Sosyal Medya

Makale

Yeniden Tasavvufa Dönmek Gerek

GeçmiÅŸle kökü büyük oranda kesilmiÅŸ Müslüman camia 70’li yıllardan itibaren el yordamıyla kendine yeni bir yol arayışına girdi.

80-90’lı yıllarda büyük geliÅŸme kaydeden Ä°slamcılar, 2000’li yıllara girerken Ak Parti iktidarıyla beraber zirve yaptılar. 

Fakat son on yıldır hızlı bir çöküÅŸ yaÅŸadılar/yaşıyorlar. 

Dünyevi olarak büyük kazanımlar elde ederken fikri ve dini yaÅŸama anlamında iflas ettiler.

Buna ÅŸaÅŸmamak lazım çünkü Ä°slamcıların 2 ana hedefi vardı; Ä°ktidar olmak ve baÅŸörtüsünü serbest bırakmak.

Amaç hasıl olunca haliyle dava da bitmiÅŸ oldu.

Buna bir de iktidar olmanın nimetleri/cazibe ve fırsatlar eklenince dik durmak bir hayli zor oldu.

Ä°slamcı camianın tamamı deÄŸil ama önemli bir kısmı bugün davası ile dünya nimetleri arasında büyük bir kaos/trajedi/bunalım yaşıyor.

Zamanında inancı/davası uÄŸruna kelleyi koltuÄŸa alan, onca zulüm ve zorluÄŸa katlanan bu insanlar nasıl oldu da ufacık bir iktidar/makam ve üç kuruÅŸluk dünyalık uÄŸruna diz çöktü.

Bunun için belki onlarca sebep yazılıp çizilebilir; ben bunu zühd ve takva eksikliÄŸine baÄŸlıyorum.

Ä°slamcılık daha çok akli bir hareketti, kalbi yönü zayıftı.

Amaç ahiret iktidarlığından ziyade dünya iktidarlığıydı. 

Tabii ki dünya iktidarı Allah için isteniyordu. Ama dünyevi iktidara o kadar odaklanıldı ki asıl hedef olan ahiret unutuldu.

Söylem ve eylemde hep mücadele, çatışma vardı.

TaÄŸut, müstekbirler, küfrün önderleri, cihad, ilayi kelimetullah bayrağını dikmek vs. çok önemliydi. Zühd, takva, ahlaki duruÅŸ/durum vardı ama onlar o kadar önemli/acil deÄŸildi; sonradan da olurdu.

Ä°slam adına sabahlara kadar süren fikri tartışmaların ardından kaçırılan sabah namazları meselesi çoÄŸu zaman gülerek anlatılır.

Kişilik/karakter ve fikir ayrı şeylerdir.

Fikri/hareketi binaya; kiÅŸilik/karakteri zemine benzetebiliriz.

Binanız (fikir/dava) istediÄŸi kadar mükemmel olsun zemin (kiÅŸilik/karakter) kaypak ve çürükse o bina ufak bir yaÄŸmurda, rüzgârda, heyelanda (makam, mevki, para karşısında) yıkılmaya mahkûmdur.

Profesör olmuÅŸ birçok ilahiyatçının dünyevi bir çıkar karşısında inancından/davasından vazgeçerken belki sübhanekeyi bile tam bilmeyen nice AyÅŸe nineler/Ali dedelerin inançlarını dünyalara deÄŸiÅŸmediÄŸini görmüÅŸ veya duymuÅŸsunuzdur.

Bu nedenle binadan önce saÄŸlam bir zemin ÅŸarttır.

Zeminin (kiÅŸilik ve karakterin) saÄŸlamlığı güçlü bir iman, ahlak, zühd ve takva ile olur.

Bunu inÅŸa etmenin en kolay yolu tasavvufi bir disiplinden geçer.

Tasavvuf derken bugünkü köhneleÅŸmiÅŸ ve belli bir zümrenin tekelindekini kast etmiyorum.

Ä°slam’ı/Kuran’ı en güzel ÅŸekilde yaÅŸamayı hedef edinmiÅŸ arı ve duru düÅŸünceyi kastediyorum.

Tasavvufu, yaÅŸam ve felsefe olmak üzere iki ayrı boyutta deÄŸerlendirmek lazım.

Ahlak, zühd ve takva üzerine kurulu dini yaÅŸama boyutuna itirazım yok bilakis ihtiyacımız var diyorum.

Ama kökenini daha çok Hint/Budizm mistizminden alan ve gaybi/batıni söylem üzerine kendini inÅŸa eden felsefi kısmı (büyük oranda) fitneden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.

Tabii bugün belli aile ve kiÅŸilerin dünyevi geçim ve sosyal güç kaynağı haline gelmiÅŸ tasavvuf biçimini de kabul etmek mümkün deÄŸil.

Ä°slam’ın Anadolu’ya geldiÄŸi ilk dönemlerde olduÄŸu gibi ibadi boyutla beraber sosyal ve ticari alanda hayata Müslümanca dokunmayı ilke edinen tasavvuf ÅŸekli, aradığımız ÅŸeydir. 

Karıncayı incitmeyi men eden bir dinin mensupları bugün acımasızca birbirini katlediyorsa imanında ve ahlakında bir problem var demektir.

Büyük cihadı ihmal veya kaybedenlerin küçük cihatları kazanması mümkün deÄŸil.

Yeniden iman etmek, güzel bir ahlakla kuÅŸanmak zorundayız.

Ahlaksız bu yol yürünmez.

Bunun içinde ÅŸirkten arınmış tasavvufi bir ekol/okul lazım bize.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.