Makale
İran’ın “Haçlı Seferleri” ve yeni Mekke Savaşı..
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar arasında bir tür Sünni Blok oluÅŸturulmaya çalışıldığına, bu yönde müzakereler yapıldığına, Yemen'deki askeri operasyondan sonra bu güçlerin Suriye'de operasyona baÅŸlayacağına, ABD katılmasa bile operasyonu bizzat kendilerinin yapacağına hatta Türkiye'nin kara birlikleri ile Suriye'ye gireceÄŸine dair haberler servis ediliyor. Batı basınında, özellikle Ä°ngiliz basınında yer alan bu haberlerin gerçekliÄŸi oldukça kuÅŸkulu. Ancak bizi endiÅŸeye sevkedecek iÅŸaretler de içerdiÄŸini söylemek lazım.
Türkiye ve S. Arabistan arasında son dönemlerde belirgin bir yakınlaÅŸma olduÄŸu bir gerçek. Suriye ve diÄŸer bölgesel krizlere yönelik Katar'ın durduÄŸu yer de ortada. Bu üç ülkenin bölgeye bakışında, tehdit algılamalarında, gelecek hesaplarında ciddi anlamda bir örtüÅŸme var. DoÄŸru ya da yanlış, tartışılabilir bir iliÅŸki, yakınlaÅŸmadır bu.
Irak ve Suriye'den sonra Yemen'deki Ä°ran nüfuzu ve operasyonlarının bu yakınlaÅŸmayı tetiklediÄŸini gayet rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak Türkiye'den çok Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin hissettiÄŸi Ä°ran tehdidinin bu ülkeleri Türkiye'ye yakın durmaya zorlaması, yakınlaÅŸmanın ana motivasyonudur. Bu ülkelerin hissettiÄŸi tehdit, gerçek bir tehdittir ve Ä°ran'ın bundan oldukça keyif aldığını söyleyebiliriz.
“Åžii Hilali”ne karşı “Sünni Blok”
Yıllardır, bölgedeki Sünni ülkelerin, istilacı Batı ile hesaplaÅŸma yerine Ä°ran'la hesaplaÅŸma üzerine yeniden kurgulandığına dair bir tartışma zaten vardı. O dönemlerde “Åžii Hilali”ne karşı “Sünni Blok” ÅŸeklinde coÄŸrafyayı ikiye bölecek ayrışma tezi bölge içi dinamiklerden çok bölgeye yönelik küresel müdahale stratejisinin bir parçasıydı. Bizler, söz konusu tehlikeyi hep bu açıdan tartıştık ve o tehlikeye ısrarla dikkat çekip bölge ülkelerini ve toplumlarını uyarmaya çalıştık.
Maalesef bugün amaca ulaşıldı. Artık o müdahaleci güçlerin daha fazla efor sarfetmesine gerek bile yok. O eforun yerini bölge içi güç kavgaları ve dinamikleri aldı. Proje bölgenin kendi gerçekliÄŸi haline getirildi. Bölge için çatışma tezlerinin verdiÄŸi enerji, çatışmayı çok daha ileri safhalara taşıyacak duruma geldi. Sanki ok yaydan çıktı ve domino etkisiyle olaylar, krizler ardı ardına gelmeye baÅŸladı.
Aptallıklar tarihi ve o müthiÅŸ tuzak
Kaos coÄŸrafyası tezini yazanların, “Ä°slam kendi içinde savaÅŸacak” kahinliÄŸine sapanların bundan sonra yorulmasına gerek bile yok. Yerel güçler, ülkeler öyle büyük bir basiretsizlikle hareket ediyor ki, mezhep kimliÄŸi tek gerçeklik haline geldi ve onun üzerinden kendi varoluÅŸlarını biçimlendirmeye çalışır oldular. Oysa bu coÄŸrafyaya kurulan yüz yıllık bir tuzaktı ve bu tuzaÄŸa düÅŸüyoruz.
