Sosyal Medya

Makale

Değişim kaçınılmaz olana tekabül eder...

Değişim kaçınılmaz, insan değişir, ama daha iyiye mi, daha kötüye mi olduğu meselesi düşünülmeye değer bir konudur. Geleceğin şekillenmesi, anlamlı ya da anlamsız oluşunu belirleyen temel etken bu değişime dönük düşüncenin neticesi olacaktır.

Ä°nsan, kendi deÄŸiÅŸimini pek fark etmez! Bir baÅŸka göz ile insan kendi deÄŸiÅŸiminin bilgisine sahip olduktan sonra kendisine yönelik yaptığı gözlem ile kendi deÄŸiÅŸimine tanıklık etme imkânı kazanır. ÇoÄŸu kez de baÅŸkasının deÄŸiÅŸimine kesif bir ÅŸekilde tanık olduktan sonra kendisinde oluÅŸan soru gereÄŸi: ‘Bende deÄŸiÅŸiyor muyum?’ şüphesini duymaya baÅŸlar. Bu şüphe ile kendisini gözlemeye ve deÄŸiÅŸimini izlemeye baÅŸlar. Ä°ÅŸte bu noktada insan kendi deÄŸiÅŸiminin yönelimini olumlu veya olumsuz bularak yeni bir tavır geliÅŸtirmeye baÅŸlar. Ancak genelde insan, baÅŸkasının deÄŸiÅŸimine yönelik istihzayla ve olumsuz yaklaşırken kendi deÄŸiÅŸiminin eleÅŸtirisini ÅŸartlar bahanesine sığınarak meÅŸrulaÅŸtırmaya veya olaÄŸan görmeye baÅŸladığında durumunu içselleÅŸtirmeye baÅŸlar. Kıyamet ise burada kopar. O artık kendisi olmaktan uzaklaÅŸmış ve kendisine de, diÄŸerlerine de yabancılaşır. Ä°liÅŸkilerde kaos ve çatışma burada açığa çıkar…

Sevgiyi unutalı çok yıllar oldu...

DeÄŸiÅŸimin iki yönü vardır. KiÅŸinin kendisine yönelik uzaklaÅŸması, yabancılaÅŸması ve dışa dönük bir uzaklaÅŸma ve yabancılaÅŸma hissi… Her iki yönü ile deÄŸiÅŸim bir sevgisizliÄŸi içerir. Sevgi yoksunluÄŸu kiÅŸinin kendisine yöneldiÄŸinde kendisinden uzaklaÅŸtırır, dışa yöneldiÄŸinde ise içe yönelmeyi beraberinde taşıyarak yalnızlaÅŸmayı mümkün kılar. Her iki halde de bir yabancılaÅŸma kaçınılmaz görünüyor. Sevgi bu boyutu ile deÄŸiÅŸimi pozitif bir süreç olarak iÅŸlemesine yardımcı olan en önemli unsur olarak hayatımızda yer alır.

Nostalji yaptığımız zamanlarda eskilere giderek gözlerimiz dolar. Eski hatıralarda yaÅŸadığımız sevgi gözlerimizi nemlendirir. Derin ahlar çekerek bu günümüzün niye bu kadar yavan geçtiÄŸi üzerine düşüncelere dalarız. Çok açık bir ÅŸekilde sevginin aramızdan çekildiÄŸini sadece hissetmeyiz, onu yaÅŸarız da… Aramızdaki ülfet, uhuvvet, muhabbet ve dostluÄŸun, akrabalığın, yakınlığın gittikçe uzaklaÅŸtığını, yalnız ve bir başına hayat mücadelesi verdiÄŸimizi derinden duyumsarız. Bu durum bizi derin bir hissizliÄŸe iteliyor. Hayata dair anlamın yokluÄŸu beraberinde beklentinin yokluÄŸunu da taşıyor. Ä°nsanın kendi varlığına ve yaÅŸamın kendisine verdiÄŸi anlamda eksiklik belirtisi onun kendi başına yalnız yaÅŸamaya yazgılı olduÄŸu kanaatini dillendirmeye baÅŸlaması ile bilinebilir hale gelir.

İşte yabancılaşmanın tezahürü olarak görebileceğimiz zemin burada açığa çıkıyor. İnsan, sevgiye dayanarak varlığının anlamını izhar ederken çevresiyle de anlamlı bir ilişki kurmanın zeminini inşa eder.

Hayâyı terk edeli ve hayânın bizi terk etmesinin üzerinden uzun zamanlar geçti...

