Makale
Kurucu Akıl / Sistemin Aklından Beri Olmak 3
Tarihsel süreç içerisinde geçmiÅŸ olaylardan hareket ederek; günümüz problemlerine eÄŸilmek, problemleri tespit etmenin en önemli yollarından birisidir. Tarih içerisinde gerçekleÅŸen siyasi, sosyal, iktisadi ve kültürel olaylara objektif ve geniÅŸ perspektiflerle yaklaÅŸabildiÄŸimiz ölçüde bugün gündemimizi teÅŸkil eden sorunların, düne ait köklere sahip olduÄŸunu görebiliriz.
Toplumsal ÅŸartların, olayların ve zamanın deÄŸiÅŸim halinde bulunması, kök paradigmalarda bir deÄŸiÅŸim olmaması halinde; tarihten süre gelen sorunlara dair sebep sonuç iliÅŸkilerinin ortadan kalkmadığını / deÄŸiÅŸmediÄŸini görebiliriz. Buradan kalkışla, ileride meydana gelecek bir çok olayda ve bu olayların sonucunda ortaya çıkacak problemlerin nedenleri, yine bugün atılan adımlardan ve alınan kararlardan kaynaklanacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu doÄŸrultuda, ulus devlet anlayışı üzerinde ÅŸekillendirilmiÅŸ olan Türkiye cumhuriyeti devletinin düÅŸünsel temelleri, cumhuriyet rejimine geçiÅŸle deÄŸil, bundan çok önceki tarihsel dönemlere kadar uzadığını söylemek ve bu varsayımın izlerini, cumhuriyet tarihinin öncesinde aramak yanlış bir davranış olmayacaktır. Tarihsel vektör olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun bakiyesi üzerine kurulmuÅŸ bir devlettir. Dolayısıyla düÅŸünsel köklerine dair izleri oralarda aramak, son derece doÄŸal bir davranış olacaktır. Bilimsel olarak da bu böyledir:Toplum içinde ortaya çıkan her yeni akımın, düÅŸüncenin; eylemlerin ve giriÅŸimlerin, içinde geliÅŸtiÄŸi toplumun düÅŸünce akımlarından ve evrensel kuramlardan etkilenmemesi mümkün deÄŸildir.
ÖrneÄŸin tanzimat hareketiyle gerçekleÅŸtirilen reformların tarihimizde yeni bir dönemin baÅŸlangıcı olduÄŸu gibi, bu dönemin düÅŸünsel anlayışı, kendisinden sonraki dönemlerde yapılan reformlara kaynaklık ettiÄŸini görebiliriz. Cumhuriyet rejiminin düÅŸünsel temellerine dair izleri, tanzimat devri fikir hareketlerinde, jöntürklerin hareketlerine damgasını vuran pozitivist laik ve elitist görüÅŸlerde belirgin ölçülerde izlenebilir.(1)
Bu sürece bütüncül bir bakış açısıyla baktığımızda bu coÄŸrafyada batılılaÅŸma hareketlerinin tanzimat fermanı ile yürürlüÄŸe girdiÄŸi söylenebilir. Özellikle, göreceli de olsa ikinci meÅŸrutiyetle birlikte ortaya çıkan özgürlük ortamı, birçok düÅŸüncenin tartışılmasını ve konuÅŸulmasını saÄŸlayabileceÄŸi düÅŸünüldüÄŸünde '' ikinci MeÅŸrutiyet Türk siyasal hayatında bir siyasi laboratuvar özelliÄŸine sahip olmuÅŸtur. Bu devrede yetiÅŸmiÅŸ kimseler ve onların düÅŸünceleri TBMM de toplanmış, cumhuriyet Türkiye'sinin kuruluÅŸunu sahip oldukları tecrübeleri ışığında düÅŸünmüÅŸlerdir.''(2)
1860 dan 1946 kadar olan tarihsel dilimin düÅŸünsel açıdan iki temel parametresi vardır.
Bu dönemlere damgasını vuran genç Osmanlı'lardan, jöntürklere, jöntürklerden Kemalistlere kadar olan dönemlerde elitist bir anlayışın hakim olması ve bunların ortaya koydukları siyasi fikirlerin o dönemin Avrupasında tartışılmakta onların fikirlerden oluÅŸmasıdır. DiÄŸer kök düÅŸünce ise devletin her zaman topluma egemen olması anlayışı ve bu hakimiyetin toplumla paylaşılamayacağı düÅŸünsel parametreleridir.
