Makale
KENDÄ°LERÄ°NE AÄ°T BÄ°R TOPRAÄžA BASMAK
PKK - HDP ÖRNEĞİNDE ŞİDDETİN SOSYO PSİKOLOJİSİ. 4
Şiddet; onlara, kendilerine ait bir toprağa bastıklarını hissettirdiği andan itibaren mücadele meşrulaşır. Bir ulus gözlerinin önünde somutlaşır. Nereye giderse gitsin, nerede bulunursa bulunsun, hangi acıların içerisinde olursa olsun, şekillenmeye başlayan bir ulus, gözünün önünden hiç gitmez. Gerilla için hürriyet ile ulus aynı şeydir. Onlar için bu duygular, bir toplumun kendisini yeniden yaratmasıdır.
Baskı altında tutulan hiddet, bir çıkış yolu bulamazsa, karşısındakileri öfkesinin (silahının) hedefi yapmak zorunda kalacaktır. Silahı bir kez eline aldığında öldürmekten vazgeçmeyecektir.
Bir yerde silahlı mücadele varsa, bu, halkın sadece şiddet vasıtalarına itibar etmeye karar verdiklerine işarettir. Sadece şiddetin dilinden anladığını söyleyen insan, kendisini şiddet yoluyla göstermeyi kafasına koyar
Öfkesinin prangasına vurulmuş insan için şiddet, kurtuluştur. Kurtuluş için tek yol olarak görülen şiddet; ölümleri yaşatan ama acıları dindiren, korkuları azaltan ve kitleleri ruhen yükselten bir oluştur. Var olmanın farkına varmaktır. Var olmanın yolunu aramaktır. Var olmanın yolunda olmaktır.
Yaşamak, şiddetin yönettiği öfke dolu bir eylemdir. Kendi lanetlenmişliğini bünyesinde taşıyan / yaratan bir eylemdir. Yaptıklarından ve yapacaklarından dolayı, insanlık değerlerinin lanetine uğrayacaklarını bile bile yaşamanın tam ortasına pusu atmayı sürdürürler. İnsanlık, derin bir karanlığa gömülmüş durumdadır. Hiddetlendikçe masumiyet yitirilmektedir:Ama yerine getirilecek görev, ulaşılacak bir tek amaç vardır; yeni bir toplum oluşturmak.
Tarihin damarlarını patlatarak gelen hiddet ve öfke, insani olan ne varsa hepsini öldürürken; şiddet, şiddet yanlılarına, iblisle yürümeyi keşfettirmekte ve benliğini iblisin fısıltılarını ayarlayarak, kendi nefsini kendisi yaratmaktadır. Bir halkta kaybolmaması gereken masumiyet, mitolojik tarih yorumunun dehlizlerinde yitirilir.
Şiddet ortamı tam bir düzensizlik ve kaos gibi gözükür, oysa esrarlı bir işleyişi vardır. Sarsıntıların, acıların, ölümlerin ve gerginliklerin içersinde bir düzen kurulur ve öz; parçalanmış benliğini burada bir araya getirir.
Paylaşım, fedakarlık ve disiplin; ölümlere aşinalık / duygulara denge kazandırır.
Şehirlerde meydana gelen güvensiz zamanlar, tedirginlik ve panik ortamları, halkı; bilemedikleri, tanımadıkları, tanımlayamadıkları bir zamana doğru sürgün eder.
Bu ruhsal ve düşünsel sürgünü durduracak yurdu oluşturanlar, halkı kendilerinde mukim ve muti kılarlar.
Şehirleri kuşatan korku atmosferi, halkının duygu ve düşüncesini kontrol etmeye başladığında, şiddet, toplumun ahlakında da meşrulaşmaya başlar.
Toplum, mücadele için fedakarlığı, ahlakında meşrulaştırdığı zaman gösterir. Toplum bu meşrulaştırım şekline göre konumlanır, tavır belirler.
Militanların eylemleri ile oluşturulan duygusal coşku, siyasal kanadın söylemlerini güçlendiren etkiyi oluşturacaktır
Dağdan şehre inen gerilla ile, şehirdeki insanın, millet olmadaki duygudaşlığı başladığı an, halk da şiddetin dilini kullanmaya başlar. Dil bütünlüğü / dilin tahakkümü, şiddetin aradığı zemini oluştururken, tavrı da toplumsallaştırır.
Halk bir şeyler yapmak zorundadır:Ne, nasıl olduğu ve ne olacağına hakim unsur / duygu karar verecektir.
Yaşanan her ölüm ve acı: Sükunet ve barış çağrılarını anlamsızlaştırır. Şiddet artık yaşanan hayatın bütün olgularından faydalanabilir güce sahiptir. Sağduyu, şiddeti reddedebilecek gücü oluşturamaz. Direniş ve yöneliş, halkın duygularında yaşanan kaostan güç devşirir. Halk şiddeti reddedemez:Çünkü şiddetten başka her şey hükmünü yitirmiştir. Canlar; canı, canlı tutabilmek için, candan başka her şeyden vazgeçmek zorunda kalırlar.
Bu savaş öyle bir savaştır ki bir kez başladı mı köşe bucak bırakmamaktadır.
Korku da verebilirsiniz, bu korkuyu iliklerinize kadar da duyabilirsiniz.
Propaganda ölümleri kutsayan bir ayine dönüşür. Cenazeler, düşünsel isyanın geçit törenlerine dönüştürülür. Düşünce, şiddet ortamında düşüncenin bir sonucu / ürünü olmaktan çıkar.
Artık her olgu ve oluş bir eylemin gerekçesi olur. Dezenforme edilmiş acı, her eve ve her zihine kolayca ulaşabilir ve öfkeyi alevlendirir.
