Makale
İnsan aşkın bir varlıktır...
Yaratılışı itibarıyla insan, diğer yaratılmış varlık türlerine benzememektedir. Bu dünyaya dair aidiyeti bedensel olmakla birlikte bu dünyaya dair olmayan ruhsal bir aidiyette taşımaktadır. İmtihan oluşu ve ahiret yurdunun varlığı bunu bize açıklıkla göstermektedir. Yani insan, burada yaşamaktadır. Buradaki varlığının sonucu olarak ortaya koyduğu tavır ve davranışların hesabını göreceği yere/ahirete aittir. Bu yüzden burada olup biteni aşan bir iradeye ve düşünme yetisine haizdir.
Ä°nsanın aÅŸkınlığını, içinde debelenip durduÄŸu olaylarda muhakkak bir çıkış yolu bulması ile de betimleyebiliriz. En zor ÅŸartları dahi aÅŸacak gücü ve iradeyi ortaya koymaktan kaçınmamaktadır. En zayıf anında en güçlüyü devirecek kadar zeki, en güçlü olduÄŸu zamanlarda da en merhametli olabilecek kadar kalbi duyarlılığı taşımaktadır. Yani dünya sınırları içinde kalmaktan rahatsız olan bir tutumu içselleÅŸtirmiÅŸ görünmektedir. Bu yüzden sürekli kendisine dayatılan sınırları aÅŸma konusunda pek cesur görünmektedir. Bu gözü pekliÄŸini tek - tek her insanda gözlemlemek mümkün… Toplu eylemlerde birlikte hareket etme kabiliyeti de çok fazla… Teknik olarak tabiatta var olan varlıkların birlikteliÄŸinin ahengini tam olarak yaÅŸayamayabilir. Ancak onları aÅŸan bir irade ve düşünme boyutuna haiz olduÄŸu tartışılmaz olana tekabül eder.
Ä°nsan, sahip olduÄŸu her duygusu ile diÄŸer varlıkların üzerinde bir düzeye sahiptir. Åžefkat, merhamet veya korkaklık fark etmez… Her alanda insan diÄŸer varlıkları aÅŸan bir boyuta sahip oluÅŸunu açığa çıkartır. Ancak en önemli iki temel hasleti ile bu zirveye çıkar: Ä°rade ve düşünme yetisi…
Ä°rade, yapabilirlilik yetisidir. Elbette ki her varlık bir yapabilirlik yetisine sahiptir. Ancak insan dışında kalan tüm varlıklar kendilerine yüklenmiÅŸ tabiatları gereÄŸi neyi yapmaları önceden kodlanmıştır. Ä°nsan ise bu kodlanmanın dışında davranışlar üretecek yegâne varlık türüdür. Zaten, kendisine yapılmış teklifin nedeni de budur… Ä°rade yapabilirlik yetisi iken düşünme yetisi; kiÅŸinin, iradesini nasıl kullanacağını, karşı karşıya kaldığı durumu aÅŸmanın imkânlarının neler olduÄŸunu öğrenerek bunu uygulama alanına taşımaktadır. Böylece insan düşünme yetisi ile varlığı biçimlendirme ve kendisini biçimlendirerek isteÄŸini gerçekleÅŸtirme istidadı elde eder. Ayrıca insan, isteÄŸini gerçekleÅŸtirecek ÅŸartların oluÅŸumunu da düşünme yetisi sayesinde düzenleyebilir. Böylece kendi isteÄŸini gerçekleÅŸtirme, ÅŸartları oluÅŸturma ve olgunlaÅŸtırma, muhatabı bir yöne çekme ve bunu ona istemese de yaptırma gibi özelliklere sadece insan haizdir. Bu yüzden insan çoÄŸu kez zalim de olabilmektedir…
Her varlığın irade sahibi olmadığı bedihidir. Ä°radenin, yaÅŸamı belirleyen en dominant karakter olduÄŸu tartışılmaz. Müslüman kiÅŸi, Allah’ın ‘Ä°rade’ sahibi bir Tanrı olduÄŸuna imanı tamdır. Bu noktada insan, Tanrı’yı taklit edebilecek olan tek varlık türüdür. “Allah’ın Ahlakı ile ahlaklanın” ilkesi pozitif anlamda bir taklit örneÄŸidir. Ä°nsan, elbette ki baÅŸka varlıkları da taklit edebilir. Ancak, Tanrı’yı taklit ettiÄŸi zaman kendisini gerçek anlamda bulduÄŸunu söylemek insanın temel gerçekliÄŸi baÄŸlamında önemlidir.
