Sosyal Medya

Makale

İnsanın Yalnızlıkla İmtihanı...

Yalnızlık insanın ontolojik gerçekliÄŸini oluÅŸturur. KiÅŸi, tek başına bir imtihan ile karşı karşıyadır. SorumluluÄŸu tek başına üstlenme mecburiyetine haizdir. Yalnızlık, kendi içinde farklı katmanları taşımaktadır. Ä°nsan, bu farklı katmanların farklı yüzleri ile yaÅŸadığı sürece karşı karşıya kalacaktır. Yalnızlığın olumlu ve olumsuz boyutları içre iki temel fonksiyonu icra ettiÄŸi belirgindir. Yalnızlık duygusu üzerinden pozitif bir bakışla kiÅŸinin kendi dışındaki bütün etmenlerden etkilenmemeyi saÄŸlayan bir duygu durum oluÅŸturabilmesinin imkânlarını saÄŸladığını bilmesi onu güçlü kılacaktır. Ama aynı kiÅŸi, yalnızlık üzerinden kendini terk edilmiÅŸ hissederek oluÅŸturacağı duygu durum üzerinden de dağılmasına neden oluÅŸturabilir.

Yalnızlık, kaos ve çatışmanın baÅŸladığı dünya hayatında insanın kendi içine gömüldüÄŸünde karşı karşıya kaldığı bir olguyu iÅŸaret eder. Yabancı bir diyarda olan kiÅŸi, hep yalnızlığın oluÅŸturduÄŸu özlemi yüreÄŸinde taşır ve yoÄŸun bir ÅŸekilde yaÅŸar. Allah'ın insanı yaratması ve yeryüzüne göndermesi ile insanın yalnızlık serüveni baÅŸlar. Dünya hayatı yalnızlığı besleyerek ona süreklilik katar. Ayrıca insanın biricikliÄŸi de yalnızlığının temelini oluÅŸturur. Öyle yalnızlık deyip geçmeyin. Ä°nsanın ontik temelini oluÅŸturuyor. Sahici bir gerçekliÄŸi var...

Ä°nsan, yalnızlığın olumsuz etkileÅŸiminden kurtulmak için kendisine potansiyel olarak verilen dışa açıklığı devreye koyarak iletiÅŸim ve ilgileÅŸim üzerinden kendi yalnızlığının ilacını bulabilir. Bu yüzden insan, kendi bütünlüÄŸü içinde dışa doÄŸru açılım saÄŸlayarak kendi varlığını diÄŸer varlıklarla birlikte bir bütün içinde anlamlı hale getirir ve yalnızlığın olumsuz etkilerinden uzak durabilir.

Meseleyi bu açıdan alınca vermenin/infakın bu yalnızlığı gidermeye matuf ve diÄŸer varlıklarla baÄŸ kurmanın en önemli enstrümanı olduÄŸu anlaşılır. Tebessümün sadaka sayıldığı bir zeminde iletiÅŸimin bu yalnızlığı paylaÅŸmaya matuf olarak anlamlandırmak daha güzel olur. Sürekli dışa dönük boyutu insanın, yalnızlığının dayanılmaz ağırlığını hafifletmeye yönelik bir iÅŸlevsellik kazanıyor.

Ä°nsan, yalnızlığın olumlu katkısı ile kendisine ait güveni güçlendirerek kendi öz güvenini inÅŸa eder ve iliÅŸki ağını bu öz güven üzerinden kurarak, baÅŸkaları için var olmayı ve onların hayatlarını kolaylaÅŸtırarak kendi hayatının anlamı içinde kolay bir yaÅŸam sürmenin zeminini kurabilir.

Bir baÅŸka boyutu ise insanın salt kendine matuf bir bakışa sahip olduÄŸunda kendisine yöneltilmiÅŸ her saldırıyı yalnızlığına baÄŸlayarak kendi içinde psikolojik çöküÅŸ yaÅŸamasının dışa yansımasıdır. Zaaf içinde olması, noksan kalması, beÄŸenilmemesi, dikkate alınmaması vesaire durumlar çoÄŸaltılabilir. Bütün bu durumlar kiÅŸide semptomatik tepkiler oluÅŸturur. Bu da yalnızlığın olumsuz tabiatını ve dahi doÄŸru zeminde kurulamamasını izah eder...

