Makale
Toplumsal öfke, medya mucizesi, siyasi iktidar..
ABD’de siyahi bir genç polis tarafından öldürüldü. Jüri, polisi akladı ve olan oldu. Onlarca ÅŸehir karıştı, kitlesel tepkiler baÅŸladı. “Adalet yoksa barış da yok” diye slogan atanlar adalet vurgusu üzerinden sokaklarda hesap sorar pozisyona sürüklendi.
Benzer olayları birçok ülkede görüyoruz. Asya’da, Latin Amerika ülkelerinde, sık sık ABD’de, ekonomik kriz sonrası özellikle Güney Avrupa ülkelerinde benzer öfke patlamalarına tanık oluyoruz.
Aslında bu hep böyleydi. Benzer sokak öfkesi her zaman vardı. Ama 21. yüzyılda bu tarz olaylar hızla nitelik deÄŸiÅŸtirmeye, çok daha sofistike örgütlenmeler halinde kendini belli etmeye, yer yer ülkeyi felç edecek güce ulaÅŸmaya baÅŸladı.
Sadece güvenlik tedbirleriyle bu öfke patlamasını kontrol etme yeteneÄŸi ise giderek zayıflamaya, etkisizleÅŸmeye baÅŸladı ve tam tersine öfkeyi daha da kontrol edilemez noktalara sürükleyecek bir tehlikeye dönüÅŸtü.
Benzer sosyal patlamalar etnik sebeplerden, gelir dağılımındaki adaletsizliklerinden, ekonomik buhranlardan, kimlik meselelerinden kaynaklanıyor. Ä°letiÅŸimin ve refahın alabildiÄŸine yayılması, ihtiyaç kavramının nitelik deÄŸiÅŸtirmesi, kitlesel memnuniyetsizliÄŸin kolay provoke edilir hale gelmesi devletleri ve siyasi iktidarları çok büyük ve yeni bir sorunla yüzleÅŸmeye zorladı.
Åžehir savaÅŸları dönemi baÅŸladı
Eskinin geleneksel örgütlenmeleri, geleneksel çatışma biçimleri ve müdahale yöntemleri format deÄŸiÅŸtirdi. Artık eski alışkanlıklarla toplumsal öfkeyi anlamak, önlemeye yönelik tedbir almak mümkün deÄŸil. Devletlerin, siyasi iktidarların bu yönde ciddi bir zaafiyet içinde oldukları, toplumsal patlamaların hızıyla boy ölçüÅŸemeyecek ölçüde yavaÅŸ hareket ettikleri bir gerçek. En önemlisi de toplumsal huzursuzlukların kaynağını ve sebeplerini algılama ve analiz konularında son dedece yetersiz olduklarını söylemeliyim.
21. yüzyıl güvenlik stratejileri büyük oranda bu yeni duruma göre yeniden biçimlendirildi. Son on yılda ABD ve Avrupa ülkelerinin iç güvenlik yasaları ve göçmen yasaları bu yeni tehdide göre yeniden yazıldı. Güvenlik birimlerinin görev alanları yeniden tanımlandı. Ülkeler olaÄŸanüstü hal yasaları çıkarırken uluslararası sözleÅŸmeleri bile bir kenara itebildi. Hepsi, iç sosyal patlama korkusu yaşıyordu ve hızla kitlesel öfke ile yüzleÅŸebilecek tedbirler alıyordu.
Çünkü 21. yüzyılda geleneksel çatışma biçimleri, savaÅŸları yerine sokak hareketleri ve ÅŸehir savaÅŸları bekleniyordu. Ulus devlet ölçeÄŸi yerine kadim ÅŸehirlerin bir kimlik olarak öne çıkacağı, etnik kimliklerin yerini ÅŸehir kimliklerinin belirleyeceÄŸi biliniyordu.
Arap Baharı dünyaya isyan biçimi öÄŸretti..
ABD’de siyahi gencin öldürülmesine yönelik öfke aslında bu söylenenler için oldukça küçük bir örnek. Arap Baharı, bu yönde toplumsal huzursuzluk ve taleplerle devlet iktidarı arasındaki çatışmanın en büyük örneÄŸi oldu. Emin olun gelecekte Avrupa’da, Latin Amerika’da, Asya’da ve ABD’de yaÅŸanması muhtemel huzursuzluklarda Arap Baharı bir model olarak kullanılacaktır. Bu yönüyle geleneksel güç metotlarıyla, güvenlik politikalarıyla sabote edilen bu isyan türü, küresel bir model olarak öne çıkacaktır.
