Sosyal Medya

Makale

Yeni Bir Sosyal Sözleşmeye Doğru -7- Adalet...

İki zeminde adalet duygusu yara alır. Birincisi, vicdani zeminde? İkincisi ise yasama zemininde?

Bir sosyal sözleÅŸme, doÄŸal olarak yasama üzerinden korunacağı gibi asli olarak gönüllülük esasına göre korunduÄŸunda anlamlı ve kalıcı bir özellik taşır. ‘Sivil’ alanda vicdani bir sorumluluk olarak kabulünü saÄŸlayacak olan ÅŸey ise; adaletin; hem hukuki hem vicdani boyutta var olmasıdır. Adalet, bir ÅŸeyin toplumsal zeminde kabulünün ve reddinin bir sorun, yabancılaÅŸma ve karışıklığa neden olmamasını saÄŸlar.

Adalet, toplumsal zeminde bir karşılığın oluÅŸturacağı tahribatı ortadan kaldıran ve hazmedilmesini saÄŸlayan temel bir yapıdır. Adalet duygusu zedelenmiÅŸ bir toplumda oluÅŸan her olaya, olguya karşı gösterilen tepkinin olumlu veya olumsuzluÄŸu bir tarafa, yıkıcılığı belirgindir. Bu zeminde yabancılaÅŸma ve ötekileÅŸtirilme açığa çıkar. Bu da bir sosyal sözleÅŸmeyi anlamsızlaÅŸtırır.

Bir sosyal sözleÅŸmede adalet, olmazsa olmazlardandır. Adaleti ikame etmek ise anlam, sorumluluk ve karşılıklılığın doÄŸru ve sivil bir zeminde kendi hayatiyetini saÄŸlamasıdır. Adalet ise bu kavramların yerli yerinde dal budak salarak kökleÅŸmesine imkân tanır. Özellikle farklı toplumsal yapıların ve düÅŸünce zeminlerinin karşılığı yaÅŸarken adalet duygusunun zedelenmemesi önemlidir. Çünkü adalet duygusu zedelendiÄŸinde karşılığı bir düÅŸmanlık, yabancılaÅŸma ve ötekileÅŸtirme olarak yorumlayarak barışın zedelenmesine zemin oluÅŸturur. Barış zedelendiÄŸinde ise sorun büyür ve ardından sosyal sözleÅŸme anlamını yitirir.

Barışın ikamesi ve bozulmaması için adalet duygusunun yerli yerine konulması ve ona yönelik bir ÅŸüphenin varlığının açığa çıkmaması elzemdir. Adalet duygusunu zedeleyen en önemli amil ise hukuki zemindeki iltimasın, kayırıcılığın, göz göre göre hukuka uygun davranmamadır.

Ä°ki zeminde adalet duygusu yara alır. Birincisi, vicdani zeminde… Ä°kincisi ise yasama zemininde…

Vicdani zeminde adaletin yara almaması için her farklı yapıya eÅŸitliÄŸin tam olarak icra edilebilmesi önemlidir. Yani kiÅŸi veya topluluk, kendisi için istediÄŸini diÄŸeri için de isteyerek vicdani olarak saÄŸlam bir zeminde durmalıdır ki adalet zarar görmesin. Ama eÅŸitliÄŸi bozan ve bunun bir haksızlığa mebni olduÄŸunu düÅŸündürten bir yaklaşım, vicdanlarda ciddi bir tepki oluÅŸturur. Ä°ÅŸte bu tepkisellik, vicdanlarda bir isyanı besler. Bu isyan ise hukuki zeminde de baÅŸlayacak bir adaletsizlik duygusu ile birlikte ayaÄŸa kalkarak toplumsal bir karmaÅŸaya neden olur.

Toplumsal zeminde yapılacak hataların, yanlışların, kasıtlı olmadığı sürece vicdanlarda bir makes bulmaz. Çünkü vicdan; hem toplumsal zeminde hem bireysel zeminde hassas ayarlara sahiptir. Bu ayarlar, öyle kolaylıkla deÄŸiÅŸime zorlanamaz! YaÅŸadığımız bu günlerde bu meselenin daha iyi anlaşılır oluÅŸunu besleyen bir sürü olay ve olgunun görülmesi, yapılan onca propagandaya raÄŸmen, kamu vicdanı yeterli düzeyde ikna edilememektedir. Ä°ÅŸte bu yüzden toplumsal vicdanı yaralamaktan uzak durmalıyız. Çünkü toplumsal vicdan yaralandığında yeniden iyileÅŸtirmenin zorluÄŸu ise tarihi olaylarda mündemiçtir. Birçok kültürün ve medeniyetin yıkılışının en önemli nedeni olarak toplumsal vicdanın yıkılışını örnek verebiliriz. Modern ÅŸiddet unsurlarının bir türlü toplumsal vicdanda makes bulmaması ve reddedilmesi de buna örnek verilebilir. Her türlü faÅŸizm; sınıfsal ve ırksal fark etmez! Genel bir kabule dönüÅŸmemektedir.

