Sosyal Medya

Makale

Hafızasız olmak!

GeçmiÅŸ, geleceÄŸimizi belirleyen temel etkenlerden biridir. Çünkü insan hafızası üzerinden geçmiÅŸini hatırlayarak geleceÄŸine yön verecek ilkeleri ortaya çıkartır. GeçmiÅŸten alınan dersler ile gelecekte neler yapıp yapmayacağı üzerine bir karara varır. O yüzden geçmiÅŸi olmayanların geleceÄŸi de olamaz! Rüzgârın önündeki yaprak gibi sallanır geçmiÅŸini unutanlar…

Hafızasını kaybeden milletler yönetilmeye mahkûm olurlar. Çünkü ancak taklit üzerinden hayatlarını idame ederler bu da onların millet vasfını kaybetmelerine neden olur. Hafıza bir milleti millet yapan unsurların tarihsel sürekliliÄŸini saÄŸlayan temeli iÅŸaret eder. Böylece millet olunarak varlık sahasında bir yer edinilir…

Hafıza nasıl kaybolur?

Tarihle olan bağını kopartarak, ister kendin içerden ister dışarıdan bir ÅŸekilde tarihle bağını kopardığında hafızanı da kaybedersin. Ä°ÅŸte son iki yüzyıldır Müslümanlar tarihle olan baÄŸlarını kopartarak hafızasız kaldılar. Böylece her türlü mühendislik faaliyetlerine açık hale geldiler...

Önce geçmiÅŸini beÄŸenmemeye baÅŸlarsın, sonra eleÅŸtiriye baÅŸlar ve tarihini küçümsemeye hatta aÅŸağılamaya baÅŸlarsın, ardından onu yok sayarak kendine baÅŸka bir geçmiÅŸ yapmaya yeltenmeye baÅŸlarsın. Ä°slam toplumlarında son iki yüz yıldır gördüÄŸümüz üzere Müslüman geçmiÅŸlerinden utanan Türkler, Araplar, Farisiler, Kürtlerin milliyetçi kanatları, Müslüman olmadan önceki tarihe giderek kendilerine bir geçmiÅŸ yarattılar. Böylece ulusçu bir zihniyeti makul ve meÅŸru gördüler. Batı’nın siyasal karakterinin yerli ajandalığını yapmakta da bir beis görmediler. Mesele ne kadar açık deÄŸil mi?

Tarihsel kopuÅŸ bir milletin geleceÄŸini ipotek altına alır. Bu tarihsel kopuÅŸun derinliÄŸine göre o milletin geleceÄŸi de dışsal faktörler tarafından belirlenir hale gelir. Ä°slam coÄŸrafyasında irili ufaklı ÅŸiddet sarmalının meydana gelmesindeki en büyük mesele bu tarihsel kopuÅŸun derinliÄŸidir. BaÅŸka türlü aynı milletin evlatları toplu bir ÅŸekilde bir birini öldürmeyi göze almazlar...

Ä°ç savaÅŸlar, iç çatışmalar, iç kavgalar, iç huzursuzlukların temelinde farklı geçmiÅŸlere inanan fertlerin varlığıdır. Aynı tarihsel sürekliliÄŸe sahip olmayan insanlar farklılaşırlar. Bu farklılık ise onları her türlü müdahaleye açık hale getirir.

Ä°nsan geleceÄŸe dönük umudu, anlamı ve dirimi ile insan olur. Yani gelecek yoksa insan da olmaz... Bu temel gerçekliÄŸi dikkate almadığımızda insanın kıyametini kopartmış oluruz…

Ä°nsan daha çok gelecektir. Ä°nsanı insan kılacak olan ÅŸey geleceÄŸe olan umudu ve güvenidir. Ä°nsan, geçmiÅŸini dikkate alarak bugününü anlamlı kılarak geleceÄŸini belirler. Bu yüzden insan geleceÄŸe dönük beklentisi ile bugününü yaÅŸar. Bugün insan için hem geçmiÅŸi hem geleceÄŸi inÅŸa eden bir ana tekabül eder. An, içinde hem geçmiÅŸi hem geleceÄŸi barındırır. Bu yüzden anı deÄŸerli kılan geçmiÅŸe dair tecrübe ve geleceÄŸe dair umuttur.

