Sosyal Medya

Makale

Aldatmanın/Aldanışın Süreklileştirilmesi?

Modern Dünya, kurgu ve yapaylık üzerine kurulu bir epistemenin cenderesinde iÅŸlevselleÅŸmektedir. Her kurgu kendi iç bünyesinde yapaylığı taşımaktadır. Kurgu demek ise; herhangi bir olayı, olguyu, durumu bir tahayyül sonucu yeniden betimlemektir. Her betimleme ise genel itibarı ile yeniden çizilmiÅŸ bir resmi andırır. DoÄŸal özellik yerini yapay bir özelliÄŸe taşır. Modern bilim ve felsefe de bu çerçeveden bağımsız ele alınmamalıdır. Tabi ki Modern DüÅŸünce içinde farklı türevler vardır. Ama ana omurga bu durumu açık bir ÅŸekilde resmetmektedir. Bilme süreçlerine müdahil edilen mekân ve zaman olgusu ise bilgi süreçlerini yeniden tanımlamaya yönelik bir ilgileÅŸimi de içinde taşımaktadır.

Mekân ve Zaman bağımlı epistemenin indirgenme biçimini legal bir zemine taşıdığını ve bilinmeyeni devre dışı tutarak var olanın sınırlılığı içinde hareket kabiliyeti kazandığını da bize gösterir. Bu indirgeme hali, Modern DüÅŸünce açısından bir sığlığı ve sınırlılığı ihtiva ettiÄŸi gibi Metafizik gibi gaybe dair bir beklentiyi de ortadan kaldırmakta ve zaten Kant aracılığı ile Metafizik akli sınırlara geri çekilerek kadim özelliÄŸini kaybetmek durumunda kalmaktadır.

Bu giriÅŸi ÅŸunun için yaptım: Bugün içinde yaÅŸadığımız siyasal ÅŸartların oluÅŸmasındaki propaganda yapısının üzerine bina edildiÄŸi yapının kendisinin Modern Dünya açısından doÄŸal olana tekabül ettiÄŸini belirlemek ve belirtmek içindir.

Bir Dünya GörüÅŸü, kendisine baÄŸlı, ahlaki yapıyı, siyasal karakteri ve iÅŸlevselliÄŸini ve iktisadi yapıyı belirlerken iliÅŸkiler ağının niteliÄŸini de temellendirir. Modern Dünya görüÅŸü ise Tanrı’nın etkisiz elemana dönüÅŸtürüldüÄŸü bir Dünya GörüÅŸü içinde Dünya ile sınırlı bir hayatın kendisini eksene alan bir yaklaşım taşıdığı gibi insanlar arasında da bir sınıfsal ayrımı; modern veya barbar ayrımı yaparak varlık kazanmaktadır.

Aydınlanmış kiÅŸi insan vasfını kazanırken aydınlanmamış insan ise insanımsı bir varlık kategorisinde deÄŸerlendirilmektedir. Afrika ve Latin Amerika yerlilerinin bu ÅŸekilde öldürülmesinin meÅŸru zemini bulunabilinmiÅŸtir. Kendi tanrılığını ilan bakımından Modern DüÅŸünce herhangi bir çekince takınmamaktadır. Ama bu durumu bütün aydınlanmış insanlar için bir hedef kılarak üstünü örtmektedir. Yani aldatmaya adım atmaktadır. Çünkü iktidarda olan ve sömürü çarkını geliÅŸtiren sermaye ile halk aynı kefede asla buluÅŸamazlar! Yedikleri, içtikleri ve barındıkları ortamlarda farklıdır. Bütün insan hakları söylemine ve özgürlük nidalarına raÄŸmen bu böyle sürgit devam etmektedir. Bu da haklar baÄŸlamında aldatmanın süreklileÅŸerek devamını saÄŸlamaktadır. Ulus devlet olma vasfı ile imparatorluklar dağıtılırken, ulus devletlerin çöküÅŸüne sebep kılınacak etnik ayrımcılığı gündemleÅŸtirerek kendi iktidar alanını geniÅŸletmeyi sürdürmektedir. Bu noktada da bir aldatma ve aldanış büyük bir anlatı altında gerçekleÅŸtirilmektedir. ÖrneÄŸin; ÅŸu an Suriye meselesinde gündeme gelen YPG ve benzeri yapıların orada yerleÅŸik hale gelmelerinin Kürtlere tanınan hakların imtiyazından kaynaklandığı söylense de bütün dünya bilmektedir ki orada ABD ve Ä°srail çıkarlarına uyumlu oldukları sürece bu geçerliliÄŸini sürdürecektir. Burada da önemli bir aldatma ve aldanış at başı sürmektedir.

