Makale
Yeni bir söz ve ruh
Ä°çinde yaÅŸadığımız karmaÅŸanın dışına çıkmamız için gereken ÅŸartları yerine getirmenin ön koÅŸulu olarak, yeni bir söze ve yeni bir ruha olan ihtiyaç elzemdir. Mevcudun içinde kaldığımız sürece kirlenmeye devam ederken, bize ait olduÄŸu düÅŸünülen söz ve ruhun da kirlendiÄŸini ve etkisizleÅŸtiÄŸini anbean gözlemlemeye devam ediyoruz. Bu durumun tersine dönüÅŸmesi için gerekli olanı yapmaya ahdetmiÅŸ bir topluluÄŸa ihtiyacımız var. Bu topluluÄŸun bazı temel vasıflarını ortaya koyarak iÅŸe koyulabiliriz.
Yeni bir söz ve ruh ÅŸu temeller üzerine bina edilmelidir:
1-Propaganda ve retoriğe dayalı olmayan bir bilgi
Bir bilginin bilgi vasfı kazanması için onun propagandasını yapmaya lüzum hissedilmemelidir. Yani bilgiyi pazarlamaya gerek yoktur. Bilgi, bilgiye açık olanlara sözünü söyler ve bunun için fazladan bir gereksinimi yoktur.
Retorik ise bilgiye dayalı kiÅŸisel/öznel yorumu içerir. Bilgi tanımı gereÄŸi ne ise o olan bir ÅŸey/eÄŸip bükülecek bir ÅŸey olarak düÅŸünülmemelidir. Bu yüzden üzerinde bir mutabakat oluÅŸturulandır. Kavramlarımızın kullanımı veya ilkesel deÄŸerlerimizin deÄŸer ve ilke olarak kabulü, yine ortak mutabakat üzerinden gerçekleÅŸir.
Yani herhangi bir bilgiyi sunduÄŸumuz zaman; anlaşılır, ortak kabule mazhar ve farklı mecralara taşınmaya uygun olmayandır. Bu yüzden bilgiye destek amaçlı veya aldatmaya matuf propagandaya, dolayısıyla retoriÄŸe ihtiyaç yoktur, olmamalıdır.
Bilginin veya davranışın, aldatmaya yönelik olmaması, onun sahiciliÄŸini ve hakikat ile bağını gösterir. Aldatmaya matuf her hareket, bilgiyi deforme etmeye ve kiÅŸileri aldatmaya yönelik bir kurguyu içerir. Sahte, kurgusal ve aldatmayı içeren yöntemleri bilgi, bilgi oluÅŸu üzere yok sayar.
DeÄŸer ve ilke de bu bilginin doÄŸasına uyumlu bir yapı arz ederler. Böylece bilgi, ilke, deÄŸer gibi temel, asli özellikler sahte ve kurgusal olana kurban edilmemelidir. Aldatanın bizden olmadığını biliyoruz. Ama kendi vicdanı ile baÅŸ baÅŸa kaldığı zaman aldatıcı, kendisiyle barışıklığını da kaybeder.
Taktik ve stratejiye kurban edilmeyen ahlak
KiÅŸi, ahlakı üzere varlığını idame eder ve varlık sahasına çıkar. Bu yüzden kiÅŸinin farklı nedenlerden dolayı bir deÄŸiÅŸime uÄŸramaması, onun ahlakının teminatı olur. Taktik veya strateji adına ahlaki zeminden kopan kiÅŸilikler, hem kendi fesadını, hem de toplumun fesadını baÅŸlatan, sürdüren ve çoÄŸaltan unsurlardır.
KiÅŸinin toplum ile iliÅŸkisinin temeli güven üzere olmadır. Güveni zedeleyen ÅŸey kiÅŸiliÄŸi de zedeler. Bu yüzden taktik gereÄŸi, bazı ÅŸeyleri yapması gerekmediÄŸi halde yaptığı zaman kiÅŸinin kendisine matuf olan güveninin zedelediÄŸini gözlemliyoruz.
Bu da doÄŸal bir sonuç olarak toplumsal zemine zarar vermektedir. Strateji, toplumsal ve siyasal zeminde önemli bir yapıdır. Ancak ahlaki zeminde strateji yüzünden zarar görülmesi güveni zedeler. Çünkü ahlaki zemin, taktik veya strateji ile zedelenmeyi kaldırmayan bir varlığı taşıyor.
