Sosyal Medya

Makale

Ölüm üzerine düşünmek...

Ölüm, en büyük ayet…

Ä°nsan, ölüm üzerine derinlemesine bir düÅŸünüÅŸü ancak en yakınlarından birini kaybettiÄŸi zaman yapabiliyor. Bu da acı bir hüznün damıtıldığı bir zeminde fikrin billurlaÅŸtığı bir vasatta gerçekleÅŸir. Modern dünyada ise insanlar, ölümü öteleyerek hayatlarının dışına atmaya çalışıyorlar. Neredeyse bütün kültür, ölümü yaÅŸamın dışına itmeye yönelik bir hamle içinde var oluyor. O yüzden mezarlıklar yaÅŸam alanının dışına taşındılar. Ölüm ise literatürden uzak tutulmaya çalışılıyor.

Martin Heidegger, düÅŸünmeyi ancak gaybi/bilinemeyen olana matuf olduÄŸunda anlamlı bulduÄŸunu söyler. Özellikle de ölüm üzerine düÅŸünmeyi bir felsefi temel kabul ettiÄŸini belirtir. Ölüm, insanın bilmediÄŸi bir muamma, ama aynı zamanda her insanın tecrübe sahasında olan bir temel gerçekliktir. Ä°nsan, kendi ölümünü tecrübe etmese de baÅŸkalarının ölümlerine tanık olur. Bu yüzden kiÅŸinin ölümü sürekli düÅŸünmesi ve insanın kendi geleceÄŸini dikkate aldığında kendisinde bir düÅŸünce zeminine sahip olması kaçınılmaz olan da ölümdür.

Ä°nsanın anlam arayışı, bilinenlerden hareketle mi, yoksa aÅŸkınlığı içinde taşıyan ima ile idrak edilebilen insanı aÅŸan ve insanın aÅŸmasını saÄŸlayan bilinmeyene dair mi olmalıdır?

Anlam, her zaman mevcut olanı aÅŸan bir boyutu içinde taşır. Bu yüzden anlam arayışı reel olandan ideal olana yönelik bir çizgiyi içinde taşıyarak daha saf olana yönelik bir isteÄŸi içinde taşımalıdır. Mevcudun anlaşılması ve yorumlanması nispetledir. Ä°çinde bulunulan zemini doÄŸru bir okumaya tabi kılmak ancak nasıllığı üzerinde bir fikre sahip olmayı içerir. Ama mevcudun neliÄŸini konuÅŸmaya baÅŸladığımız andan itibaren aÅŸkınlığı da gündeme taşımış oluruz. Ä°ÅŸte bu yüzden gaybi, bilinemeyen ve bizim algımızın dışında kalan alana yönelik ilgi, istek ve merak bizi doÄŸru düÅŸünceye, sahici olana yöneltir.

Ä°nsan, ölümün tanıklığı ile derin bir anlam arayışını kalbinden yakalayarak kendi varlığının anlamını idrak ederek kendi varlığının dışındaki varlıkta anlamı derinleÅŸtirerek baÄŸ kurmalıdır. Ä°ÅŸte o zaman anlama dönüÅŸerek anlamın tanıklığını yapabilir...

Yaratılmış her varlığın bir kalbi vardır. Kalbi olanın anlamı saf ve sahici olan aracılığı ile bulunur. Kalpten kalbe yol bulunur, denir ya; iÅŸte öyle varlıkla kalbi bir baÄŸ kurmak onların kalbine misafir olarak onların anlamını öÄŸrenmeyi mümkün kılar. Bu bize varlıkla ikili bir iliÅŸki kurmayı öÄŸretir. Ä°lki, varlığın biçimsel özellikleri ile kurulan iliÅŸki, nasılının bilgisini bize öÄŸretir. Ä°kincisi ise, varlığın niteliÄŸi ve onu o kılan temel özelliÄŸi ile iliÅŸki kurmak ki bu da o varlıkla niteliÄŸi üzerinden kurulan bağı öÄŸretir. Nitelik üzerinden kurulan baÄŸ, kalbi baÄŸdır. Onun özüne dair bir bakış ve o özü oluÅŸturan temel gerçeklik alanı ile yakınlık/irtibat kurma, onu sahici bir ÅŸekilde öÄŸrenme ve hakikatine dair bir idrake sahip olma imkânı saÄŸlar.

