Makale
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu çağrıya kulak vermeli
Cuma günkü yazımda “Tanklar Kabe'yi vurmadan acil bir barış modeli çaÄŸrısı” baÅŸlığı ile bir öneri sundum. Aslında bir öneri deÄŸil, çaÄŸrıydı. Bir yıl sonra, iki yıl sonra geleceÄŸimiz, tanık olacağımız, yüzleÅŸmek zorunda kalacağımız bir felaket tablosuna karşı uyarıydı. Atılması gereken adımlara, yapılması gerekenlere dikkat çekme çabasıydı.
O çaÄŸrıyı, CumhurbaÅŸkanımız Tayyip ErdoÄŸan'a yaptım. Ä°stanbul Kriz Merkezi ve Ä°stanbul Barış Merkezi gibi iki güçlü, itibarlı kurumun ancak ve ancak onun öncülüÄŸünde gerçekleÅŸeceÄŸine, onun himayesinde ayakta kalacağına, ve onun desteÄŸinde etkili sonuçlar alacağına inanıyorum.
ErdoÄŸan öncü olmalı
Çünkü onun taşıyıcısı olduÄŸu siyasi söylem, bölgeye ve dünyaya bakış, yerli ve özverili duruÅŸ doÄŸru adresin burası olacağını düÅŸündürüyor. Türkiye'nin durduÄŸu yer, ulaÅŸmaya çalıştığı gelecek, gücü ve siyasi hafızası, o projeyi gerçekleÅŸtirebilecek ülkenin de Türkiye olduÄŸunu gösteriyor.
Bölgenin geneline, ülkelere, hükümetlere, liderlere bakınca bir umutsuzluk kaplıyor insanı. O adreslerden hiçbir ÅŸey çıkamayacağını, kendi ayakları üzerinde bile duramayacaklarını, kendilerine dayatılan dışında söz söyleyemeyeceklerini, bölgesel büyük çözülme projesinin cepheleri olmaktan baÅŸka iradelerinin söz konusu olmadığını, büyük çözülmeyi kendi gerçekleri sanmaktan baÅŸka bir akıl üretemediklerini biliyoruz.
Türkiye kendi çıkışını yakaladığı gibi, coÄŸrafyanın çöküÅŸünün de önüne geçecek çareler aramalı. Bu çarenin siyasi dili üretildi, kimliÄŸi üretildi, toplumsal desteÄŸi üretildi. Artık bu aÅŸamadan sonra kalıcı kurumları üretilmeli, bu kurumların hepsi birer uluslararası kuruma dönüÅŸtürülmeli, yapısal dönüÅŸümler için adımlar atılmalı.
Diz çöküp yalvaracak deÄŸiliz
Yeryüzünün kriz bölgesi bizim coÄŸrafyamızdır. Bütün çatışma senaryoları bu topraklarda denenir, bütün askeri/güvenlik stratejileri buralarda uygulanır, bütün enerji kavgaları buralarda yürütülür, küresel güç haritası içindeki yeriniz büyük oranda bu bölgede ne kadar yeriniz olduÄŸuna baÄŸlıdır.
Hiçbir zaman, krizi bu coÄŸrafyaya ihraç edenlerden çözüm bekleyemezsiniz, barış için kapılarına dayanamazsınız. Bu aptalca bir uÄŸraÅŸ olur. Çünkü krizin mimarları onlardır. CoÄŸrafyayı parçalayıp hırpalayan onlardır, toplumları birbirine boÄŸazlatanlar onlardır. Sadece son on yıla bakın. Adım adım gelen “büyük felaket”in nasıl coÄŸrafyayı ülke ülke rehin aldığına bakın. Bu adımların devamı gelecek. Türkiye dahil, hiçbir ülke bu bölgesel felaket senaryosunun dışında kalamayacak.
Biz nasıl yüzyıllık parantezi kapatıp yeni bir gelecek inÅŸa etmeye çalışıyorsak, o kriz merkezleri de bize yeniden bir 20. yüzyıl kaderi çiziyorlar, o parantezi yüz yıl daha uzatmak için senaryo üstüne senaryo üretiyorlar. Artık bu gerçeÄŸi görmeliyiz. Türkiye bu gerçeÄŸi gördü. Ä°ÅŸte bunun için büyük bir mücadele yürütüyor. Ä°ÅŸte bunun için ardı ardına yıkım projeleri, iç çatışma senaryoları, darbe giriÅŸimleri Türkiye'ye servis ediliyor. Ä°çerideki ihanet örneklerinin tek gerekçesi budur.
Türkiye susarsa coÄŸrafya susar
Biliyorlar ki, Türkiye susarsa coÄŸrafya susar, Türkiye yükselirse coÄŸrafya dirilir, Türkiye güçlenirse bölgesel kriz modellemeleri etkisiz kalır. Bu yüzden Türkiye'nin verdiÄŸi savaÅŸ sadece kendi gelecek savaşı deÄŸildir. Birinci Dünya Savaşı'nda yok olmakla yüz yüze gelen kitlelere ulaÅŸan yeni bir umuttur.