KiÅŸisel özgüven ve toplumsal güven birlikte birbirini güçlendiren özelliÄŸe sahiptir. Güven, barışın teminatıdır. Bu yüzden güveni zedeleyecek her adım, daha ilk baÅŸtan dikkate alınarak takip edilmeli ve engellenmelidir. Gizli bir zemin olarak ahlaki çürümeyi saÄŸlayacak olan taktik ve stratejiden bu yüzden uzak durulmalıdır. EleÅŸtirimiz, taktik ve stratejinin ahlaki zemindeki boyutuna yöneliktir…
2-Çıkar ve Hegemonyaya Bağımlı Olmayan Adalet
Adalet, adalet olarak var olmaya ve zedelenmeye imkân tanımayan bir yapıya sahiptir. Bu yüzden çıkar üzerinden adaleti zedelemek, toplumsal barışı dinamitlemek gibidir.
Adalet, ortak bir duygunun ve ortak bir mutabakatın varlığını gözetir, ancak kendisi olarak ortak duygu ve ortak mutabakatın kullanımına müsait deÄŸildir. Adalet, onların üzerinde bir konuma sahip olmalıdır. Ä°ktidar merkezli adalet vurgusu, çıkar eksenli bir yaklaşımı öne çıkardığı zaman adalet duygusu zedelenir.
Zedelenen bu adalet duygusu ise bir ÅŸüpheyi içinde taşır. Ä°ÅŸte bu ÅŸüphe hem bireyi, hem toplumu parçalar. Adalet, tarafsız ve kaygısız bir zeminde açığa çıkar. Bir yere çekilmeye müsait olmayan adalet, toplumsal iliÅŸkinin niteliÄŸini temellendirir. Gücün emrinde oluÅŸacak bir adalet zemini hukuka dair güveni ortadan kaldırır. Bu, gücün varlığını da tehlikeye düÅŸürür.
3-Her türlü despotluÄŸa raÄŸmen savunulası olan özgürlük
Özgürlük, sahte ve kurmaca olanın karşısında yer alır. Kendi bağımsızlığını oluÅŸturan kiÅŸinin aldatılmasına müsait olmayan yapısı, üzerine kurulacak baskıyı zaafa uÄŸratır.
Bu yüzden özgürlük, kiÅŸinin kendisi olarak varlık sahasına çıkmasına imkân tanıyan en önemli özelliÄŸidir. KiÅŸinin otantik yapısı özgürlük üzerine kuruludur. Allah, insana bu imkânı bahÅŸetmiÅŸtir. Bu verili olan imkânın insan açısından bir imtihan oluÅŸu dikkate alındığında; özgürlüÄŸünü kaybedenin köle olacağı gibi imtihanını da kaybederek azaba duçar kalacağını gösterir.
Özgürlük, kiÅŸinin her türlü otoriterliÄŸe ve despotluÄŸa raÄŸmen kendi deÄŸerlerini ve ilkelerini muhafaza edecek bakışı ortaya koymak ve iliÅŸkileri bu özgür kiÅŸilik üzerinden kurarak varlığını güven üzere inÅŸa etmektir. Bu güven, birlikte dayanışmayı saÄŸlayarak baskı araçlarını yok etmenin yollarını üretmenin imkânını bahÅŸeder.
4-Bencillik ve cimrilikten arî bir paylaÅŸma
Bencillik, yapısal bozukluÄŸun temelini oluÅŸturur. Cimrilik ise kiÅŸiyi kendisine mahkûm kılarak güçlü bir zaafa maruz bırakır. Ä°nsan eksiktir. EksikliÄŸini tamamlamak için ise iliÅŸkide bulunduÄŸu tarafa ihtiyaç hisseder. Tamamlanmanın bir boyutu almak, diÄŸer ve önemli bir boyutu ise vermektir. Vermek, cimriliÄŸi geride bırakmaya ve bencilliÄŸi aÅŸmaya baÄŸlıdır.
Bencilce bir paylaşım, paylaşımın ruhuna aykırıdır. Çünkü bencillikle paylaşılan ÅŸeyde bir karşı beklenti zorunluluk arz eder. Bu yüzden paylaşımı yaralar. Cimrilik ise verdiÄŸinden fazlasını almayı zorunlu kılar.
Her iki tutumda da vermede sorunlu bir yapı vardır. O yüzden paylaÅŸma, hem cimrilikten hem de bencillikten azade kılındığında, kiÅŸiyi arındırarak bencilliÄŸini ve cimriliÄŸini de giderir.
5-Aleyhine de olsa hakkaniyetli olmak
KiÅŸinin, hak, hakkaniyet ve doÄŸruluk üzere olmasını saÄŸlayacak olan ÅŸey, isteklerinden daha çok; hak, hakkaniyet ve doÄŸruya olan baÄŸlılığını izhar etmesidir. O zaman bu kiÅŸi, özgür bir karakter olacaktır. Ä°liÅŸkide güven verecektir.
