Sosyal Medya

Makale

Gezi isyanı, 17 Aralık ve IŞİD aynı tezgah...

Kürt meselesi üzerine yürütülen Çözüm Süreci ve Alevi Açılımı, Türkiye için sadece içeriye dönük huzur arayışı ile sınırlı deÄŸildir. Sadece bölgesel çatışma alanlarını daraltma, kimlik eksenli krizlerin önünü alma ile de sınırlı deÄŸildir. Yüz yıldır Türkiye’ye ve bölgeye ihraç edilen çözme, ayrıştırma ve çatıştırmaya dönük geleneksel küresel müdahale rüzgarını tersine çevirmeye dönüktür.

Ortada esaslı bir mücadele var ve bu mücadele, yüzyıllık bir tarihin akışını deÄŸiÅŸtirmeyi amaçlıyor. Çünkü, ardı ardına gelen ayrıştırma ve çatıştırma dalgalarından kurtulmadıkça, bu rüzgarı tersine çevirmedikçe hiçbir ülkenin, hiçbir toplumun, hiçbir etnik çevrenin ya da mezhep mensubunun bu topraklarda huzur bulması mümkün olmayacak. Bu Türkiye için de böyle, coÄŸrafyadaki bütün ülkeler için de böyle.

Etnik kimlik ve mezhep kimliÄŸi üzerine kurgulanan kriz senaryoları asla ve asla bu coÄŸrafyada yaÅŸayanlara özgürlük, refah, huzur getirmeye odaklı olmadı. Bu çatışmalar tamamen 20. yüzyıl senaryolarını bu yüzyılda da devam ettirmeye ve coÄŸrafyayı yönetilebilir alanda tutmaya dönük küresel ölçekte güç hesaplaÅŸmalarıyla baÄŸlantılıdır.

20. yüzyıl başında yaÅŸadığımız paylaşımla yeniden yüz yüzeyiz. O paylaşımı yapanlar ile bugün coÄŸrafya üzerine oyun üstüne oyun kuranların kimlikleri de, hesapları da aynı. Zaaflara odaklı stratejiler bölgeyi daha da parçalanmaya, küçülmeye, daha da içinden çıkılmaz krizlere sürüklemeye zorluyor.

Mezhep savaşının bölgeselleÅŸmesi..

Türkiye’nin verdiÄŸi mücadele, iÅŸte bu zaaf alanlarını daraltmaya, rüzgarı tersine çevirmeye, küçülmeyi ve ayrışmayı önlemeye yönelik. Bu mücadele aslında sadece Türkiye’nin mücadelesi deÄŸil. Bölgedeki her ülke için öncelikli tehdit burada yatıyor. Kuzey Afrika’dan Güney Asya’ya kadar derin bir etnik ayrışma, din ve mezhep çatışmaları bizleri yokluyor. Her geçen gün bu çatışmalar daha da besleniyor. Önceleri dar bölgelerde yaÅŸanırken ÅŸimdilerde ülkeler boyutunu aldı. Devam ederse bu çatışmaların bölgeselleÅŸmesi kaçınılmaz görünüyor.

Ä°ÅŸte bu yüzden yapılanlara tarihi tersine çevirmek diyoruz. Bu yüzden, yüz yıldır esen o yıkıcı rüzgarın yönünü deÄŸiÅŸtirmekten söz ediyoruz. Bu sefer, 20. yüzyılın baÅŸlarındaki gibi mecalsiz, moralsiz, umutsuz deÄŸiliz. O zamanlar yıkıma ayarlı ÅŸartlar bugünlerde yeniden ayaÄŸa kalkmak için elveriÅŸli bir iklime dönüÅŸtü. Öyleyse bu iklimi kullanmayı becermek bizim elimizde. Bugün bunu yapacak gerekli zihinsel donanıma ve umuda sahibiz.