Bununla birlikte bu düÅŸünsel parametrelerinden dolayı en doÄŸal ortak noktaları ise; geçmiÅŸin ve bugünün bütün Kemalistleri de dahil olmak üzere, hepsinin laik okullarda eÄŸitim görmesi ve batıdan gelen fikir akımlarına laikliÄŸe ve milliyetçiliÄŸe baÄŸlı kalmış olmalarıdır.
Bu fikri akımlarının Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu içerisinde zemin bulması ve yerleÅŸmesi ikinci Mahmut zamanında gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bu dönemde Avrupa'daki geliÅŸmeleri takip edebilmek ve imparatorluk için modernleÅŸtirme çalışmalarını sürdürecek aydın memurlar yetiÅŸtirmek için ikinci Mahmut tarafından kurdurulan tercüme odasının etkileri çok büyük olmuÅŸtur. EÄŸitim dilinin Fransızca olması ve kurulan tercüme odası yoluyla Fransız devriminin fikirleri 19uncu yüzyıldan itibaren imparatorluÄŸa girmiÅŸ ve büyük etkiler uyandırmıştır. Tercüme odası liberal düÅŸünürlerin yuvası ve yeni fikirlerin laboratuvarı haline gelerek dönemin en büyük beyinleri ve yeni bir reformcular nesli olan genç Osmanlı'ların buradan çıkmasına / yetiÅŸmesine vesile olmuÅŸtur. (3)
Bunlar yıllarca oturdukları Avrupa'yı, Parisi ve Londra'yı iyi tanıyorlardı. Genç Osmanlı'lar Bayle, Fontenelle, Fenelon, Voltaire, Diderot, Montesguieu, Volney, Holbach, Locke gibi aydınlanma yazarlarını okuyor, çeviriyor ve yayılıyorlardı.(4)
Avrupa'da jön Türkler diye anılan muhalifler ise 1880'li yıllarda ortaya çıktılar. Genç Osmanlı'ların aksine jön Türkler'in düÅŸünce yapısı Auguste Comte'un pozitivizminden etkilenmiÅŸ ve laik bir düÅŸünsel temel üzeredir. Fransızca bilen ve Fransız kültürüne aÅŸina olan Mustafa Kemal de Rousseau ve Montesguieu beÄŸeniyordu.(5)
Zamanın kültür ve diplomasi dili olan Fransızcasıyla Mustafa Kemal, dünya tarihini tanımakta ve ifa ettiÄŸi görevlerde edindiÄŸi tecrübeyle ülkesinin mevcut durumunu deÄŸerlendirmekte idi.(6)
Bu kadro anlayışlarını resmi yapılanmaya ve oluÅŸumlarına tamamen yansıtmışlardır. Mustafa Kemal, Türklerden, modern bir ulus devlete sahip, egemenliÄŸin artık tanrıya deÄŸil, millete ait olduÄŸu; kelimenin Avrupalı anlamıyla bir millet oluÅŸturmak için, bu fikirleri sentezleyerek, ölümünden sonra adına Kemalizm adı verilen bir ideoloji ortaya koydu. '' Atatürk batıdaki ideolojilerin temel felsefelerinden faydalanarak kendisi bir sentez oluÅŸturmuÅŸtur. ''(7)
Ancak bunlar bir araya getirilerek ilan edilmemiÅŸtir. Bu durumu Atatürk'ün kendisi ÅŸu ÅŸekilde ifade etmektedir: '' Kararın bütün gerek ve zorluklarını ilk gününde açıklamak ve söylemek elbette yerinde olmazdı. Uygulamayı birtakım evrelere ayırmak, olaylardan yararlanarak ulusun duygu ve düÅŸüncelerini hazırlamak ve adım adım ilerleyerek amaca ulaÅŸmaya çalışmak gerekiyordu. ''(8)
Bu kurucu akıl, ideolojisiyle her şeyi yeniden tarif etti ve tayin etti.
GerçekleÅŸtirilen inkılaplar, tek parti dönemi ve uygulamaları, oluÅŸturulan eÄŸitim sistemi ve geçmiÅŸi inkar baskıları, kurucu akılın (Atatürk'ün) bir plan dahilinde hareket ettiÄŸini ve oluÅŸturduÄŸu temel fikirleri bu plan içine oturtarak topluma kabullendirdiÄŸi ve tarih içersinde bu ilkelerin kurumsal hale getirildiÄŸi düÅŸünüldüÄŸünde, yeni bir Türkiye için: yeni bir kurucu aklın gerekliliÄŸi ve bu kurucu aklın oluÅŸturduÄŸu ideolojinin, Kemalist ideolojinin bu topluma yön vermesine son vermesi gerekmektedir.