Yapısal karakteri yanlışa pirim vermeyecektir. Bir hakikatin, doÄŸrunun, hakkın kendisine kar veya zarar veriÅŸine takılmadan yanında yer almasıdır. Bu yüzden yaptığı bir yanlış yüzünden hakkın ödenmesi, hakkaniyetin açığa çıkmasına yardımcı olarak, kendisini arındırmanın yolunu bulur.
KiÅŸi, hak, hukuk, doÄŸruluk üzere bir yaÅŸamı seçtiÄŸi zaman, hakkın, hukukun kendisine yönelik bir zarar vericiliÄŸini, kendisinin yaptığı bir yanlışlığa baÄŸlayarak o yanlışlığı gidermenin bir yöntemi olarak düÅŸünür ve bunu tövbe etmenin aracı kılarak arınır.
Ä°nsanın duruÅŸunun teminatı olan hak ve hakkaniyet üzere olma, kiÅŸinin özgürlüÄŸünün teminatı olurken, ahlaki yapısının güçlülüÄŸünü de gösterir. Böylece kiÅŸi adil olmayı önceler. Çıkar ve bencilliÄŸe pirim vermez. Aldatmayı düÅŸünmez. Hakikati propaganda ve retoriÄŸe kurban etmez.
6-Tekebbürü dışlayan ve insan olmayı içinde barındıran bir tevazu
Sınırını bilmek, kiÅŸinin ÅŸahsiyet olarak tezahürü olan tevazu, kendi sınırlarını bilerek hataya düÅŸmemeyi ÅŸiar edindirir. Tevazu, hem yardım almayı, hem yardım etmeyi içerir. KiÅŸi hem hatalı olabileceÄŸini dikkate alır, hem hatayı bildiÄŸi halde düzeltilmesinin de mümkünlüÄŸünü bilir.
Bir ÅŸeyi olduÄŸu gibi görerek ona göre iliÅŸki kurmayı önceler. Adaletin keskinliÄŸi yanında iliÅŸkisini merhamet üzere kurarak bir denge oluÅŸturur. Bu denge, tevazu ile saÄŸlanabildiÄŸi gibi toplumsal bir dengeyi de kurmayı içerir. Tekebbür ise kiÅŸiyi azgınlaÅŸtırır. Zulüm aracılığına dönüÅŸür.
Tevazu, tekebbürü dışlar, insan kılar ve sınırları belirginleÅŸtirerek, doÄŸru bir iliÅŸkinin, iletiÅŸimin kurulmasına mekân olur. Kibir, her ÅŸeyi kendisi için isteterek, kiÅŸinin ve istenilenin tabiliÄŸini bozmaya matuf bir zemine aracılık eder.
7-Her türlü beklentiyi dışlayan bir diÄŸerkâmlık, feragat, fedakârlık
Feragat ve fedakârlık, kiÅŸinin baÅŸkası için bir ÅŸeyler yapabilme istidadını çoÄŸaltır. DiÄŸerkâmlık ise kiÅŸiye bir beklentiye mahal kalmadan baÅŸkası için bir ÅŸeyler yapabilme iradesini bahÅŸeder.
Burada temel kavramımız beklentisizliktir. Çünkü beklenti devreye girdiÄŸi andan itibaren saflığı ve safiyeti bozmaktadır. Bu aynı zamanda tevhidi duruÅŸu da zedelemektedir. Çünkü yardım beklenilecek ve dua edilecek melcein tekliÄŸi esas olduÄŸu kadar, dayanağının da yaratıcı olan Allah olması da önemlidir.
Bu tevhidi olandır. Beklentisizlik, kiÅŸiyi tevhide ulaÅŸtırır. Bütün yapıp ettiklerini tek melceye yönelterek onu yükseltir. Aynı zamanda beklentisizliÄŸi içeren yardım, paylaşım ve destek sunma, karşıda bir minnet oluÅŸturmadan onun da tevhide ulaÅŸmasına zemin olur.
Beklentisizlik; toplumun harcını saÄŸlam kılarak bozgunculuÄŸa kapıyı kapatır. Ä°liÅŸkiyi merhamet ve ÅŸefkat üzere kurar. YardımlaÅŸmayı ve dayanışmayı doÄŸal yapı içinde var eder. Bu da toplumsal zemini güçlendirir. Adalet ve hakkaniyetin varlığını kesinler. ÖzgürleÅŸmeyi kiÅŸiden topluma taşıyarak ilke ve deÄŸerin varlık kazanmasına zemin oluÅŸturur.
Merhamet, adalet ve doÄŸruluÄŸu taşıyan kiÅŸi ve toplumlar, barışı ikame ederler. Bu barış, fert planında gerçekleÅŸeceÄŸi gibi toplum zemininde de var olur. Ayrıca siyasal ve iktisadi zeminde de karşılık bulur.
