Sosyal Medya

Makale

Ä°hvan Hilali ve Åžii Hilali

Arap Baharı'nın baÅŸladığı ve baÅŸarılı olduÄŸu ilk ülke olan Tunus'ta önceki gün yapılan seçimlerden Milliyetçi Nida Partisi önde çıktı. Tunus'un efsanevi dava adamı RaÅŸid GannuÅŸi'nin kurucularından olduÄŸu Nahda Hareketi ise seçimde ikinci parti oldu. Gerçi arada pek fark yok, ancak Nahda'nın birinci parti olması bekleniyordu. Nida'nın popüler ve hareketli seçmenlerine karşı Nahda'ın kemikleÅŸmiÅŸ bir seçmene sahip olduÄŸunu ve ülke genelinde en örgütlü yapı olduÄŸunu düÅŸünürsek, seçim sonuçlarında bölge genelinde esen rüzgarların az da olsa etkili olduÄŸunu söyleyebiliriz.

Kim kazanırsa kazansın, OrtadoÄŸu için önemli olan bir partinin zaferi deÄŸil, demokrasinin zaferidir. Bir siyasi partinin öne çıkması deÄŸil ülkenin hatta bölgenin demokratikleÅŸmesidir asıl hedef.

'Tunus modeli' ile ün salan Habip Burgiba'nın baskıcı rejiminin yerine ÅŸimdi 'Tunus demokrasi modeli' öne çıkacaktır ve umuyoruz bu demokrasi mücadelesi uzun soluklu olur. Yoksa bölgesel sarsıntıların etkisiyle ülkenin yeniden otoriterleÅŸen bir yapıya yönelmesi muhtemeldir.

Dolayısıyla Tunus'taki seçimleri, demokrasi yürüyüÅŸünü azami ölçüde desteklemek, bütün bölgenin ÅŸiddet ve baskı rejimlerinden kurtulmasını isteyen herkesin öncelikli görevidir. Arap Baharı'na verilen destek gibi, özgür seçimlere verilen destek gibi bundan sonra da bu rüzgarın, demokrasi kültürünün Tunus'tan bütün bölgeye yayılmasına, model olmasına çalışmak gerekir.

İslamcı korkusu değil demokrasi korkusu

Bu rüzgarın önünde çok ciddi tehditlerin varolduÄŸunu biliyoruz. Öncelikle içeriden beslenen otoriterleÅŸme eÄŸilimleri yeniden nüksedebilir. Bu eÄŸilimlerin içeriden çok dışarıdan, bölgeden destek bulacağını hatta bölgenin demokratikleÅŸmesinden rahatsız olan Batılı demokrasilerin bu otoriterleÅŸme eÄŸilimlerini destekleyeceÄŸini bir yere not edin.

Bu yönüyle hem baskıcı Arap rejimleri hem de Batılı ülkeler, Tunus demokrasi modelini boÅŸa çıkarmak ve bölgeye 'kötü örnek' olmasını engellemek için her yolu deneyecektir.

Neden hep bölge vurgusu yapıyorum. Arap Baharı bir fırsattı. Kitleler 20. Yüzyıl'ın vesayet rejimlerine, baskıcı yönetimlerine karşı sokaÄŸa çıkmıştı. Özgürlük, demokrasi, refah istiyordu. Bölge ülkeleri ve Batılı ülkeler, bu toplumsal eÄŸilimi fırsata çevirmek, yönetmek için büyük mücadele verdi ve süreci sabote etti. Tahrir'de demokrasi çaÄŸrılarının yerini darbe çaÄŸrıları aldı. Bu onlar için büyük bir baÅŸarıydı. 'Ä°slamcılar gelecek' korkusu ile yürütülen bu kampanyanın arkasındaki asıl korku 'demokrasi' korkusuydu.

Bu yüzden süreç Yemen'de sabote edildi, Mısır'da tersine çevrildi, Suriye'de ÅŸiddete teslim edildi. On yıllardır bölgenin kaynaklarını verip iktidar satın alan rejimler müthiÅŸ bir baÅŸarı saÄŸladı ve büyük dönüÅŸümü ÅŸimdilik erteledi. OrtadoÄŸu rejimleri ile Batı demokrasileri arasında demokrasi karşıtı olaÄŸanüstü bir dayanışma sergilendi.

Şii Hilali ve Arap-Fars savaşı

Bu dayanışma devam ediyor. Bölge ülkeleri üzerinden özgürlük ve demokrasi hareketlerini yok etmeye ayarlı bir strateji yürütülüyor. Bunun Tunus'taki seçim sonuçlarına etkisi var mı, ne kadar var, bu bir süre sonra tartışılır. Ama ülkenin tekrar otoriterleÅŸmesi ve bölgenin bu etkiden kurtarılması için aynı dayanışmanın yoÄŸun bir mesaide olduÄŸunu tahmin ediyorum.

Bütün bunları bölgenin içinde bulunduÄŸu çarpıklığı anlamadan görebilmek çok zor. OrtadoÄŸu'da iki türlü bölgesel savaÅŸ var: Biri, Ä°ran etkisinin kırılmasına yönelik Arap dünyasının mücadelesi, diÄŸeri de Müslüman KardeÅŸler (Ä°hvan) yayılmasını engellemek için yine aynı güçlerin ortak mücadelesi.

