Sosyal Medya

Makale

Müslüman'ca Eleştiri Üzerine

Bir eleştiriyi haklı kılan şey, eleştiriye konu edinilen şeyin hakikat ile bağını ortaya koymak ve herhangi bir beklentiye binaen yapılmamasıdır. Eleştiri, eğer bir iktidarı, bir düşünceyi, bir akımı, bir mezhebi, tarihsel bir kesiti aşağılamak ve hakikat ile bağını hesaba katmadan yok etmeye matuf bir arzuyu içeriyorsa, o eleştiri sorunlu ve reddedilmesi gereken bir tutumu içermektedir.

İnsanı yanıltan en önemli etken, haklı olduğunu belirten izlere tabiiyettir. Kısmi doğrular, yanlış yöntemleri haklı gibi gösterme becerisine sahip insanlar, düşüncelerini iyi pazarlayabilirler. Bu durumu iyi idrak etmeyen kişi, iyi bir düşünce insanı olamaz...

Bu durum, eleştiri yapılmayacağı anlamına gelmemelidir. Sadece eleştiriyi daha dikkatli ve hakikatin varlığının açıklığa kavuşmasına matuf olması ilkesini hatırlamak adına olduğu zaman anlamlı olacağına dair bakışı idraklere sunmaktır.

Müslümanlar olarak tabii ki içinde bulunduğumuz durumu eleştiriye tabi kılmalı, bugünümüzün oluşmasına katkı sunan yanlış şeyler varsa onları ortadan kaldırmanın esasa taalluk ettiğini dillendirmeliyiz. Ancak, eleştiri, yıkıcı değil, yapıcı olmalı, çatışmacı değil birleştirici olmayı hedeflemelidir.

Bugün eleştiri kılıcını çekenlerin kahır ekseriyetine baktığımız zaman; kılıcını kesmek, biçmek, yok etmek ve parçalamak adına çektiklerini söylemek bir hakikati ifade etme anlamına gelmektedir. Hepimiz biliyoruz ki eleştiriyi yapanların, hakikat dertleri yoktur. Sadece kendi konumlarını güçlendirmek ve bazı kısmi gerçekliklere dayandırılan eleştirilerini kendileri için yeni payeler elde etmenin aracı olarak kullanma arzusundadırlar.

Bu çerçevede eleÅŸtiri kılıçlarını Müslümanlara yönelten her kalem ve düşünce kapitalizmin kucağına oturmuÅŸtur. Müslümanların kendi iç meselelerini açıklığa kavuÅŸturmak gibi bir sorumlulukları vardır. El hak bu sorumluluÄŸu yerine getirmesi gerekenler de bu ümmetin aydın, entelektüel ve âlimleri olmalıdır. Ancak, eleÅŸtiri yapanların, modern kültür ve medeniyeti oluÅŸturan epistemeye karşı bir eleÅŸtiri geliÅŸtirmeden, bu modern kültür ve medeniyeti oluÅŸturan epistemeye ulaÅŸmayı engel olarak gördüğü modern öncesi durumu tarihsel süreçlerini ve geliÅŸimini dikkate almadan yok saymayı bir epistemik cemaat olma durumu olarak kabullenmeleri sorunludur. Yani Müslüman aydın, entelektüel ve âlimlerin, öncelikle Ä°slami epistemenin neliÄŸi meselesini tarihsel sürekliliÄŸini dikkate alarak eleÅŸtirel bir tavrı öne çıkartmalıdırlar. Fakat tam tersi bir durum oluÅŸturuluyor. Yani Ä°slami epistemeye batılı epistemenin kodları dikkate alınarak yeni bir episteme önerisinde bulunmaktadırlar. Ancak bu yeni epistemenin dinin tabiatının deÄŸiÅŸimine neden olacağına dair söylemi ise ciddiye almadan yanlışlama çabasını ise modern epistemenin karakteristik yapısını dikkate alarak reddetmekten kaçınmamaktadırlar. Bu da doÄŸal olarak yukarıdaki tezi haklı kılmaktadır. Çünkü kapitalizm, modern epistemenin ve bu episteme üzerinden oluÅŸturulmuÅŸ kültürün dominant karakterini oluÅŸturmaktadır. Kendisine tek alternatif olma imtiyazına sahip olan Ä°slam ve ona dayalı epistemeyi yok etmenin keyfini yaÅŸamaktadır. Bu noktada geleneksel yapıya sahip kiÅŸilerin modern kültürü benimsemiÅŸ kiÅŸilere yönelik eleÅŸtirilerindeki garabet ve meseleye dair eksik yaklaşımları da sorunu büyütmekten baÅŸka bir ÅŸeye yaramamaktadır.

Tarihsel geleneÄŸe sahip çıkmanın ve eleÅŸtiriye tabi kılmanın bir yöntem dâhilinde amaca kavuÅŸturacağını söylemek bir sorumluluktur. Meseleyi bir var olma ve yok olma meselesi haline dönüştürmeden, Müslüman düşüncenin kendi dinamiÄŸini doÄŸru kavrayarak, tarihsel sürece yönelik eleÅŸtiriyi yapmak bir hak olarak kabul edilmelidir. Ayrıca bu tarihsel süreci oluÅŸturan tarihsel sürekliliÄŸe dayalı bir yöntemi modern kültürün eleÅŸtirilmesindeki deÄŸerini de doÄŸru anlamak, eleÅŸtiriye yönelik tutumuzun saÄŸlıklı bir zemine kavuÅŸturulması baÄŸlamındaki önemini ciddiyetle dillendirmeliyiz.