Bir sosyal deÄŸiÅŸimin mihveri, adalet duygusunun zedelenmesi ve bir daha adaletin ikame edilemeyeceÄŸi duygusudur. O zaman kamu birlikte hareket ederek deÄŸiÅŸimi hayata geçirmektedir. Toplumun gözleri önünde yapılan açık bir haksızlık asla tasvip görmez! Propaganda aracılığı ile nispi bir örtme mümkün görünse de hakikatin açığa çıkma alışkanlığı yüzünden çok çabuk bir ÅŸekilde mesele çözülür. Bu yüzden kurgu üzerinden yeni bir toplumsallığı inÅŸa her zaman sorunlu olmuÅŸtur. EÄŸitim ile fertleri terbiye edilmiÅŸ ve hak, hukuk, adalet duygusu geliÅŸmiÅŸ kültür ve medeniyetlerde kötülük neÅŸvünema bulamaz! KötülüÄŸün bir toplumsal uzlaÅŸma oluÅŸturduÄŸu görülmemiÅŸtir. Bu durum insanın sahip olduÄŸu adalet duygusunun hem birey ve hem de toplumsal zemin için önemini göstermektedir.

Adalet, toplumsal zeminde bir dengeyi inÅŸa eder. Bu denge var olduÄŸu sürece toplumsal barışı ikame etmek normal olacaktır. Ama dengede deÄŸiÅŸim hissi baÅŸladığı andan itibaren bir yabancılaÅŸma kendini hissettirecektir. Ä°ÅŸte bu yabancılaÅŸma adaletin varlığına dair ÅŸüpheyi ve uygulamada haksızlığı ele vererek yeni bir arayışın tetikleyicisi olacaktır. Her arayış, yeni bir sistem ve paradigma arayışına dönüÅŸtüÄŸü andan itibaren ise sözleÅŸme havada asılı kalmaya mahkum olacaktır. O zaman yeni bir sözleÅŸmeye yönelik arayışlar öne çıkacaktır. Adaletin varlığı, yabancılaÅŸmayı önleyeceÄŸi gibi yeni bir sözleÅŸmeye ihtiyacı da ortadan kaldıracaktır.

‘Karşılık, anlam ve sorumluluÄŸun kendi sistematiÄŸi içinde varlığını idame ettirmesi için bir gerekliliktir’ dedik. Karşılığın birey ve toplumun vicdanında bir yara almadan yer alması için adalet duygusunun varlığına ihtiyaç vardır. Adalet duygusu, kiÅŸi ve toplumlarda karşılığın makul görülerek anlam ve sorumluluÄŸun yerli yerinde kalışını garanti eder. Bilinir ki bir ceza veya mükâfat, o kadar kolay hazmedilir bir ÅŸey deÄŸildir. Toplumda bu ceza ve mükâfata birden fazla tepki oluÅŸabilir. Ä°ÅŸte bu tepkilerin sorun oluÅŸturmadan hazmedilmesi için adalet duygusunun saÄŸlam bir zeminde varlığını muhafaza etmesi kaçınılmazdır. O yüzden adalet duygusunu muhafaza etmek, sosyal sözleÅŸmeyi garantiye almakla eÅŸ deÄŸere ulaÅŸacak bir düzeyi iÅŸaret eder. Adalet duygusu aynı zamanda toplumsal ve bireysel iç barışını saÄŸlayacak bir güvenli vasatı iÅŸaret eder. Herhangi bir olay ve olguda adalete mugayir bir durum yoksa o toplumsal hafızadaki yerini alır. Adalet duygusu saÄŸlam kaldığı sürece oluÅŸacak ufak tefek sorunlar, yaralar, yabancılaÅŸmalar, ötekileÅŸtirmeler, huysuzluklar vesaire tedavi edilebilir pozisyonunda tutularak barışın tutkalı haline dönüÅŸtürülebilir. Adalet bu kadar merkezi bir yere sahiptir.