DeÄŸiÅŸimin nirengi noktasından biri de hayâ/utanma duygusudur. Utanmayı kaybettiÄŸi andan itibaren insanda sahte bir özgüven geliÅŸir ve yapması gerekeni yapmaktan onu sakındıracak bir zemin kalmaz. Modern kentlerde insanların tüm baÄŸlarından koparak kentin büyülü atmosferine alışmasının en önemli unsuru da bu hayâ duygusunun kaybıdır. YaÅŸadığı coÄŸrafyayı terk ederek yeni bir coÄŸrafyaya yerleÅŸtiÄŸi andan itibaren insan kendisini bütün baÄŸlarından kurtulmuÅŸ hissine kapılır. EÄŸer sahici bir düşünce ve kültür yaÅŸamına katkı sunmaya devam etmiyorsa bu kaçınılmaz bir sondur.

Utanma duygusu insani hasletlerin en bariz olanıdır. Bugün insanları gözlemlediÄŸimizde utanma duygusunun yittiÄŸini gözlemek çok kolay! Utanması gerekli olanların utanmaz bir biçimde yeme, içme, gülme, hareket etme ve kendisinden beklenmeyen tavır ve davranışları yaparken hiç utanma veya sıkılma emaresi göstermediÄŸinde belirginlik kazanır. Bu içinde yaÅŸadığımız kültürün doÄŸal sonucu olarak da kabul edilebilir. Ancak, Müslüman olduÄŸu iddiasına sahip insanların, utanma duygusunu bir tarafa bırakarak mevcut kültürün içselleÅŸtirilmiÅŸ biçimini fütursuzca gerçekleÅŸtirdiklerinde açığa çıkan Müslüman’ca bir yaÅŸamın anlamını yitirdiÄŸidir. ‘Hayâ imandandır’ ilkesini geride bırakır ÅŸekilde serbest bir gösteriye dönüştürerek yaÅŸamın sergilenmesinin anlamını yeniden düşünmeye baÅŸlamalıyız.

Ä°nsan içinde var olduÄŸu iliÅŸkiler ağı içinde anlam kazanır. DeÄŸiÅŸim de bu aÄŸlardan uzaklığa ve yakınlığa dayalı olarak belirginlik kazanır. Bu yüzden içinde var olduÄŸumuz ÅŸartları önemsemeli ve ona göre davranışlar ortaya koymayı öncelemeliyiz. Tabii ki bu ÅŸartların oluÅŸumunun sahici bir dayanağı varsa…

UnutulmuÅŸ bir zamanda kalbi dinlemeyi terk eden insan, kendi unutulmuÅŸluÄŸunun garantisine dönüşür. Kalp, uyarıcı ve hatırlatıcı bir fonksiyon icra eder. Ancak, kalbini unut(ul)muÅŸluÄŸunun girdabında yokluÄŸa tevdi eden insan, sadece görüntüye sahip çıkarak görünürlülüğü esas alır. Böylece sahici olmaktan yapay ve kurgusal olana doÄŸru bir istikamet tutturur. Kalbi olmayanın sevgisi de olamaz! Sevgisini kaybeden kiÅŸinin davranışları sahteleÅŸir. Sahteye sahip olanın kurguya mahkûm oluÅŸu kaçınılmazdır. Sahte üzerinden oluÅŸan kurgu ise yabancılaÅŸmayı kaçınılmaz kılar. O yüzden kalbin mevkii insan açısından asli olana tekabül ediyor. Kalbi iyi olanın yaÅŸamı iyi olur, kalbi kötü olanın yaÅŸamı da kötü olur. Kalbi iyileÅŸtirmeye matuf iliÅŸkiler ancak sevgi üzerinden canlandırılabilir. Sevgi ise unutulmuÅŸluÄŸu terk ederek hatırlamaya matuf bir hali yaÅŸamaya baÅŸlamakla iliÅŸkilidir.

DeÄŸiÅŸimin nirengi noktalarından en önemlisi ise kalptir. Kalbinden uzaklaÅŸan kiÅŸi negatif bir deÄŸiÅŸime açık hale gelir. Hâlbuki deÄŸiÅŸim kaçınılmaz! Ancak bunun yönü insan açısından önemli bir belirleyici olmalıdır. Kalp, sürekli sahteden sahiciliÄŸe yalandan samimiye doÄŸru bir yürüyüş gerçekleÅŸtirerek sahici bir deÄŸiÅŸimi mümkün kılar. Bu yüzden kalbi önemsemeli ve ona göre davranışlar gerçekleÅŸtirmeyi öncelemeliyiz…

