Prof. Dr. Mustafa Özel'le yaptığımız söyleşinin ardından kendisinden yüz kitaplık bir roman listesi istedik. İstedik ki yüzyılı anlamak için görülmesi gereken 100 roman, tek bir liste
19. yüzyılın sonlarında dünyanın neredeyse dörtte üçü Avrupalı emperyalistler tarafından sömürülüyordu. Makro bir analiz yerine Mustafa Özel, Joseph Conrad’ın romanlarından hareke
Hazreti Ali, valisine gönderdiği emirnâmede, "Kin düğümlerini çöz; seni intikama sürükleyecek ipleri kes" diyordu. Açıklık kazanmamış işleri anlamamış görün, gammazların sözüne
Oruç, arınmaya açılan kapıdır. Muhasebesiz, arınma olmaz. Muhasebelerin özü ise devlet veya şirket muhasebesi değil, nefis muhasebesidir. Kişinin kendi nefsini, hesaba çekilmeden hesaba �
Mahalledeki herkes Duman Adamlar’ın ağına düşmeye başlamıştı, Beppo ile Gigi bile. Tek pes etmeyen Momo’ydu, çünkü zamanın “yaşamın kendisi olduğunu” kavramıştı ve “yaşam
Çok konuşuyor, az dinliyoruz. Danışmıyor, danışıyor gibi yapıyoruz. Ortaokulda Pirali isimli bir arkadaşımız vardı. O kadar konuşurdu ki, en sabırlı öğretmenlerimiz bile çileden ç�
“Dünya toplumu” hâlâ bir ütopya ise, medeniyet en kapsamlı kimlik alanımızdır. Bugünkü sorunların mahiyetini kavrama ve bir çözüm tarzı geliştirmede düşüncemize derinlik ve büt
SOLCU olmanın vaktidir dedim, üç tür tepki aldım. Birincisi Müslümanlığı sağcılıkla aynîleştiren ortalama Türk vatandaşın tepkisi. İslam’da (sanıyorum başka birçok dinî gelene
TEMMUZ ayında Japon modernleşmesine dair YüzleşiYORUM’u bir vaatle noktalamıştık. Özetle, dindar (Müslüman, Hıristiyan, Budist…) ka
Varlık kavramı üç dilin birbiriyle ilintisi içinde ele alındığında, bir dilde sanki gayet açıkmış gibi gözüken durumun hiç de öyle olmadığı görülüyor. Türk''ün “var” dedi�
LONDRA’DA, ünlü Hyde Park’a bakan bir oteldeyim. Bu ayki YüzleşiYORUM için “Üçüncü Binyılın Yahudi Sorunu” başlıklı bir yazı üzerind
Müslüman/İslamcı câmianın yirmi otuz yıl öncesine kıyasla daha kültürlü, daha eğitimli, daha donanımlı olmasına rağmen çok endişeli, çok tedirgin, çok huzursuz olmasını nasıl a
Birçoğumuzun belki hissettiği ama ya iyi ifade edemediği yahut ifade etmeye içi elvermediği gerçeğe, genç arkadaşımız Hüseyin Etil ses verdi: “Türkiye’de insanların yarısı burada
Necip Fazıl bize “başımızı dik tutmayı” öğretti, karşılığında bütün mütefekkir garbzedelerimizi ötekileştirdi. Halid Ziya’dan Halide Edib’e, Namık Kemal’den Yakup Kadri’