20. yüzyıl güç haritası deÄŸiÅŸtikçe, tarihle barıştıkça, kendimizi ve çevremizi yeniden keÅŸfettikçe, zihinlerimiz duruldukça kendi gerçeklerimizi, zaaflarımızı ve çözüm yollarımızı da keÅŸfediyoruz. KeÅŸfettikçe kendimize geliyor, bize sunulan sorunların aslında bizim sorunlarımız olmadığını, yüzleÅŸtiÄŸimiz krizlerin bizim krizlerimiz olmadığını, beraber yaÅŸadığımız farklı etnik ve mezhep kimliÄŸine mensup olanlarla ortak bir dilimiz olduÄŸunu, ortak bir geçmiÅŸ yaÅŸadığımızı, pekala kendi kendimize konuÅŸup anlaÅŸabileceÄŸimizi anlıyoruz.

Kürt meselesi yerine Alevi meselesi öne çıktı

Bir yüzyıl fakirlikle, ekonomik krizlerle, siyasi bunalımlarla, etnik çatışmalarla geçti. Åžimdilerde etnik çatışma alanları daralmaya baÅŸlarken yerine mezhep krizleri ikame edildi. Türkiye için Kürt meselesi on yıllarımızı alırken çözüm süreci baÅŸarı grafiÄŸini yakalayınca mezhep krizi devreye sokuldu. Kürt meselesinin yerini Alevi meselesi almaya baÅŸladı.

PKK meselesinde yıllarca bir mesafe alınamayışın sebebi krizin Türkiye’nin ve Kürtlerin inisiyatif alanından çıkmasıydı. Türkiye de Kürtler de krizi yönetemez hale geldi, baÅŸka aktörler belirleyici oldu. Belki ilk kez kendi dilimizle konuÅŸmayı baÅŸardığımız için, yüz yüze konuÅŸabildiÄŸimiz için, üçüncü aktörlerin etkisini sınırlandırdığımız için yol alabildik.

Ä°ÅŸte tam bu sırada hızla Alevi meselesi Türkiye’nin önüne kondu. Büyük oranda Batılı istihbarat teÅŸkilatlarının yönetimindeki grup ve çevreler harekete geçirildi ve Gezi olayları hızla Alevi isyanına dönüÅŸtürüldü. Senaryo tanıdıktı, yöntemler biliniyordu. Türkiye içeride yepyeni bir çatışmaya doÄŸru sürüklenmek istendi. PKK yerine Alevi örgütler beslendi, bu sefer derin Avrupa ipleri elinde tutuyordu.

Etnik çatışmadan daha yıpratıcı, daha yaygın, daha uzun soluklu bir mezhep cepheleÅŸmesi sadece Türkiye’de deÄŸil, Afganistan’dan Lübnan’a kadar bütün bölgede harekete geçirildi. Bölge iki keskin kampa ayrılmak isteniyordu. Çünkü böyle bir bloklaÅŸmanın, yaÅŸadığımız coÄŸrafyanın en az yüz yılını rehin alacağı biliniyordu.

PKK ve mezhep refleksi

Irak’ta mezhep çatışmaları iÅŸgalden çok daha yıkıcı oldu. Suriye savaşı da mezhep savaşına dönüyordu. Körfez ülkelerindeki Åžii nüfus harekete geçirildi. S. Arabistan’ın DoÄŸu bölgelerindeki Åžii nüfus uyandırıldı. Yemen’de de öyle. Lübnan zaten bu yönde çok kırılgan bir ülke olarak ayakta durmaya çalışıyordu.

Türkiye’de Alevi meselesinin Kürt meselesinin yerine ikame edildiÄŸi dönemle, mezhep krizinin bölgeselleÅŸtirildiÄŸi dönem tam da örtüÅŸüyor. Ä°ÅŸin daha da vahimi, yıllarca etnik çatışma yürüten PKK hızla Alevi bir örgüte dönüÅŸüyor, etnik kaygılardan çok mezhepsel kaygılarla hareket eden bir yapı olmaya doÄŸru sürükleniyor. Örgüt içinde Çözüm Süreci’ne yönelik direnç biraz da buradan besleniyor. Alevi meselesi ile Türkiye’nin önüne konulan yeni ayrıştırma projesi PKK’nın dönüÅŸtürülmesiyle daha da besleniyor.