Kalbini dinlemeye baÅŸlamalı insan! Kalbine danışmalı insan… Kalbinin merkezi yerini kavramalı insan… Kalbi ile hareket etmeli insan… Kalbine danışmalı ve kalbinin uyarısını dikkate almalı insan… Kalpsizlik öldürücüdür; hayatı, insanı, iliÅŸkileri, baÄŸları, baÄŸlantıları, tavırları, davranışları, anlamı, yorumu…

 Ä°yiyi hatırlamaya mecalsiz insanın ‘tükenmiÅŸlik sendromu’ yaÅŸadığını söylemek için doktor muayenesine gerek kalmaz… Bugün insan kendisini tükenmiÅŸ hissediyor. Mecal bulamıyor ki iyiye, güzele doÄŸru bir adım atabilsin. Bir ÅŸeyi severek yapmayı unutalı çok zamanlar geçmiÅŸ gibi… Ä°stemsiz yapılan her ÅŸey uzaklaÅŸtırır kiÅŸiyi… UzaklaÅŸan her insan yabanlaşır. Bu da yabanıllığı süreklileÅŸtirir.

Hatırlamalı insan, yaptıklarını, yaptıklarının sonuçlarını ve etkilerini… Hatırlamalı ki, deÄŸiÅŸimini hangi yöne doÄŸru harekete geçirecek belirginlik kazansın. Hatırlamalı ki insan, kendisine, sevgiye, doÄŸruya, dürüstlüğe dönebilme istidadı kazansın… Her insanın hayatında iyi ve kötü boyutlar vardır, olacaktır da… Ancak hatırlayan kiÅŸi, kendisini düzeltme imkânı ve imtiyazı kazanır. Bu yüzden hatırlamayı birinci öncelik haline getirmeliyiz.

Umut mu? Göğe çıkmış, ulaştıracak merdiven ise yıkık...

Bir umudun varlığı, umudu oluÅŸturacak bir vasatın kurulmasına bağımlıdır. Bu vasat ise sevginin hayata geri dönüşü ile saÄŸlanabilir. Ancak, umudu diri tutacak ÅŸey mevcut güncellik içinde var deÄŸil! Bir isyan, bir atılım arzusu, bir yeni bakışın varlığının ortaya çıkması, bir durum deÄŸerlendirmesinde olumlu yaklaşımın öne çıkarılması, bir soluk, bir nefes almanın keyfi insana umut bahÅŸedecek bir zemini kurmanın imkânlarını sunabilir.

Umut, hatırlama sayesinde güncellik kazanır, kalbi olanın umudu var olacaktır. Dolayısıyla iyi olanı hatırlayan kişi, içinde yeşerteceği sevgi ile umuduna yaslanarak varlık sahasına yöneldiğinde etkilenmekten çok etkilemeye başlayarak yeni adımlara mecal kazanır.

Yeni bir baÅŸlangıç için adım atacak gücü yeniden elde etmenin yollarını bulmak zorunluluÄŸu insanı yeni arayışlara sürükleyecektir.  Kor olmuÅŸ vicdan yakarak olumsuzluÄŸu olumluluÄŸa taşıma cehdi ve çabasını açığa çıkartarak önüne çıkacak engelleri birer, birer aÅŸacak bir vasatı inÅŸa edecektir.

Yeni başlangıçlar yeni umutlar tarafından açığa çıkartılır. Bu yeni umudu diri tutacak sevgi ile beslendiğinde bir kalbi durum oluşur. Kalbi var olan her umut, yeniden neşvünema bulma zeminini kurarak varlık sahasına yönelir. Hatırlama, yeniden var olmanın zeminini güçlendirir. Her anma, beraberinde yeni bir umudu ve yeni bir dirilişi muştular. Sevgi bu durumu güçlü kılar. Kalp ona süreklilik sağlayarak sahaya yansımasının gücüne güç katar. Bu yüzden hem iyilik hem de kötülük bulaşıcıdır derler. Haklıdırlar. İyiler, iyiliği bulaştırarak her tarafı iyiliğe açık hale getirirler. İyilik ve iyiler çoğaldıkça yaşam da iyi olur. Kötülüğe meyyal olan şeye karşı kesin bir tavır kaçınılmaz olmalıdır.

DeÄŸiÅŸimin ilk basamağı ve son basamağı ise duadır. Dua, istemek ve bu isteÄŸin yerine getirilmesinin manevi ve maddi ÅŸartlarının oluÅŸumunun teminatıdır. O yüzden dua insan olmanın bizatihi kendisi olarak betimlenebilir. Bu yadsınmamalıdır… Ä°ÅŸte dua ile yazıyı sonlandıralım…

-Allah'ım sen affet bizi, kendi katından bize rahmet gönder ve insanlara şahitlik edecek uyarıcıları bizim içimizden çıkar...-

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.