Sosyal Medya

Makale

Yeni bir sosyal sözleşmeye doğru -6

Karşılıklılık…

Bir insanın yapıp ettikleri karşısında bir ceza ve mükâfat elde ettiÄŸi zemine karşılık bulma denir. Ä°nsanın eyleminin ve düÅŸünce zemininin kendi hayatında ve sosyal hayatta bir karşılık ürettiÄŸi temel gerçeÄŸini görmesi ve ona göre davranması insan olma baÄŸlamında önemli bir yere sahip olmalıdır. Çünkü hayatta bir boÅŸluk bulunmamaktadır. Ne yapılırsa yapılsın, mutlaka bir karşılık üretecektir. Bu üretilen karşılık ise insan veya sosyal hayat için iyi veya kötü olarak tavsif edilebilir bir özellik taşıyacaktır. Ä°ÅŸte bu yüzden bir sosyal sözleÅŸmenin garantörlüÄŸü olarak anlamın ve sorumluluÄŸun bir karşılık bulması baÄŸlamında mükafat ve ceza doÄŸru olana tekabül eder.

Ä°nsan, yaptıkları ile bir karşılık bulmadığı zaman veya bu karşılığa karşı koyacak güce sahip ise ÅŸiddete açık bir pozisyonu meÅŸrulaÅŸtırır. O zaman kendisini baÄŸlayacak bir ÅŸey olamayacağı kanısına uygun olarak yaptığı eylemin sonuçlarına dikkat kesilmez! Bu da bize toplumsal fesadın kaynağını açıkça göstermektedir.

Tekil anlamda insan, kendi yaptıkları ile hesaba çekilmeyeceÄŸi anlayışına sahip olursa saçmalama hakkını kullanacaktır. Aslında her insan saçmalamaya özlem duyar. Herhangi bir baskı olmadan eylemde bulunmak ve sorumlu tutulmamayı özler. Bu insanın özgürlük algısı ve kendisini durduracak bir gücün eksikliÄŸi ile orantılı bir ÅŸekilde yıkıcı bir konum kazanır. Anlam arayışı beraberinde iliÅŸkinin niteliÄŸini taşır. Her nitelik arayışı ise zımnında anlamı taşır. Her anlam ise sorumluluÄŸu ihtiva eder. Karşılığı gözetmeyen kiÅŸi ise önce anlamı devre dışı tutar ve sonrada sorumsuzluÄŸunu ilan ederek yaptıklarının sonuçlarına katlanmama arzusunu deklare eder. Bu da sosyal hiyerarÅŸide dengenin bozulmasını saÄŸlar. Bir yapı bozumu olarak karşılıksızlık, yeni bir sistemin inÅŸasına zemin oluÅŸturur. Ancak bu arada ciddi bir bozgunculuÄŸu beraberinde taşıyarak güveni zedeler. Bu yüzden anarÅŸi yerine sistemin geçmesi için insanlar gerektiÄŸinden fazla fedakârlık göstererek sosyal barışın zeminini sorunlu kılarlar.

Denge hayatın nirengi noktasıdır tespitinde bulunmuÅŸtuk. Karşılıklılık ise bu dengeyi saÄŸlıklı bir zemine taşıma konusunda en önemli zeminlerdendir. Bu zeminin belirleyici vasfı yanında koruyucu vasfı da önemlidir. Ä°nsanların eylemlerine fren görevi görmesi açısından da kıymete haizdir.