8-Siyasi, toplumsal ve kültürel sığlıktan kurtulmuÅŸ bir ufuk ve uzak görüÅŸlülük
Sığlık, birçok sorunun açığa çıkmasına sebep olur. GeniÅŸlik ufukluluk ise sorun olsa da o geniÅŸlik ve enginlikte etkisini aza indirgeyerek yokluÄŸa tevdi edilmesine zemin oluÅŸturur.
Siyasi sığlık, öngörü körlüÄŸünü oluÅŸturur. Kültürel körlük, yenilenmeyi erteler. Toplumsal körlük ise toplumun yozlaÅŸmasını göremez. Sığlık, anda mahkûm olmaktır. GeniÅŸ görüÅŸlülük ise dün, bugün ve yarını kuÅŸatacak bir bakış ve uzak görüÅŸlülüÄŸe sahip olmayı içerir.
Mevcuda tav olmayan, yarına odaklanan ve mevcudun doÄŸru bir analizini yapan, yarına neler taşınması gerektiÄŸini ön görür. Sadece önünü görenden önünü, arkasını ve uzağını görene yönelmek için sığlığın her türlüsünden kurtulmak zorunludur. KiÅŸi, sığlığı aÅŸtığı zaman, basiret ve firaset üzere olmaya daha yakın olur.
Yukarıda dile getirdiÄŸimiz olumlulukları yerine getirme içinde sığlığın dışına çıkacak bir geniÅŸ görüÅŸlülüÄŸe ihtiyaç açıktır. KiÅŸi, kendisini gerçekleÅŸtirme ve yeni bir sosyal gerçekliÄŸi inÅŸa etme adına engin bir görüÅŸe yaslanmayı temel ilke edinmelidir.
9-Sorunlar, sıkıntılar ve zorluklara dayanacak bir geniÅŸ yüreklilik
Hayat, zorluklar, sorunlar ve sıkıntıları açığa çıkartan bir yapı taşır. Ä°nsan, zorlukları, sorunları ve sıkıntıları aÅŸarak kendi varlığının sırlarına sahip olmalıdır. Anlam, meÅŸakkate katlanmayı ve aÅŸmayı içerir. Ä°nsan, anlam üzerinden meÅŸakkati aÅŸmaya yönelerek kendini, kendisi olarak inÅŸa eder.
Bu inÅŸa için yeterliliÄŸi ise geniÅŸ yürekliliÄŸine borçludur. Sorunları aÅŸmada geniÅŸ yüreklilik, okyanusa akan nehirlerin taşıdığı çer çöpü temizliÄŸe havale etmek gibidir. Ä°nsan, okyanus misali, kendisine bulaÅŸacak olan her sorun, sıkıntı ve zorluÄŸu gidermeye yeltenmelidir.
YüreÄŸi dar olan kiÅŸi, en küçük bir sadmede yere yıkılıverir. Bu, onun sonunu getirir. Ama geniÅŸ yürekli biri, çok zorlu sınavlardan çıkmayı baÅŸarır. Bu, onun her ÅŸeyi olduÄŸu gibi kendi geniÅŸ yüreÄŸinde konumlandırarak onu aÅŸmasına baÄŸlıdır.
10-KötülüÄŸü iyiliÄŸe dönüÅŸtürecek sebat, sabır ve tahammül gücü
Bir ÅŸeyi deÄŸiÅŸime uÄŸratacak olan, o ÅŸeyin verdiÄŸi sıkıntıyı göÄŸüsleme ve onu kendi içinde dönüÅŸüme uÄŸratarak, yeni bir duruma ulaÅŸtırmak için sebat, sabır ve tahammül gücüdür. Sebat, yenilgiyi geriletir. Sabır, olanı deÄŸiÅŸime uÄŸratmanın imkânlarını araÅŸtırma ve bulma arayışıdır.
Tahammül ise, sebat ve sabrı koruyarak deÄŸiÅŸime uÄŸratılması gerekenin deÄŸiÅŸimine zemin oluÅŸturmadır. Birbirini tamamlayan kavramlar, kötülüÄŸü iyiliÄŸe dönüÅŸtürürler. Kötü, çirkin ve kaba olanı düzeltmek önce tahammülü, sonra sabrı ve son hamle için sebatı ÅŸart koÅŸar.
Kavramların döngüselliÄŸi tartışılmazdır. Yukarıdan itibaren kullandığımız kavramların birbirini tamamlayan ve önceleyen boyutları hep var olacaktır. Öncelik ve sonralık, her zaman deÄŸiÅŸime açık bir yapı arz eder. KiÅŸi, dikkati sayesinde, olay, durum ve olgularda önceliÄŸi ve sonralığı basiret ve firaset üzere kendisi kurar…
Henüz yorum yapılmamış.