Sosyal Medya

Makale

Ekrem Dumanlı sadece gazeteci mi?

Bir gazeteciyi savunmak boynumuzun borcu. Basını, medyayı, düÅŸünce ve ifade özgürlüÄŸünü savunmak tartışılamaz bile. Bugünün dünyasında, hangi düÅŸünceye mensup olduklarına bakmaksızın, bu deÄŸerlere hakkını vermeyenlerin, sahip çıkmayanların saygı duyulacak bir tarafı yoktur. 

Dün Türkiye ciddi bir operasyona tanık oldu. Ä°ki yayın grubunun başındaki iki isim gözaltına alındı. Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı.  Biri bir televizyon grubunu yönetiyor diÄŸeri de bir ulusal gazetenin başında. 

Gazete yöneticisi olarak, gazeteci olarak, köÅŸe yazarı olarak hiç düÅŸünmeden, ilk refleksim karşı çıkmak olmalı. Medyaya, basına, gazeteciye yönelik her olayda hemen bütün gazeteciler aynı tavrı gösterir. Bu bizim için deÄŸiÅŸmez bir kuraldır. Kelle koltukta mücadele ederler, hiçbir koruma kalkanları yoktur, genelde açık tehdit altındadırlar çünkü. 

Ama hepimiz biliyoruz ki, ortadaki sorun, medya, gazeteci sorunu deÄŸildir. Bu sözü, yarın ÅŸahsıma karşı nasıl kullanacağını bilerek yazıyorum. Ekrem Dumanlı da, Hidayet Karaca da, konuyu medya özgürlüÄŸü çerçevesinde görenler de tartışmanın, sorunun, çatışmanın ne olduÄŸunu pekâlâ biliyor.

Öyleyse samimi olma, açık yüreklilikle konuÅŸma zamanı. 

Fitne, komplo, tehdit, ÅŸantaj..

7 Åžubat’ta baÅŸlatılan, 17 ve 25 Aralık’la açığa kavuÅŸan bir mücadele yaşıyor Türkiye. Fethullah Gülen ve ekibinin, devlet olma projesini, bu amaçla yürüttüÄŸü hükümeti devirme planlarını, yolsuzluk operasyonu kılıfıyla bu ülkenin BaÅŸbakanı’nı, bakanlarını, yüksek bürokratlarını, önemli iÅŸadamlarını, gazetecilerini, cemaat liderlerini, kanaat önderlerini tasfiye etme, yüzlerce insanı hapislere doldurma, önüne çıkacak ne varsa yok etme hesaplarını biliyor.  

17 Aralık’ta baÅŸlattıkları açık savaşı bir ayda bitireceklerine, amaçlarına ulaÅŸacaklarına inanıyor, bunu kendi aralarında konuÅŸuyor, müthiÅŸ bir özgüvenle hareket ediyor, yeni hükümetin kadrolarını ÅŸekillendiriyor, Türkiye’yi avuçlarına aldıklarına inanıyorlardı.

Dokunmadıkları hiçbir cemaat, hedef almadıkları kanat önderi, haklarında dosya tutmadıkları gazeteci, nasıl yok edeceklerini planlamadıkları siyasetçi kalmamıştı neredeyse. Ä°stihbarat kadrolarındaki güçleri üzerinden insanları dinlediler, fiÅŸlediler, mahrem hayatlarına müdahale ettiler. Åžantajlar yaptılar, tehditler yaptılar, insanları sindirdiler, korkuttular, cezalandırdılar. 

Öyle bir güç zehirlenmesi yaşıyorlardı ki, siyasi iktidar deÄŸil devlet iktidarını bile bir engel olarak görmüyorlardı. Karar verilmiÅŸti, harekete geç talimatı gelmiÅŸti, düÄŸmeye basılmıştı. Artık Türkiye onlarındı, onlara tabi olmayan, itaat etmeyen, karşı çıkan herkes hedefti. Önlerinde potansiyel engel olabilecekler için bile dava dosyaları hazırdı. Yüzlerce belki çok daha fazla insanı gözaltına alıp yargılayacakları mekânlar için bile hazırlıklar yapmışlardı. Önlerinde Tayyip ErdoÄŸan vardı. Ona diz çöktüremedikleri için en büyük hedef olarak onu seçmiÅŸlerdi. 
Ä°nanılmaz derecede kirli bir iftira, fitne ve dezenformasyon süreci baÅŸlattılar. Özellikle darbe senaryosu geri tepince  sahip oldukları medya üzerinden, gazete ve televizyonlardan dünyanın en çirkin kampanyalarını yaptılar. Bir yıldır, duymadığımız hakaret ve küfür kalmadı. Akla hayale gelmeyecek yöntemler kullandılar. Türkiye entrikanın, fitnenin en ileri noktasını gördü.