GeçmiÅŸte Atatürk tarafından oluÅŸturulan kurucu ideoloji ve kurucu ideolojinin partisi olan CHP eliyle gerçekleÅŸtirilen tarihsel dönüÅŸüm, bugün Tayyip ErdoÄŸan ve ekibinin oluÅŸturmaya çalıştığı kurucu ideoloji AK Parti iktidarıyla toplumsal bir dönüÅŸüm ve deÄŸiÅŸim gerçekleÅŸtirilmeye çalışılmaktadır.
Zira '' Siyasal dünya aynı düÅŸünen insanları yada ortak çıkarlara sahip grupları sihirli bir ÅŸekilde bir araya getiren otomatik bir mantığın eseri olarak iÅŸlemez. Kendi kendini oluÅŸturabilecek özerk bir çokluk yoktur; bunun her zaman oluÅŸturulması gerekir. Aynı ÅŸekilde kollektif temayüller insanları otomatikman bir araya getirmez ama elbette bir araya gelmeleri kolaylaÅŸtıran etkenler arasında bunlar da vardır. Eklemlenmeyi gerçekleÅŸtirecek bir örgüt vazgeçilmezdir. Toplum ile siyaseti birleÅŸtirmek; siyasal önderlik ile oluÅŸturmaya çalıştığı hayali kollektivite arasındaki karşılıklı iliÅŸkiye ve insanları eyleme tahrik edecek bir ideolojinin varlığına baÄŸlıdır.
Partiler, aktörlerin günlük yaÅŸamı ve uzamı örgütlemelerini ve ekonomiyle ve otoriteyle iliÅŸkilerini eklemleyip, bu farklı iliÅŸkilere ve faaliyetlere kesin bir yön verirler. Toplumsal yaÅŸamın tüm bu vecheleri siyasal partinin sinesinde bütünlüklü bir ifadeye kavuÅŸur. Parti, yerelleri ve bireyleri bir bütün olarak geniÅŸ siyasal birime baÄŸlar ve onları devletin üyesi (uyruk ya da yurttaşı) haline getirir. Bu baÄŸlama sürecinde, onların günlük yaÅŸamlarından, uzama (mekansal) iliÅŸkin deneyimlerinden, maddi çıkarlarından ve otoriteyle iliÅŸkilerinden hem yararlanır hem de bunları dönüÅŸtürür. ''(9)
Dün Atatürk ve CHP eliyle gerçekleÅŸtirilen, bugün Tayyip ErdoÄŸan ve ekibinin oluÅŸturduÄŸu kurucu ideoloji, aynı mantık örgüsü içerisinde hareket etmektedir. Her iki kurucu akıl; Güçlü bir devlet ve devlet eliyle oluÅŸturulan ulus fikri etrafında aynileÅŸmektedir. Bizim için alınması gereken tavır; daha az ÅŸer olana razı olmak deÄŸil, oluÅŸturulmaya çalışılan kurucu akılı Ä°slam'ın temel referanslarının belirlediÄŸi sınırlar içinde hareket etmesini saÄŸlamak olmalıdır. GeçmiÅŸte olduÄŸu gibi kurucu aklın her ÅŸeyi yeniden tarif ve tayin etme hastalığı olan totaliterliÄŸe, bu iktidarda yakalanmış durumdadır. Yine bize düÅŸen, bu Ä°ktidara yakalandığı bu hastalıktan kurtulmanın yolunu göstermektir. GeçmiÅŸte tek parti dönemlerinde olduÄŸu gibi, bugün de bu Ä°ktidar; devlet adına, oluÅŸturduÄŸu ya da oluÅŸturmaya çalıştığı yeni devlet ideolojisi doÄŸrultusunda vatandaÅŸlarını türdeÅŸleÅŸtirmeye çalışmakta, toplumsal yapıları ise kendisine bağımlılaÅŸtırmaya mecbur bırakmaktadır.
