Sosyal Medya

Makale

DavutoÄŸlu Siyaset ve Ä°lkelerinin EleÅŸtirisi (2)

     Bundan önceki konuyla ilgili yazımızda Türkiye özelinde Ahmet DavutoÄŸlu döneminde yaÅŸanan siyaset ve ilkelere dair deÄŸiÅŸik alan ve boyutlarda oluÅŸan altı temel sorunun tespitinde bulunmuÅŸtuk.

     Bu tespitler;

'' 1. Siyaseti içeren alanlar arasında dengelerin oluÅŸturulamaması

2. DeÄŸer/çıkar ve ilkeler boyutunda yaÅŸanan / ortaya çıkan çeliÅŸkilerin yönetilememesidir.

3.OluÅŸturulan ilkesel parametrelerin korunmasına yönelik taktiksel içerikli adımların oluÅŸturduÄŸu iliÅŸkilerde yaÅŸanan çeliÅŸkiler ve uygulamada ortaya çıkan uyum problemleri. Ülkenin geçmiÅŸten gelen siyasal ilkeleriyle, oluÅŸturulan ilkeler arasında yaÅŸanan/yaÅŸanacak çatışmalarının tarihsel derinliÄŸinin iyi analiz edilememesi.

4.Genel siyasetin hedefsel ilkelerinin baÅŸarısı için oluÅŸturulan araçsal ve taktiksel ilkelerin bu bütünlüÄŸü saÄŸlayamaması; araçsal ve taktiksel ilkeler arasındaki uyumsuzluk ve baÅŸarısızlık, genel ilkelerde anlam deÄŸiÅŸikliÄŸine yol açarak, yeni anlam paradigmalarının ortaya çıkmasına neden olmuÅŸtur. Yeniden anlamlandırılan ilkelerin gerekçeleri olarak da, başından beri sürdürülen ve ilkeli duruÅŸ olarak belirtilen ahlaki ilkeler gösterilmektedir. Ortadaki baÅŸarısızlık; ilkeleri deÄŸersizleÅŸtirdiÄŸi gibi, ahlaki ilkelerinde gerekçeli rolü sorgulanır hale gelmiÅŸtir. Ä°lkelerin deÄŸersizleÅŸmesi, Ä°lkeselliÄŸin kaybolmasına sebebiyet vermesine raÄŸmen bunun fark edilememesi; '' olaylara göre deÄŸil, ilkelere göre tavır alındığının '' söylemiyle ilkeselliÄŸin devam ettiÄŸi savunulmaktadır. Bu basiretsizlik büyük bir problemdir.

5. Sismik güçlülerin oluÅŸturduÄŸu küresel siyasetlerin güç ve denge unsurlarının, oluÅŸturulacak siyasetin zemininden daha güçlü bir derinliÄŸe sahip olduÄŸunun görülememesi. Soyut ve formülasyonlu tarihsel verilerin; cari veriler karşısındaki dönüÅŸtürücü gücünün olmadığının görülememesi ya da dönüÅŸtürücü güç olarak kullanılamaması gerektiÄŸinin anlaşılamaması olarak gösterebiliriz.

6.En büyük sorunlardan birisi ise akademisyen/stratejist kurumsallaÅŸma bütünlüÄŸünün gerçekleÅŸtirilememesi; teori kuran Davut oÄŸlunun, uygulayıcı olarak sahada olmasının getirdiÄŸi problemler. '' olarak belirlemiÅŸtik.

Bütün bu ve buna benzer zaaflara raÄŸmen dış politikada gerçekleÅŸtirilen deÄŸiÅŸim sadece ülkemiz için deÄŸil, bölge ülkeleri açısından da zihinsel bir devrime yol açmıştır. OluÅŸan/oluÅŸturulan deÄŸiÅŸim iradesinin kurmaya çalıştığı; uluslararası arenada nesne deÄŸil özne ülke olmak, tarihin içinden geçen deÄŸil tarih yapıcı ülke hedefliliÄŸi, merkez ülke olma iradesiyle kendi eksenini oluÅŸturma stratejileri geliÅŸtirmek, küresel anlayışı ölçek büyütmek olarak tanımlayıp / hedeflemek, bu hedefler doÄŸrultusunda adımları atmak ve bütün bunları yapabilmek için zihinsel arka planı oluÅŸturmaya çalışıp, altyapı kurmak ve kurumsal yapılanmayı saÄŸlayıp araçları oluÅŸturmak büyük bir düÅŸünsel hamle olması açısından ne kadar zor olduÄŸu da ortadadır.

