Makale
Türkiye kanatlarını açınca dünyanın haritası değişiyor
Türkiye, yüz yılı tamamlayıp kanatlarını yeniden açınca; önümüzde çok farklı bir coÄŸrafyanın sergilendiÄŸini, dünya haritasının öÄŸrendiklerimizden çok daha geniÅŸ olduÄŸunu gördük.
Türkiye kanatlarını açınca; ortak geçmiÅŸimizin tahmin ettiÄŸimizden çok daha derin olduÄŸunu, bize ufuksuzluk öÄŸretenlerin müthiÅŸ bir geleceÄŸi bilerek ve isteyerek gizleyip insanlarımızı hafızasızlığa ve körlüÄŸe mahkum ettiklerini gördük.
Türkiye kanatlarını açınca; Akdeniz’in her noktasında parmak izi bıraktığımızı, Mezopotamya’nın her metrekaresine gözyaÅŸlarımızın aktığını, Yemen’de ve Kudüs’te ahlarımızın yankılandığını, Kafkaslar ile Balkanlar'ın Ä°stanbul’un kapıları olduÄŸunu yeniden öÄŸrendik.
Türkiye kanatlarını açınca; sığınacak ne çok mazlum, ne çok toplum, ne çok ülke, bizimle aynı duyguları paylaÅŸacak ne çok yürek olduÄŸunu, sadece bir selamla bile kalp atışlarımızın hızlandığını gördük.
Kilitli kapıları bu dil açacak...
Türkiye kanatlarını açınca; kendisiyle birlikte coÄŸrafyasını da fark edince, ezberleri bozup kendi diliyle konuÅŸmaya baÅŸlayınca, içeride ve dışarıda coÄŸrafyanın umutlarını bir yüz yıl daha gömmeye dönük ne çok kötülük beslendiÄŸini, Türkiye’nin kanatlarını kırmaya dönük ne kirli ittifaklar kurulduÄŸunu gördük.
Türkiye kanatlarını açınca, Pakistan’dan Somali’ye, Azerbaycan’dan Bosna’ya, Suriye’den Gazze’ye kadar zihinlerimizde ve kalplerimizde hiçbir sınır olmadığını, hiçbir yabancı kelime konuÅŸulmadığını, ulusal sınırları çizenlerin aslında bu sınırları zihinlerimize çizdiÄŸini, zihinlerimizi aklayınca kimlikler üzerinden yürütülen çatışma alanlarının ne kadar boÅŸ olduÄŸunu gördük.
Türkiye kanatlarını açınca; Ä°stanbul’un düÅŸüÅŸüyle coÄŸrafyanın düÅŸmesi gibi, Ä°stanbul’un ayaÄŸa kalkmasıyla coÄŸrafyanın ayaÄŸa kalkabileceÄŸini, yapmamız gereken tek ÅŸeyin, bize öÄŸretilen kelimeleri terkedip kendi dilimizi konuÅŸmayı yeniden öÄŸrenmemiz olduÄŸunu gördük.
CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’ın Somali’de verdiÄŸi fotoÄŸraf kareleriyle BaÅŸbakan DavutoÄŸlu’nun Diyarbakır’da sarfettiÄŸi cümlelerin aynı dil olduÄŸunu, bizim dilimiz olduÄŸunu, coÄŸrafyada yüz yıldır kilitli bırakılan kapıların sadece bu dille açılabileceÄŸini gördük.
“Kurucu irade”ye karşı ortak cephe
Türkiye kanatlarını açınca; bir kurucu iradenin varolduÄŸunu, Türkiye’nin ve coÄŸrafyanın yüz yıl sonra ortaya çıkan bu kurucu iradeyi sahiplendiÄŸini, onu besleyecek bir güce ve imkana sahip olduÄŸunu gördük. Türkiye’nin kendi içinde iktidar çatışması gibi görünen direncin aslında, bu kurucu iradeyi, uyanışı boÅŸa çıkarıp bir yüz yıl daha hafızasızlık ve körlük telkin eden ve dışarıdan desteklenen bir ortak cephe olduÄŸunu gördük.
20. yüzyıl boyunca bize dayatılan, Anadolu’nun DoÄŸu-Batı arasında bir köprü olduÄŸu, Balkanlar ve Kafkaslar kadar dışarı açılabileceÄŸimiz ÅŸeklindeki “Türkiye’nin stratejik deÄŸeri”nin aslında baÅŸkalarının deÄŸer tanımlaması olduÄŸunu gördük. Bu tanımlamanın Türkiye’ye biçilen rol olduÄŸunu, böylece SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde bir ileri karakola dönüÅŸtürülen ülkemizin yeni dönemde Ä°slam dünyasındaki uyanışa karşı mevzilendirilmek istendiÄŸini gördük.
CoÄŸrafyayı okumaya baÅŸlayınca haritanın çok geniÅŸ olduÄŸunu, Pakistan’la yürüttüÄŸümüz ortaklık gibi Afrika’nın en stratejik noktasında bulunan Somali ile de ortak olabileceÄŸimizi gördük. Ä°ÅŸte bu kurucu irade, “Türkiye’nin stratejik deÄŸeri” tanımlamasını kökten deÄŸiÅŸtiriyor, haritayı geniÅŸletiyor.
Üç halka: KardeÅŸler, akrabalar ve ortaklar
“Ä°ç halka” olarak bildiÄŸimiz Balkanlara, Kafkaslara, Suriye’ye iki yeni halka daha eklendi ÅŸimdi. Ä°kinci halkada Somali var, Yemen var, Pakistan-Afganistan var. Bunun bir geniÅŸ halkası GüneydoÄŸu Asya ve Latin Amerika’dır.
