Sosyal Medya

Makale

Bağışlanabilir Suçlar Ve Suçlular 1.

OluÅŸturduÄŸumuz dünyada düşüncelerimiz, iliÅŸkilerimiz ve hayatımız çok kaba ve iliÅŸki ahlakından nasiplenemez hoyratlığa  sahip. 
Ä°liÅŸkilerimizde bir türlü dengeyi ve ölçülülüğü tutturamıyoruz: 

Edebi, erdemi, ahlakı, nezaketi, inceliÄŸi meziyet haline getiremiyoruz. 
Adaleti, cesareti, izzeti ve merhameti, derinliÄŸi, karakter haline dönüştüremiyoruz. 
DostluÄŸu, kardeÅŸliÄŸi, vefa ve kadirÅŸinaslığı kaybediyoruz.  

CömertliÄŸin, mürüvvetin, fütüvvetin ve vakarın ÅŸahitliÄŸini yapamıyoruz.  
Bu kabalığın örselediÄŸi iliÅŸkiler içinde sorumluluÄŸa dair yapılan bütün çaÄŸrılar karşılık bulmuyor. 
Bütün, birlik ve beraberlik söylemlerine raÄŸmen yapılar ve cemaatler dondurucu bir yalnızlık yaşıyorlar. 
Ä°liÅŸkileri dostluklara ve kardeÅŸliÄŸe çevirecek iklimi bir türlü oluÅŸturamıyoruz. 
Bünyelere hayat bahsedecek sıcaklık yakalanamıyor. 
Buna mukabil bu yakıcı soruna çözüm üretme gayretleri de yok deÄŸil: 
Ä°slami bir dilin kurulamadığı, 
Ortak kaygıların oluÅŸturulamaması, 

Müşterek alanlarda yapılması gerekenlerin yapılamaması, 

HizipçiliÄŸin  ve önyargıların aşılamaması Vs. tüm yapıların yakındığı, çözüm aradığı ve muzdarip olduÄŸu ortak konular. 

Egoizmin aşılması, 

Sekülarizmin Müslümanlar üzerindeki etkisinin azaltılması, 
Maddi baÅŸarı kadar, ahlaki baÅŸarıyı öncelemek gerektiÄŸi, üzerinde birçok öncelikli konular belirlenebiliyor, şüphesiz bunların her birisi MUHTEREMDÄ°R.  

Konuyla ilgili tespitler ve çözüm önerileri gündemleri belirlemesine raÄŸmen, bütünleÅŸtirici adımlar atılamıyor.   

Kalıcı ve sürekliliÄŸi olan baÅŸarı yakalanamaması, doÄŸru ve yanlışlara yönelik hareket usulü belirleyememenin etken olduÄŸunu söyleyebiliriz.  
‘’ Anlam ve amaç bakımından hayat, iyi ve kötünün birbirinden ayrılması ve bilincimizde ayırt edilebilme haline gelmesi çabasının sürdürülmesidir. Ontolojik kökenleri itibariyle ahlaki olarak iyi ve kötü beyaz ve siyah kadar birbirinden ayrı mahiyetlerdir. Ancak deÄŸerlerinin bilinmesi renklerin apaçık olarak birbirinden ayrılması kadar sarih deÄŸildir. Ä°yi’nin kötü, kötü’nün iyi kategorisine dönüştürülmesi mümkündür ve insanın hayatında süren karmaşık Ä°liÅŸkiler bütününde arada çok daha baÅŸka renkler ve tonlar vardır. Veya bazen iyi, iyi olduÄŸu için baskı altına alınır, kötü de ‘’ iyi ‘’ formu içine girerek ve yeniden tanımlanarak bize sunulur ve ‘’ iyi’’ diye teÅŸvik edilir. 
Nihayetin ezeli ve ebedi bir kötü öz yoktur, belki de kötülük iyiliÄŸin suiistimalidir. Bu açıdan yol gösterici ve güvenilir bir bilgi olmadan deÄŸerlerin birbirine karışmasının önüne geçilemez. iÅŸte bu noktada hükümlerin kaynağı niteliÄŸi ve deÄŸeri önem kazanmaktadır.1. Bilgi Neyi Bilmektir.  Ali Bulaç Ã‡Ä±ra Yay. S: 77   

Fakat bütün bunların üzerinde üç konuda özel yaklaşım ve temel bakış açısının gerçekleÅŸtirilmesi ve analizlerinin yapılması gerektiÄŸini düşünüyorum. 

Suç nedir. 