Afrika'nın derinliklerinden Asya'nın uzak köÅŸelerine gidebiliyorsak, oralarda kalpten kalbe iletiÅŸim kurabiliyorsak iÅŸte bu açlıktandır. Türkiye sıkışınca Kırgızistan'dan Bosna'ya ve Somali'ye kadar insanlar Türk bayraklarını evlerine asıyorlarsa Çanakkale dayanışmasının bugün hala yaşıyor oluÅŸundandır. Atlantik kıyısından Pasifik kıyılarına kadar aynı olaylara karşı aynı cümleleri kurabiliyorsak, aynı siyasi dili konuÅŸabiliyorsak bu müthiÅŸ bir güçtür.
Çok büyük bir tehlike yaklaşıyor
Ä°ÅŸte bu ortak siyasi dil sadece siyasi söylem olarak kalmamalı. Bir adım sonrasına gidilebilmeli. Bunun için de yerli, güçlü, itibarlı ve kalıcı kurumlar inÅŸa edilmeli. Ortak siyasi dilin en yüksek sesle konuÅŸulduÄŸu Türkiye bu kurumların oluÅŸmasına öncülük etmeli. Bu dili her platformda çekinmeden konuÅŸan, tavır alan CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, bu kurulların oluÅŸumuna öncülük etmeli.
Bugün acil olarak kriz çözmeye ve barış projeleri üretmeye ihtiyacımız var. Bu yüzden öncelikle bu iki kurumun oluÅŸumu saÄŸlanmalı. Ardından ekonomik. Siyasi, teknolojik, kültürel ortaklıklara yönelik kurumlar oluÅŸturulabilir.
Çünkü önümüzde çok büyük bir tehlike var. Bu tehlikeyi küçümsemeyin, MoÄŸol ordularının karşısında birer birer yem olan ülkelerin durumuna düÅŸmemek için birkaç yıl sonrasını görebilmemiz gerekiyor.
O tehlike coÄŸrafyanın, ülkelerin, bölgelerin parçalara ayrılmasıdır. Bütün farklılıkların çözülmeye, ayrışmaya, çatışmaya dönüÅŸmesidir. Bütün zaaf alanlarının bu büyük yıkım için seferber edilmesidir.
Ordularımız Kabe'yi vurmadan!
Hayali sandığımız ne gerçeklerle yüzleÅŸtik! Bazı ÅŸeyler fantastik gelebilir, uçuk gelebilir. Ama emin olun, böyle devam ederse birkaç yıl içinde, yabancı ordular deÄŸil, bu coÄŸrafyadaki ülkelerin tankları Kabe'ye dayanacak. Askerleri Kabe'yi kuÅŸatacak, uçakları bölgeyi bombalayacak. Mezhep krizinin bölgeselleÅŸmesi ile, Allah korusun, Kabe'yi vuran tanklar ayetlerle süslenecek. Bizler o savaşın kendi gerçeklerine göre saf tutacağız, ülkelerimiz ne kadar haklı olduklarını jeopolitik, siyasi gerekçelerle, çok mantıklı söylemler üretecek ve hepimiz inanacağız.
CumhurbaÅŸkanı sınırları aÅŸan sembolik gücünü, saygınlığını bu amaçla kullanmalı. Bölgenin güçlü birkaç ülkesinden de destek alarak ama asla o atıl, hantal yapılara özenmeden dinamik bir Ä°stanbul Kriz Merkezi ve Ä°stanbul Barış Merkezi kurulmalı.
Akiller heyeti oluÅŸturulmalı, Merkezi Dolmabahçe olmalı
CoÄŸrafyanın siyasi öncülerinden, ilim erbabından, aydınlarından, kanaat önderlerinden, saygın isimlerinden Akiller Heyeti oluÅŸturulmalı. Bu merkezler öyle mevsimlik toplanan yapılar deÄŸil köklü kurumlara dönüÅŸtürülmeli ve her gün çalışmalı. CoÄŸrafyanın bütün sorunlarını dert etmeli, onlara çözüm üretmeli.
Bu kurumların merkezi Ä°stanbul, Dolmabahçe olmalı. Bağımsızlıklarına halel gelmeyecek ÅŸekilde bütçeleri oluÅŸturulmalı, insani yardımlara yönlendirdiÄŸimiz finansmanın benzeri ekonomik kaynak bulunmalı. Bu merkezler, ulusüstü birer kurum olmalı, zamanla uluslararası kurumlara dönüÅŸtürülmeli. Ä°stanbul, bu anlamda çokuluslu bir üst yapının, gelecekte oluÅŸturulacak yeni yapıların da merkezi haline gelmeli, coÄŸrafyanın ulusüstü kurumlar baÅŸkenti olmalı.
Sadece o baÅŸarabilir
Söz konusu iki merkez, devletlerarası iliÅŸkilerden dar toplumsal çatışma alanlarına kadar müdahil olmalı. Kimlik krizlerine karşı ortak deÄŸerleri harekete geçirmeli, bütün coÄŸrafyada ortak bir bilincin uyanmasına zemin hazırlamalı. Yeri geldiÄŸinde bazı yapıları dışlamalı, onlara tazyik uygulamalı, onları toplumlar nezdinde suçlayıp baskı oluÅŸturmalı.
Buna öncülük edecek, bunu baÅŸaracak tek kiÅŸi CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'dır. Türkiye'de yaÅŸayan, bu ülkenin hafızasına ve kimliÄŸine sahip, coÄŸrafyanın yüzleÅŸeceÄŸi korkuları görebilen ve endiÅŸe duyan bir insan olarak benim acizane kendisine çaÄŸrımdır bu!
YENÄ°ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.