MüthiÅŸ bir oyun kurdular, kurallarını kendileri belirledi ve oyunu servis ettiler. Sonunda “Åžii Hilali” ve “Sünni Blok” dışında hiçbir güvenlik kaygısı, stratejisi kalmadı. Bütün tehditler bu noktaya yönlendirildi. Bir projenin nasıl olup da bu coÄŸrafyada yaÅŸayan Müslüman toplumların, devletlerin kendi gerçekliÄŸine dönüÅŸtüÄŸünün trajik örneÄŸine tanık oluyoruz. Sanıyorum yarının tarihçileri, Müslüman ülke yönetimlerinin düÅŸtüÄŸü bu tuzağı, 21. Yüzyıl'ın en büyük basiretsizliÄŸi, aptallığı olarak not edecektir. EÄŸer tehlikeli yoldan dönecek bir akıl öne çıkmazsa, bizim 21. Yüzyılımız aptallıklar tarihi olarak yazılacaktır.
Uyanın, hepiniz parçalanacaksınız
Bu basiretsizlik, bugünün kazananlarını da kaybedenlerini de yok edecektir. Irak gibi, Suriye gibi, Afganistan gibi, Mısır gibi, Libya gibi hemen her ülke kendi kaosunu yaÅŸayacak, uzun yıllar istikrarsızlık ve sefaletle yüzleÅŸecek, parçalanacak, aÅŸiretlere, ÅŸehirlere dönüÅŸecek, örgütler devletçikleri kurulacaktır. Bizi bu yoldan döndürecek bir irade, bir akıl öne çıkmazsa bölgenin en güçlü ve saÄŸlam gibi duran iki ülkesi Türkiye ve Ä°ran da aynı kaderi paylaÅŸacak, belki diÄŸerlerinden daha geç olacak ama onlar da parçalanacaktır.
Dikkat edin, bugün tanık olduÄŸunuz küçük ve önemsiz geliÅŸmeler hep o büyük projenin alt unsurlarıdır, ilmik ilmik iÅŸlenen bir proje ile o sona doÄŸru sürüklenmekteyiz. Bugün tanık olduÄŸunuz o olayların birkaç yıl sonra nasıl bir oyunun parçası olduÄŸunu göreceksiniz ve “neden hafife aldık” diye hayıflanacaksınız.
“Biz” diyorum çünkü Türkiye coÄŸrafyada tek başına bir ülke deÄŸildir. Tek başına ayakta kalacak, tek başına güçlenebilecek, tek başına istikrar saÄŸlayacak bir ülke deÄŸildir. Suriye'nin artık bir iç mesele gibi algılanması gerekiyor. Irak'ın da öyle. Yarın baÅŸka krizlerin de bizim iç meselemiz olduÄŸunu kavrayacağız.
Ä°ran'ın jeopolitik hırsı bölgeyi tehdit ediyor
Bölge içi dinamikler, tehdit tanımları hep o büyük projenin bize servis ettiÄŸi gerçeklerdir. Artık o proje bizim güvenlik stratejilerimizi, milli hedeflerimizi, ülkelerimizin istikrar formüllerini oluÅŸturuyor. Ä°ran'a bakın. 1979 devriminden bu yana Batı ile çatışma içindeki bu ülke, Batı'nın bölgeye yönelik yıkıcı saldırganlığından güç kazanıyor ve o tehdidi kamuflaj olarak kullanıp bir Fars yayılmacılığı stratejisi uyguluyor.
Suriye'de bütün ordusuyla var, Irak'ta bütün ordusuyla var ve son olarak bütün askeri gücüyle Yemen'e uzandı. Kızıldeniz'e kapı aralayıp bir küresel güç olma hesapları yapıyor. Bunun bir adım sonrası Basra Körfezi ülkelerini istikrarsızlaÅŸtırıp iç kargaÅŸaya sürüklemek hatta iÅŸgallere giriÅŸmektir. Nihai adımı ise S. Arabistan'ı iç karışıklığı sürükleyip bu ülkeyle bir hesaplaÅŸmaya girmektir.