Ä°nsan, iki türlü Tanrı’yı taklit eder. Ya yıkıcı biçimiyle taklit edilir. Ki, eski yunan mitolojisinde olduÄŸu gibi bugün de modern kültürde de taklit, negatif biçimiyle yürütülmektedir. Dünyanın aldığı biçim ve insanlık dâhil bütün varlığı deÄŸiÅŸime uÄŸratma çabalarının baÅŸka türlü açıklaması bulunamaz… Yıkım, insanın kendisine tevdi edilmiÅŸ emanet ve teklifi yerine getirmekten kaçınarak kendisine tevdi edilmiÅŸ aÅŸkınlığı saÄŸlayan yetilerini dünyaya düzen ve nizam vermeye çalıştığında baÅŸlayan bir süreçtir. Bu sürecin devamı zaten son yıkımı meydana getirecek olayların varlığını haber verir. Ä°nsanlık tarihinde olmayacak kadar bugün insanın elinde kendisini ve dünyasını defalarca yıkacak kadar yok edici silah ve biyolojik saldırı silahları bulunmaktadır. Bu silahları caydırıcı olsun diye ürettiklerini sanmanın bir zihinsel yanılgı olacağı aÅŸikârdır. Çünkü bir kez kullanan ikinci kez kullanmayı da gerçekleÅŸtirebilir.
Mekanik düşünce ile düşünce arasında bir fark ortaya koymalıyız. Tıpkı bilgi ile bilgiye dayalı bilinç arasındaki fark gibi… Bugünün temel tartışma konusu, yapay zeka’nın bilgiden bilince geçip geçmeyeceÄŸi meselesidir. Ä°nsan, parolanlar içinde bilinç sahibi yegâne varlıktır. Yapay zekâ ise var olanlar içinde teknik kapasitesi en yüksek olana tekabül edebilir. Ancak yapay zeka, bir bilinç sahibi olacaksa bu aynı zamanda insan neslinin yokluÄŸunu da içinde taşır. Çünkü bu dünya iki bilinç sahibini aynı zeminde taşıyamaz. Biri diÄŸerini yok etmenin yollarını arayacaktır. Ama daha önemli olan bir ayrımı tekrar ortaya koyalım: mekanik zekâ, akıl yürüterek varlıklar arasındaki bağı kendi öznel yorumu içinde anlamlandırma zeminine sahip deÄŸildir. Zeka bir akıl ve akletme yetisi deÄŸildir. Bu yüzden bilgi sahibi olmak bilinç sahibi olmayı içermez. Çünkü bilinç aÅŸkınlığı içinde barındıran ve sürekli kendi sınırlarını aÅŸacak gücü ve iradeyi barındıran bir özelliktir. Bu sınırlar içinde çok ÅŸey yapabilirsiniz. Ancak, bu sınırların dışında neyle karşılaÅŸacağınızı bilmeden oraya yönelemezsiniz. Bilinmeze yolculuk beraberinde güçlü bir irade ve bilinç eÅŸliÄŸinde yürüyebilinecek bir yoldur. Hâlbuki çok zeki insanlar, bilinçli hareket etmedikleri zaman, mevcut zemin ile sınırlı güç temerküzüne yönelmektedirler. Bütün dünyayı esir edebilir ve hükümranlık kurarsınız. Ancak bir haberci çıkar ve bambaÅŸka bir dünyadan bahsederek senin iktidarını yerle bir eder. Bugün dinlere yönelik büyük bir öfkenin varlığı bu durumun bilinmesine baÄŸlıdır. O yüzden her fırsatta din ve manevi olana yönelik bir saldırı ve gerilikle itham yapılmaktadır.