Ölümü yaÅŸamak, duygularımız üzerine derinlikli bir tefekkürü mümkün kılar. KiÅŸi, bir sevdiÄŸini kaybettiÄŸinde, bütün duyguları ayaÄŸa kalkar ve kendini gösterir ki ondan bigâne kalma ihtimalini ortadan kaldırır. Bu yüzden duyguya maruz kalınır. O zaman o duyguyu daha derinden öÄŸrenme ve tecrübeye konu edinme imtiyazı kazanılır. Tabi, bu maruz kalma duygusal patlamalara neden olabilir. O zaman duygusal kırılmalar yaÅŸanır. Depresyon ve ruhsal gerginliklere neden olur. Ama tadılan duyguyu derinden yaÅŸayarak tefekkür konusu edinmek hem duygusal kırılmaları engeller, hem duygusal coÅŸkuyu tecrübe ederek onu belirli bir sınır içinde yaÅŸamayı öÄŸrenerek sahiciliÄŸin neliÄŸini öÄŸrenme imkânı bahÅŸeder. Her insana bu imkân birden fazla ÅŸekilde sunulur.  Bu imkânı idrake dönüÅŸtürmeyen kiÅŸiler, isyan ederek kendi hayatlarını bedbaht ederler. Sakınılması gerekli olana iÅŸarettir bu…

Hüzün, acı, mutluluk ve hasret sarmalında insan olmanın tecrübesi çok kıymetli... Ä°nsani duygular, az veya çok yoÄŸun bir ÅŸekilde yaÅŸanır. Duyguyu yaÅŸayan kiÅŸi, yaÅŸadığı duygunun farkındalığını kavrarsa, onu hayatının diÄŸer alanlarında doÄŸru bir ÅŸekilde yaÅŸama imtiyazı da kazanır. Ve böylece davranışlarının temel kodlarını sahicilik üzerine bina ederek kemale doÄŸru bir yolculuÄŸu yaÅŸamaya devam eder. YaÅŸam, her zeminde farklı bir duyguyu yaÅŸama becerisi kazandırmaya matuf farklı bir duygusallığı harekete geçirir. Sevinç, hüzün, acı, mutluluk, hasret, ayrılık, kavuÅŸma ve bütünleÅŸme zeminlerinde kiÅŸi, sürekli yeni bir duygunun hâkimiyeti altına girer. Duyguyu kendi hâkimiyet alanına taşımak için o duyguyu derinliÄŸine keÅŸfetmeyi ve ona hükmetmeyi saÄŸlayacak idrake sahip olmayı zorunlu kılar.

Acı çeken bir beden ve ruhun sükûna ermesi mutlu kılar. Bir sevdiÄŸini kaybetmenin acısı yoÄŸun olur. Her ayrılık bir hüzün ve hasreti kucaklatır sana... YaÅŸam boyu bu duyguları tadarız, yaÅŸarız, etkileniriz, etkileÅŸiriz… Ancak, insan bu duyguları tanıdığı ölçüde tanımladığı zaman belirleyici olma özelliÄŸi kazanır. O zaman duyguyu nerede, ne zaman, nasıl bir coÅŸku ile yaÅŸaması gerektiÄŸi konusunda bir idrake sahip olur. Ve bu idrak onu insan kılar, insan kalmanın yollarına taşır.

Ä°nsan tam bu döngüde kendinin farkındalığını ve insanlığını tecrübe eder...