Yukarıda sözünü ettiÄŸim ülke ve bölgelerin hiç birinde çözülmeye karşı bir irade ve güç mevcut deÄŸil. Dahası bu ülke ve bölgeler, yeni çatışma projelerine teslim olmuÅŸ durumda. Üstelik bu geliÅŸmeleri bir siyasi kazanım gibi görerek en büyük talihsizliÄŸi ve siyasi körlüÄŸü yaşıyorlar.

Sadece Türkiye hem kendi içinde hem de bölgede rüzgarın yönünü deÄŸiÅŸtirmeye, ayrıştırma senaryolarını kaynaÅŸtırma senaryolarına dönüÅŸtürmeye çalışıyor. 20. yüzyılın başında büyük çözülme yaÅŸayan siyasi akıl, bu tarihsel dönüÅŸümün zorunluluÄŸunu ve ortaya çıkan fırsatı okuyabilen tek akıldır. Bu yönde büyük sorumluluk duygusuyla hareket ediyor, coÄŸrafyanın kaderini deÄŸiÅŸtirmeye çalışıyor. Böyle olunca da bütün cephelerden saldırıya maruz kalıyor.

Gezi, 17 Aralık ve IŞİD aynı yönde

Tuhaftır, Gezi olaylarına benzer ÅŸekilde, 17 Aralık müdahalesinin psikolojik temelinde de mezhepsel ayrılığı çatışmaya dönüÅŸtürmeye dönük ciddi bir motivasyon vardı. Cemaat kadrolarının önüne öncelikli tehdit olarak Ä°ran konulmuÅŸtu. Gazi’de Alevi motivasyonu, 17 Aralık’ta ise Sünni motivasyonu istismar ediliyordu. Bu iki örnek ile IŞİD’in söylemi arasında aslında nitelik olarak hiçbir fark yoktur. Onlar daha kabaca bir söylem ve gaddarca eylemlerle mezhep savaşı yürütürken diÄŸerleri farklı bir formatla aynı ayrışmayı besliyordu.

IŞİD’in Safevi vurgusu ile 17 Aralık'ın Safevi vurgusu arasında bir fark yoktu. Gezi’deki Alevi vurgusu ile Suriye yönetimindeki ve Maliki Irak’ındaki Sünni vurgusu farklı deÄŸildi.

Çaldıran’ı bugüne taşımak

Bütün bunlar, küresel ölçekte bir bölge dizaynının yansımaları, bize ulaÅŸan ipuçlarıdır. Ve hepsi aslında bölgesel bir yırtılmanın, bloklaÅŸmanın ve bölge genline yayılması planlanan mezhep savaşının habercisidir.

Türkiye’nin Çözüm Süreci’ni “dünya çapında tek örnek, model” olarak göstermesinin anlamı burada yatıyor. Öyle inanıyorum ki, Alevi Açılımı da bütün bölgeye yönelecek tek olumlu geliÅŸme olacaktır. Bu iki süreç aslında 21. yüzyılı da kaybetmemeye, tam tersine bir inÅŸa yüzyılına dönüÅŸtürmeye dönük tarihi nitelikte adımlardır.

Birilerinin Çaldıran’ı bugüne çağırmasına ve bütün coÄŸrafyada yeni bir Çaldıran yaÅŸanmasına izin vermek demek, Türkiye’nin ve etrafımızda ayakta kalan ne varsa her ÅŸeyin harabeye dönüÅŸmesi demektir.

Onlar etnik çatışmalardan çok daha yıkıcı bir fırsat keÅŸfettiler ve bunu alabildiÄŸine kullanıyorlar. Biz ise, ortak tarihimizi, zenginliÄŸimizi ve ortak dili keÅŸfettik.

Unutmayın, Türkleri de Arapları da, Kürtleri de, Ä°ranlıları da kurtaracak tek yol budur. Sünnileri de Alevileri de yeni bir 20. yüzyıl yaÅŸamaktan koruyacak yol budur.

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.