Sosyal Medya

Makale

Ümmetin Birliği Sağlanamazsa Ölümü Gerçekleşecektir!

Yeryüzünde insanlığın sonunu getirme arayışları son hızla yoluna devam ederken, bu duruma dur diyecek yegâne kesim Müslümanlar ise kendi dağınıklığı içinde yokluÄŸa doÄŸru son sürat sürüklenmektedirler. Homo Sapiens geride kalırken, Homo Deus yeni yerine alışmaya baÅŸladı… OrtadoÄŸu kan gölüne dönüşürken, hala ulusal çıkarlar peÅŸinde koÅŸan müslüman ülkeler, sürekli bir baÅŸka güce yaslanarak var olma arayışını sürdürmekte ve bu durumun onun ‘ölümü’ ile sonuçlanacağını kavrayacak bir idrakten de yoksun görünmektedir.

Dijital iktidarın köleleÅŸtireceÄŸi bir dünyada sınırlar içinde var olması beklenen yeni nesil insanların iktidar ve özgürlük alanlarını kaybetmesi beklenen bir süreçtir. Åžu an gördüğümüz insan neslinin son özgür ve irade sahibi varlık olduÄŸu tezi göz ardı edilmemesi gereken bir durumu iÅŸaret eder. Bu yaklaşım biçimlerine komplo diyerek kendini kurtarma lüksü kalmamıştır insanlığın… Komplo diyenlerin büyük çoÄŸunluÄŸu ise beklenen ÅŸeyi bekleyen ve bunun açık bir ÅŸekilde tepkiye yol açmamasını isteyenlerin oluÅŸturduÄŸunu da ayrıca eklemekte yarar var.

Müslüman Ãœlkelerde ise hala ulusal çıkarları öne alarak siyaset geliÅŸtirenlerin sürekli farklı bir güce yaslanma arzularından vazgeçme yerine kendi çıkarlarını besleyeceÄŸine inandığı güce yaslanmayı marifet saymaktadırlar. Şöyle son on yıla bakın ve kimin kimlerle iÅŸ tuttuÄŸunu bir düşünün, ne kadar deÄŸiÅŸken bir tablo ile karşı karşıya kaldığımızı görebiliriz. Bu durumun post modern siyasal bakışın sonucu olduÄŸu tezi doÄŸru olmakla birlikte en önemli tuzağı da iÅŸaret etmektedir. Sürekli kendi çıkarını düşünen bir devletin, sürekli kendi çıkarını düşünen vatandaÅŸlarının varlığını doÄŸuracağını ve bu ahlaki düşüklük zemininde ihanetin kol gezeceÄŸini ifade etmeye bile gerek kalmadığını yaÅŸadığımız bu günlerde bolca görmekteyiz…

ÖrneÄŸin, Ä°ran’da meydana gelen patlamalar ve cinayetler ile Lübnan’da meydana gelen cinayetler ve komuta kademesinin öldürülmesini de bu düzlemde düşünebiliriz. Ya da Türkiye’de Mossad ajanları olarak yakalananların önemli bir kısmının vatandaÅŸ olduÄŸu da belli olduÄŸunu göre bu durumu da deÄŸerlendirmeye almalıyız. Dünya’da her dört kiÅŸiden birinin müslüman olması gerçeÄŸi yanında dünya yönetiminde ve geliÅŸiminde, hatta geleceÄŸe dair stratejilerinde bir varlıklarının okunmamasının neye tekabül ettiÄŸi konusunda bir düşünce geliÅŸtirmemiz gerekmez mi? 57 ülkenin müslüman olduÄŸu bir dünyada hiçbir uluslar arası kurumda baskın bir karaktere sahip olamadığı gibi bir yıldır Gazze katliamına yönelik herhangi kalıcı ve ciddi bir adımın atılmamasını da buna eklemeli deÄŸil miyiz?