Sonuç hep aynı olmuÅŸtur: bütün olumsuz ÅŸartlara raÄŸmen ve imkânsız denilen ÅŸeye raÄŸmen o imkânsız ÅŸey gerçekleÅŸivermiÅŸtir. Çünkü insan, kendisini aÅŸmadan duramaz; ister geriye doÄŸru, ister ileriye doÄŸru… Yerinde sayan bir insan türü istenmeyen biridir.
Bu noktada insan iki temel hasleti ile aÅŸmayı zorunlu bir yüzleÅŸme olarak tezahür ettirir. Kurgu yapabilme yetisi ve hayal kurma becerisi… Hayal kurma, var olanın ötesine taşınmayı ve yepyeni bir durumu hayal ederek onu gerçeklik zeminine taşımayı içermektedir. Fantastik sinema ve rüya sineması olarak adlandırılan türleri buraya girer. Ancak daha önemlisi, mevcut durumun dışında farklı bir gerçekliÄŸe dair bir düşünsel sıçramayı hayal sayesinde saÄŸlıyor olmasıdır. Kurgu ise bu hayali rasyonel bir zeminde yaÅŸadığımın ana tekabül ettirerek onun deÄŸiÅŸimine kapı araladığı için önemini izhar eder. Ä°nsan bu iki temel hasleti ile düşünce zeminini aÅŸkınlık üzerine kurar. Ve böylece yepyeni dünyalar hem keÅŸfeder hem de kurulmasının imkânlarını oluÅŸturur.
Kuran’ın insan vurgusu genel itibarıyla bu dünyaya dair durum ve duruÅŸunu içerdiÄŸini bilmeliyiz. Ayrıca insanın olumsuzlandığı her ayet ve anlatıda bilinmeli ki, insanın kendisine yüklenmiÅŸ emanetten uzak düşen hal ve hareketlere tevessül etmesiyle iliÅŸkilidir. Ve insanın övgüye mazhar olduÄŸu ve her yerde de kendisine tevdi edilen emanete sahip çıkışla orantılıdır. Yani insan, Kuran’ın tabiriyle buraya ait deÄŸildir, geçici bir süre burada konaklamaktadır. Asli vatanına kendisine verilen süre/mühlet bittiÄŸinde ölerek varacaktır. Ä°nsan için ölmek, asli vatanına varmanın gerek ÅŸartıdır.
Ölüm bu anlamı ile insanın aşkınlığını ilan eden bir olgudur. Yoksa yok olup bitişini ilan eden değil!
İnsan, kendisini gözlemlediğinde, diğer insanları gözlemlediğinde, yaşadıklarını ve yaşananları gözlemlediğinde şunu fark edecektir ki, her şartta var olmayı sürdürebilen ve zaman içinde bu şartları değişime uğratarak var olabilecek olan bir istidada sahiptir. O yüzden insan beşer olma ile insan olma süreci içinde kendi varlığının yönünü belirginleştirerek ne olacağına karar verebilendir.
