Sosyal Medya

Makale

Umuda TutunmakÂ…

Bayram tebriÄŸi niyetine…

Kötümserlik, umudun yitimi üzerine kurulu bir duygusal anafordur. Ve bu duygusal anafor, kişinin yaşama ümidini tüketerek hayatla bağını zayıflatır. İşte bu zayıflıktır ki insanı melankolik yaparak her türlü kötülüğe bulaşma veya intihara yeltenmeyi kolaylaştırır. O yüzden Peygamber efendimiz bize kötümserliği yasaklamıştır. Umudu tüketmek küfürle eş değer kabul edilmiştir.

İnsan kendi yaşamından hareketle olayları ve olguları değerlendirdiğinde zaafa düşmesi kaçınılmazdır. Çünkü yaşadıkları somut durumlar üzerinden algılar meseleyi ve bu da onun yaşadığı şeyin gerçekliği konusunda bir kesinlik algısına taşır. İşte bu kesinlik algısı onu davranışlarında nasıl davranması gerektiği konusunda itici güç olacaktır. Kötümserliğe düşen ve her şeyin gittikçe daha kötü olduğu vehmi davranışlarının da kötüleşmesi noktasında tetikleyici unsura dönüşecektir.

Bugün yaÅŸanan ve üçüncü sayfa haberleri arasında yer alan habere konu olan olay ve olguların büyük çoÄŸunluÄŸu bu kesinlik algısının baskısı yüzünden gerçekleÅŸtiÄŸi söylendiÄŸinde bir kehanet olmayacaktır. Çünkü insanlar yaÅŸadıkları dünyayı kötü gördüklerinde kötülük yapmayı bir hak olarak görmekte zorlanmıyorlar. Ä°ÅŸte bu da meseleyi daha girift hale getirmektedir. Meselenin çözümünün birçok veçhesi vardır elbette ki…

Tam bu noktada insanın yaÅŸadığı ÅŸeyin ÅŸer mi hayır mı olduÄŸu konusundaki dikkat çeken ilkeye bakmak zorunluluk arzediyor. Allah bir uyarıda bulunuyor. KiÅŸi, yaÅŸadığı ÅŸeyin kendisi için kötü olduÄŸunu düşünse de onun için gelecekte iyi ÅŸeyleri tazammun edebilir. Veya kiÅŸinin yaÅŸadığı iyi bir ÅŸeyin kendisi için gelecekte kötü bir ÅŸeyin baÅŸlangıcı olabilir. Yani kiÅŸi neyi yaşıyorsa onun için o ÅŸeyin iyi mi veya kötü mü olduÄŸu bilgisi kendisi için gaybtır. Bilinemez de…

Bu ilke üzerinde derinlemesine tefekkür edebilmeliyiz. Bir ÅŸeyin iyi veya kötü olduÄŸu bilgisi Allah nezdinde ise bu noktada yaÅŸadığımız durumu her halükarda umuda yaslanarak aÅŸma imkanı elde edebiliriz. Çok kötü koÅŸullarda kalan bir kiÅŸinin bu durum için umudu diri tutma düşüncesi onu aynı zamanda o iÅŸten sıyrılmanın imkânlarını araÅŸtırmayı ve böylece meseleyi aÅŸmayı kolaylaÅŸtıracaktır. Kabullenme ile direnme arasındaki farkı burada dikkate sunmak isterim…

Ä°nsan bir ÅŸeyi kabullendiÄŸi anda artık oradan kurtuluÅŸu düşünemez. Böylece oraya saplanıp kalır. Ve aslında bu kötülük onu baÅŸka kötülüklerin kapısına da taşıyacaktır. Çünkü durumu deÄŸiÅŸtirmeden kiÅŸinin üzerindeki durum deÄŸiÅŸmeyecek bu ilahi haberi dikkate aldığımızda kiÅŸi veya toplum hangi ÅŸartlarda olursa olsun o ÅŸartların deÄŸiÅŸebileceÄŸine olan inancı zaten deÄŸiÅŸimin baÅŸlangıç adımıdır. Bu umut her ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirecek bir düzleme iÅŸaret eder. Ve bu umut ancak yaÅŸanan ÅŸeyin sizin için iyi veya kötü olduÄŸu bilgisinin kesinlik arz etmediÄŸi bakışına sahip olmandır. O zamanda Allahtan bu kötü durumdan kurtulmanın yardımını istediÄŸin gibi bir direnme gücü elde edersin ve böylece o kötü koÅŸulları tecrübe edinerek dersler çıkartır ve bundan sonraki hayatında bu tecrübeler ışığında yaÅŸamına yön vereceÄŸin için de olumlu sonuçlar doÄŸurur senin için…