Yani öz güvene dayalı olmayan kendine dönük beklenti ve ilgiyi güçlü bir duygu durum olarak öne çıkartan kiÅŸi, aynı zamanda kendisine yönelik olup olmaması önemli olmadığı halde her ÅŸeyi kendisine dönük bir saldırı aracı olarak düÅŸünerek kendini içerden yiyip bitiren bir psikolojik vasata dönüÅŸtürebilir. Bu yüzden aÅŸağıda bazı temel unsurlara dikkat çekerek meseleyi biraz daha açıklığa kavuÅŸturmayı deneyelim: 

Yalnızlık: davası olmamaktır... Ä°nsanın bir amacının ve üzerine titreyeceÄŸi bir anlam dizgesinin yokluÄŸu onu sürekli huzursuz kılar ve sanki bir başına dünyada yaÅŸamaya mecbur bırakılmış gibi bir psikolojik vasata sahip olur. Bu da onu sürekli hem huzursuz edecektir ve hem de yorgunluÄŸa duçar kılarak yalnızlığını sürekli deneyimleyeceÄŸi bir olguya taşıyacaktır. Davasını yitiren en çok dayanağını yitirendir. Kendini sahipsiz hissetmesine neden olur ve böylece derununda yalnızlığı tadar. Davasını yitiren saygınlığını yitirir, saygınlığını yitiren ise yalnızlık korkusu ile baÅŸ baÅŸa kalır.

Yalnızlık, idealine aykırı davranmaktır... Ä°nsan, idealine aykırı davranmaya baÅŸladığı andan itibaren kendi ile çeliÅŸkiye düÅŸecek demektir. Ä°nsan kendi çeliÅŸik halini yaÅŸadığı zaman iliÅŸkilerde zaafa düÅŸecektir. Kendisine seslenilen her durumda kendisine yönelik bir kınama gibi algılamaya açık bir duygu durum pozisyonunun etkisi altında kendini yalnız hissedecektir. Anlaşılmadığını düÅŸünecek, sürekli kendi konumunu savunma adına meÅŸruiyet arayışında yanlış yollara tevessül ederek kendini daha da zor durumlara taşıyacaktır. Bu kendi içindeki yarılmanın dışa yansımasına neden olması anlamına gelerek iliÅŸkilerinde tutarsızlığı ve doÄŸal bir yalnızlığı normalleÅŸtirecektir. Ä°deali ile uyum ise bu sorunun tek ilacıdır.

Yalnızlık, kalabalık içinde dost bulamamaktır... Ä°nsanın, davasını kaybetmesi, idealinden vazgeçmesi ile birlikte kendisine yoldaÅŸlık edecek gönülden kiÅŸiler bulmasının imkânını da kaybedecektir. Bu yüzden kalabalıklar içinde yalnızlığı deneyimleyerek sürekli bir gerilim hattında var olacağı için kendi içine gömülecek ve yalnızlığın zaaf oluÅŸturan yüzü ile hesaplaÅŸmayı zorunlu kılacaktır. Dostluk, karşılıksızlığı içerir ve ahlaki bir göndermeyi taşır. Bu deÄŸer üzerinden bir iliÅŸkiyi zorunlu kılar. Dava ve ideal eksikliÄŸi doÄŸal olarak dostluÄŸun zeminini berhava eder.

Yalnızlık, reel olanın baskısına yenik düÅŸerek vicdanı ile tenakuza düÅŸmektir... Ä°nsan, davasını yitirdiÄŸinde, idealini kaybettiÄŸinde kendisini uyaracak dostlarını da kaybederek reel olanın baskısına yenik düÅŸer. Bu durum onun kendi vicdanı ile tenakuza düÅŸmesini saÄŸlayarak kendi içinde parçalanmış bir dağınıklığın ürettiÄŸi vasatta kendi yalnızlığına sığınmaktan baÅŸka seçenek bırakmayacaktır. Ancak bu seçenek aynı zamanda kiÅŸinin negatif anlamı ile yalnızlığın girdabında bir çıkış yolu bulmasına imkân tanımayacaktır. Yani yalnızlık, olumlu anlamda bir çıkış kapısının aralanması anlamına gelirken, vicdanla girilen bir tenakuz çıkış kapısını kapatır.

Yalnızlık, yalnız kalmak deÄŸildir. Ä°nsan, kendisini tek başına düÅŸündüÄŸünde yalnız olduÄŸunu düÅŸünür. Bu doÄŸru bir düÅŸünme biçimi deÄŸildir. Yalnız kalmak insanın kendini keÅŸfetmesi için gerekli olan bir özel an olarak deÄŸerlendirilmesi daha saÄŸlıklı bir bakışı içerir. Ä°nsan, bir başına kaldığı gerçeÄŸini yaşıyorsa o zaman kendisine bakıp, insanlarla iliÅŸki kurarken hangi hataları yaptığı üzerine bir zihni faaliyete sahip olmalıdır. Yoksa meseleyi çözüme kavuÅŸturma konusunda zaaf taşımaya devam edecektir. Ayrıca yalnızlık, çoÄŸu zaman kiÅŸinin kendini keÅŸfetmesi, kendi eksiÄŸini görmesi ve kendisini daha hazır hale getirmek için zorunlu bir gerekliliÄŸi iÅŸaret eder.