     DoÄŸal olarak bu yeni dış politika anlayışı, dış politikaya yön veren geleneksel ilkeleri derinden etkilemiÅŸ, derinden etkilemekle kalmamış, büyük bir dönüÅŸüm ve deÄŸiÅŸim gerçekleÅŸtirerek özgün bir dönem baÅŸlatmıştır. '' Türkiye'nin tarihi ve coÄŸrafi derinliÄŸi kültürel etkileÅŸimin arttığı otantik medeniyetlerin canlanma sürecine girdiÄŸi bir dönemde olaÄŸanüstü stratejik / kültürel imkanlar sunmaktadır.Önümüzdeki yüz yıl kendi yerel kültür parametrelerini evrensel deÄŸerler haline dönüÅŸtürebilen toplumlara sadece itibar deÄŸil, önemli bir stratejik açılım imkanı da verecektir. Kadim insanlık birikiminin en önemli unsurlarını bünyesinde barındıran, Ä°slam medeniyet birikiminin en rafine kültürel mirasına sahip olan, batılılaÅŸma sürecinde ciddi bir medeniyetler arası etkileÅŸim alanı oluÅŸturan Türkiye bu konumunu kalıcı bir medeniyet açılımına öncülük edecek ÅŸekilde kullanmalıdır. '' (1)

Yeni ÅŸartların dış politikada yeniliklere yol açması son derece doÄŸaldı. Artık Türkiye tehdit algısı odaklı siyaset yerine  demokrasi ve gerçek anlamda ekonomik karşılıklı bağımlılık deÄŸerleriyle hareket eden, sadece güvenlik deÄŸil, barış, refah ve deÄŸer eksenli birlikteliklerin hedefleri peÅŸinde koÅŸan, etkin ve saygın bir aktöre dönüÅŸtürecek siyasal zemini oluÅŸturmaya/siyaseti dönüÅŸtürecek ilkeleri uygulama alanına sokmaya ve evrensel deÄŸerler haline getirmeye çalışıyordu. Bütün bu vurgular, özlemle, hasretle ve gururla takip edilecek söylemlerdi. Bunlara katılmamak/bunların gerçekleÅŸmesini istememek mümkün deÄŸildi.

     Fakat bu söylem ve teorilerin; evrensel ilkeler haline getirilmeye çalışılan yeni siyasal ilkelerin rasyonel karşılıklarının bulunmaması dış siyasette yarattığı deÄŸiÅŸimin kontrolsüz ivme kazanmasıyla sapmalara yol açmıştır. Bu sapmaların açıklaması / kamufle edilmesi ise ahlaki ilkesellikle temellendirilerek ''küresel vicdanı harekete geçirmek ''olarak sunulmaktadır. Åžu an dış siyasette yaÅŸanan fakat  '' haksızlıklara kafa tutan, bütün mazlumların yanında ve kimsesizlerin sahibi zalimlerin karşısında olma tavırlılığıcesur yürek bir siyasetin seslendirilmesinin yarattığı duygusal atmosfer nedeniyle  ilkeselliÄŸin kaybolmasının fark edilememesidir.

     DavutoÄŸlu’nun konuÅŸmalarında sık sık vurgu yaptığı ilkeli duruÅŸ söyleminin kavramları olan özgürlük, adalet, eÅŸitlik, Ä°nsan Hakları, halk iradesi ve demokrasi vs gibi kavramların, küresel siyasal söylemde de evrensel ahlaki ilkeler olarak benimsendiÄŸini / uygulanması ÅŸu ana kadar gerçekleÅŸmese de küresel emperyalizmin yaptığı iÅŸgallerde bile bu temel söylemler üzerinden hareket ettiÄŸini biliyoruz. Kısaca küresel siyasal anlayışta söylem budur. DavutoÄŸlu’nun bu kavramlara eklediÄŸi evrensel vicdan ya da buna benzer kavramları da bu bakış açısıyla kabullenmek zorundayız.

