Sosyal Medya

Makale

EmevileÅŸiyor Muyuz?

Anadolu Müslümanları olarak büyük bir değişimden geçtiğimiz aşikâr.

Çok değil, daha 20 yıl önce muhtar bile olması mümkün olmayanlar bugün tek başına iktidardalar.

Dün bürokraside basit bir memur olarak kalmayı bile büyük şans görenler bugün bakan, müsteşar, genel müdür oldular.

Dün kamuya ait kantinlere simit, köfte satamayanlar bugün devletin kocaman işletmelerini, ihalelerini alıyorlar.

Dün başörtülü olduÄŸu için öğrenci olarak kapısından giremediÄŸi üniversitenin bugün rektörü oldular…

Dünyevi açıdan baktığımızda muazzam bir başarı/gelişme.

Hem dünya hem de ahiret olarak aynı anda başarıya ulaşmak imkânsız olmasa da pek kolay olmuyor.

Tarihe baktığımızda Müslümanların iktidarla imtihanlarının genelde başarısızlıkla sonuçlandığını görüyoruz.

Bugünkü biz Anadolu Müslümanlarının, iktidarla imtihanı için de şimdilik hayırlı şeyler söylemek kolay değil.

İslam tarihine baktığımızda Hz Ali ile Muaviye arasında yaşanan sürtüşme her ne kadar kişisel gözükse de bu kişisel sürtüşmeyi kitlesel sürtüşmeye/ayrışmaya taşıyan şey dünyevileşme olgusudur.

Ä°slam’ın ilk yıllarında büyük yokluk ve sıkıntılar içinde inançlarını yaÅŸamaya çalışanlar, hem siyasi hem de ekonomik olarak devasa bir güce ulaşınca ahiret ile dünya arasında bir bocalama yaÅŸadılar.

Zühtü, takvayı, uhrevi hedefleri önceleyenler genelde Hz Ali etrafında toplanırken; güç/iktidar ve dünya nimetlerinden faydalanmak isteyenlerin büyük kısmı Muaviye’nin yanında durmayı tercih ettiler.

Dünyevi ihtirası olanlar, dünyevi kazanımlarını kaybetmemek veya daha fazla kazanmak adına Müslüman kardeşlerini katletmekten çekinmediler.

O dönemin İslam coğrafyasına bakıldığında Bağdat, Medine, Mekke hattında sade ve mütevazı bir yaşam ve din namına daha samimi bir ortam vardı.

Åžam, Kahire hattına bakıldığında, devasa saray ve konakların yer aldığı ihtiÅŸamlı, ÅŸaÅŸalı bir hayat ama aynı zamanda dini hassasiyetlerin zayıfladığı bir yaÅŸam hüküm sürmekteydi…

Bugün Emevileşme süreciyle karşı karşıyayız.

Dünyevi ve siyasi gücümüz arttıkça savrulmamız o denli artıyor. Ahlaktan yoksun bir dindarlık yaşıyoruz.

Namaz kılıyor ama içki içiyoruz. Hacca gidiyor ama faiz alıp veriyoruz. Zekât veriyor ama kul hakkı yiyoruz…

Siyasi gücümüz artıkça adaletten uzaklaşıyoruz.

Dünyevi olarak bakıldığında gıpta edilecek bir yükselişimiz var ama uhrevi/dini/ahlaki olarak büyük bir ziyan içindeyiz.

İslam iddiasında olan birçoklarımız, bu dünyevi kazanımlar karşısında secde etmeyenleri, en hafif tabirle vefasızlıkla suçluyorlar.

Sorun güç/mal sahibi olmakta değil; bunlara sahip olurken İslami ve ahlaki değerleri bir tarafa atmaktan kaynaklanıyor.

İslam, iktidar olmaya karşı değil; zulmetmeye karşı. İslam mala karşı değil; haram kazanca karşı.

Allah’ı ve hesap gününü unutan, her iktidar sahibi Firavun olmaya, her mal sahibi Karun olmaya ve her ilim sahibi Belam olmaya mahkûmdur.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.