ReÅŸit Rıza ile baÅŸlayan ‘her müslüman halk kendi devletini kursun, sonra birleÅŸme saÄŸlanabilir’, tezi yüzyıldır bir sonuca ulaÅŸmadığına göre çürümüştür. Bu dağınıklık, müslüman dünyada yapılacak her hamleyi baÅŸarıya taşımaya zemin oluÅŸturmaktadır. ABD, Avrupa, Rusya, Çin ve benzeri ülkelerin müslüman ülkeleri kendi çıkarları doÄŸrultusunda koruma ve kollama karşılığında yer altı ve yer üstü zenginliklerine konmaları bir sorun olarak önümüzde durmamakta mıdır? Bölgede Ä°ran, Türkiye ve Mısır gibi müslüman ülkelerin birlikte hareket ettiÄŸinde dışarıdan herhangi bir gücün oraya müdahil olabilme imkanı kalmamaktadır. Bu stratejik temel bir duruÅŸ olmasına raÄŸmen, Müslümanların çocuk, kadın ve sivillerin öldürülmesi, yaralıların tedavisinin engellenmesine raÄŸmen bir arada ve birlikte hareket etme yerine ulusal geleceklerini düşünmeleri yüzünden Ä°srail gibi azınlığın azınlığı bir terör devleti kan kusturmaktadır Müslümanlara. Gazze, Lübnan, Suriye derken sıranın nereye geleceÄŸi ise belli ama belirsiz herkes sırasını beklemektedir. Ama söz konusu ümmetin birliÄŸi olunca ama ulusal çıkarlar da önemli ve korunmalıdır yargısının bir karşılığı oluÅŸmamaktadır bu temel gerçekliÄŸin varlığı karşısında…

Evet, Ümmetin birliği Müslümanlar açısından en elzem ve en mühim meseledir. Müminler kardeştir emri ilahisine rağmen, Müslümanların birbirlerine yeri geldiğinde düşman olabildiği bir zemini kabullenmek müminin imanına sığmaz! Her müslüman aklını başına almalıdır. Kan bağının tabi ki bir önemi vardır. Ama o kan bağına sahip olan kişinin iman etmesi ile birlikte bir önemi doğar. Mümin, önce iman kardeşliğini esas alır. Ama asla mümin kardeşi de kendisini aldatmamalıdır. Bu noktada samimiyet temel bir ekseni oluşturur. İşte bu yüzden her müslüman, iman kardeşliğini esas alan yeni bir bakış, yeni bir dil ve ulusal çıkarlardan ümmetin çıkarlarına yönelerek kendi gücünü artırmalı ve Müslümanların düşmanı olan her gücü eğer barışa yanaşmazsa ve şartları kabul etmezse düşman kategorisine taşıyarak onunla bir hesaplaşma gerçekleştirmelidir. Yoksa müminin elinde İslam ve din kalmayacağı gibi kendi neslinin dindarlığının kaybolduğu bir zemini yaşarken kendi dindarlığının da elinden kayıp gittiğini görecektir.

Ãœmmet olma bilinci, yeryüzünü adaletle ve selam ile doldurmak anlamını taşımalıdır. Adaletin ve selamın olmadığı bir yurdu yurt edinmenin bir karşılığı yoktur, olmamalıdır da… Mümin, iman ettiÄŸi andan itibaren ümmetin bir ferdi olmaya yükselmektedir. Din, hayatın bütününü kuÅŸatan bir özellik taşır. Yani mümin insan, yeryüzünde yaÅŸarken yaÅŸadığı her ÅŸeyden hesaba çekileceÄŸini bilen insandır. Siyasi, sosyal, psikolojik, iktisadi veya toplumsal her alanda dinin belirleyiciliÄŸi esas alınmalıdır. Müslümanlar dinleri ile sahih ve sahici bir iliÅŸki kurmayı baÅŸarmadan bu dünyada var olma hakkı kazanamazlar! Bu temel gerçeÄŸi akıllarına kalıcı bir ÅŸekilde kazımalıdırlar. Böl, parçala ve yut hikayesi bugün bütün detayları ile uygulanmaktadır. Müslüman ülkeler, kendi ülkelerinde bile bölünüp parçalara ayrılmakta ve batılı güçlerin esaretine duçar kalmaktadırlar. Herhangi bir müslüman ülke söyleyin ki orada etnik, mezhebi, ya da sınıfsal bir ayrışma olmasın ve oraya müdahil olmayı bekleyen güçlere gün doÄŸmamış olsun…