Ä°ktidar politik koÅŸullandırmalar nedeniyle, geliÅŸen ekonomik ve sosyal olaylar karşısında yanlış tavır almakta ve yanlış tarafta yer almaktadır. '' iktidarın yolunu açan daha ziyade, radikal Ä°slam bayrağı altında geniÅŸ kesimlerin seferber edilmesi, sonrasında radikalizmin yenilgiye uÄŸraması ve yenilginin ardından radikallerin stratejik ama içselleÅŸtirdikleri ÅŸerit deÄŸiÅŸimi sayesinde olmuÅŸtur. Bu hareketlilik yenilgiye uÄŸramadan ılımlı Ä°slam bugünler sadık takipçilerine ne de ÅŸevkli önderlerine kavuÅŸabilirdi ''(10)
'' Bugün, ılımlı Ä°slam'ın gerçek önderleri her zaman liberal Müslüman olmuÅŸ kiÅŸiler deÄŸildir. Senelerce neo-liberalizme, sekülarizme ve Amerikan hegemonyasına karşı savaÅŸmış ama sonunda bu deneyimlerini eski düÅŸmanlarını hizmetine sunmuÅŸ kiÅŸilerdir ''(11)
Modern ya da post modern bir model üzerine Ä°slam etiketi yapıştırılarak Ä°slamileÅŸtirilemeyeceÄŸi, tevhidi Müslümanlar tarafından Ä°ktidara yeniden hatırlatılmalıdır. Ä°ktidarın oluÅŸturduÄŸu alanlara yerleÅŸenler, bu alanların koÅŸullandırmaları ile neo-liberal çevrelere sığınmak / eklemlenmek zorunda kaldıklarından ahlaki sorumluluklarını unutmaktadırlar. Bu oluÅŸan zümre, baskılandıkları neo-liberal düÅŸünceyi ve hayat tarzını diÄŸer Müslümanlara faÅŸistçe dayatmaya dönüÅŸtürmektedir.
Burada büyük bir algısal eksen kayması yaÅŸanmaktadır:YaÅŸananların bir strateji olarak açıklanmaya çalışılması ise ayrı bir zihinsel bozukluktur. Ä°ktidar yolu, geniÅŸ taban oluÅŸturmuÅŸ muhalif kesimin sistem için seferber edilmesinin sonucunda açılmıştır.
Bugün çok ciddi kalabalıklar AK Parti iktidarının uyguladığı politikalarla neo-liberalizmin egemenliÄŸine sokulmuÅŸ ve neo-liberalizme hizmet için seferber edilmektedir. Müslümanlar bugün, AK Parti eliyle neo-liberalleÅŸmenin ana siyasi motoru haline gelmiÅŸlerdir.
Kendi inanç ve düÅŸüncelerimiz doÄŸrultusunda hareket etme yeteneÄŸi kazanamadığımız sürece, kendi yolumuzu da bulmayı baÅŸaramayacağız demektir. Siyasal tarihi, fikirler tarihini doÄŸru okuyamadığımız sürece yeni bir Türkiye ve yeni bir tarih oluÅŸmayacak demektir.
Hiçbir Ä°slami özgürlüÄŸümüzün güvence altında bulunmadığı bir dünyada mazereti olmayan duyarsızlıklar, kayıtsızlıklar sergiliyoruz. Edilgen bir yaÅŸamı içselleÅŸtirdiÄŸimiz için bugünün Müslümanlar olarak neo liberal dünya görüÅŸünün himayesi altında, neon liberal çerçevenin sınırları içerisinde, özgürlük imkanlarını arıyoruz..
Bugün 12 yıllık AK parti iktidarına ve %50ye varan oy potansiyeline raÄŸmen; hala kamuda deÄŸiÅŸmeyen algı, Ä°ktidar deÄŸiÅŸirse geçmiÅŸte yaÅŸanan problemlerin aynısı tekrar yaÅŸanmaya baÅŸlayacağı korkusu hala devam ediyorsa; bu durum, bu yaygın anlayış, devletin düÅŸüncesinin (siyasetinin) deÄŸiÅŸmediÄŸi, bu göreceli rahatlığın ve uygulamaların parti siyasetinden ve mevcut iktidarın uygulamasından kaynaklanmaktadır. Bu tarz düÅŸünme yada düÅŸündürme ÅŸekli Ä°ktidar partisinin politikasından, bilinçli siyasetinden de kaynaklanabileceÄŸini ihmal etmeyerek kamusal algı ve algısal siyaseti doÄŸru analiz edebilmeliyiz.
