Sosyal Medya

Makale

Bir form olarak düşünce

Düşünce, insan ile bütünleÅŸik bir ikiz gibidir…

Düşünce, insanı varlık hiyerarÅŸisinde tepeye koyan bir özellik olarak ortaya konulmaktadır. Burada kastedilen düşüncenin, etki ve tepki durumunun ötesinde, inÅŸa edici bir boyutu içeren yapısına göndermedir. Kastedilen akıl deÄŸil, bilakis farklı bilme yöntemlerinin hepsini kullanabilen bir yetiden söz ediliyor. Muhakeme, mantık, sezgi, dil vesaire üzerinden yapılan düşünüşlerin her biri kastedilen düşünceye dâhil olmazlar. Düşünce, salt bir form olarak mevcudiyetini ortaya koyan ve bu mevcudiyeti ile hayatı yeniden düzenleyen, siyaset ve toplum için yeni parametreler, paradigmalar üreten bir istidadın adıdır.

Düşünce, anlam üretir. ÃœrettiÄŸi anlam üzerinden sorumluluk yüklenir ve teklife hem muhatap olur hem de teklifi sunar. Bu çerçevesi içinde düşünce, irade üzerinden inÅŸa edebilme özelliÄŸi kazanır. Ä°rade zaten sorumluluÄŸu üstlenen ve özgürlüğü koruyan bir boyuta sahiptir. Bu noktada düşünce ile özgürlük birbirini tamamlayan cüzler gibidir. Yaratılmışlar içinde ‘Teklif’e muhatap olma imtiyazını insan,  özgürlüğü, sorumluluÄŸu ve bunları tamamlayan iradesi ile kazanmıştır. Ä°nsan, düşünce sahibi olması sayesinde ‘en büyük’, ‘aÅŸkın’ ve ‘kahredici güç’ sahibi tarafından ‘muhatap’ kabul edilmiÅŸtir.

Ä°nsanın bu düşüncenin sahibi olduÄŸu savını iki türlü temellendirme imkânına haiziz… Ä°lki, parçadan bütüne doÄŸru insanlık tarihini dikkate aldığımızda ortaya konulur: şöyle ki; insanlık, tarih boyunca birden fazla farklı düşünce sistemleri kurmuÅŸtur. Bu farklı düşünce sistemlerini mümkün kılan bütün bu düşünce sistemlerinin beslendiÄŸi bir düşünce mekanizması zorunlu olur. Çünkü insan, aynı olay ve olguya farklı tepkileri, farklı kültürler üzerinden veriyorsa bunu saÄŸlayan bir düşünce biçimi ile karşı karşıya kaldığımızı gösterir. Aynı düşünce sistematiÄŸi içinde de farklı bakışlar, yorumlar bulunmaktadır. Ayrıca insanların bir düşünceden bir diÄŸer düşünceye geçiÅŸlerini de bu çerçeve içinde yorumlamaktan baÅŸka seçenek görülmüyor. Bir dinden diÄŸer dine olduÄŸu gibi bir felsefi bakıştan bir baÅŸka felsefi bakışa da geçiÅŸler olabilmektedir. Bütün bu geçiÅŸkenliklerin mümkün olabilmesi için üst bir düşünce formuna ihtiyaç olduÄŸu bedihidir. Bu düşünce, kendisi deÄŸiÅŸmeyen ama deÄŸiÅŸime imkân tanıyan bir boyut içeriyor.

Bütünden parçaya dönük bakışı içinde de düşünce formu kendi bütünselliÄŸi içinde taşıdığı sürece çoÄŸullaÅŸma imkânı bulabileceÄŸi ilkesidir. EÄŸer bütünlük olmasa, farklılığa neden olacak ÅŸey de ortadan kalkar. Ayrıca özgürlük ve sorumluluk da doÄŸal olarak çöker. Çünkü eÄŸer kim hangi kültür evreninde bulunursa o evrende kalır, dışarı çıkma imtiyazı olmaz, o zaman onu sorumlu kılacak ahlaki zemini inÅŸa edilemez. Bu yüzden düşünce bir form olarak üstte duracak, kendisine içerik olarak verilen ÅŸeyleri yeniden düzenleyecek, anlamlandıracak veya sıçramalar yaparak yeni düşünme biçimleri ortaya çıkaracak ki, sorumluluÄŸunu kuÅŸanacak bir ahlaki zemini de harekete geçirsin…

Bu düşünce formu insanı farklı kılmış ve varlık hiyerarÅŸisinde tepeye oturtmuÅŸ dedik yukarıda… Ä°nsanın teklife muhatap olmasını saÄŸlayan da bu düşünce formuna sahip oluÅŸu denildi. Ä°nsanın sorumluluk ve özgürlüğünü de buraya eklediÄŸimizde bu düşünce biçiminin insanı diÄŸer varlıklardan farklı kılan bir özellik olduÄŸu aÅŸikâr oluyor.