     Bu ahlaki ilkelerin, uluslararası siyasal ilkelere ruh üfleyebilmesi için; bu ahlaki ilkelerden yola çıkarak siyaset üretmek isteyen bir ülkenin bedel ödetebilecek bir muktedirliÄŸe sahip olması gerekir. Bu muktedirliÄŸe sahip olmayan ülkenin ahlaki ilkeler yoluyla siyasal tanımlamalar yapması/ilkeli bir duruÅŸ ortaya koymaya çalışması büyük hayal kırıklığıyla sonuçlanacaktır. Türkiye bu algısal bozukluk nedeniyle gereÄŸini yapamayacağı, yerine getiremeyeceÄŸi büyük laflar ediyor, kızıyor tehdit ediyor, meydan okuyor, fakat yalancı bir pehlivanı pozisyonuna düÅŸtüÄŸünü anlamıyor.

     Siyasi ilkelerin uygulanabilmesi/baÅŸarı elde edebilmesi, ülkenin sahip olduÄŸu ve olması gereken; güç ve gücün verdiÄŸi muktedirlik, kapasite/potansiyel imkânlar, ulusal çıkarların netliÄŸi (ideolojik netlik ve duruÅŸ ) ve hedeflerle doÄŸru orantılıdır. EÄŸer bu unsurlar eksik ya da koordinasyonsuz bir durumda ise söylemleriniz boÅŸlukta kalacak politikanız rasyonellik içermeyecektir. DeÄŸerleriniz ve ilkeleriniz anlam/deÄŸer ve zemin kaybına uÄŸrayacak, ahlaklı duruÅŸunuz herhangi bir anlam ifade etmeyecektir.

     Söylemlerimizin baÅŸarısı için yeteri kadar gücümüz/uygulayacak kadar muktedirliÄŸimiz ve uygun araçlara sahip olmamız gerekmektedir. Aksi taktirde ortaya çıkan sonuçların maliyetini karşılamak mümkün olmayacaktır. Ülkemiz bu zengin teorik vizyon içerisinde sunulan siyasal ilkeler ve hedefleri tutturması için gerekli olan potansiyele/bölgesel etkinliÄŸe, modern ulus devlet olarak tarihsel derinliÄŸe, araç ve kurumlara sahip deÄŸildir.

     Nitekim bu zaafları zaman zaman DavutoÄŸlu da dile getirmektedir. Bunları dile getirmesine raÄŸmen, bu eksikliklerini tamamlamadan ilk etapta; tarihsel derinlik, kültürel birlik, coÄŸrafi çıkar ortaklığı gibi soyut zeminler üzerinden zaafların etkisini azaltmaya çalışmaktadır. Bu tarihsel ve coÄŸrafi potansiyeli harekete geçirebilecek gücünüz olduÄŸunda rasyonel siyasette baÅŸarı elde edebiliriz. Bu zaafların gerçekliÄŸi ile Arap baharı ve Suriye meselesinde yüz yüze gelinmiÅŸtir. Fakat karşılaşılan durumu konjonktürün oluÅŸturdukları, coÄŸrafyadaki kardeÅŸlerin vefasızlığı, siyasal elitin kiÅŸiliksizliÄŸi, bölgesel aktörlerin etkinliÄŸi olarak açıklayarak gerçekler görmemezlikten gelinmektedir.

     Bu gerçekler görmemezlikten gelinmeye devam ettikçe uluslararası konjonktürde devre dışı kalınmış ve yalnızlaşılmıştır. YaÅŸanan gerilimli ruh haliyle de Türkiye ve politikası sertleÅŸmiÅŸ; tavır alan deÄŸil taraftar olan, yanında olmayanı kategorikileÅŸtiren; zalimin karşısında mazlumun yanında söylemi ile ahlakı duruÅŸ sergilediÄŸini söylerken, ABD'yle yaptığı model ülke ortaklığı (13 Ocak2010 ) ile siyasal rasyonelliÄŸini kaybetti. Tepkisel, duygusal, dışlayıcı; ilkesel davranma iddiasıyla da savunmacı bir ruh haline büründü.

     Türk dış politikasını oluÅŸturan yeni ilkeler hep bu eda ile dillendirilmektedir. Ritmik diplomasi, çok boyutlu dış politika, komÅŸularla sıfır sorun, düzen kurucu aktör, uluslararası iÅŸbirliÄŸi ya da proaktif dış politika ilkelerinin dönüÅŸtürücü etkiye sahip olmaması, gücünüalması gereken yerden almamasından kaynaklanmaktadır. Ä°lkeli duruÅŸ adıyla yapılan, ahlaki vurgular temel siyasal ilkeleri güçlendiremiyorsa sadece izlenen dış politikayı meÅŸrulaÅŸtıran birer gerekçeden baÅŸka bir ÅŸey ifade etmeyecektir.