Coğrafyada artık şiddet, teneffüs edilen hava gibidir. Dönüştürücü baskısını yok etmek ya da engellemek mümkün değildir. Gerçekleşen her eylem, artık coğrafya insanına ulaşan haber olmaktan çıkar, devrime davet şeklini alır.
Mücadele, her insana eylemci bir rol üstlenmeyi düşündürdüğünde, her eylem; insanların zihnine, müjdeli bir haber formatında ulaşır. Öldürmeye odaklanmış eylemselliği taşıyan ruh, vicdanlara içirilmesiyle bilinç ortaklığı sağlanır.
Yeni bir anlam ve anlamlandırma coğrafyayı kuşatır. Halka, her şeyi kuşatan tek bir şey fark ettirilir; geçmişe göre, bugün düşman bellidir. Halk, düşmanı görmüş ve tanımıştır:Şiddet ve öfkesini tatbik edeceği her yöntem, yaşadıklarının / yaşatılanların karşılığı olduğundan meşrudur. İntikamın alınması, çektiği ızdıraplara bir anlam verir. Şiddet sonrası her anlamlılık:Kapışmayı alevlendiren öfke ve şiddet sarmalını daha da salgın bir hale getirir. Bombalamalar, eylemler, gösteriler, şehitler saldırganlığı daha da tahrik eder. Korku silinmiş, heyecan artmış, duygudaşlık; halkı birbirine fark ettirmiştir. Ölen herkes artık halkı için ölmektedir. Halkı için ölündüğünde; halk, her ölen için kendisini sorumlu tutmaya başlar. Her ölüm bu algıyı / şuuru güçlendirir. Bu şuursuzluk aşamasından sonra, cinayetler yürekleri yumuşatmaz bilakis bakışları sertleştirir.
Acının zihinleri felç ettiği anlarda hakikatin yol göstericiliği yoktur. Gerçek, yalnızca onların canını yakan şeydir.
Artık herkesin her şeye hazır olduğun göstermek istediği bir atmosfer oluşur. Bilinçsiz bir kavmiyetçilik bütün zihinleri felç eder. Bütün renkleriyle uluslaşma bu dönemde ortaya çıkar.
Halk ilk kez kendisini yalnız hissetmez; kan sıçramıştır yüreğine fakat yalnız değildir. Üstüne sıçrayan kanın kuruduğu gibi, yüreğini kurutan yalnızlıktan / ötekileştirilmekten kurtulmanın verdiği sıcaklıkla; ateşin ışığına uçuşan kelebekler gibi kanatlanır. Sonuç ne olursa olsun yalnızlık bitecekse bir şeyler yapmanın zamanı gelmiş demektir. Halk, bu kez kendisini yalnız hissetmez fakat Mustazaflığın asil duruşunu kaybetmiştir. İnsanlığın yüreğine taşıdıkları abı hayat suyunu kurutmuşlardır.
Kaderlerinin şu anda tecelli etmekte olduklarına inanırlar. Asi oldukları dünyanın artık son demini yaşadığını, hiçbir şeyin kendilerine engel olmaması gerektiğini düşünürler.
Bu duruma son vermek için her ne yapılacaksa: Anlaşma, koalisyon, müzakere, tartışma, konuşma ne yapılacaksa, zihinlerdeki şu dört şeyle örtüşmelidir. Dört olguyu karşılayan yada eşitleyen sonuç ortaya çıkmalıdır.
1. Halk:Sistemle zihinsel hesaplaşmasını bitirmiş, pratik olarak sonuç almanın vakti geldiğine inanmaya başlamıştır.
2. Vesayetçi yapılar çökmeli, ulusçuluk kendi sınırlarına çekilmeli, halk kendi bağımsızlığını ve özgürlüğünü elde etmelidir.
3. Bağımsızlık nasıl, kimlerle ve kimin eliyle gerçekleşirse gerçekleşsin, bu önemli değildir.
4. Vatan bize bizliğimizi hatırlatan ve veren yerdir.
Eylemliliğin oluşturduğu irade ve umut, ideolojik eğitim, yeni insan tipini ortaya çıkarır; fakat bu insan tipi, şiddet sarmalında tam olarak fark edilemez. Ne zaman uzlaşı ortamı oluşturulmaya çalışılırsa o zaman; oluşan yeni kimlik, fark edilir. Mücadele sonrasında, her iki taraf da artık birbirlerinin aşina oldukları taraflar değildirler. Aslında her iki taraf birbirlerinin eserleridirler; birbirlerini anlayamazlar. Dolayısıyla anlaşamazlar.
Tarafları uzlaşı zemininde; bölünmüş coğrafya ideolojisi ve güdümlenmiş bir zihin yapısıyla bulunmaktadırlar.
Ülkeyi bölen zihinsel algı, sınırlarını karşı tarafı tahrik edecek en stratejik noktalardan çizerken, diğer taraf ordugahların içinden konuşmaya devam edecektir.
Şiddetin yarattığı prototipin aklında bölünmüş olan coğrafyayı birleştirmek mümkün değildir. Gözlerin aynı görmediği yerde yüreklerin aynı şey için çarpması mümkün değildir.
Artık; sığındığımıza sığınmaya çağırmaktan başka bir yol / çözüm yoktur.
( Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışın ve birbirinizden ayrılmayın. Ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman iken kalplerinizin arasını ulaştırdı da, O'nun lütfu sayesinde kardeşler oldunuz; ve siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız da, sizi oradan kurtardı. İşte bu şekilde Allah size mesajlarını açıklar ki, doğruyu bulasınız. ) [ 3 / Al-i İmran 103 ]
Devam ediyoruz……
Veysel Ocak
Selam ve dua ile
Henüz yorum yapılmamış.