Bugün insanlığın geleceÄŸi bakımından meseleye bakıldığı zaman insanlığın sonuna doÄŸru gittiÄŸimiz tezi ağırlık kazanmaktadır. Trans hüman yaklaşımlar, yapay zeka tartışmaları, dijital iktidar, paranın elden dolaşımının yok olduÄŸu ve her ÅŸeyin dijital bir zemine kaydığı bir zeminde insandan eser kalmayacaktır. Post hümanist dönem olarak adlandırılan, robotik dönemin baÅŸlangıç aÅŸamasında olduÄŸumuz tezi ortada dolaşırken hala Müslümanların kendi kısır döngülerine takılı kalmaları, önce kendilerinin yokluÄŸa tevdi edileceÄŸini görmemiz gerekir. Ä°ÅŸte OrtadoÄŸu’da yakılan savaÅŸ ateÅŸinin nereye kadar süreceÄŸi hala tam kestirilememektedir. ABD’nin dahil olacağı bir savaÅŸta artık hiçbir ülke kendi sınırlarını bile korumaya güç yetiremeyecektir. MeÅŸhur öküz öyküsü burada da iÅŸlerlik kazanmaktadır. Siz ilk beyaz öküzü verdiÄŸiniz andan itibaren kendi sonunuzu da belirlemiÅŸ oluyorsunuz.

Bu yüzden mesele iktidarlara bırakılamayacak kadar ehemmiyet kesbetmektedir. Müslümanlar, ayaÄŸa kalkmalı ve nerede bir müslümana zulüm yapılıyorsa oraya tepkilerini en sert ve sonuç alıcı bir biçimde ortaya koymalı ki hem o müslüman zulümden kurtulsun ve hem de bir baÅŸka müslüman zulme duçar kalmasın ki yarın kendisi de bu zulme maruz bırakılamasın… Her ülkenin vatandaÅŸları, önce müslüman olduklarını hatırlamalılar. Sonra dinleri ile sahih ve sahici bir iliÅŸki kurarak mümin olduklarını hatırlamalıdırlar. Sonra da kendi iktidarlarını dinleri ile daha samimi ve siyasi geleceklerini de bu dini düşüncenin ve ahlakın temelleri ile hareket etmeleri üzerine kurmalarını saÄŸlayacak bir sosyal baskı kurmalıdırlar. Her müslüman ülkenin geleceÄŸinin diÄŸer müslüman ülkenin geleceÄŸi ile birlikte var olması gerektiÄŸini açık seçik bir dil ile söylenmeli ve hayata geçirilmelidir.

Ümmetin birliği karşısında duran ve hala kendi ulusal çıkarlarını önceleyen ülkeleri ise siyasi boykota ve iktidar değişimini sağlayacak sivil çalışmalara maruz bırakmakta yarar var. Bu ülke hepimizin, sadece siyasiler veya bürokratlar değil, bu topraklarda yaşayan her insanın da sahibi olduğu bir yerdir. Bu yüzden bu toprakların özgürleşmesi, kendi değerleri ve ilkeleri ile birlikte var olmalarını sağlamak her mümine düşen temel sorumluluktur. Korkmadan, yüksünmeden, yorulmadan, ümmetin birliğini sağlayacak adımların atılmasını kolaylaştırmak elzemdir. Bu konuda düşünce geliştirmek, strateji üretmek, taktik hamleler yapmak ve Müslümanları tek bir çatı altında toplamak her müminin temel sorumluluğudur.

Yoksa ölümü arzulayacağımız günlerin gelmesi pek uzak olmasa gerek!  

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.