     Asla ahlaklılık hiçbir ÅŸeydir demek istemiyoruz. Bilakis ahlaksız bir dış siyasetin dünyayı nasıl cehenneme çevirdiÄŸini bir Müslüman olarak en iyi biz biliyoruz. Ayrıca DavutoÄŸlu’nun yaptığı tanımlar ve siyasal anlayışa kazandırdığı kavramların evrensel siyasetin muhtaç olduÄŸu dönüÅŸümü saÄŸlayacak kavramlar olarak da deÄŸerlendiriyoruz.

     Bizim dikkat çekmek istediÄŸimiz problem; bu teorileri pratikte uygularken, teori pratik arasındaki uyumsuzluk olarak açıklanamayacak bir dengesizliÄŸin ortaya çıkmasıdır. DavutoÄŸlu konuÅŸmalarında teorilerinin hayata geçirilebilmesi noktasında altyapısını güçlü entelektüel birikimiyle açık bırakmaksızın doldurmasına raÄŸmen bölge ülkeleriyle kurduÄŸu iliÅŸkilerde sırıtan çeliÅŸkiler/kapatılamaz iliÅŸki bozuklukları oluÅŸmaktadır. Dış politika alanında ürettiÄŸi kavramlarla uluslararası iliÅŸkiler literatüründe kendine özgü kavramlar kazandıran

     DavutoÄŸlu, her akademisyene nasip olmayacak bir biçimde tezlerini, teorilerini hayata geçirme imkânı elde etmesine raÄŸmen, bu konuda önemli sorunlar yaÅŸamaktadır. 

     Herkesin dikkatini çekecek kadar teorik zenginliÄŸe sahip olan DavutoÄŸlu’nun uygulama alanlarında pratik derinliÄŸinin teorik derinliÄŸi kadar tecrübe zenginliÄŸine sahip olmadığı ortaya çıkmaktadır. Ä°slam coÄŸrafyasında yaÅŸanan Arap baharı olarak isimlendirilen devrimlerin özelde de Suriye ve Mısırda gerçekleÅŸen halk ayaklanmalarının deÄŸerlendirilmesi; DavutoÄŸlu dış siyaset anlayışının test edilmesinde önemli bir yere sahiptir. Son üç yıl içerisinde meydana gelen olaylar OrtadoÄŸu'daki bölgesel düzenin ne kadar girift ve hassas dengeler üzerinde bulunduÄŸunu gözler önüne sermiÅŸtir.

     Türkiye'nin bölgeye yönelik iddialarındaki; merkez ülke ve kendi eksenini oluÅŸturma, bölgesel entegrasyonu ve yöneliÅŸini belirleyen lider ülke ve bağımsız siyaset geliÅŸtirecek bir pozisyon belirlemesi; bu doÄŸrultuda bölgeye yönelik çözümler üretmeyi ve baÅŸlatmayı irade etmesi OrtadoÄŸu'da baÅŸlayan deÄŸiÅŸim sürecinin pratik açıdan Türkiye'nin bunları yapıp yapamayacağı, beceri ve kapasitesinin belirlenmesi açısından önemli bir imtihan haline gelmiÅŸtir.

     Ä°lkeli duruÅŸ ahlaki bir zemine sahip olması gerekir ve ahlaki bir zemin üzerine inÅŸa edilmelidir.

     Fakat öncelikle çıkarlar ile güç iliÅŸkisi parametrelerini doÄŸru kurmak durumundadır. Ä°lkeli duruÅŸ öncelikle bunlarla ilgili bir durumdur. Son geliÅŸmeler ışığında Türkiye dış siyaseti incelendiÄŸinde çok hızlı bir biçimde deÄŸiÅŸen ve oluÅŸan dinamikler, kurulan ittifaklar ve iliÅŸki aÄŸları karşısında pozisyonunu koruyamadığı ve uygun pozisyonlar alamadığını görmekteyiz. Kurulan stratejik ortaklıklar, karşısında taktiksel düzenlemeleri zamanında yapamamaktadır. Bu zaaflarının bir zaaf olmadığını '' ilkeli duruÅŸ söylemine zemin yaptığı ahlaklılıkla '' açıklamaktadır.