Anlam ve sorumluluk, güven ve teslimiyeti içinde taşır. Karşılıklı güven ve teslimiyet aynı zamanda bir ülfet ve tanışıklığı içinde taşır. Adaletin ikamesi ise bir teslimiyeti ve güveni içerecektir. Anlam ve sorumluluk, teslimiyet ve güveni büyüterek sosyal sözleÅŸmenin korunması baÄŸlamında bir zemin olarak öne çıkartır. Adalet duygusu ise bu teslimiyet ve güveni esas alır. Zaten adalet duygusu teslimiyet ve güven zedelendiÄŸinde kendinde bir zedelenme açığa çıkartır. O yüzden sözleÅŸmenin geleceÄŸi açısından kiÅŸilerin birbirlerine karşı oluÅŸturduÄŸu güveni ve bu güvene dayalı teslimiyet/beraberliÄŸi zedelememesi elzemdir. Bu adaletin ikamesi için yeter sebebi iÅŸaret eder. Meselenin psikolojik vasatı olduÄŸu gibi hukuki vasatı da vardır. Ama her iki olgunun birlikte deÄŸerlendirildiÄŸi vasat adalet duygusudur.

Bir toplumsal sözleÅŸmeyi oluÅŸturan deÄŸerin ürettiÄŸi hukukun korunması asıldır. Çünkü bu hukuki zemini zedelenmeye baÅŸlandığı andan itibaren güveni zedelemeye baÅŸlar. Hukuku meÅŸru zeminde koruma altına alır ve hukuka uygun iÅŸlemler yaptığınız halde mahÅŸeri vicdanda bir huzursuzluÄŸa neden oluyorsanız, o meÅŸru zeminde yaptığınız hukuksal yapıda bir sorun var demektir. Bu ya niyette bir sorun taşındığını iÅŸaret eder veya bir iltimasa, kanunu arkadan dolanarak ama dokunmadan aÅŸmak gibi bir durumun söz konusu olduÄŸunu gösterir. Çünkü mahÅŸeri vicdan, daha derinlerdeki bir sapmayı hissedecek bir kapasiteye sahiptir. O yüzden vicdan adaletin ikame ettiÄŸi mekândır. Vicdana yönelik her yaralayıcı hareket adaleti de zedeler.

Tam bu noktada toplumsal ÅŸeffaflık denilen olgunun önemi açığa çıkar. Ne yapılırsa yapılsın, makul ve tutarlı bir açıklamasının ÅŸart olduÄŸu kadar, herhangi netameli bir niyetin var olmadığı da belirgin kılınmalıdır. Maalesef bugün ve tarihte de bu konu öyle kolaylıkla uygulana gelmemiÅŸtir. Ama eÄŸer gerçekten bir sosyal sözleÅŸme altında barış içinde yaÅŸama arzusu varsa; önceliÄŸin, vicdana ve dolayısıyla adaletin ikamesine verilmesi esasa taalluk eder.

Adalet duygusu, çok sert bir cezanın kabulünü saÄŸlayacağı gibi hak eden bir kiÅŸiye verilen mükâfatı da rahatlıkla kabulünü saÄŸlar. Onaylama makamı, yasalar olmakla birlikte bir önceki onayın makamı ise vicdan ve adalet duygusudur. Toplumsal infial, her zaman ÅŸiddete dayalı cezalandırmalar yüzünden olmuÅŸtur. Ama bu cezaların hak edildiÄŸi duygusu varsa o infial bir karşılık bulmayacaktır ve barışın varlığı korunabilecektir. Ä°ÅŸte adalet, karşılığın oluÅŸturacağı infiali yerli yerinde tutmaya ve sonuçlarını gidermeye katkısı ile toplumsal barışı ikamede en etkili varoluÅŸsal zemindir.

Barış içinde var olmak, adalet duygusunun yerli yerinde kendi gücünü korumasını saÄŸlar. Barış, birçok yanlış anlamaya müsait zemini doÄŸru anlamaya yönelterek adalet duygusunu muhafaza eder. Bu yüzden barışın ikamesi adaletin saÄŸlanmasına destek, adalet duygusu ise karşılığın toplumsal zeminde makul görülmesine imkân tanırken, karşılık ise bir sorumluluÄŸu ikame eder ve sorumluluk anlamın varlığının anlamını deÅŸifre eder. Teselsül yoluyla bir birini besleyen bu sürecin bir yerinde oluÅŸacak bir kırılma sorunlar yumağını baÅŸlatır. Bu yüzden dikkatli bir ÅŸekilde bu zemini öylece korumaya çalışmak ve güçlendirmeye yönelik hamleler içinde olmak, bir sosyal sözleÅŸmenin gücünü ortaya çıkartır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.