Pandemi meselesinde ortaya çıkan aldatmalar ve aldanışların gücü karşısında binlerce ölüm yaÅŸanmıştı… Birçok insan iflas etmek durumunda kaldı. Evden çalışmalar yapılmaya ve teknolojik bağımlılık öne çıkarıldı. Bu noktada otoriter bir sosyoloji inÅŸa edildiÄŸi gibi toplumsal yozlaÅŸmayı da öne çıkartan bir resim giderek kalıcı hale gelmektedir. Spor müsabakalarında ödül verme törenlerinde yapılan ÅŸovlar… Müzik arenasında gösteriye dönüÅŸtürülen ÅŸovlar… Hep bir ÅŸeytan iktidarının simgesel arzusunu dile getirmesi bir tarafa en büyük sapmayı LGBT-i gibi toplumsal cinsiyet kavramı altında gizlenen ve büyük bir aldanışı içinde taşıyan olgunun yerleÅŸik hale gelmesini saÄŸlayacak büyük masrafların sermaye tarafından fütursuzca kullanıldığı bilinmektedir. Bu noktada da aldatmanın ve aldanışın süreklileÅŸtiÄŸini gözlemleyebiliyoruz…

7 Ekim ‘Aksa Tufanı’ ile baÅŸlayan yeni süreçte de aldatma ve aldanış giderek çoÄŸalarak sürgit devam etmektedir. Önce Hamas’ın çocukları, kızları, sivilleri vurduÄŸu öne çıkarıldı. Yalan çıktı… Kendi çocuklarını ve sivillerini vurdukları açık bir ÅŸekilde ortaya çıktı ama dünya kamuoyunda herhangi bir ses çıkmadı. Ä°srail kendi çocuklarını vurduÄŸu gibi Filistinli çocukları ve kadınları da vurmaya devam etti… Bu durumun Ä°srail’in cevap hakkı olduÄŸu tezi üzerinden üstü örtüldü. Ä°srail katliamlarına devam etti, soykırıma vardırdı iÅŸi… Ama ne uluslar arası kurumlar ve ne de büyük devletler bu konuda bir ÅŸey demediÄŸi gibi bir iki toplantı ile Ä°slam ülkeleri de herhangi bir ÅŸey söylemedi ve katliam soykırım olarak devam ede geldi. Ama söylemler giderek arttı ve en yüksek perdeden dile gelmeye baÅŸladı. Ama deÄŸiÅŸen herhangi bir ÅŸey olmadı. Bir sene geride kaldı ve Lübnan devreye girdi. Gazze’de istediÄŸini elde edemeyen Ä°srail, Lübnan üzerinden kendi iktidar gücünün hezimetini unutturmaya çalışıyor. YoÄŸun bombardıman ile sivilleri öldürüyor, binaları çökertiyor ve yaÅŸamı olumsuz etkiliyor. Ama yine bir ses çıkmıyor. Çıkan sesler, iktidar alanının dışında konumlandığı için bir etki üretmiyor. Ä°nsanlar ise aldanışı yaÅŸadıkları için büyük kalabalıklar ile eylem yapmaya imkân bulamamaktadırlar. Gazze saldırıları üzerinden bir yıl geçtiÄŸi için eylem yapan sivil toplum kuruluÅŸları istedikleri gibi insanları toplama özelliÄŸi kazanamamaktadır. Sanki insanlar giderek alışmaya baÅŸladılar. Normal hayat devam etmekte ve kimse artık soykırımı dinlememektedir. Televizyon tartışmalarında strateji konuÅŸulmaya baÅŸlandı ve aldanma ile aldatma at başı sürmektedir.

Herkes kendisine baksın ve Filistin katliamının ilk zamanları ile bugün meydana gelen Lübnan saldırıları karşısındaki konumunu mukayese yapsın… Yeniden fitillenen Åžii Sünni gerilimi ise aldatmayı ve aldanışı kolaylaÅŸtırmaktadır. Bu durum devam ettikçe de ABD, Ä°srail ve Åžürekâları kendi iktidarlarını sürdürmeye devam edeceklerdir. Yeni dünya sisteminin kurması beklenen Çin, Hindistan ve Rusya gibi büyük aday devletler ise bu olayda sınıfta kalmışlardır. Herhangi bir emare göstermeden yeni bir dünya sisteminin kurucu unsuru olmak mümkün görülmemektedir. Bölgesel güç olarak Türkiye ve Ä°ran ise yeterli düzeyde bir etki ortaya koymakta zorlanmaktadır. Birlikte hareket etmeleri gerekirken, ulusal çıkarlar gibi aldatmayı ve aldanışı kolaylaÅŸtıran unsur üzerinden birbirlerinin önünü kesmekte ve ortak hareket kabiliyetini kaybetmeye baÅŸladıkları görülmektedir. Mısır ise içinde bulunduÄŸu durumun kendisinden hareketle zaten bir ÅŸey yapmaya gücü ve takati bulunmamaktadır. Suudi Arabistan/Amerika ise zaten istediÄŸini elde edeceÄŸi vasatı beklemekte ve kendi ulusal çıkarını öncelemekten imtina etmemektedir. Bu noktada müslüman olmanın herhangi bir avantajının kalmadığını, dinin kiÅŸiyi, toplumu ve iliÅŸkiler ağını belirlemede yer almadığını açık bir ÅŸekilde belirlemeli ve sekülerliÄŸin Müslümanlar arasında da baÅŸat unsur olarak iÅŸlevselleÅŸtiÄŸini söylemek durumundayız.

Ä°ÅŸte bütün bu durumlar, olgular ve olaylar bize yeniden müslüman olmanın neliÄŸini düÅŸünmeye yöneltmelidir. Müslümanca Bir Dünya GörüÅŸünün imkânlarını müzakere etmeliyiz. Bu kendi Dünya GörüÅŸümüz içinden hareketle mevcut olup bitene karşı yeniden bir tavır takınmayı öncelemeliyiz ki aldatmayı ve aldanmayı öteleyerek onun baskısından kurtularak özgürleÅŸebilecek bir vasatın kurulmasını mümkün kılalım…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.