     DavutoÄŸlu’nun siyasi uygulamaları çerçevesinde, Arap Baharı olarak isimlendirilen tarihi geliÅŸmelere yönelik tanımlamalar bu tanımlamalar doÄŸrultusunda  oluÅŸturulan ilkeler  ve uygulamaları, siyasi literatürde reel veri olarak kullanılmayan ahlak içerikli ilkeli duruÅŸ tavrı rasyonel siyasete meydan okuyarak, siyasal teorisine anlaşılmaz ve uygulanamaz bir boyut kazandırmıştır.

     Söylemlerinde '' ulusal çıkarlarımızı savunmaya azami dikkat gösterirken, aynı zamanda deÄŸer odaklı bir dış politika izleyeceÄŸiz.''(2) derken kulaÄŸa hoÅŸ gelen/gönülleri fetheden bir erdemlilik hissedilmektedir. Fakat bu teorinin pratik olarak deÄŸerlerin ve çıkarların çatışmasını engellemeyen bir iliÅŸki zemini vardır. Türkiye, deÄŸer ve çıkar çatışmasını engelleyecek siyasal söylemi ortaya koyabilecek bir küresel güç deÄŸildir. Küresel güç olan bir ülkenin DışiÅŸleri Bakanı böyle konuÅŸabilir.

     DavutoÄŸlu küresel bir gücün DışiÅŸleri Bakanı gibi konuÅŸmaktadır: '' Küresel bir aktörün sorumluluklarını üstlenmeye hazır olduÄŸumuzu hâlihazırda ifade ettik ve kendimize uluslararası toplumda akil bir ülke olarak kabul edilme hedefini koyduk.'' (3) diyen DavutoÄŸlu teorilerini çok güzel kurmasına raÄŸmen, bulunduÄŸu ölçeÄŸi kaybederek, koyduÄŸu hedefin büyüsüne kapılarak uygulamalar ortaya koymaya çalışmaktadır.

     Ortaya çıkan durum, eylem /söylem çeliÅŸkiyle açıklanabilecek bir durum deÄŸildir.

Çıkarlarla deÄŸerlerin çatıştığı dönemlerde uyguladığınız dış politikadaki duruÅŸunuz ve bu duruÅŸunuza kaynaklık ettiÄŸini iddia ettiÄŸiniz ilkeler, uygulayıcısı olan sizinle beraber tartışılacak bir duruma düÅŸecektir. Tartışılır durumdadır.

     '' Küresel hedeflere ulaÅŸmak için insanlığın bilinci ve saÄŸduyusuna kulak vermek için çaba sarf edeceÄŸiz ve evrensel deÄŸerlerin kararlı bir savunucusu olacağız. Bu evrensel ilkeleri benimserken, onları yerel deÄŸerlerle birleÅŸtireceÄŸiz ve özellikle insan haklarını ve demokrasi, iyi yönetiÅŸim, ÅŸeffaflık ve hukukun üstünlüÄŸü gibi normları savunacağız. Bu tür deÄŸerleri talep ederek harekete geçen halklara yardımımızı ulaÅŸtıracağız; çünkü adalet ve eÅŸitlik ilkelerine olan inancımız gereÄŸi bu halkların da kendi insanlarımızın sahip olduÄŸu haklara ve ilkelere sahip olmayı hak ettiklerine inanıyoruz.

     Türkiye, içinde bulunduÄŸu bölge demokratikleÅŸme deneyimi yaÅŸamaktayken, demokratik deÄŸerleri destekleme ve ulusal çıkarları savunma arasındaki dengeyi koruma arayışını sürdürecektir.'' ( 4)

     Zalimlerin kimliÄŸine bakmaksızın bölgemizde her türlü zulme karşı çıkacağımızı ve ülkeyi kendi ÅŸahsi mülkü gibi gören, evrensel deÄŸerler ve temel insan haklarını, bilhassa hayat hakkını tamamiyle hiçe sayan rejimlere müsamaha göstermeyeceÄŸimizi ısrarlı bir ÅŸekilde ifade ettik. (5)

     EleÅŸtirilerin çok fazla olmasının temelinde de DavutoÄŸlu’nun ortaya koyduÄŸu/koymaya çalıştığı ilkelerin, deÄŸerler ve çıkarlar çatışmasının oluÅŸturduÄŸu derin boÅŸluÄŸa yuvarlanmasından dolayı ortaya çıkan sorunların deÄŸerlendirilmesinin bakış açıları yatmaktadır.

