bir karaktere/ ÅŸahsiyete sahip olmayı baÅŸararak saÄŸlayabilir. O zaman bir cemaat adamı, ümmetin bir ferdi, insanlığın ortak mirasının varisi olarak varlığını ilahi varlığa armaÄŸan ederek kul olarak Allah’a kavuÅŸacağı günü büyük bir umutla beklemeye baÅŸlayacaktır.

Abdulaziz Tantik

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.