Türkiye karşıtı lobiye dönüÅŸtüler 

17 Aralık sonrası az da olsa gazetecilere yönelik kumpasların farkına vardık. EÄŸer baÅŸarılı olsalardı bugün onlarca gazeteci hapiste olacaktı. Kendi polis, savcı, hakim üçlemesinin kurbanları olarak yıllarca hapiste çürüyeceklerdi. O güne kadar “cemaat” olarak gördüÄŸümüz bir yapının Türkiye tarihinde tanık olmadığımız, sistem içinde örgütlenen bir istihbarat ağı olduÄŸunu, sistem içinden bir darbe teÅŸebbüsü yapıldığını gördük.

Para transferleriyle, sivil ve askeri bürokrasisiyle, medyasıyla, sosyal örgütlenmeleriyle, dışarıdaki ortaklarıyla bir Türkiye projesi uygulamaya konulmuÅŸtu. Biz içeriyi tartışsak da ortada ulus üstü bir organizasyon, cemaat üzerinden bir Türkiye projesi uygulanıyordu. Darbe teÅŸebbüsü suya düÅŸünce aynı ekibin dünyaya yayılan organizasyonuyla Türkiye karşıtı en büyük lobiye dönüÅŸebildiÄŸini, dünya baÅŸkentlerinde hatta Afrika’da bile Türkiye’yi karalama kampanyaları yürüttüÄŸünü gördük. Böyle olunca da Türkiye ile hesabı olan her güç ve çevre onlara destek olmaya baÅŸladı.

Gözaltına alınan medya mensupları iÅŸte bu yapının, çevrenin medyasını yönetiyordu. Hatta en güçlü ayağını oluÅŸturuyordu. Devletin ve ülkenin mahremiyeti istihbarat aÄŸları tarafından takip ediliyor, medyaları üzerinden servis ediliyor, bilgiler dışarıdaki bazı adreslere aktarılıyordu.

Bir gazetecinin devletle hesaplaÅŸmasının ilk örneÄŸi

Gözaltına alınma gerekçeleri de, bir baÅŸka cemaate yönelik kumpas iddiaları oldu. Fethullah Gülen’i eleÅŸtiren bir risale çevresine bunun bedeli ödetilmiÅŸ, mensupları içeri tıkılmıştı. Gülen konuÅŸmuÅŸ, gazetesi haber yapmış, televizyonu dizi çekmiÅŸ, savcısı soruÅŸturma açmış, polisi harekete geçmiÅŸ, hakimi de mahkum etmiÅŸti. Evlerde bulunan el bombalarında bile polislerin parmak izi bulunmuÅŸtu.

Daha kaç örnek, kaç olay, kaç kurgu ya da kumpas böyle emir komuta zinciri içinde yapılmıştı? Mesela bu ekibin ÅŸike olaylarındaki etkisi ne olmuÅŸtu? Bilmiyoruz, zamanla, soruÅŸturmaların seyrine göre öÄŸreneceÄŸiz. Öyle zannediyorum ki, darbe giriÅŸimine iliÅŸkin dosyalar, soruÅŸturmalar da olacak. Çünkü o konulardaki yargı süreci henüz baÅŸlamadı.

Yazılacak çok ÅŸey var. Asla bir kasıt, kötü niyetle deÄŸil, Türkiye’de aslında neler yaÅŸandığını öÄŸrenmek, görmek için. Bir gazetecinin, medya mensubunun ifade hürriyetinin çok ötesinde devletle hesaplaÅŸmaya giriÅŸmesinin ilk örneÄŸidir bu olay. “Cemaat” adı altında örgütlenen bir yapının devlet iktidarını kendi denetimi altına alma giriÅŸiminin de ilk örneÄŸidir.

Hükümete, askere, diÄŸer cemaatlere, gazetecilere, iÅŸadamlarına, yargı mensuplarına, aydınlara, kanaat önderlerine ve hemen her çevreye bir ÅŸekilde kumpas kuran, onlarla ilgili bir gizli ajanda uygulayan bir yapı ile o yapının medya kurumlarıdır söz konusu olan.

GazeteciliÄŸi silaha dönüÅŸtürmek

Ekrem Dumanlı, gazetesinde meydan okuyabilir, hatta ÅŸov yapabilir, gazetecilik örtüsü altında bir dokunulmazlık arayabilir. Hiçbir gazeteci, gazete yöneticisi, yazarı, çizeri, mesleÄŸinin kendisine verdiÄŸi gücü ve imkanı baÅŸka ÅŸeyler için bir örtü olarak kullanmamalı. GazeteciliÄŸi silaha dönüÅŸtürürsek, bir güç/iktidar savaşının uzantısı haline getirirsek o zaman gazetecilik dışında cümlelerle konuÅŸmak zorunda kalırız. 

Dumanlı’nın gazetecilik tarafını sonuna kadar savunacağız. Bunda tereddüt etmeyeceÄŸiz. Ama gazetecilik dışındaki rolü konusunda yanında olmayacağız. Tam tersine karşısında olmaya devam edeceÄŸiz.

Bu ayrımı belirleyecek olan da biz değiliz.

GöreceÄŸiz.

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.