Sosyal Medya

Makale

Hocaların Felaketi Kalabalıklar ve Kameralar

Şöhret felakettir derler. Söz konusu hocalarımız olunca herhalde bu felaket birkaç kat artıyor.

Fazla popüler olmadan önce ayağı yere basan, makul düşünen ve makul konuşan hocalarımızın bir kısmı, karşısında kalabalıklar/kameralar görünce muvazenelerini kaybediyorlar.

Akademisyen kökenli bir kısım hoca, kamera görünce kendisinde illa sıra dışı, ezber bozan şeyler söyleme ihtiyacı hissediyor.

Kimisi uç söylemlerle kimisi de istisnaları genelleyerek kameraları hep üzerinde tutmak istiyor. Olanı konuşmak yerine kitlelerin duymak istediklerini söyleyerek popüler kalmaya çabalıyor.

Akademisyenlerin savrulmalarını anlamak kolay; müsteşrik bir mantaliteyle dine yaklaştıkları için diğer insanlardan farklı bir şey ortaya koydukları müddetçe kendilerini önemli hissediyorlar.

Dünün mütevazı ve kadirşinas bazı hocaları, etraflarında biraz kalabalık görünce tanınmaz bir hal alıyorlar. Önce ulaşılmaz oluyorlar, sonra üst perdeden konuşmalar, mesafeli bir protokol dili vs.

Birkaç yıl önce önemli bir gelişme hakkında hoca bir kardeşimizle görüşmem gerekti. İkametinde 2-3 talebesinin resmi protokolüyle karşılaştım:

“Åžu an görüşmeniz mümkün deÄŸil, hoca efendinin çalışması var, rahatsız edilmek istemiyor…”

Acil bir konu olduğunu, benim ismimi verip sormalarını rica ettim.

“Hoca efendinin kesin talimatı var; randevusuz hiç kimseyi kabul etmiyor. EÄŸer bir notunuz varsa kendisine sonra iletiriz…” dediler.

Ben de “Evet bir notum var; hocaya deyin ki: eÄŸer bugün Peygamber efendimiz yaÅŸamış olsaydı kendisinden daha kolay Peygamber efendimize ulaşırdım…”

Eskiden hocalarımız konuÅŸmalarının başında veya sonunda “Allahu alem” (en iyisini/en doÄŸrusunu- Allah bilir) derlerdi. Ama ÅŸimdi kendilerinden ve söylediklerinden o kadar eminler ki “Allahu alem” deme gereÄŸini bile hissetmiyorlar. Öyle bir din anlatışları var ki sanki vahyi Cebrail’le beraber indirmiÅŸler. Dinin müntesibi gibi deÄŸil de dinin sahibiymiÅŸ gibi anlatıyorlar.

Kameralar veya kalabalıklar karşısında yaramaz çocuklar gibi birbirilerini şikâyet etmeleri ve ithamları kendileri hiç yakışmıyor.

Tenkidi anlıyoruz, ilmin gereğidir. Lakin birbirini küfürle itham etmek ne demek oluyor. Allah diyen, peygamber diyen bir insanı küfürle itham etmek o kadar basit mi? Vallahi küfürle itham edenler çok cesurlar.

Kalabalıklar arttıkça ve kalabalıkların sessiz ve kör itaatları arttıkça bu tip hocalarımızın dengesizliği de o oranda artıyor.

Bu hocaların felaketi bu kör kalabalıklar yüzünden olacak.

Ama bu kör kalabalıkların müsebbibi de yine bu hoca kardeÅŸlerimizdir. Kendilerinden ilmi olarak bir ÅŸey almaya gelen insanları o kadar kör bir itaata zorladılar ki sonunda yaptıkları yanlışa “Hocam, hele bir dur; bu gidiÅŸin gidiÅŸat deÄŸil…” diyecek bir fert oluÅŸmadı. Arada kazara bu tip fertler çıktığında da hain/fitneci yaftasıyla kör kalabalıklara linç ettirilip camia dışına attılar.

Öyle bir duruma geldik ki hocaların susması konuşmalarından daha hayırlı hale gelir oldu.

Oysaki âlimler peygamberlerin varisleridir. Sorumlulukları ağırdır. Kendi heva ve heveslerinden konuşmaları yakışık almaz. Ufak bir cümle veya ima ile toplulukları yanlış yönlendirirlerse hesabı çok ağır olur.

Hocalarının “vurun” sözünü “öldürün” olarak algılayan korkunç bir kitle var.

Bugün Müslümanı Müslümana kırdırtmak için, kardeşlik bağlarını koparmak için her köşe başında bir ifrit fırsat kollarken hocalarımızın eskisinden çok daha dikkatli olmaları gerekiyor.

Coğrafyamızda büyük bir fitne ateşi yakılmış durumda, bizlere düşen bu ateşe odun değil su taşımaktır.

Haklı olarak söylenecek birçok sözü bile kardeşlik adına yutmamız gereken bir dönemdeyiz.

İlim bunu gerektirir, Müslümanlık bunu gerektirir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.