“Ä°nsanın başıboÅŸ bırakılmadığı” tezi temel bir önermedir. YaÅŸamın kendi koÅŸulları içinde bakıldığı zamanda bu temel önermenin gerçeÄŸe dönüÅŸtüÄŸünü gözlemleriz. Ä°nsan, herhangi bir koÅŸul aramadan eylemde bulunduÄŸu zaman etrafına zarar vermekten kaçınamaz. Bu yüzden her eylemini dikkatle ve bir anlama havi olarak, sorumluluk içinde atması onun dengeli olarak varlığını sürdürmesine neden oluÅŸturur. KiÅŸinin, kendi iç dengesini bulmasını saÄŸlayacak olan ÅŸey yapıp ettiklerinin sorumluluÄŸunu üstlenmesi ve kendisini teslim edeceÄŸi bir vasatın oluÅŸudur. Ä°nsan, yeryüzünde salt kendisinin var olduÄŸunu düÅŸündüÄŸünde ve ne yaparsa yapsın, yanında kar kalacağını düÅŸündüÄŸünde yıkıcı bir özellik kazanır. Bu özelliÄŸi kendi iç bütünlüÄŸünü de parçalar. Ä°ç bütünlüÄŸünü kaybeden kiÅŸinin anlam ve sorumluluk duygusu zedelenir ve sadece yıkım projesi oluÅŸturmaktan baÅŸka seçenek bırakmaz! Yıkım projesi ise bir sosyal projenin varlığını tehlikeye atar. Bu tehlikenin giderilmesi için yıkımın durdurulması ve onu önleyecek önlemlerin hayata geçirilmesi ÅŸart olmaktadır. Ä°ÅŸte bu ÅŸartları oluÅŸturan en önemli etken; karşılıktır. Böylece kiÅŸiler, kendilerini yalnız, sorumsuz ve anlamsız bir yaÅŸama teslim etmenin nasıl bir gerçeklik zemini oluÅŸturduÄŸunu anlayarak yıkıcılıktan vazgeçerler.

Ä°nsan, öÄŸrencilik hayatında, iÅŸ hayatında, sosyal hayatta, eÄŸer yaptıklarının bir karşılığını görmeyeceklerine inanırlarsa onlara herhangi bir ÅŸey yaptırmak imkânsız gibi olur. Çünkü insanı frenleyen ve onu daha doÄŸru olana yönelten ÅŸey yaptığının karşılığını gördüÄŸünde hayatının çekilmez bir yaÅŸama dönüÅŸmesi korkusudur. Tabii ki insan, herhangi bir beklenti, korku vesaire olmadan da bu karşılık duygusuna sahip olabilir. Bu insanın fıtri boyutunu görme ve onun doÄŸal bir refleksi olarak bir Tanrı inancına sahip olması ve iyi bir insan olmanın Tanrı karşısında ona bir kıymet kazandıracağı duygusu ile hep sorumlu ve bir anlamı gözeterek eylemlerine yön verir. Fakat insanların kahır ekseriyeti ise duyguları ile hareket eder. EÄŸer yaptıklarının bir karşılığı yoksa kendisini frenleyemeyerek rastgele davranarak kötü sonuçlara neden olabilir. Bu yüzden insana kendisini dengede tutacak bir ilkeler ve bu ilkelere uymadığı zaman dışlanacağı tecrübesi yaÅŸatılmalıdır. Ki o zaman insan kendine çekidüzen vererek baÅŸkalarının da dikkate alınması gerektiÄŸi gerçeÄŸine uyanır.

Ä°nsan, baÅŸkasını dikkate alarak kendi eylemlerine yön vermelidir. BaÅŸkaları yokmuÅŸ gibi davranmak, kendini de yok saydıracak bir zeminin varlığını zorunlu kılar. O zaman kendisinin yok sayılmasının acısını derununda hisseder ama iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸ olur. Bu yüzden her insan teki kendisinin dışında baÅŸkalarının var olduÄŸu gerçeÄŸini bilmeli ve bu bilgiyi de ancak karşılığın can acıtıcı boyutu ile veya sorumluluk duygusunun verdiÄŸi sükunet ile hesaba katarak davranışlarına yön vermelidir.

Kendi iç huzurunu saÄŸlayan kiÅŸi, baÅŸkaları ile birlikte var olan bir sosyal yaÅŸamın da huzurunu saÄŸlayacak bir tecrübeye sahip olacaktır. Sosyal yaÅŸam adı üzerinde birlikte var olmanın boyut kazandığı bir zemindir. Ä°ÅŸte bu zeminde barışın esas olması elzemdir. Barışın saÄŸlanabilmesi içinde biri diÄŸerinin haklarına tecavüz etmeyecek bir düzene ihtiyaç vardır. Bu düzeni saÄŸlayacak olan ÅŸey ise karşılık esasının sahici ve saÄŸlıklı bir ÅŸekilde yürürlüÄŸe girmesini saÄŸlamaktır. Burada adalet duygusu önemli bir iÅŸleve sahiptir. Karşılığın verildiÄŸi sosyal zeminde adalet duygusu zedelenmemelidir. Zedelenen adalet duygusu, karşılığın yaralayıcı yüzü ile karşılaÅŸarak toplumsal barışı ve sosyal sözleÅŸmeyi zedeler.