Böyle durumlarda devlet zayıftır. Siyasi iktidarlar kırılgandır, siyasi kadrolar ürkektir. Sadece devlet gücüne, sadece güvenlik birimlerine dayanan çözüm örnekleri baÅŸarısız olacak ve kitlesel reaksiyonu daha da azdıracaktır. OlaÄŸanüstü hal yasaları çıkarsanız da, bunları uygulasanız da sokakların, kitlelerin öfkesini dindirmekte baÅŸarılı olamazsınız.
Geleneksel çatışma alanları hızla nitelik ve format deÄŸiÅŸtirirken, geleneksel önleyici tedbirler de aynı ölçüde kendini yenilemek zorundadır. Aksi takdirde o ülkeler için gelecek yıllar oldukça sıkıntılı geçecektir. Kimse devlet düÅŸüncesi ile, ulus devlet bilinci ile bu olayların üstesinden geleceÄŸine inanmasın.
Åžahsen, gelecek on yılların hep sözü edilen ÅŸehir savaÅŸlarına tanıklık edeceÄŸine, devlet iktidarının yanında yeni ve sivil güç yapılanmalarının ortaya çıkacağını ve bu durumun ülkelerin istikrarını birebir belirleyecek hale geleceÄŸine inanıyorum.
Türkiye iki büyük tehlike atlattı
Burada siyasetin yapacağı en önemli ÅŸey, büyük davalar, idealler, hedefler üretip kitlelerin bunu benimsemesini saÄŸlamaktır. Devlet gücünün yanında sivil yöntemleri kullanmak, kitlesel eÄŸilimleri yönetmeyi bilmek, devlet ve toplum ortak bir dil ve hedef geliÅŸtirebilmektir. Devletin sivilleÅŸmesi, vatandaÅŸ gibi hissetmesi tek formüldür. Bunu baÅŸaramayan devletlerin, bugünkü otoriter ve eskimiÅŸ OrtadoÄŸu rejimleri gibi çaresizce ÅŸiddet sarmalına girip kendini tüketeceÄŸi bir gerçektir.
Türkiye son dönemde bu yönde iki büyük tehlike atlattı. Biri Gezi olayları diÄŸeri de 17 Aralık müdahalesi. Gezi olayları tam da ÅŸehir savaÅŸları örneÄŸini çaÄŸrıştırıyordu. Maalesef bu olayların sorgulaması, analizi yeterince yapılamadı, gerekli dersler çıkarılamadı. Olay sadece çatışma alanlarıyla sınırlandırıldı. 17 Aralık ise çok daha örgütlü ve sistem içi bir müdahaleydi. Burada sistem içi güçlerle dışarıdaki ortaklıkların mükemmel iÅŸbirliÄŸine tanık olduk.
Medyanın cankurtaran gücü!
Açık söyleyeyim, iki olayda da geleneksel yöntemler yeterli olmadı. Olamayacaktı. Kamuoyu etkileme gücü yüksek çevreler harekete geçirilerek tehdidin önüne geçildi. Siyasi iktidara verilen kitlesel destek ve medya bilgilendirmesi olmasaydı tablo pek iç açıcı olmayabilirdi.
Siyasi iktidar için, medya desteÄŸinin bu iki olayda da belirleyici olduÄŸuna, rüzgarı tersine çevirdiÄŸine inanıyorum. Medya desteÄŸi olmasaydı, medyanın Türkiye toplumunu bilgilendirme yeteneÄŸi olmasaydı nasıl bir sonuç ortaya çıkardı, durumun vahametini bilenler bunu düÅŸünmek bile istemeyecektir.
Ancak bunun yeterince iyi anlaşılabildiÄŸinin, bu mucizevi desteÄŸin ne anlama geldiÄŸinin yeterince kavranabildiÄŸi kanaatinde deÄŸilim. Bütün bu olaylardan sonra medyanın hala “ucuz” ve kolay gözden çıkarılabilir bir alan olarak görülmesinin talihsizlik olduÄŸunu düÅŸünüyorum.
En önemlisi de bu rolü üslenen, ülkenin ortak iyiliÄŸi yönünde büyük bedel ödeyen ve o sözünü ettiÄŸim büyük ideal kimliÄŸine sahip olanların ancak böyle bir mücadeleyi yürütebileceÄŸi bilinmelidir.
Kimliksiz bir medya yük olmaktan sadece ticari bir kuruluÅŸ olmaktan öte hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
YENÄ°ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.