Makale
İşte bu yüzden onu susturmak istiyorlar
Cesur adamlar ve cesur adımlar tarih yapar. Büyük yürüyüÅŸler baÅŸlatır, toplumları dönüÅŸtürür tarihin akışını deÄŸiÅŸtirir.
Korkaklar, silikler, sindirilmiÅŸler tarih yapamaz. Sistem içinde eriyip giderler ve kısa bir süre sonra toplumsal hafızadan bile silinirler.
Günübirlik pozisyon alanlar, önlerine bakanlar, dar alanlara hapsolanlar, öfkeye, çıkara, saplantılara göre rol üstlenenler hep kaybeder.
Milletlere ve ülkelere öncülük edemezler. Önder olamazlar. Toplumları ayaÄŸa kaldırıp onlara hedef gösteremezler. Bir davanın mensubu olamazlar. Bir ülke tasavvuruna, tarih hafızasına, gelecek ufkuna sahip olamazlar.
Bunları hep yazarım. Ä°nandığım için yazarım. Bir büyük Türkiye özlemiyle yazarım. 20. Yüzyıl'ın bütün çaresizlik ve onursuzluklarından kurtulmamız gerektiÄŸine inandığım için yazarım. Bir yüz yılın utanç içinde geçmesinden, ülkelerin ve milletlerin bütün deÄŸerlerinin ezilmesinden acı duyduÄŸum için yazarım.
Türkiye için de coÄŸrafya için de bütün bunların farkında olan, bütün bunların üstüne bir ÅŸeyler diyen bir söyleme, bir güçlü çıkışa ne kadar muhtaç olduÄŸumuzu bilirim.
Çanakkale'de, dün 98. yıldönümünü bile hatırlamadığımız Kut-ul Amare'de, Kanal'da, Gazze savaÅŸlarında varolan ruhu yeniden kazanmamız gerektiÄŸi için, yıllardır kaybettiÄŸimiz o deÄŸerleri, duyguları, ülke ve millet algısını yeniden canlandırmak için yazarım.
Bu duygu ve bakışın tarafı yoktur, siyasi partisi yoktur, cephesi yoktur. Bu, ortak kimliÄŸimizdir, geçmiÅŸimiz olduÄŸu kadar geleceÄŸimizdir.
Bu yüzden de Avrupa'dan, Amerika'dan veya dünyanın bilmem hangi ülkesinden gelip bize, insanlarımıza buyruk verir gibi konuÅŸanlardan, akıl öÄŸretenlerden hiç hazzetmedim. GeçmiÅŸi bile olmayanların bize ders vermesini hiç kabullenemedim. Yoksunluklarımızın, eksikliklerimizin bir tür ezilmiÅŸliÄŸe dönüÅŸtürülmesine hep isyan ettim.
Ancak böyle bir bilinç, böyle bir algı, ülke ve millet tasavvuru ile ayaÄŸa kalkabileceÄŸimize inandım. Bence böyle bir dönemin ayak seslerini duyuyoruz. Yüz yıl sonra, Anadolu sınırlarına hapsedilmiÅŸ ruhlarımızın özgürleÅŸeceÄŸi bir tarihsel kırılmanın iÅŸaretlerini görüyoruz. Toplumsal uyanışımız, çevremizde olup bitenlere bakışımız, kendimize güveniÅŸimiz, bütün iklimlere uzanıp insanlarla el ele tutuÅŸma azmimiz bunun göstergesidir.
BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan'ın dünkü konuÅŸmasında aynı cümleleri gördüm. Türkiye'yi aÅŸan o bakış bize ait. Bizim tarihsel duruÅŸumuzdan parçalar içeriyor. Korkularımızdan, zaaflarımızdan, yoksunluklarımızdan söz eden ancak bütün bunların ötesinde yüz yıllık tarih vurgusu yapan, bir asır sonranın hesaplarını içeren o konuÅŸma, Türkiye'nin günübirlik tartışmalarının çok ötesinde bir meydan okumadır.
Bir çaÄŸrıdır..
'Türk müsün, korkmayacaksın. Kürt, Arap, Çerkez, Gürcü, Laz, Roman, BoÅŸnak mısın, korkmayacaksın. Sünni, Alevi misin, artık korkmayacaksın. Namaz kıldığın, oruç tuttuÄŸun, Kur'an okuduÄŸun, çocuÄŸunu Kur'an kursuna gönderdiÄŸin, baÅŸörtüsü taktığın için artık çekinmeyeceksin, başını öne eÄŸmeyeceksin, korkmayacaksın. Annenden öÄŸrendiÄŸin dili konuÅŸtuÄŸun için mahcup olmayacak, korkmayacaksın. DüÅŸünceni ifade etmekten, inandığın gibi yaÅŸamaktan, yaÅŸam tarzını muhafaza etmekten korkmayacak, çekinmeyeceksin.'
'100 yıl, yani bir asır oldukça uzun bir zaman dilimi. Eskilerin deyimiyle, köprünün altından çok sular aktı. Zaman, yaralarının bir çoÄŸunu tedavi etti. Eskiye ait çok sayıda tartışma, çok sayıda münakaÅŸa artık yerli yerine oturdu. Dünya üzerinde devletler, genellikle arÅŸivlerindeki gizli belgelere 50 yıllık gizlilik süresi koyarlar. Çok nadiren 100 yıllık gizlilik süreleri olur. 50 yıl, 100 yıl içinde tarihin gizli ya da açık hadiseleri, artık insan hafızasında bir yere oturur. Tabulardan, önyargılardan, politik kaygılardan azade ÅŸekilde konuÅŸmaya baÅŸlanır. Bizim de millet olarak artık 100. yıl dönümlerine ulaÅŸtığımız bütün bu hadiseleri soÄŸukkanlılıkla, önyargılardan, siyasi tartışmalardan uzak ÅŸekilde ele alma, gerçekleri olduÄŸu gibi öÄŸrenme ve öÄŸretme vaktimizin geldiÄŸine inanıyorum. Bizim 100 yıl önceki bütün bu olayları artık korkularımızdan arınarak, kurtularak ele almamız gerektiÄŸini düÅŸünüyorum.'
Türkiye'de hiçbir BaÅŸbakan'dan duymadığımız sözler bunlar. Türkiye'nin öncüsü konumunda olan hiçbir siyasi kiÅŸilikten, Türkiye'nin önünü açması gereken hiçbir aydından duyamadığımız sözler.
Bu bir manifestodur. Türkiye kadar dünyaya da söylenmiÅŸ, ilan edilmiÅŸ vaattir. Yüz yıl sonra yeni bir toplumsal sözleÅŸmenin, yeni bir Türkiye'nin habercisidir.
Henüz yorum yapılmamış.