En yakın halkadan en uzak olana kadar, siyasi alanda, ekonomik alanda, askeri alanda ortaklıklar düÅŸüncesi var. Dostlarımızı ve düÅŸmanlarımızı belirleyenlere karşı kendi dostlarımızı ve ortaklarımızı seçme özgürlüÄŸü var. ErdoÄŸan’ın ve Türkiye’nin Somali’de ne aradığını soranlar, önce dünyadaki güç kaymalarını, Türkiye’nin kurucu iradesini, yüz yıl sonra yeniden baÅŸlayan güç mücadelelerini oturup harita üzerinde bir düÅŸünmesi gerekiyor.
Somali’de ne kadar varsak Suriye’de, Yemen’de de olmak zorundayız. Bosna bizim için ne kadar deÄŸerliyse Azerbaycan da, Afganistan da o kadar deÄŸerli. Kürt meselesi Türkiye için ne kadar iç, öz meseleyse, bin yıllık tarihte olduÄŸu gibi geleceÄŸimiz de bir olacaksa, Filistin de bir ortak meselemizdir. Somali, Yemen gibi ülkeler kardeÅŸlik meselemizdir. Daha geniÅŸ halkada akrabalık ve ortaklık meselelerimiz vardır.
Yeni tür vesayetçi çevrelere dikkat..
Bütün bunların aksi yıkımdır. KardeÅŸlerine, dostlarına, ortaklarına yönelmeyen Türkiye’nin kaderi küçülmektir, daralmaktır, parçalanmaktır, yeniden garnizon ülke, cephe ülkesi olmaktır, 21. yüzyılı da ıskalamaktır. Ä°ÅŸte Türkiye’nin kanatlarını kırmaya dönük içeriden ve dışarıdan yürütülen kampanyaların, saldırıların sebebi budur. Bu, büyük bir hesaptır, yeni bir tarihin baÅŸlangıcıdır, Türkiye ve coÄŸrafya kavramımızın kökten deÄŸiÅŸmesidir.
SoÄŸuk SavaÅŸ kuÅŸağının bunu anlaması zor görünüyor. Zihinleri korku, yılgınlık üzerine kurulu siyasi kadrolarla, anlayışlarla Türkiye’yi geleceÄŸe taşımak bu yüzden zordur. Her ne kadar tarihsel gerçeklerle hareket ediyor görünseler de, bu kuÅŸağın zihinleri bir anlamda vesayetçidir. Türkiye ve coÄŸrafya algılarında ABD etkisi, Ä°ngiliz etkisi belirleyicidir. Onlar üzerinden yürütülecek projeler hiçbir ÅŸekilde “yerli” olmayacaktır. Amaç, 20. yüzyılın vesayet sistemini yok etmeye çalışan Türkiye’de yeni tür vesayetçi yapının kurulmasıdır.
Korkusuz, zihinleri açık genç kuÅŸak siyasetçiler
Zihinleri özgür, özgüveni yüksek, korkuları olmayan kuÅŸaklara bir kapı açıldı. Kurucu irade Türkiye’nin dönüÅŸümünün temellerini atarak yeni kuÅŸaklara geniÅŸ bir yol haritası çizdi. Bu yüzden, yeni oluÅŸacak siyasi elitlerimiz de yeni kuÅŸaklardan oluÅŸmalı, korkulardan ve önyargılardan arınmış kadroların önü açılmalı.
Osmanlı çözüldükten sonra Kafkaslar'dan gelenler için, Balkanlar'dan gelenler için, güneyimizden gelenler için Anadolu son sığınaktı. Bu sığınaÄŸa 20. yüzyıl boyunca göz bebeÄŸimiz gibi baktık. Åžimdi bu son sığınak kanatlarını açıyor, ülkelere, toplumlara ulaşıyor, onların acısını paylaşıyor, kalplerine dokunuyor.
Bu çaÄŸrı hepimize!
Bu öyle büyük bir mücadele ki, yüzyıllık bir hesaplaÅŸma içindeyiz. Ya bu mücadeleyi kazanacağız ya da Türkiye’yi bir yüz yıl daha mahkum edip, coÄŸrafyayı da ağıtlara terkedeceÄŸiz.
Özellikle genç kuÅŸaklara ÅŸu çaÄŸrıyı ısrarla yapmak lazım: Zihinlerinizi arındırın. Vesayetçi akıllardan uzak durun. Ülkenizi ve son yüz yılda yaÅŸananları iyi anlayın. 1. Dünya Savaşı’nın her cephesini yeniden okuyun. Dünyaya kendi coÄŸrafyanızdan bakın, kendi dilinizle konuÅŸun, ezberlere teslim olmayın.
Çünkü bu mücadele yeniden var olma mücadelesidir. Bu yönüyle 1. Dünya Savaşı’yla baÅŸlayan hesaplaÅŸmaya son noktayı koymaktır. Bir tarihi kapatmak yeni Türkiye’nin kuruluÅŸunu hazırlamaktır. Ä°çinde bulunduÄŸumuz mücadele bu yüzden 1. Dünya Savaşı kadar önemlidir. Türkiye kanatlarını açınca nerelere uzanabildiÄŸine dikkat edin. Bu, Türkiye’nin ve coÄŸrafyanın özgürlük mücadelesidir.
Haçlı SavaÅŸları sonrasında olduÄŸu gibi, MoÄŸol istilası sonrasında olduÄŸu gibi, yeni bir sıçrama yapma zamanıdır. “Üçüncü Büyük Åžok”u atlatma zamanıdır.
Ä°ÅŸte olan budur!
YENÄ°ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.