Makale
Allah Resulü ile evlerinize dönmek istemez misiniz?
İnsan için hayat tercihinden ibarettir. Zaten İnsanı diğer yaratılmışlardan ayıran da tercih edebiliyor olmasıdır. Tercih edebiliyor olmak imtihanı gerektirir. Çünkü tercih etmek, tercihlerinin doğrultusunda sorumluluk almak demektir.
Tercih yaparak; kim olduğunuzu, neye ve nereye yöneldiğinizi, tercihsel yönelme ile neyi arzuladığınızı göstermiş olursunuz. Tercih imtihandır demiştik ve imtihan yol ayrımında olmaktır. Var olanlardan birine yönelmektir. Günün hasılasında sonuç şudur; takvaya mı? hevaya mı? yöneldiğiniz ortaya çıkar. Hayatınızın akıbeti ahirette iki sonuçtan birisi olmak zorundadır.
Seçim yapmak: bir yeri, yönü, temsiliyeti ve teslimiyet zorunlu kılar.
Peygamber efendimizin hanımları, bir gün Peygamber Efendimize dediler ki; Ya Rasulallah, Kisra'nın ve Kayser’in hanımları takılar, süslü elbiseler, cariyeler ve hizmetçilere sahip, biz de gördüğün gibi fakirlik ve darlık içerisindeyiz dediler. Efendimizden mal zenginliÄŸi talebinde bulunmaları ve kendilerine kral ve büyüklerin hanımlarına muamele ettikleri gibi muamele beklemeleri sebebiyle onu üzdüler. Efendimiz, zevcelerinin bu isteklerinden rahatsız olmuÅŸtu. Bir müddet onlardan ayrı kaldı. Herkes tedirgindi oldu ve Resulullah’ın eÅŸlerini boÅŸadığı sanıldı. Bu ortamda ÅŸu ayetler nazil oldu: << Ey peygamber, eÅŸlerine söyle; EÄŸer dünya hayatını ve onun süslü çekiciliÄŸini istiyorsanız gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir tarzda sizi salıvereyim. >>
<< Eğer siz Allah'ı Rasulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır.>> ( Ahzab 28-29)
Bu ayetler açıkça gösteriyor ki; Efendimizin hanımlarından, dünya mülkü ile ahiret nimetleri arasında bir tercihe gitmeleri isteniyordu ve peygamber hanımları bir tercih yaptılar ve kendilerine yakışır bir seçimde bulundular. Allah ve Rasûlü'nü tercih ettiler.
Böylece ne yapmış oldular: nerede olacaklarına, kimin yanında duracaklarına ve nüzul sebebine göre tespit yaparsak, kime benzeyeceklerine karar vermiş oldular.
Burada evlatlık Zeyd'in ibretlik hikâyesi tekrar hatırlanmalıdır; öz babasını değil, Peygamber (as) tercih edişi, insanoğlu için tercihlerinin ne denli önemli olduğunu ve ne yönde yapması gerektiğine önemli bir örnektir.
Bugün Müslüman zihin bu hususta net değil:
Öğretilmişliğin refleksleri, oluşturulan dünya görüşü, hayatı algılama biçimleri, referansları, referans edinimleri, ekonomik durum, kaygı ve çevre, insanımızın tercihinde büyük rol oynuyor. Din, ahlak, aidiyet, teslimiyet, hikmet, hakikat, bunları hatırlamak ve bunlara göre hareket etme imkânını, aklını bilgisini, iradesini kaybetmiş durumdayız.
Gelecek tasarımlarımızı; iş teşebbüslerimizin, siyasi aidiyetimizin ve bu yoldaki performansınızın başarılarına bağlıyoruz.
Yaşam kurgumuzu; sosyal aktiviteler, hobiler, geziler, ilişkisiz protokol toplantılar yoluyla oluşturuyoruz.
Kültürel dünyamızı; kişisel gelişim kitapları, politik toplantılar, elitist hobisel aktiviteler, kulüp ve rotaryen içerikli toplantılar yoluyla kuruyoruz.
Dinlediğimiz müzikler, okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz TV kanal ve programlar, gittiğimiz sinemalar, takip ettiğimiz hocalar, kültür dünyamızı nasıl çölleştirdiğini hala anlayamıyoruz.
Edindiğimiz meskenler, meskenlerimizi şekillendiren eşyalar, takıldığımız mekanlar ve bu mekanlara ait aksesuarlarımız (giyim kıyafet arabalar) hastalıklı davranışlar, uçuk entelektüel histeriler, alabildiğince Narsist ve egoist tutum ve tavırlar, sosyal dünyamızın kimliksizliğini, insanlığımızın yüzüne vururken, bizim vurdumduymazlığımız devam etmektedir. Görselleşen çabalar, rehabilitasyon içerikli iyilikseverlik, rotaryen oluşumlar, elitist gruplaşmalar, siyasal güç ve ganimet üzerine kurulmuş misyonsuz var oluşlar, ahlaktan nasiplenmeyi sıfırlandığı için iman iklimini oluşturamıyor.