Ä°ran'ın jeopolitik güç arayışı böyle olunca da S.Arabistan ağır bir güvenlik bunalımına sürükleniyor, Basra Körfezi tehdidi hissediyor ve farklı arayışlara giriÅŸiyor. Sünni ülkelerden oluÅŸan bir güç olmaya, Ä°ran tehdidini dizginlemeye çalışıyor. Çünkü Riyad yönetimi Ä°ran'ın Yemen'e el koymasının kendisini çevreleme stratejisi olduÄŸunu çok iyi biliyor, yaklaÅŸan savaşı hissediyor.
Mekke Savaşı'na hazırlık mı var?
Ä°ÅŸte, SoÄŸuk savaÅŸ döneminde “Ä°slam'ın kanlı sınırları” olduÄŸunu söyleyenlerin “Ä°slam kendi içinde savaÅŸacak” tezi böyle gerçeÄŸe dönüÅŸüyor. Belki de Mekke-Medine merkezli bir Ä°ran-Suudi savaşı hayal ediyorlar. Bizler de bütün bu süreçte yapıp ettiklerimizin kendi gerçeklerimiz olduÄŸunu sanıyoruz.
Ä°ran-Suud dengesi, güç hesaplaÅŸması bütün bölgeyi savaÅŸa sürüklüyor. Belki bu savaÅŸ üzerinden o kaos coÄŸrafyası biçimlenecek ve 21. Yüzyıl'ı kaybedeceÄŸiz. Bu yüzden Ä°ran'ın Irak ve Suriye şımarıklığından sonra yeni maceralara atılmasının önüne geçilmeli, bir ÅŸekilde baÅŸlattığı bu kendi “Haçlı Savaşı”na son verilmeli.
Åžii-Sünni deÄŸil, Ä°slam
Türkiye'nin defalarca dile getirdiÄŸi “Åžii ya da Sünni deÄŸil, Ä°slam” formülünden baÅŸka bir reçete, bir panzehir yok. Duracağımız, felaketi önleyebileceÄŸimiz tek duruÅŸ noktası burası. Bölgesel felaket senaryosunu çizenlerin Türkiye'yi vurma sebebi de iÅŸte bu. Büyük projenin önünde duracak bir güç, bu dönemde en fazla nefret edilen ülke olacaktır. Dikkat ederseniz, birkaç yıldır Türkiye'nin bu pozisyonunu belirleyen siyasi aklın öncüleri üzerine ardı ardına tasfiye projeleri yürütülüyor. Tek sebep budur.
Bölgesel mezhep savaşını durdurmak için yapılacak birkaç ÅŸey var. Öncelikle Suriye'deki savaÅŸ bitmeli. Baas yönetiminin artık o ülkeyi yönetme iradesi, gücü ve meÅŸruiyeti yok. Bir an önce bu yönetim gitmeli ve Suriye halkının ortak iradesi hakim olmalı.
S.Arabistan, gözlerini kör eden Müslüman KardeÅŸler düÅŸmanlığına son vermeli. Mısır'ı ikna etmeli, durum normalleÅŸmeli, bütün coÄŸrafyada varolan Ä°hvan etkisi, barış yolunda seferber edilmeli.
Türkiye bugün durduÄŸu pozisyonu güçlendirmeli, yeni ortaklar aramalı, bunu bölgesel bir inisiyatife dönüÅŸtürmeli. Åžii Hilali'ne karşı Sünni Blok yerine Åžii-Sünni gibi bölgeyi iki cepheye ayıran tehlikeli ve hırslı komÅŸularını sakinleÅŸtirecek adımlar atmalı.
YENÄ°SAFAK.COM
Henüz yorum yapılmamış.