Sosyal zeminde birden fazla topluluÄŸun var olduÄŸu, olacağı açıktır. Bu toplulukların kendi aralarındaki iliÅŸkilerde adalet ölçüsünü gözetebilmeleri için hem karşılık esasına hem de bu karşılık esasını garanti eden bir güce olan ihtiyaç açıktır. Ä°ÅŸte sorun burada baÅŸ göstermektedir. GarantörlüÄŸü saÄŸlayacak olan ÅŸey, her insan tekinin anlam arayışı ve bu anlam arayışına dayalı bir sorumluluk duygusudur. KiÅŸi, kendisi için istediÄŸini kardeÅŸi/diÄŸeri için isteyerek kendi anlamını garanti altına almış olur. Yani baÅŸkasına olan güvence döner size de güvence olur. Bu nokta sivil bir idrakin olmazsa olmazıdır. Bu idrak üzerine kurulu olan sosyal sözleÅŸmenin garantörlüÄŸü önemlidir. Ancak bu garantörlüÄŸü güçlendirecek ÅŸey ise bu sözleÅŸmenin karşılık esasının yürürlüÄŸe girmesini saÄŸlayacak olan ortak yaklaşım ve ortak kabullerdir. Elbette ki baÅŸka garantörlük sistemleri de bulunmaktadır: devlet aygıtı gibi, ortaklaÅŸa oluÅŸturulan güvenlik gücü gibi… Ya da güven üzere seçilmiÅŸ elit bir ahlaki kesim gibi…

Ama her güç gibi ortak güç de zaman içerisinde gücü kötüye kullanma arzusunu hissedebilir. Gücün saÄŸladığı avantajlara kanarak yanlış yollara saparak görevi kötüye kullanmaya yeltenebilir. Ä°ÅŸte burada bu gücü durduracak olan ÅŸey ise toplumsal idrak ve bu idrake dayalı toplumsal kabuldür. Burada adalet sistemi ve hukukun adalet dağıtımındaki dengesi de önem arz eder.

Karşılık duygusu iki temel yapıya haizdir. Ä°lki, gözlem ve somut durumlara dair oluÅŸan idraktir. Somut bir karşılık kiÅŸide somut bir duygu oluÅŸturarak onu yönlendirir. Ä°kincisi ise soyut bir idraktir. Yaratıcı bir Kudretin varlığı ve yaratılmışlığın derinden algılanmasının saÄŸladığı anlam ve sorumluluk duygusunun kiÅŸide meydana getireceÄŸi soyut idrak ve bu idrake dayalı olarak kiÅŸinin kendisiyle ve diÄŸeriyle kuracağı iliÅŸkide ki samimiyet ve sahicilik üzerinden oluÅŸturacağı idrakin sosyal yaÅŸama yansımasıdır. Böylece kiÅŸi, herhangi bir beklenti içinde olmadan baÅŸkaları ile iliÅŸkide onların haklarını korumayı içgüdüsel olarak kabul ederek davranmayı içselleÅŸtirebilir. Böylece kendisinden bir kötülük meydana gelmeyen kiÅŸinin oluÅŸturacağı olumsallık üzerinden aynı davranışı bir ilke olarak kabul ederek sosyal sözleÅŸmeye dayanak kılmak. Ama tek başına bu yeterli olmayacaktır. KiÅŸiler hep aynı özelliÄŸi taşımayacaklardır. Ama olumlu örneklik baÄŸlamında bu durum yeterliliÄŸi saÄŸlar.

Karşılık, ikili veya çoklu iliÅŸkiyi doÄŸru bir zemine taşıma konusunda kendi üzerine düÅŸeni yapmaya açık ve kabiliyetli bir ilkedir. Bu ilkenin varlığı zayıfı güçlüye karşı korumaya yeter. Güçlünün bu ilkeye dayalı olmayı benimsemesi ve ona uygun davranması ise adaletin ikamesi için yeter ÅŸarttır.

Bu temel gerçeÄŸi birçok olay, olgu ve durumda gözlemlememiz mümkündür. Sadece meseleye sade bir bakış yeterlidir. Yeni bir sosyal sözleÅŸmeyi karşılık esasına dayandırarak anlamlandırmak birçok sorunu baÅŸtan çözüme kavuÅŸturabilir. Bu temel gerçeÄŸi dikkatten kaçırmadan yaÅŸamın temel gerçekliÄŸine sorumluluk duygusu ile önem vermeliyiz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.