Sorumluluk ilkesi gereği insan, düşünme yetisini kullanma zorundadır. Eğer düşünce yetisini kullanmazsa; insan, kendi sorumluluğunu üstlenmiş olur ve böylece bedelini ödemek durumunda kalır. Buradaki sorumluluk aşkınlıkla buluşan bir sorumluluktur. Diğer bütün sorumluluklar ancak bu sorumluluğun iz düşümü olarak öne çıkartılabilir. Yani Yaratıcı karşısında duyulan sorumluluk, insana ve varlığa karşı duyulan sorumluluğa da kaynaklık eder. Yaptığı her şeyin sorumluluğunu bu üst sorumluluk yetisi üzerinden elde eder. Ve bir bedel ödediğinde önceliği de bu üst sorumluluk olarak betimlenir. Yani ubudiyet/kulluk şuuru olarak betimleyebileceğimiz sorumluluktur.

Ä°nsan sürekli bir imtihan olgusu içinde varlığını idame eder. Bu imtihanın varlığı ise bir gerilim/stres üretir. Bu strese dayanabilme gücü ise her an bir imtihan olgusu ile karşı karşıya kaldığı ÅŸuurudur. Ä°ÅŸte bu ÅŸuur, düşünce açısından önemli bir izlek ve yol gösterici rol oynar. O zaman strese dayanıklılığı arttığı gibi yeni streslere de göğüs gerecek bir potansiyeli harekete geçirir.  Ä°nsan, sorumlu olduÄŸu için imtihana tabi tutulmaktadır. Bu temel gerçeÄŸi gözden uzak tutmamak önemlidir. Düşünce, bu temel gerçeÄŸi dikkate alarak bütün üzerinden bu bakışı içselleÅŸtirir. Hâlbuki her parça düşünme ameliyesi, kısmi gerçekliklere haiz olurlar. Sorumlulukları da farklılaşır.

Bu noktada asıl vurgu yapılması gereken ÅŸey insanın özgürlüğü meselesidir. Düşüncenin bu özgürlük üzerine kurulu oluÅŸunu temellendirmek ve böylece insanın sorumluluÄŸunun niteliÄŸini ortaya çıkartmaktır.  Çünkü sınırlı bir zemin ve zamanda yapılan bir eylemin karşılığının sonsuz bir bedel olarak ortaya konması, ancak sahip olunan düşünce ve özgürlüğün aÅŸkın bir kaynaÄŸa dayalı oluÅŸuyla temellendirilebilir. Özgürlük, aÅŸkın bir kaynak üzerinden kendisine verildiÄŸi için insan, dünya merkezli herhangi bir baÄŸ üzerinden özgürlüğünü feda edemez. Bu ondan kabul edilemez olandır. Bu yüzden insan, sorumluluÄŸu çerçevesinde özgürdür ve özgürlük alanı içinde sorumludur. Düşünce bu özgürlük ve sorumluluk alanında bağımsız bir ÅŸekilde iÅŸ görür. Yoksa insan doÄŸduÄŸu kültürün kodları tarafından belirlenir. KiÅŸi, nerede ve hangi kültür evreninde var olursa o kültür evreninin etkisini taşır. Ona göre duygu ve davranışlarına yön verir.  Ancak, insan içinde doÄŸduÄŸu bu kültür evrenini üst bir düşünce mekaniÄŸi sayesinde eleÅŸtiriye tabi tutar ve o baÄŸdan kurtulabilir. Bu yüzden geçiÅŸkenlikler mümkün hale geliyor. Bu da insanın sahip olduÄŸu bu düşünce biçiminin herhangi bir içerik tarafından tamamen baskılanmasının imkânsız oluÅŸunu gösterir.

Allah, insana eÅŸyayı musahhar kıldığını ifade edince bunun bu düşünce biçimi sayesinde gerçeklik kazandığını insanlık tarihine bakarak gözlemleme imkânımız vardır. Tarih boyunca insan, doÄŸa ile girdiÄŸi savaÅŸta hep istediÄŸini alarak çıkmıştır. Çünkü düşüncenin motor gücünü oluÅŸturan irade sadece insana has bir yetidir. Åžuur, bilinç, farkındalık gibi temel hassalar üst bir düşünce zemini üzerinden açığa çıkartılır. Ve böylece yeni durumlara karşı yeni fikirler geliÅŸtirilebilir. Hem bilimsel geliÅŸmelerin seyri baÄŸlamında, hem sosyal bilimlerin seyri baÄŸlamında, her iki tür mühendislik faaliyetinin baÅŸarılı oluÅŸu da düşünce formunun gücünden istifade ediÅŸleri ile orantılıdır. Sürekli yenilenen yaÅŸamın yeni sorunlarına karşı yeni düşünceler geliÅŸtirmek bu düşünce formunun gücü ile ilgilidir.