Ä°yi ve kötü, 

Ben ve öteki, 
Toplumsal yaÅŸamda ve iliÅŸkilerimizde bağışlanabilir suçlarla bağışlanması mümkün olmayan suçlar arasında denge bulunmalı / kurulmalı ve adaletin tecellisi mutlak anlamda saÄŸlanmasının koÅŸulları, usulü ve zemini oluÅŸturulmalıdır. 
Bunun için öncelikle: 
1.Rekabetin ne olduÄŸu,  
2. Farklı düşünmenin hikmeti,  
3. Ayrı hareket etmenin çatışmaya dönüşmemesinin (ahlakı deÄŸil) fıkhı  
4. EleÅŸtiri ile iftiranın aynı olmadığı, ne olduÄŸu,  

5. Ä°hanet ile ayrılmanın asla iliÅŸkilendirilemeyeceÄŸi, 
6. Bir olmak ile beraber olmanın aynı anlamlara gelmediÄŸinin, gelmesi gerekmediÄŸinin anlaşılması, 
7. Ayrı bir usul belirlemenin doÄŸallığını ve bunu kabullenmenin / benimsemenin önemini kavramak durumundayız 
Bütün bunların ne anlama geldiÄŸini yeniden belirlemeliyiz. 
Suç kavramı, sadece içerik olarak deÄŸil toplumsal yaÅŸamın bütün boyutlarında yeniden tanımlanmalı ve tasnif edilmelidir. 
Suç  kavramını; 
Bireysel, Toplumsal, Ulusal, Cemaat açısından, Devlet ve Din açısından ayrı ayrı deÄŸerlendirmelere tabi tutmak durumundayız. 
Ancak o zaman neyin iyi, neyin kötü olduÄŸuna dair, kimin iyi, kimin kötü olduÄŸuna dair  tespitler yapabilir. Tespitleri belirleme ve bu kararları kim verecek, sorumlular ve sorumluluk alanları belli olacaktır. 
ÖrneÄŸin bugün adını (kim koyduysa) Kürt sorunu olarak koyulan problemi ulus-devlete özgü yaklaşımlarla deÄŸil de Medeniyet Devleti yaklaşımlarıyla çözüm aranmasına devleti ve siyaseti zorlayabilseydik, Öncelikle sorunu doÄŸru tespit eder, adını doÄŸru koyar ve çözüm üretebilirdik. Bugün Kürt sorunu diye bir sorunumuz bu seviyede olmazdı. 

Karmaşık bir konu biliyorum, anlatması çok zor. Fakat bir ÅŸekilde suç nedir ve kime karşı iÅŸlenmiÅŸtir, tarafları kimlerdir ve kim, neye göre karar vermelidir, toplumsal huzur için elzemdir. 

Hatırlayın, Mekkenin fethinden önce ordu Medineden hareket ettiÄŸinde Hatıb Ä°bn Belta Mekkedeki akrabalarına haber vermek için bir kadın ile mektup gönderir. Kadın mektupla yolda yakalanır. Saçlarının arasındaki mektup bulunur ve suçlu ortaya çıkar. Hz Ã¶mer boynu vurulsun derken, Rasulullah adamın beyanına ve geçmiÅŸine bakarak affediyor. Daha geniÅŸ bilgi için kaynaklara bakılabilir. Bugün bundan daha basit bir konu, daha büyük problemlere yol açıyor. Orada Rasulullah vardı diyerek konu üzerindeki sorumluluklarımızdan kaçmamalıyız. 
Dolayısıyla; 

Daha güncel meselelerden örnekler vereyim; 
* .Sistemden razı olmamak ve kendi idealleri ölçüsünde ve idealleri doÄŸrultusunda yaÅŸamak, yaÅŸama isteÄŸi ile vatana ihanetin hiçbir alakası yoktur.  

Ãœstelik bunu iliÅŸkilendirmek hiç kimsenin haddine deÄŸildir. 
*. YaÅŸadığı ülkenin maddi, manevi, ekonomik, siyasi, askeri ve stratejik plan ve mahremini baÅŸkalarıyla paylaÅŸmak ihanettir: bir baÅŸka siyasal sistemi arzulamak ihanete iliÅŸkilendirilemez. 
* . Yine dini anlamdaki usul ve yaklaşım ÅŸeklinin farklı farklı olması, din adına eleÅŸtiriyi helal yapmaz. Usul eleÅŸtirisini caiz hale getirir.   

Fakat din adına hüküm vermek hiçbir yaratılmışsın Hakkı deÄŸildir. 
Ä°slamı savunmaya kalkanlar; Birisinin, diÄŸerine karşı savunmaya kalkması kadar cehalet olmaz.  

*. Anlatamazsak da, kanıtlayamazsak da Ä°slami bir modelin mümkün olduÄŸuna inanmak her Müminin doÄŸal hakkıdır.  

Hiçbir Seküler ideoloji ve siyasal duruÅŸ bu düşünceyi tahkir edemez. 

Düşüncelerin taciz edilmesi terörizmin asıl sebebidir. 
Bütün yapılarda ve cemaatlerde ulusal sınırların dışındaki Müslümanlara yönelik, son derece doÄŸru biçimde ümmetin birer parçası olarak bakılırken, ulusal sınırların içindeki Müslümanlara olan BuÄŸuz nereden kaynaklanıyor.? 

Yukarıda bahsettiÄŸimiz üç temel konuya sonraki yazılarda kısa kısa deÄŸineceÄŸiz. 

Selam ve Dua ile....

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.