     EleÅŸtiriler Ahlaki ilkelerin oluÅŸturduÄŸu sorumlulukların/siyasetin genel ilkelerinin ne kadar esnemesine müsade edilmelidir, sorusunun cevabının taraflar açısından farklı anlaşılmasından kaynaklanmaktadır.  Dolayısıyla sonuçların da farklı deÄŸerlendirilmesi söz konusudur. Olaylara göre deÄŸil, ilkelere göre tavır alındığının söylenmesi; oluÅŸturulan ilkeler çerçevesinde geliÅŸtirilen siyasal tavrın baÅŸarılı olarak sayılabilecek sonuçlar elde edememesi ilkeli duruÅŸ söylemini deÄŸer kaybına uÄŸratmaktadır.

     Böyle bir sürecin yaÅŸanması DavutoÄŸlu nezdinde Türk dış siyasetinin duruÅŸunda bozulmalar oluÅŸturduÄŸu gibi, ilkeleri de deÄŸersizleÅŸtirmektedir. Siyasal bir yalnızlığa doÄŸru giden süreç, doÄŸru anlaşılamazsa dış politikaya yön veren ilkelerde deÄŸiÅŸmeye hatta sapmalara sebebiyet vererek bölge ülkeleri ile Türkiye arasında büyük yarıklar oluÅŸacaktır. Fay hatları ortaya çıkacaktır. Ortaya çıkan sonuçlar birilerinin söylediÄŸi gibi DavutoÄŸlu’nun söyleminden/söylem düzeyinden kaynaklanan bir durum deÄŸildir.

     Bir de bu problemlere DavutoÄŸlu’nun kiÅŸisel yapısı eklenince '' taktik nitelikli adımların stratejik bir yöneliÅŸ içinde bir araya getirilememiÅŸ olması, zamanla stratejik yöneliÅŸin anlamını ve çapını önemli ölçüde deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸratır, çünkü bu taktik adımları atan diplomatlar kendi taktik adımlarını stratejik hedefler olarak görmeye baÅŸlarlar. Kendi birliÄŸinin yürüttüÄŸü muharebeye savaÅŸan tüm stratejisi olarak deÄŸerlendiren bir subay ordunun nihai savaÅŸ ile ilgili stratejisi üzerinde ne derece yanlış bir yönlendirmeye yol açarsakendi taktik tercihini ülkenin dış politika ekseninin merkezi haline getirmeye çalışan bir diplomat da bu o derece ciddi yanılgılara sebep olabilir.  '' (6) sorunlar içeriden bakıldığında görülemeyecek kadar büyür. Anlaşılamayacak kadar sapmalara uÄŸrar, çünkü bu sapmalar fark edilemeyen fakat yeni anlayışları inÅŸa ederek baÅŸlangıçtan itibaren büyüyerek geliÅŸir ve oluÅŸur. Kendisine has düÅŸünce yapısını oluÅŸturan sapmalar, anlaşılmayı zorlaÅŸtırır.

     Dış politikanın ülke çıkarlarını dikkate alması gereken yapısının, taktiksel ilkelerini oluÅŸtururken yada misyon belirlerken gözden kaçırılması (deÄŸer çıkar çatışması temelinde ) sapmalara yol açarken / sapmalar fark edilmez. Bu durum yeni geliÅŸmeler olarak salgılanır ve yeni geliÅŸmelere uygun olarak eskilerin yerine ikame edilen kavramlar ve tanımlamalar üretilir, yeni tanımlamalar stratejik deÄŸiÅŸikliklere sebep olur.

     ''Zalimlerin kimliÄŸine bakmaksızın bölgemizde her türlü zulme karşı çıkacağımızı ve ülkeyi kendi ÅŸahsi mülkü gibi gören, evrensel deÄŸerler ve temel insan haklarını, bilhassa hayat hakkını, tamamiyle hiçe sayan rejimlere müsamaha göstermeyeceÄŸimizi ısrarlı bir ÅŸekilde ifade ettik. Bu süreçte dış politikayı yürütmek için kullandığımızaraçlar yeni ilkelerimizi yansıtmaktadır. Hükümetimiz Arap halklarının demokrasi arayışını nasıl destekleyebileceÄŸimiz üzerine düÅŸünürken, Ankara merkezli bir politika izlemeye ve geliÅŸmelere iliÅŸkin deÄŸer odaklı deÄŸerlendirmemize uygun bir ÅŸekilde hareket etmeyi kararlaÅŸtırdık.  '' (7)

     Bu atmosfer kaba bir bakış açısıyla eylem ve söylem problemi olarak görülür fakat öyle deÄŸildir.