Bilinç, herhangi bir ÅŸartı aÅŸabilmenin imkânı olduÄŸu kadar yeni ÅŸartları oluÅŸturma becerisini de ortaya koyan bir var olma biçimidir. Bilinci insandan aldığınızda geriye robot kalır. Ä°rade ise gerçekleÅŸtirme gücüdür. Düşünce; bilinç ile irade arasındaki bağı kurarak yeni yaÅŸam tarzları oluÅŸturma zeminini kuracak ve neye yönelirse ona tam olarak yönelmeyi saÄŸlayacak psikolojik, sosyolojik ve siyasi vasatı oluÅŸturur. Kültür ve Medeniyet kurma hamlesi de ancak düşünce zemini üzerinden bilinci devreye koyarak iradeyi harekete geçirme sayesinde oluÅŸur. Bu insanı içinde yaÅŸadığı ÅŸartlarla uyumlu olmayı saÄŸladığı gibi yeni ÅŸartları oluÅŸturma ve onlara uyumlu olmayı da saÄŸlayabilir. Bu da insanın aÅŸkınlığını gösteren temel bir göstergedir. Yani sürekli sınırları zorlayan ve deÄŸiÅŸime açık hale getiren ÅŸeydir insanı insan kılan…
Bu noktada ilerleme mekanik bir geliÅŸme dinamiÄŸi yükselme ise aÅŸkınlığı içinde taşır. SonsuzluÄŸa meyyal olma halinin dışa vurumudur. O yüzden insan sadece ilerlemez, yükselirse anlamlı bir iÅŸ yapmış olur. Ä°lerleme zorunluluÄŸu da içermekte olduÄŸu için zaten mekanik olarak addedilir. Ä°nsan, mekaniÄŸe bağımlı olmayı içine sindiremez…
En temelde yaratılmış bütün varlık yok oluÅŸla karşı karşıya kalacaktır. Kıyamet kopuÅŸu olarak betimlenen ÅŸey buna delalet eder. Bilimsel veriler de ÅŸu ana kadar bu kopuÅŸun gerçekleÅŸeceÄŸine dair beklentiyi güçlendirmektedir. Ancak insan, yeniden ayaÄŸa kalkacaktır. Zaten son/yıkım bile kıyamet/diriliÅŸ ile betimlenmektedir. Yani diriliÅŸ hep var olacaktır. AÅŸkınlığı tadanlar, sürekli bir diriliÅŸle karşı karşıya olduklarının bilincinde olacaklardır. Onlar için ölüm yoktur. Çünkü onlar ölümsüzlüğü tatmaktadırlar. Bu yüzden ÅŸehitler için öldü denmez… Bunu idrak etmenin ne kadar ehemmiyetli olduÄŸunu izah etmeye gerek yoktur.
Bir bilinç, yokluÄŸa kendisini teslim etmez. Var olmanın yollarını arar durur. Bu yüzden insanın ölümü yenme arzusunun anlaşılır bir boyutu vardır. Çünkü o insan ve aÅŸkınlığı yaÅŸamak istiyor. Kendisini yanlış yoldan da olsa var kılmanın yollarını aramaktadır. Ama her iradenin üzerinde bir irade vardır. AÅŸkınlık tam da bu teslimiyet içinde var olan paradoksal bir durumu içermektedir. Önemli olan paradoksal durumu kavramak ve tam bir güvenle teslim olarak sonsuzluÄŸun hazzını en derununda hissedebilmektir. Ä°ÅŸte o zaman aÅŸkınlığını ilan eder insan…
Son söz olarak; insanın aşkınlığı kendisine tevdi edilen emanet/hilafet karşılığı olduğudur. Kendi gücü ile elde ettiği bir şey değil! İmtihanda başarılı olduğunda kazandığı bir olgudur. Yani aşkınlığı ile yoldan sapmanın bir karşılığı yoktur, bilakis kendisini tüketmeye aday kılacaktır. O yüzden güven, teslimiyet ve emaneti taşıma aşkınlığı da içinde bulundurmaktadır. Muttakiler, muhsinler, muhlisler sonsuzluğu bu dünyada ilahi olanda tecrübe konusu edinenlerdir. Ve onlar büyük lütuflarla karşılanacaklardır. Sonsuzluğu tadarak yeni bir hayatın konusu olmaya devam edeceklerdir.
Henüz yorum yapılmamış.