Bu yönüyle Arap rejimleri hem Åžii Hilali'ne hem de Ä°hvan Hilali'ne karşı savaÅŸ veriyor. Arap milliyetçiliÄŸi de Ä°slamcılık da bu savaÅŸta hoyratça kullanılıyor. Ä°ran'a karşı Irak-Suriye cephelerinde ve Körfez'de savaÅŸ verilirken Ä°hvan'ın Mısır'da olduÄŸu gibi tasfiye edilmesi için de küresel bir ortaklık yürütülüyor.

Resmi ÅŸöyle anlatalım: Yemen'de Husiler üzerinden, Irak'ta BaÄŸdat yönetimi üzerinden, Suriye'de Esad rejimi üzerinden, Lübnan'da Hizbullah üzerinden güç saÄŸlayan bir Ä°ran nüfuz alanı var. Nüfusunun önemli bölümü Åžii olan Bahreyn ve ciddi Åžii nüfus barındıran Körfez ülkelerinde de bir nüfuz mücadelesi söz konusu.

Saddam Hüseyin döneminde Arap-Ä°ran sınırı, Irak-Ä°ran sınırıydı. Irak iÅŸgali sonrası Araplar'ın DoÄŸu sınırı Suriye'ye geriledi. Åžimdi Suriye üzerinde bir güç savaşı var ve bu savaÅŸ bir yönüyle Arap-Fars savaşıdır.

Arap rejimleri bu yayılmayı durdurmak, sınırı tekrar Irak topraklarına itelemek için örgütler üzerinden açık bir mücadele yürütüyor. IŞİD olayını biraz bu açıdan örnek olarak görebiliriz. Buna karşı Ä°ran, bir taraftan Kürtleri IŞİD'le hesaplaÅŸmaya ikna etmek için mücadele ediyor diÄŸer taraftan bütün askeri unsurları ile BaÄŸdat ordusu üzerinden savaÅŸ yürütüyor. Körfez ülkelerinin finanse ettiÄŸi örgütler ve Ä°ran'ın kontrolündeki güç ve örgütler arasındaki çatışmaların arkasında tam bir bölgesel savaÅŸ var.

Peki Ä°hvan Hilali nedir?

Sudan'dan Suriye'ye kadar bütün Arap kuÅŸağındaki en güçlü örgütlü yapı, kadro, muhalefet söylemi Müslüman KardeÅŸler ve onun etkisindeki yapılardır. Bu bölgelerin yakın gelecekte bir tür Müslüman KardeÅŸler KuÅŸağı olacağını bütün dünya biliyor. Dolayısıyla, bölge içi güç mücadelesi, 'Ä°ran tehdidi' kadar da bu gerçek üzerinden yürütülüyor. Arap rejimleri, monarÅŸiler, otoriter yönetimler bir yandan Ä°ran nüfuz alanını daraltmaya çalışırken diÄŸer taraftan da Ä°hvan'ı zayıflatmaya, 'Ä°hvan tehdidi'ni engellemeye çalışıyor. Özellikle Ä°hvan karşıtı kampanya ABD ve Avrupa'dan kayıtsız ÅŸartsız destek alıyor.

'Ä°slamcı dalga' ya da 'Ä°slamcı tehlike' sloganının Batı baÅŸkentlerinde alıcısı oldukça fazla. Bu yüzden Mısır'da müdahale çok sert oldu, Ä°hvan iktidardan hapse indirildi, askeri yönetim tercih edildi. Mısır'da tam anlamıyla küresel ölçekte bir müdahale izledik.

Ancak, Ä°hvan korkusunun arkasında yatan asıl korku demokrasi korkusudur. Arap dünyasında demokrasi kültürünü en fazla içselleÅŸtiren yapı da Ä°hvan söylemi ve kadrolarıdır. Burada rejimler, Müslüman KardeÅŸler dalgasıyla gelen rüzgarın aslında demokrasi rüzgarı olduÄŸunun pekala bilincindedir ve Batı dünyası ile buna karşı 'Ä°slamcılık korkusu' üzerinden ittifak kurulmaktadır.

Türkiye'yi bu yüzden vuruyorlar

Zorba rejimlerin ayakta kalma mücadelesinin son dönemlerini yaşıyor bütün bölge. Bugün Ä°ran korkusu üzerinden yürüttükleri mücadele, Batı ile beraber 'Ä°slam korkusu' üzerinden destek bulan rejim direniÅŸinin çok uzun sürmesi mümkün deÄŸil. Ama onlar Mısır'da buldukları morali bütün bölgeye yaymaya çalışacaklar. Tunus'taki demokrasi yürüyüÅŸü onlar için en tehlikeli olanı. Bunu durdurmak isteyecekler, muhtemelen seçim sonrası kurulacak hükümet üzerinde oyunlar oynayacaklardır.

Rejimlerin Ä°ran tehlikesi kartına sarılıp arkasında Ä°hvan'ı ve demokrasiyi bölgeye sokmama savaşını ibretle izliyoruz. Onların Ä°slam korkusu ile neoconların ve Ä°srail aşırı sağının 'Ä°slam tehdidi' sloganı küreselleÅŸtirme kampanyaları aynı kaynaktan besleniyor. Ä°ki kesimin de bölgenin demokratikleÅŸmesinden, özgürleÅŸmesinden ödü patlıyor. Çünkü o zaman bütün oyunlar bozulacak, yüz yıllık vesayet yönetimi sona erecek.

Türkiye iÅŸte tam burada bütün bölgeye ve dünyaya bir çaÄŸrı yapıyor ve 21. Yüzyıl'a dönük bir heyecanı besliyor. Türkiye'ye yönelen okların tek sebebi budur.

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.