İnsanlar, kendi tercihleri üzerinden bazı sonuçları yaşar. Ve bu sonuçlar üzerinden de hayat karşısında bazı tavırlar takınır. İşte bu tavırlar aynı zamanda kendi geleceğini belirler. Ve bu gelecek onun iyi veya kötü bir insan olarak yaşamını hitama erdirmesine vesile olur. Sebepler zinciri gibi her şey birbirini besliyor. O yüzden umutlu olmak mevcut konumu kabullenmemektir. İşte bu kabullenmeme hali ki insanı değişime zorlar ve işte bu değişim başka bir seçeneği gündeme taşır. Böylece yaşamın değişimini kolaylaştırır.

Bir iyilik üzere olduÄŸunda veya hayat ÅŸartları çok iyi olduÄŸunda da  eÄŸer bu durumun kendisi için kötü sonuçlar doÄŸurabileceÄŸi düşüncesi onu müteyakkız hale getirecektir. Bu müteyakkız hali ise kiÅŸiyi daha dikkatli davranmaya ve o nimet ile şımarmama ve güç kullanımına yönelmemeyi beraberinde getirecektir. Hâlbuki kiÅŸi mal, mülk ve iktidar nimeti için şımardığında ve bunun Allahın sevgili kulu olduÄŸu için verildiÄŸini kabul ettiÄŸinde o mal ile ne yaparsa yapsın kendisi için iyi olacağı vehmi kaybetmeye baÅŸladığı anı gösterir. Böylece imtihanı kaybeder ve hüsrana uÄŸrayanların safına yazılır.

Umudu kaybetmemek, hep yeni bir başlangıcın varlığını tazammun eder. İçinde bulunulan ahvalin değişiminin mümkün olacağı zannı hayatını değiştirme yükümlülüğünü hatırlatır. O yüzden hep umudu diri tutmalı ve umuda yaslanmalıyız. Umudu korumalı ve umut etrafında bir araya gelmeliyiz. Yaşadığımız şeyin bizim için hayır olması duasını ise hiç unutmamalıyız. İşte bu dua bizi sürekli yaşadığımız şey üzerine yoğunlaştıracak bir dikkati verecektir ve bu dikkat sayesinde hep müteyakkız halde bulunarak varlığın anlamını kavrayıp gerçek anlamda kulluk yapabilmenin imkânlarını oluşturabiliriz.

Ebilme şartı ihtiyari ve iradi bir varlık oluşumuzla ilişkili olduğu içindir. Çünkü ne yaparsak yapalım bizim ihtiyarımızla olduğunda sorumluyuz, ihtiyarımız dışında olduğunda ise sorumlu değiliz. Bu yüzden hayatımızı düzenlerken bir şeyin ihtiyarımızla yapılıp yapılmadığı konusunda da bir dikkate ihtiyaç vardır. Zaten mümin hep dikkat üzere olan değil midir?

Hayatımızın gayb üzere olduÄŸu bilinci ve bu bilincin hem zihin dünyamıza hem de eylem dünyamıza kazandıracağı dikkat eylemlerimizin iradi ve ahlaki oluÅŸunun delili olacaktır. Hilm (ahlaki yumuÅŸaklık)sahibi olmanın yegâne ÅŸartı da bu umudun kaybedilmemesidir. Haydin o zaman umudu diri tutalım ve umuda yaslanalım ki hep umutlu bir dünya oluÅŸsun…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.