Salt olumsuz bakma biçimi, var olan güzelliÄŸi ve doÄŸruları da göz ardı ettirir. Ya da salt olumlu bakma da bu sefer mevcut yanlışları görme engeline dönüşür. Her iki tutumun da sorun oluÅŸturduÄŸunu görmek önemli… Ancak, hem modern epistemeye tav olmuÅŸ Müslüman aydın ve okumuÅŸ tabakası hem de geleneÄŸi kutsayan aydın ve okumuÅŸ tabakalar, nisbi gerçeklikler üzerinden birbirini yok etmeye yönelik sert ve ÅŸiddete dayalı bir eleÅŸtiriyi hayata geçirmekten imtina etmemektedirler. Bu durum sadece kapitalist sistemin varlığını sürdürebilmesinin ÅŸartlarının sürekli ihya edilmesini saÄŸlamaktan baÅŸka bir seçenek bırakmamaktadır.

Meseleyi, önce tarihsel sürekliliÄŸi ve sahip olduÄŸumuz deÄŸerin sosyal hayatı nasıl biçimlendirmesi gerektiÄŸi konusunda bir açıklığa sahip olduÄŸumuzda müzakere edebileceÄŸimizi fark etmeliyiz. Müslüman, Müslüman’a ÅŸefkatle yaklaÅŸmayı öncelemelidir. Öncelikle dinin sahibi olmadıklarını kabullenmelidirler. Bu dinin sahibi olan Allah, örneÄŸini Muhammed as ile hayata aktarmıştır. Bu temel gerçeÄŸi ıskalayan ve ben de Kuran’ı anlarım diyen aydın ve okumuÅŸ tabakasına ÅŸunu söylemek zorundayız: eÄŸer her kes Kuran’ı anlıyorsa, bu anlaşılan ÅŸeyin doÄŸru olduÄŸunun ölçütü ne olacaktır. Çünkü Kuran’ı ancak peygamber olan kiÅŸi anlamı konusunda bir görüş belirtebilir. DiÄŸer bütün yorumlama biçimleri ise insani bir boyutu içinde taşır. Åžimdi geleneÄŸi, insani boyutuna gönderme yaparak eleÅŸtirirken, kendi yorumunu ilahi boyuta taşıyan modern yaklaşımı nasıl betimlemeliyiz. Çünkü sonuç itibarı ile vahiy, her hangi birinin görüşünün mutlak doÄŸru olduÄŸu imtiyazını vermemiÅŸtir. Peygamber de vefat etmiÅŸtir. Mesele de tam olarak burada açığa çıkıyor. Bu epistemik boÅŸluÄŸu ne dolduracaktır. Ä°ÅŸte, modern bakış, modern öznenin epistemenin kaynağı oluÅŸu gerçeÄŸine dikkat kesilerek kendilerinin de vahyi yorumlama imtiyazına sahip oldukları zehabına kapılmaktadırlar. Bunu açıklıkla söylemeseler de meselenin özü budur. Geleneksel yapıya sahip aydın ve okumuÅŸ tabakası ise bu epistemik boÅŸluÄŸu insani boyutu öne çıkan yöntemden çok yoruma/geleneÄŸe tabi kılarak cevaplandırdığı için aradaki çatlak giderek büyümektedir. Her iki tutumun da kendi içinde sorunlu tarafları bulunmaktadır. Fakat diyalog kurma konusunda karşılıklı bir tepkisellik bulunmaktadır. Bu da meseleyi daha sorunlu hale getirmekten baÅŸka seçenek bırakmamaktadır.

Yeni bir yaklaşıma olan ihtiyaç aÅŸikârdır. Her iki bakışa takılmadan, daha sahih ve sahici bir ÅŸekilde Ä°slami epistemeye tabi olarak bunun tarihsel sürekliliÄŸini saÄŸlayan yöntemi dikkate alarak, mevcut kültürün kodlarının Müslümanlığı yok etmeye ayarlı olduÄŸu gerçeÄŸini de unutmadan yola çıkmak, yola koyulmak esas olmalıdır.

Müslüman ahalinin din ile iliÅŸkisinin aydın ve okumuÅŸ tabakasına karşın saÄŸlıklı olduÄŸunu söylemek önemli… Hala helal ve haram sınırlarına riayet eden Müslümanların varlığı baÅŸlı başına bir kazanımdır. Kirlenmeden, modernliÄŸin tasallutuna düşmeden, Müslüman ahaliye yönelik ÅŸefkatli yaklaşımı öne çıkararak emir ve nehiyleri dikkate alarak hayatı daha Müslüman’ca yaÅŸamanın kaygısını sosyalleÅŸtirerek varlığımızı duyurmalıyız…

Geleneğe fütursuzca saldırmanın Müslümanları modern kültürün tasallutuna taşıdığını görmeliyiz. Modernliği dikkate almadan ve ıslah çabasına girişmeden geleneği kutsayan kişilerin de modernlik karşısında Müslüman düşünceyi zayıflattığını hesaba katmalıyız.

Evet, din ve dinin yorumu arasındaki temel farkı görmeli ve bu yorumun tarihsel sürekliliÄŸini saÄŸlayan yöntemi dikkate almalıyız. Yorumu deÄŸil, yorumun üzerine bina edildiÄŸi esasa taalluk eden yöntemi dikkate almalıyız. EleÅŸtiri, bu temel gerçekliÄŸe bina edilerek yapıldığında sorunlarımızı çözmeye yaklaÅŸabiliriz…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.