YaÅŸamın döngüselliÄŸi duygunun döngüselliÄŸini içinde taşır. Bu döngüsellik, insanın kendi döngüselliÄŸini keÅŸfetmesine zemin oluÅŸturur. Ä°nsan, kendi döngüselliÄŸini fark ederek sürekli kendini ikmal edecek itmam edecek bir zemine sahip olur. Böylece kiÅŸi, kendi eksikliÄŸini ve fazlalığını öÄŸrenerek onu disipline etmenin yollarını bulma konusunda öne çıkar. KiÅŸi, kendisini tanımak için sınırlılığını ve sınırsızlığını doÄŸru bir ÅŸekilde tanımlamalıdır. Kendini tanıyan kiÅŸi, normalleÅŸerek bilindik tavırlar geliÅŸtirir ve sıradanlaşır. Hâlbuki insan sıradanlaÅŸtıkça anlamını yitirerek imgesel anlamda ölümü tadar. Negatif boyutu ile ölmeden önce ölmek bu olsa gerek! Ama ölmeden önce ölmek, kiÅŸiyi ölümsüzlüÄŸe çağıran nebevi bir davetiyedir. Ölümsüzlük arayışı, bilinende deÄŸil, bilenmeye dair isteÄŸin belirginleÅŸmesinde açığa çıkar. Anlam, kiÅŸiyi ölümsüzlüÄŸe davetiyedir. Ölüm üzerine düÅŸünmek ve ölümün en büyük ayet olarak kiÅŸiye ne söylediÄŸi üzerine teemmül etmek, kiÅŸinin ölümsüzlük ile kuracağı bağın temelini kurduÄŸu bedihidir. Bu temel gerçeÄŸi dikkate alarak yolda olunmalıdır.

Ä°nsanın hep bir fazlayı içermesi ve olan ile deÄŸil olması gerekene dair bir beklentiye sahip olması, onu sürekli bilinmeyene yönelik bir ilgiyi canlı tutmasına neden olur. Sonsuz bir yaÅŸamın, sonsuz olasılıkları arasında kaybolup gitme yerine o sonsuzluÄŸun içinde kendi sonsuzluÄŸunu kuracak yolu bilinç ve tecrübe ile çizerek yolunu inÅŸa edebilmelidir insan…

Ölüm ile yüzleÅŸme, ölümün temel gerçeklik alanını idrak etme, insanın sonsuzluluÄŸu algılama, idrak etme ve anlamını kavrama konusunda ona önemli bir katkı sunar. Anlam, ölüm sonrasına dair bir beklentinin varlığı ile açığa çıkacak olandır. EÄŸer ölüm, söylendiÄŸi gibi yok olma ise o zaman bir anlam inÅŸa etmenin anlamsızlığı kendini dayatır. Bu da saçmalığı mümkün kılar ve o iÅŸte gerçek ölüm o zaman vuku bulur.

Her ölüm zor olandır.  KiÅŸi, zor olanı kolaylaÅŸtırdığı gibi kolayın da zorlaÅŸtığı demlerin ayrımına sahip olduÄŸunda insan olur. Bütün mesele insan olmak ve insan kalabilmektir. Ä°nsan kalamayan kiÅŸi, hayvana dönüÅŸerek kendine olan ihanetinin bedelini ödeyecektir. Bu kaçınılmaz sona karşı dikkatli ve duyarlı olmak ÅŸarttır.

Akla hep ÅŸu soru takılır o zaman: insan olmak zor mu, kolay mı? Ä°nsan olmak hem zor hem kolaydır. Bu insanın kendini keÅŸfetmesine göre biçimlenir. Ä°nsanın kendini keÅŸfetmesi ise ölüm sonrasına dair bakışı ve beklentisi ile ÅŸekillenir. Anlamın safha, safha yayılarak insanın anlamının temelini kuracağı zemini bulmak, geçici olanın ve kalıcı olanın neye tekabül ettiÄŸi konusunda bir bakışa sahip olmayı zorunlu kılar.

Ä°nsan olma çabasını muttaki kul; müslim, mümin, muhsin ve muhlis olarak taçlandırdığımızda tam /kâmil insan oluruz...

Ä°nsanın kendi döngüselliÄŸini yukarıdaki tanımdaki kavramlarda buluruz. Müslim, teslimiyeti öne çıkaran bir yaklaşımı açığa çıkarır. Mümin kiÅŸi ise, güven üzerine teslimiyeti inÅŸa ederek müslim olmayı ikmal etmeyi saÄŸlar. Muhsin ise hem güveni ve hem de teslimiyeti derinleÅŸtirerek sürekli ilahi bir denetim altında oluÅŸunun idrakini hayata geçirir ve baÅŸka korku ve istekleri dönüÅŸtürür. Muhlis ise hem muhsin olmayı, hem mümin ve müslim olmayı katmanlar halinde derinleÅŸtirerek döngüyü tamamlar. Böylece insan, insan olmanın döngüselliÄŸini tamamlayarak tamamlanır, kemale yol bulur.

Allah insanlığımızı zedeleyecek her şeyden bizi korusun...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.