Sosyal Medya

Makale

Acıyı Renklere Ayırmak

BirçoÄŸumuz “Üç Öküz” hikâyesini biliriz. Üç farklı renkteki öküzün birlikte hareket ederken onları yemek isteyen fakat üçü bir aradayken buna gücü yetmeyen çakalın, renk farklılıklarını öne çıkartarak birliklerini bozduktan sonra öküzleri tek tek avlayıp yemesi anlatılır.

Suriye’ye bakınca aklıma bu “Üç Öküz” hikâyesi gelir.

Olaylara ırk, mezhep veya coğrafya zaviyesinden bakanlar, acıları renklere, mezheplere, coğrafyalara ayırdılar.

Ahlarımızın, gözyaşlarımızın şiddeti renklere, coğrafyalara göre değişir oldu.

Halep “Araptır”, Kobani “Kürttür”, Bayırbucak “Türkmendir”, Lazkiye “Nusayridir” dedik.

Halep bombalanırken (kavmiyet zaviyesinden bakanlardan) Arap olmayanlarımız buna belki sevinmedi ama çok da oralı olmadı.

Aynı ruh halini Kobani bombalanırken Kürt olmayanlarda, Bayırbucak bombalanırken Türk olmayanlarda gördük/görüyoruz.

Bir yardım kuruluşunun başkanlığını yapıyorum. Bu süreçte yaşadığım bazı vakalar var ki söylemeye bile utanıyor insan:

Şehrine gelen Suriyeli muhacirler arasında kendi ırkından olanlara yardım edip diğerlerine sırtını dönenlere şahit olduk.

Suriye için yardım getirip “bunu ÅŸu ırktan olanlara verin, ÅŸu ırktan olanlara kesinlikle vermeyin” diyen insanlar gördük.

Bu insanlar Suriye çalışmalarında yardım kuruluşlarını hep eleştirdiler:

Bir yanda kendi kavmine giden yardımların azlığından şikâyet ederken diğer yanda diğer milletlere giden yardımların fazlalığı nedeniyle hesap sordular.

Dün Kobani bombalanırken “Ä°nsanlık, vicdan, merhamet, erdem…” nerede diye ayaÄŸa kaldıranlar bugün Bayırbucak’a kör ve sağırlar. Aynısını bugün de yaşıyoruz, sadece yerler deÄŸiÅŸti, bağıranlar deÄŸiÅŸti.

Bayırbucak düştü düşecek. Aslında Bayırbucak Kobani düştüğü gün düşmüştü. Kobani de, Hama/Halep düştüğü gün düşmüştü.

Kendimizi Misak-ı Milli sınırlarına hapsetmek, kendimize ve Müslüman coğrafyalara yapabileceğimiz en büyük zulümdür.

Önce zihinlerimizdeki suni sınırlardan kurtulmamız lazım.

İnsan ve Müslüman olmamızdan ötürü, Müslümanların yaşadığı her yer bizim toprağımız; mazlumun olduğu her yer bizim sorumluluğumuzdur.

Şam, Bağdat, Kahire, Kudüs bizimdir; aynı şekilde İstanbul, Ankara, İzmir de Araplarındır.

Farklılıklarımız ihtilafımız değil zenginliğimizdir.

Tarihe baktığımızda Müslümanları, bir ve birlikte olduğu müddetçe hiç kimse yenememiştir. Ne zaman ihtilafa düşmüşlerse zilleti ve zulmü yaşamışlar.

Allah bize birlik ve feraset versin.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.