1950'lerden sonra istisnasız bütün Ä°slamcı akımlar, etkisini bugüne kadar sürdürecek büyük bir tuzaÄŸa düÅŸmüÅŸlerdir. Bu, batı ve kapitalizm adına DP eliyle devlet tarafından halka kurulan tuzaktır. KuÅŸkusuz ki acı bir baskı döneminden sonra Müslüman kitlenin birden bire Arapça ezana, serbest Kur'an kurslarına ve Ä°mam Hatip okulları ile yüksek Ä°slam enstitüleri gibi Ä°slami tedrisat yapan kurumlara ve imkanlara kavuÅŸması onu düzenle entegre etmeye yetmiÅŸtir.
1980 sonrası Ä°slamcıları da, sisteme entegre eden ÅŸeylerin neler olduÄŸu dikkate alındığında tarihin tekerrürden ibaret olduÄŸunu söylemekten baÅŸka bir ÅŸey kalmamaktadır.
Yeni bir Türkiye'nin ve tarihinin oluÅŸabilmesi için, kurucu akıla; kendi inancıyla, inancının deÄŸerleri ve düÅŸünceleriyle hayatı inÅŸa etmesi gerektiÄŸini ve koÅŸullarını ona göre oluÅŸturması gerektiÄŸini, zamanı ve zamanın getirdiklerini kendi inanç ve deÄŸerlerine baÄŸlı kalarak, kendisini yeniden üretmesi ve çoÄŸaltması gerektiÄŸini hatırlatmak ve savunmak zorundayız.
Bunun için soyut Ä°slamcılığımızı terk etmeli, muhafazakarlığın hakim siyasal rol üstlenmesine karşı çıkmalı, muhafazakarlık olarak kavramsallaÅŸtırılan Ä°slam'ın siyasal bir sistemin kurucusu olamayacağı ve bunun telaffuz edilmesinin büyük bir ihanet olacağını, bütün zeminlerde gündemleÅŸtirmek durumundayız.
Yalnız bırakılma ve yalnızlaÅŸtırılma tehdidine aldırmadan, ilahi nimetlere mazhar olmak için Ä°slam'ın deÄŸerlerini Müslümanca bir sorumluluk bilinciyle topluma taşımak zorundayız.
Sonraki yazılarımızda Kemalist kurucu akılın temel dinamiklerin ve kurucu felsefesinin tarihi içerisindeki geliÅŸimini incelemeye çalışacağız.
Daha sonraki yazılarımızda ise yeni bir kurucu akıl mümkün müdür?
Bugünkü iktidarı oluÅŸturanlar yeni bir kuruca akılı oluÅŸturabilirler mi?
Kemalist ilkeler aşılmadan yeniden kurucu akıl mümkün müdür?
Modern ulus devlet ilkeleri, kurucu akılın kendi temel referansları üzerinde hareket edebilmesine yönelik engelleri nelerdir?
Bugün Müslümanlara düÅŸen sorumlulukları nelerdir? Siyasete ve kurucu akıla nasıl yön verilebilir?
Bu ve buna benzer soruları ve sorunları tartışmaya ve analiz etmeye çalışacağız.
Selam ve dua ile
1. ModernleÅŸme Kemalizm ve Demokrasi Levent Köker Ä°letiÅŸim Yay S:129-130
2. Türkiye'de ModernleÅŸme Açısından Din-Kültür-Siyaset Nazmi Avcı Pınar Yay S: 87
3. Ä°slam topraklarında otoriter rejimler Pierre-Jean Luizard Ä°stanbul Bilgi Ün. Yay S: 8-9
4. Ä°slam topraklarında otoriter rejimler Pierre-Jean Luizard Ä°stanbul Bilgi Ün. Yay S: 21
5. Ä°slam topraklarında otoriter rejimler Pierre-Jean Luizard Ä°stanbul Bilgi Ün. Yay S: 38
6. Atatürk Devrimlerinin Araçları ve Esprisi NeÅŸet ÇaÄŸatay
7. Atatürkçü düÅŸünce sistemi Ahmet mumcu S:73-75
8. Atatürk Nutuk- Söylev C: I Ankara 1981 S:21
9. Pasif Devrim Ä°slami Muhalefetin Düzenle BütünleÅŸmesi Cihan TuÄŸal Koç Ün. Yay S: 39-40
10. Pasif Devrim Ä°slami Muhalefetin Düzenle BütünleÅŸmesi Cihan TuÄŸal Koç Ünv. Y. S. 12
11. Pasif Devrim Ä°slami Muhalefetin Düzenle BütünleÅŸmesi Cihan TuÄŸal Koç Ünv. Yay S:13
Henüz yorum yapılmamış.