'' özellikle ittifakların geçici ve çıkar temelli olduÄŸu, kısa dönemli taktik adımların belirleyicilik kazandığı dinamik güç dengesi yapılanmalarında baÅŸarılı olmanın en öncelikli ÅŸartı, uzun dönemli stratejik tanımlama ile kısa dönemli taktikler arasındaki dengeyi saÄŸlayabilmektir. Her türlü dinamik, deÄŸiÅŸime açık olan güç dengesi yapılanmasında stratejik hedeflerini kısa ve anlık taktiklere dönüÅŸtürebilme becerisi gösteren ülkeler büyük atılımlar yaparlar. Bu da diplomatik konumları mutlaklaÅŸtırmaksızın kararlı ve deÄŸiÅŸik stratejik hedefler arasında bocalamaksızın esnek olmayı gerekli kılar. Bu yolla kendi hareket alanlarını geniÅŸletebilen ülkeler bu güç dengesinin uzun dönemli hale dönüÅŸmesi sürecine büyük avantajlar saÄŸlayarak baÅŸlarlar. '' (8)

     Bu açıklamalardan da anlıyoruz ki, sorun, söylem düzeyi ya da teorik pratik uyumsuzluÄŸunda deÄŸildir.

     Türkiye ülkesinin uygulayacağı siyasetin deÄŸer/çıkar çatışmasının doÄŸmasını engelleyecek güç ve potansiyele sahip olmaması, bu zaafların baÅŸka potansiyel verilerle kapatılabileceÄŸinin düÅŸünülmesi ve bu düÅŸünce kaynaklı sorunların ilkeleri deÄŸersizleÅŸtirmesi ve deÄŸerlere yapılan vurgunun getirdiÄŸi sorumluluÄŸun karşılanamamasından dolayı erdemliliÄŸin yaÅŸadığı deÄŸer kaybıdır.

     ''.... uluslararası problemlerde ortaya çıkan en önemli gerilim alanı stratejik bilincin süreklilik unsurları ile cari uluslararası güç dengelerindeki konum arasındaki farkın doÄŸurduÄŸu psikolojik gerilim ve bu gerilimin kimlik bilinci üzerindeki yıpratıcı etkisidir. Stratejik zihniyet, bir varoluÅŸ iddiasına dayanmadıkça edilgenlikten kurtulabilmek mümkün deÄŸildir. Bunun içindir ki, stratejik zihniyeti oturmuÅŸ olan ve bu zihniyeti deÄŸiÅŸen ÅŸartlara göre yeni kavramlar, araçlar ve formlar ile yeniden üretebilen toplumlar uluslararası güç parametrelerine de ağırlık koyabilme kabiliyeti kazanırlar.  '' (9)

İlkeselliğe atıf yaparak sorunların analizlerine devam edeceğiz.

Selam ve Dua ile..

Veysel Ocak

 

1. Stratejik Derinlik Ahmet DavutoÄŸlu. Küre yayınları S:262

2. Türk Dış Politikası’nın Ä°lkeleri ve Bölgesel Siyasal Yapılanma [ Bu yazı, Aralık 2011 Ankara’da düzenlenen 4. Büyükelçiler Konferansı’nda yapılan konuÅŸmanın gözden geçirilmiÅŸ ve güncellenmiÅŸ halidir.] [ Stratejik AraÅŸtırmalar Merkezi ] (SAM ) : S;5

3.(SAM ) : S;5

4.(SAM ) : S;5

5.(SAM ) : S;8

6. Stratejik Derinlik Ahmet DavutoÄŸlu. Küre yayınları S:32

7.(SAM ) : S;9

8. Stratejik Derinlik Ahmet DavutoÄŸlu. Küre yayınları S:32

9. Stratejik Derinlik Ahmet DavutoÄŸlu. Küre yayınları S:30-31

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.