Hac umre etkinlikleri, tıklanan ve takip edilen hocalar yoluyla oluşturulan dini yaşantımızın, çirkin fiillere dur diyememesi keyfilikleri artırırken; namazları, ibadetleri ve dualarımızı halka hizmette cem ederek, bizi Müslümanlıkla tutacak tüm tutunacak dalları budamış durumdayız. Muhabbet, Uhuvvet, Dayanışma; içinden çıkamadığımız rehavete, feragat edemediğimiz safahata kurban ettik.
Sadakat, Vefa, Dava, Kardeşlik; duyarsızlık, sudan bahaneler ve ihtimalli tahayyüller yoluyla nostalji malzemesi haline geldi.
Hediyeleşme, ikram, ziyaret, İhsan; güç devşirme araç ve yollarına dönüşünce, gönüller arasında köprü kurma unsurları, gönüllüleri ve gönlünü feda edenlerin gönüllerini tüm tarumar etti.
Ekonomik öncelikler, politik dünyanın cazibesi, kazanma isteğinin dizginlenememesi, Hakikate ve Erdem'e dair yarına taşınması gerekenler için bizde ve dünyamızda yer bırakmadı.
Yargısız infaz, yargısız infazların affedilemeyecek mahkumiyetlere karar vererek oluşturduğumuz kara listeden hiç kimseyi silme, Adaletine Hukukuna Merhametine Şefkatine, tüm insani yanlarımızı kapatmış durumdayız. Münasebetlerdeki keyfilik, davranışlarımızdaki laubalilik bizi bir yerde buluşturacak adamlığı, tarihsel bir mitolojiye dönüştürmek üzere.
Birliktelik arzularına, Beraberlik çaÄŸrılarına, Hakkı tavsiye uyarılarına depresif tepkilerimizden ve davranışlarımızdan dolayı Müslümanız diyenlerin, ‘’Müminler kardeÅŸtir’’ müjdesini taşıyamadı günlerdeyiz.
Bugünler gelir ve geçer mi bilmiyorum, ama bu günlerde yapılması gerekeni biliyorum ve bir örnek vermek istiyorum.
Huneyn'de ve Evtas'da elde edilen ganimetler paylaÅŸtırılırken yaÅŸananlar tıpkı bugüne iÅŸaret etmektedir ve nasıl bir tercihte bulunmamız gerektiÄŸini bize öğretmektedir.Rasulullah ganimetleri dağıtırken Muhacir ve Ensar’a az miktarda verirken, Müslümanlıkları üzerinden bir ay bile geçmemiÅŸ olan ve çoÄŸunun Müslümanlığı tartışılır nitelikte bulunan kureyÅŸ’lilere yönelik cömert davranışları, özellikle Ensar’a mensup kiÅŸileri üzdü ve şöyle bir serzeniÅŸte bulundular. Rasulullah, kavmini buldu ve onları bize üstün tutmaya baÅŸladı.
Halbuki kılıçlarımızdan hala Kureyş'in kanları damlıyor, dediler. Bazıları da bu Adaletin olmadığı bir taksimdir, bu taksimde Allah'ın rızası gözetilmedi diye konuşmaya başladılar. Bu konuşmalar Resulullah'ın kulağına gitti ve oldukça da üzdü.
Bunun üzerine Ensar'ı topladı ve aralarında uzun bir konuşma ve diyalog gerçekleşti. Konuyla ilgili diyalog ve konuşmaları tüm Siyer kitaplarında bulabilirsiniz. Fakat bu konuşmanın can damarını oluşturan kısmı ise şöyle idi.
Ey Ensar topluluğu! Ben sizlerin Müslümanlığınızdaki samimiyeti bildiğim için, samimiyet ve ihlâsınıza güvenerek yeni Müslüman olanların kalplerini kazanmak için ganimetten onlara daha fazla pay verdim. Ancak siz birkaç parça dünyalık için bana yakışmayacak sözler söylediniz.
Ey Ensar topluluğu! İnsanlar buradan deve ve davar sürüleriyle evlerine giderken, sizler Allah'ın resulü ile evlerinize dönmek istemez misiniz?
Allah'a yemin ederim ki sizin payımıza düşen, onların payına düşenden daha büyük ve daha hayırlıdır.
İnsanlar başka başka vadilere, dağlara gitseler, vallahi ben Ensar'ın Vadisi'ni, Dağı'nı tercih ederim.....
Ey Allah’ım! Ensar’a, Ensar'ın evlatlarına, Ensar'ın evlatlarının evlatlarına rahmet et. (1)
Ganimet yerine, Allah'ın Resulü ile evlerine dönenlere selam olsun.
Dünya yerine, Allah ve Resul’ünün yanında yer alanlara selam olsun.
Bugün, Resul'ün yolunda olanlara selam olsun.
Bugün, Resul'ün yanında olanlara selam olsun.
Bugün, Resul'ün yanında olanlarla beraber olmak isteyenlere selam olsun.
Bugün, adanmışlığı seçenlere selam olsun
Selam ve dua ile...
1.Hz. Muhammedin hayatı ve Ä°slam devleti. Celaleddin VatandaÅŸ. Pınar Yay. C:2 S:455 …..460
Henüz yorum yapılmamış.