Yalnızlık, kibri yüzünden etrafının çokluÄŸuna raÄŸmen sevgisiz kalmaktır... Ä°nsan, deÄŸiÅŸik ruh hallerine sahiptir. Kibir, bu ruh hallerinden birine tekabül eder. Kibir, bir müstaÄŸniliÄŸi/kendi kendine yeterliliÄŸi içerdiÄŸi için baÅŸkasını küçük görme gibi bir algıyı kiÅŸide güçlendirir. Bu da iliÅŸkinin mahiyetine dair bir kırılmayı beraberinde taşır. Dava ve ideal eksikliÄŸi bu kırılmayı derinleÅŸtirir ve iliÅŸkiyi sorunlu hale getirir. KiÅŸi, böylece sorunlu iliÅŸkiden dolayı yalnızlığının hırçınlığını sürekli etrafını kırıp dökerek gösterir ve yalnızlığının negatif boyutu ile birlikte yaÅŸamaya mecbur kalır.

Yalnızlık, paranın çokluÄŸu ile kazandığı şımarıklığından dolayı muhabbetsiz kalmasıdır... Ä°nsan, mal, mülk ve makam ile kibre daha yakın bir olgunun içinde kendini buluverir. Bu da baÅŸkaları ile iliÅŸki kurarken üstenci bir bakışı imler. Ä°liÅŸki bu zeminde zaaf taşıyarak kendi benliÄŸi ile çatışmasının gücünü oluÅŸturur. Ä°nsan, kendi çatışmasının sesinden baÅŸka sesleri duymaz hale gelir. Bu sağırlık, muhataplarına nasıl davrandığını görmesine engel olur. Bu da sürekli etrafındaki insanların sadece çıkarlarını karşıladıkları sürece bir baÄŸ kurmasına neden olur. Ve her etrafından eksilen kiÅŸi ile insan yalnızlık sarmalına bulanır ve daha güçlü bir ÅŸekilde çirkinleÅŸmenin normalliÄŸine kanaat getirerek yalnızlığını pekiÅŸtirecek eylemlere devam eder.

Yalnızlık, makam ve mevkii yüzünden kendisine sımsıcak bakacak bir çift göz bulamamaktır... Ä°nsan, ancak kendisine yöneltilmiÅŸ sıcak bir bakışla ruhu ontik yalnızlığını bir nebze geride bırakır. Ama insan, belirli bir makam ve mevkie ulaÅŸtığında oranın aldatıcı sıcaklığı ve oraya ait bir sahte saygınlığa aldanarak geçici bir zevke eriÅŸir. Ancak sahte ve aldatıcılık hem sathi hem de kısa ömürlüdür. Gerçek kendisini dayatır ve kiÅŸi kendi yalnızlığı ile baÅŸ baÅŸa kalır. Bu seferde insan, makam ve mevkisini kullanarak bir muhabbet oluÅŸturmaya çalışır. Ancak o ÅŸekilde sadece minnet duyacak, bu minnetinde iÅŸ ile sınırlı bir zemine haiz oluÅŸu yüzünden yine doyumsuz bir ilgiyi bekler bulacaktır kendisini kiÅŸi… Yani doÄŸru bir zemin olmadan sürekli bataklığa dönüÅŸtürecek bu makam ve mevkii kiÅŸiyi, dostluÄŸa ve sıcak bir yüreÄŸin atışına hasret bırakarak azgınlaÅŸmasına neden olacaktır. Ä°ÅŸte gerçek yalnızlık, azgınlığın azdığı zeminde neÅŸvünema bulmasıdır.

Yalnızlık, kelimelerin Kalabalığından kavram sahibi olamamaktır... Kavram, bir idrakin kelimeye ruh üflemesidir. Kelimeler çok olsa da ruh kazandığında kavrama dönüÅŸüp ortak bir idrakin temelini kurar. Yani kiÅŸi, ancak kendi dışına akacak bir algının, idrakin ve yöneliÅŸin anlam bularak kendi kelimelerini insanların ortak idrakine açık hale getirmesi ile yalnızlığının pozitif tarafını güçlendirir ve hem dava, hem idealine uygun ve hem de sahici iliÅŸkiler sonucunda dostlara sahip olacaktır. Bu da öz güven üzerinden sahip olduklarını bir üstünlük vesilesi yapma yerine baÅŸka insanların ihtiyaçlarını gidermeye yönelik bir doÄŸru ve güzellik olarak sunmasına yarayacaktır. Bu insan, yalnızlığı ontik bir zeminde yaÅŸarken, iliÅŸkilerde ise dostluÄŸun sıcaklığında bu ontik yalnızlığını dinlendirmeyi saÄŸlayacaktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.