Düşünce, kendi başına çalışmaz. İçi boÅŸ bir kap gibi düşünmek lazım. Bu mekanizma, içerik olarak kendisine sunulan ÅŸeyi harekete geçirir. Ancak, düşünceyi boÅŸ bir kaba benzetirken onun asli unsuru olan sürekli yeni ilkeleri de düşünebilme yetisini göz ardı ettirmemelidir. Bu nokta düşünce ile insanın sorumluluÄŸu ve özgürlüğü arasındaki korelâsyonla birebir iliÅŸkilidir. Düşünce öyle dizayn edilmiÅŸtir ki insan, bu düşünceyi kullanma istidadına sahiptir. Ancak düşünceyi doÄŸru kullanmak ve varlığın yararına uygun halde kullanıma devam etmek bizzat insanın sorumluluÄŸu ile iliÅŸkilidir. Ä°nsan, etkileÅŸen bir varlıktır. Bu etkileÅŸime iki yönlü cevap verir.  Hem etkilenir, hem etkiler. Bu insanın sahip olduÄŸu ufuk ile de ilgilidir. Ä°nsan, kendi Yaratıcısını bilip ona göre davrandığında düşünceyi de ona göre kurgulayabilir. Yani mesele kurgu meselesidir. Bu kurgunun iki boyutu vardır. Kurgunun ilki doÄŸru bir zeminde oluÅŸursa her ÅŸeyi iyiye doÄŸru taşır, kiÅŸinin kendisini tanımasını saÄŸlar ve barışıklık hali normale döner. Ä°kinci boyutu ise kurgunun; yabancılaÅŸtırır. Anlamı kaybettiÄŸi andan itibaren kurgu kiÅŸiyi ve iliÅŸkide olduÄŸu her ÅŸeyi yabancılaÅŸtırır. Bu da düşüncenin yanlış kullanılmasını beraberinde taşır ve kaos üretir. Bu yüzden düşünce ile kurgu arasındaki iliÅŸkiyi doÄŸru okumak ÅŸarttır. ÖrneÄŸin, tevhidi dinlerin düşünce açısından yaptıkları kurgu insanı ve etrafındakileri barışık kılarken her ÅŸeyin yerli yerinde var oluÅŸunu sürdürme imtiyazını da beraberinde taşır. Küçük örneklerin varlığı bu görüşü desteklemek için yeterlidir. Ancak modern kurgu sürekli bir çatışma ve kaosu üretmiÅŸ ve giderek çoÄŸalan bir yabancılaÅŸma ile birlikte kaosu düzenli kılmıştır. Burada insanın düşünce üzerinden sorumlu kılındığı ve özgürlüğünü de bu düşünce üzerinden elde ettiÄŸi açıklık kazanmıştır.

Düşünce, akıl üzerinden çalışabileceği gibi duygular üzerinden de çalışabilir. Aynı düşünce sezgisel bir biliş üzerinden de çalışır. Deney ve gözlem, tanıklıklar, tecrübeler üzerinden elde edilen verilerle de düşünce çalışmasını sürdürebilir. Ancak, düşünce derken kastedilen içerikleri değil bilakis düşüncenin kendi formu olarak düşünülmelidir. Bu form üzerinden düşünce hem sürekliliğe sahiptir ve hem de değişimi sürekli denetim altına alabilmektedir.

Düşünce ve insan arasındaki bu derin bağı sürekli düşünmeliyiz. Çünkü insan, bu düşünce tarzına haiz olan varlık skalasındaki yegâne varlıktır. Elbette ki her varlığın bugün akıllı ve canlı olduÄŸu bilgisine haiziz. Ancak bu akıllı ve canlı varlıklar, özgür bir düşünce sahasına haiz deÄŸiller. Tıpkı insan da yaÅŸamı boyunca her boyutu ile böyle bir zemine sahip olmadığı gibi… Ancak insan, teklife muhatap oluÅŸu ile birlikte bir özgürlük sahası elde etmiÅŸ ve bu çerçeve içinde sorumlu kılınmıştır. Bu yüzden insan düşünce ile hesap verebilirlilik yetisine haiz olmuÅŸtur. Yani insan, torpilli deÄŸil, bilakis sorumlu kılındığı için varlık içinde en zor ÅŸeye; teklife muhatap edilmiÅŸtir. Hâlbuki insanın teklifi kabulü zalim ve cahil oluÅŸuna gönderme yapılarak ifadeye kavuÅŸturulmuÅŸtur. Çünkü insan, başına neler geleceÄŸini çoÄŸu kez düşünmeden karar verebilen bir varlıktır. Ama düşünceyi doÄŸru ilkelere bina ettiÄŸi zaman mahlûkatın en ÅŸereflisi olma liyakatine haiz olabilir. Bu insanı farklı kılar.

İnsan ve düşünce, irade ve eylem, ahlak ve davranış kendi bütünlüğü içinde anlamlı kılınmalıdır. Artık şunu açıklıkla bilmekteyiz ki insan, düşünce sayesinde kendi yaşamını ve başka yaşamları barış içinde sürdürebilme yetisine sahiptir. Bunu gerçekleştirdiği sürece de ilahi lütfe mazhar olmaya devam edecektir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.