Makale
İSLAMIN OLMADIĞI BİR DÜNYA DÜŞÜNÜN
Graham E. Fuller diyor ki;’’ uluslararası karışıklıkların altında hep Ä°slam var gibi görünüyor: Ä°ntihar saldırıları, iÅŸgaller, direniÅŸ mücadeleleri, isyanlar, fetvalar, cihad, gerilla mücadelesi, tehdit videoları ve tabi ki 11 Eylül.’’(1)
Batı ve batı toplumunun geneli, bütün bunlar neden oluyor sorusuna hazırlandıkları biçimde ‘’Ä°slam yüzünden oluyor ‘’ cevabını vermekteler. Bu anlama ve cevap ÅŸekli tüm batı ve batı toplumu için geçerlidir. Bu anlama ve cevap ÅŸekli yüz yıllardır hiç deÄŸiÅŸmeyen ve sorgulanmayan batılı aklın ölçütüdür.
Dünyada olup bitenleri bu ölçüt üzerinden anlamak, açıklamak, suçlamak ve cezalandırmak, batı için hem kolay hem de işini kolaylaştıran meşrulaştıran bir parametredir.
Buna yakın değerlendirmeler yapan Graham, batının maskesini düşürecek soruları soruyor.
‘’ Yapabilirseniz, Ä°slam’ın olmadığı bir dünya düşünün:Ä°slam diye bir ÅŸey hiç var olmasaydı? Muhammed adında bir Peygamber bulunmasaydı, Ä°slâm Orta DoÄŸu, Asya ve Afrika’nın geniÅŸ bölgesinde hiç yayılmamış olsaydı?‘’(1)
Dünya, barış dolu bir dünya mı olurdu? Dünyada terörizm ve savaş olmaz mıydı? Diye konuyu yalınlaştırmak için ben sorayım.
Aynı soru üzerinden Graham batılıların çirkin yüzüne işaret ediyor:
‘’ DoÄŸu-Batı çekiÅŸmesinin içine duygusal davranarak Ä°slam’ı katmak ve ana sebepler ortadayken çözümü iyice kompleks hale getirmek bizi çözümden daha da uzaklaÅŸtırıyor. Problemlerin sebebi Ä°slam deÄŸildir. Kur’an’ın ayetlerini kurcalayıp “bizden neden nefret ediyorlar” sorusunu oralarda aramak daha sofistike görünebilir.
Fakat bu bize sorunun kaynağına kör kalmaktan başka bir fayda sağlamıyor.
Ama öyle ya, problemin kaynağını dünyanın tek süper gücünün büyük ayak izinde aramak yerine Ä°slam’ın kendisinde aramak çok daha kolay.’’
Ve devam ederek;
‘’ Ä°slamsız bir dünya yine uzun süreli ve jeopolitik alanı baskı altına alan kanlı rekabetleri görecekti.
Din olmasaydı, bu grupların tamamı bir başka bayrak bulacak ve nasyonalizm ve bağımsızlık arayışlarını bu şekilde ifade edeceklerdi. Şüphesiz, tarihin tekerrürü tamamen aynı şekilde gerçekleşmez. Fakat sonuçta, aynı şekilde gerçekleşen birçok şey vardır: Doğu-Batı çekişmesi yine etnisite, milliyetçilik, hırs, öfke, kaynaklar, yerel liderler, bölge, finansal kazanç, güç, müdahaleler ve yabancıya-işgalcilere ve emperyalistlere karşı nefret olguları çevresinde tezahür edecekti. Böyle bir çatışmada dinin rolü ise sadece sığınılacak bir bayrak haline getirilmek oldu.
Hatırlanması gereken bir baÅŸka önemli konu da ÅŸudur ki: 20inci yüzyılın en dehÅŸet saçan örnekleri, çok sıkı seküler rejimler çerçevesinde oluÅŸmuÅŸtur: Belçika’da Leopold II, Hitler, Mussolini, Lenin, Stalin, Mao ve Pol Pot gibi. Onların “dünya savaÅŸlarının” konuklarının çoÄŸunluÄŸu Avrupalılardı ve bu iki global büyük savaşın Ä°slam tarihiyle hiçbir paralelliÄŸi yoktu.’’(1)
Toplumların zihin, ahlak ve anlam haritalarını savaÅŸların belirlediÄŸi dünyada huzursuzluk çığ gibi büyürken, toplumlarını sarmalayan huzursuzluÄŸun nedeni olarak Ä°slam’ı belirleyen batı, saldırganlığı ile toplumlarının bu aklını yönetiyor. Kurgulanarak belirlenmiÅŸ olan nedensellik, Batının emperyalist hedeflerini maskelerken, saldırganlığına da meÅŸruiyet kazandırıyor.
Küresel sermayenin kuralsızlaÅŸtırdığı dünya, koyu bir karanlığa sürüklenirken, kurtuluÅŸ; doÄŸru soruları sormak, olan bitenin sebep kaynaklarına inmek ve Ä°slam’ın, bu duruma tarihin yönünü deÄŸiÅŸtirecek yanıtlar üretmesine ve mücadele (cihad) ortaya koymasına baÄŸlı olduÄŸunu görmek durumundayız.
Makaleyi alıntılamaya devam edeceğiz.
Selam ve dua ile
Veysel Ocak
1.Yazan: Graham E.Fuller Çeviren: Ekrem Senai. derindusunce.org
Henüz yorum yapılmamış.