Sosyal Medya

Makale

DoÄŸru Sorular DoÄŸru Cevaplar

Ä°nsanlık, yanlış sorular eÅŸliÄŸinde kendinden uzaklaÅŸarak yabancılaÅŸmanın doruÄŸuna ulaÅŸmıştır. DoÄŸa, Tanrı, Din ve Akıl üzerine sorulan sorular ve verilen cevaplar ile bugünü oluÅŸturan kültürü inÅŸa eden düÅŸünce, görüldüÄŸü üzere yabancılaÅŸmayı en üst zemine taşıma konusunda önemli bir eÅŸiÄŸi aÅŸmıştır. Ä°leri sürülen insan hakları, demokrasi, özgürlük ve eÅŸitlik kavramlarının bugün geldiÄŸi noktada hümanizm denilen bakışın bile geri kaldığı bir zemine yaslandı. Yapay Zekâ ve geliÅŸimi üzerine yapılan tartışmalar, Trans Hümanizm, Post Hümanizm tartışmaları, yanlış sorulara devam edildiÄŸini ve bu yanlış soruların sonucunda elde edilen cevapların insanı geride bırakan bir yaÅŸama doÄŸru sürüklendiÄŸini göstermektedir. DoÄŸayı, salt kendi başına ele alarak onun ne’liÄŸi meselesini ele alan soru ve cevaplar, Tanrıyı geride bırakmanın bir zaferi ile kendi cevaplarını kendi ürettikleri yöntemler üzerinden cevaplayarak doÄŸa üzerine tahakküm kurmayı, aslında kendi üzerlerine kurulan tahakküm ile aynı deÄŸere haiz olduÄŸunu ise idrak edemediler. Bu yüzden gelinen bu noktada ilk aydınlanma felsefesi ve filozofları direk olarak sorumludurlar.

Modern düÅŸünce ve türevlerinin kullandığı her kavram, doÄŸası gereÄŸi ne olduÄŸu tam olarak bilinemeyecek olan ÅŸeyleri kurgusal bir zeminde ve yapay olarak tanımlayarak onu kendi doÄŸasının dışında konumlandırması yanlışın baÅŸlangıcını oluÅŸturmaktadır. ‘Olan’ ile sınırlı bir biliÅŸim süreci ve bu biliÅŸim sürecine bina edilmiÅŸ düÅŸünce ve felsefe insanı kendisinden uzaklaÅŸtırdığı gibi doÄŸa ve insan arasındaki o illiyet bağını da dışarıda tutarak yanlış iliÅŸkilerin ağını mutlaklaÅŸtırmıştır.  Bu meselenin açığa çıkarılması ise neredeyse imkânsıza yakındır. Batı modernleÅŸmesi içinde bu sorunlara yönelik geliÅŸtirilen eleÅŸtirilerin aynı yöntemi kullanarak varlık kazanması, yanlışı olumlayarak varlığını sürdürmesine neden olmaktadır. Yeni arayışların varlığı gözlenmektedir. Bu arayışların ise modern düÅŸüncenin biliÅŸsel zeminini yok saymadan yürümeye çalışması ise sorunu çözüme kavuÅŸturmada zaaflar taşımaktadır. DüÄŸmeyi baÅŸtan yanlış ilikleyen sonunu da yanlış getirir… Bu ilke bugün geçerliliÄŸini sürdürmektedir.

Ä°slam’a nispet edilen düÅŸünce ve onun müntesipleri, düÅŸüncenin doÄŸal haline dönüÅŸmesi, doÄŸru sorular sorulmasını saÄŸlaması ve doÄŸru cevaplara ulaşılmasını saÄŸlayarak bu yabancılaÅŸmayı ortadan kaldıran bir beklentiyi karşılayamadılar. Bunun temel sebepleri arasında ise Modern düÅŸüncenin ürettiÄŸi kalıplar, siyasi, kültürel ve iktisadı cazibesi karşısında duyulan aÅŸağılık kompleksi ve bunun saÄŸlayacağı kiÅŸisel avantajlar olmuÅŸtur.

Her düÅŸünme kalıbı, belirli ön varsayımlar ile varlık kazanır. Ä°ÅŸte yabancılaÅŸma bu ön varsayımlar üzerinden baÅŸladı. Din ve Din’e ait her kavramın bilinemez oluÅŸuna yapılan gönderme ile tamamen düÅŸünce evreninin dışına itilmesi, doÄŸal olarak yanlış sorulara ve yanlış cevaplara kapı aralamaktadır. Müslümanlar, son iki yüz yıldır ortaya çıkartılmış aydınlanma ideolojisinin etkisi altında Ä°slam’ı yeniden anlama çabalarına yönelmiÅŸtir. Ä°ÅŸte bu noktada baÅŸlayan yabancılaÅŸma ve uzaklaÅŸma, ortaya konulan her çabayı yanlışa kapı aralayan bir olguya dönüÅŸtürmektedir. Osmanlı aydınlanması ve diÄŸer müslüman ülkelerin aydınlanma ile kurdukları iliÅŸki sorunlu bir iliÅŸki olarak bugün apaçık bir ÅŸekilde ortaya çıkmıştır. Ä°ÅŸin içinde hainlik söz konusu olabilir. Birileri de bu ihaneti yapmak için belirli bir ücret veya makam, mevki de elde etmiÅŸ olabilir. Ama durum daha ötede bir olguyu iÅŸaret etmektedir.