Ä°nsanın mevcut ÅŸartları aÅŸmasının yegâne yolu da geleceÄŸe dair umudu ve beklentisidir. Bu yüzden mevcut ÅŸartlara takılmadan geleceÄŸe dair vizyoner bir bakış ancak tarihsel olanla kuracağı saÄŸlam bir köprü üzerinden gerçekleÅŸir.

Tarihle kopartılan baÄŸ, kiÅŸiyi kimliksiz, kiÅŸiliksiz ve ipsiz sapsız kılar. Çıplak kalan kiÅŸi neyi giyeceÄŸini düÅŸünmez, önüne çıkan ilk ÅŸeyi giyinmeye çalışır. Bu yüzden çıplaklık, baÅŸa bela bir durumu iÅŸaret eder. Çıplak olmak hem aÅŸağılanmayı, hem de dalga konusu olmayı taşıdığı kadar, içinde biraz acıma ve asıl itibarıyla art niyetliler tarafından ise kullanılmaya müsait anlaşılmayı da içerir. Tarihsel sürekliliÄŸi bırakan toplumlarda hastalık belirtileri baÅŸ gösterir. Sosyal hayatının neyin üzerine kuracağı konusunda kafası karışık olur. Ne yapacağını bilmeyen, hangi davranışın doÄŸru olacağını fark etmeyen toplum kendisine sunulan ÅŸeyi kabullenir. Çünkü bu durum kabul edilebilinir bir durumu içermiyor. Ve bir an önce bu durumdan kurtulmanın yolu aranır. Bu noktada sana uzatılan elin iyi mi, kötü mü olduÄŸu önemini kaybeder.

Alzheimer/ hafıza yokluÄŸu yaÅŸayan hastalar bir geçmiÅŸleri olmadığı için bir gelecekleri de yoktur ve hep bir baÅŸkasının yol göstericiliÄŸine ve hatta bakımına muhtaç halde olur...

Toplumlar da hafıza yokluÄŸu yaÅŸadıklarında bir rehber edinmek isterler. Bu rehberin ise bugün için kudretli olanına ram olurlar. Yani günlük baÅŸarı takip edilecek rotayı belirler hale geliyor. O zaman o toplum kendi olmaktan uzaklaÅŸarak baÅŸka bir toplumun göstergesi haline gelir. Bu da bir toplumun intiharı anlamına gelecektir. Çünkü bir toplum geleceÄŸini kaybettiÄŸinde ölü bir toplum olur. Ancak baÅŸkasının nefesi ile hayat bulacak ki bu nefes kendisine ait olmayacağı için ölü olma hükmünü yitirmiyor.

EÄŸer yeniden dirilmek ve bir gelecek inÅŸa etmek istiyorsak dünümüzü/geçmiÅŸimizi yeniden hatırlamalıyız...

Hatırlamakla kalmamalı, ayrıntılarını dikkate alarak oradan bugünümüz için tecrübeler elde etmeliyiz. Bu tecrübe üzerinden günümüzü anlamlandırırken geleceÄŸimizin istikametini belirleyecek kendi ayakları üzerinde ve kendi kalarak varlık sahasındaki yerimizi almalıyız.

Bu satırlardan sonra Ä°slam Tarihi ve bu tarihsel sürekliliÄŸi saÄŸlayan usulümüzü yeniden düÅŸünmek ve bu tarihsel derinliÄŸin bizim için nasıl bir anlam taşıdığını bir kez daha düÅŸünme zorunluluÄŸunu duymak ve idrak etmek zorundayız. Tarihteki yanlışlar ve doÄŸrular birlikte bizim tecrübemizi oluÅŸturur. Yanlışlardan ders almak doÄŸruları da taşımak gibi bir sorumluluÄŸumuz vardır. Bu tecrübe bizi bugün yaÅŸayan toplumların içinde yeniden var olmanın koÅŸullarına taşıyacaktır.

Vesselam…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.