Mesele ÅŸahıslar deÄŸil, ÅŸahısların dini anlamada yeni bir yönteme yönelmeleri ve bu yöntem üzerinden müslüman halkın süreç içerisinde modern yaÅŸamı benimseyerek Ä°slam düÅŸüncesi ve yaÅŸamının süreç içerisinde yitip gitmesidir. Son iki yüz yılda olup biten ÅŸey budur. Mesele kiÅŸilerden öte bir düÅŸünme yöntemleri ve bunun getirdiÄŸi sonuçlar. Yoksa her âlim, entelektüel ve aydın kötü niyetli vs diye deÄŸil bugünde bakınca olup biteni doÄŸru anlamak açısından bir deÄŸerlendirme…

Soru/n, her kavramın kendi doÄŸasını doÄŸru bir zeminde soruya dönüÅŸtürmek ve yine doÄŸru bir zeminde ona doÄŸru bir cevap arama çabasına sahip olmak ile çözümlenebilir olandır. Temel çıkış sorusu: müslüman olmanın doÄŸası nedir? Müslüman olmanın doÄŸası sorusu beraberinde Din’in doÄŸasının ne’liÄŸi meselesini de getirecektir. Din dediÄŸimizde nübüvvet meselesi olmazsa olmazımız olarak orada duracaktır. Ve bu sorulara cevap verirken hangi düÅŸünme melekesini ve yöntemini kullandığımızda o kadar önemli ve bir gerekliliÄŸi iÅŸaret eder. Modern dönemde bu sorulara verilen cevapların bizi getirdiÄŸi nokta ortada… O zaman baÅŸka bir cevap yöntemi bulmalıyız. Aslında o orada durmakta ve biz sadece oradan uzaklaÅŸmışız. Ä°lk Ä°slam indiÄŸi andan itibaren zaten bu cevaplar vahiy tarafından verilmiÅŸtir. Ä°man, bu verili cevaplara idi. O zaman iman edenler dünya tarihini yazdı. Dünya bu ÅŸekilde adalet ve barış iklimine kavuÅŸtu. Bugün ise tam bir karmaÅŸa, kaos ve zulüm kol gezmektedir. ‘Gazze’ hala orada durmaktadır.

Ä°kinci soru: müslüman doÄŸasını doÄŸru bir ÅŸekilde öÄŸrenmek için baÅŸvuru kaynağı nedir? Bu baÅŸvuru kaynağı imanımızın bize sunduÄŸu ÅŸeyin kendisidir. Allah her ÅŸeyi bilmektedir. Bizim yaptığımız her ÅŸeyden haberdar ve bilgisine sahiptir. O her ÅŸeyin bilgisine sahiptir. Din, ilahi bilginin vahiy olarak insana sunulmasının diÄŸer adıdır. Peygamber, bu dini alan ve onun ne’liÄŸini açıklayan bir ‘seçilmiÅŸ kiÅŸidir’. Modern dünya bu noktalara yorum yaparak onu asli hüviyetinden uzaklaÅŸtırmıştır. Müslümanlar, bu soruların cevaplarını kendi kaynaklarından elde etmeleri gerekirken, tasalluta uÄŸradıkları yabancılaÅŸtırmaya yarayan biliÅŸ süreçleri üzerinden dini yeniden yorumlama çabalarına girdiler ve bugünün mimarları oldular. Sonuç büyük bir hüsran…

Üçüncü soru ise: beÅŸer aklı dinin doÄŸasını akli veriler üzerinden öÄŸrendiÄŸi zaman bir tahrifat yapıyor mu? BeÅŸer aklını aÅŸkın/ulûhiyet ile bağını kopartarak verilecek her cevap bir tahrifi içermektedir. Åžeytan bu ilk tahrifi yapmıştır. Bugün ÅŸeytanın tavrını benimsemiÅŸ bir biliÅŸsel sürece sahip olarak aynı izi sürdürmenin ceremesini çekmekteyiz. O sırtını döndü ve kibirlendi, onu kovduk ve düÅŸman olarak indirdik, indirme, bütün özelliklerini kaybetme ile eÅŸdeÄŸer bir olgudur. Ä°nsan, dine, Tanrıya ve ulûhiyete dair her ÅŸeye sırtını dönmüÅŸtür ve kibirlenerek büyüklük taslamaya baÅŸlamıştır. Ä°ÅŸte düÅŸmanlığın temel sebebi, aÅŸağılık bir konumun süreklileÅŸtirilmesinin nedeni de budur.

Önümüze sürülen bilgi ve yöntemleri doÄŸru bir deÄŸerlendirmeye tabi kılmak için deÄŸiÅŸmez ve sabit olanı bildiren kaynağı doÄŸru tespit ederek baÅŸlamayız. Müslüman vahyi ve nübüvveti kendi tamlığı içinde öÄŸrenmeli, sabit olanı buradan öÄŸrenmeli ve böylece deÄŸiÅŸken olana yönelik doÄŸru bir bakış açısı için sabit olanı eksene alarak yaklaÅŸmalıdır.

Müslümanca Tutum ise bilgiye açık olmak, farklı deÄŸerlendirme yöntemlerini müslüman doÄŸası üzerinden deÄŸerlendirmesini yapmaktır. Mutlakçılık yapmadan mutlak olana yönelik arayışını sürdürmelidir. Sabitesi olmayan her düÅŸünce zaman içinde deÄŸiÅŸime uÄŸrayarak kaybolmaya mahkûm olacaktır. Modern düÅŸünce ve türevlerinin ürettiÄŸi biliÅŸsel süreçlerden uzaklaÅŸmadan kendi asli doÄŸasına dönmesi müslüman için zorlaÅŸacaktır. Kendi kaynakları ile doÄŸru bir buluÅŸma içinde modern düÅŸüncenin kurgusal zemininden kurtulması elzemdir.

Abdulaziz Tantik

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.