“Düşüncelerimiz aynı kazanda pişen tektip bir yemek gibi” dedi beyaz saçlı adam, “ayrı ayrı servis edildiği için biz kendimizi özel hissediyoruz sadece”
Veda edenin sevilmesi ne kadar da kolaydır! Çünkü uzaklaşan kişi için, gemiden ya da trenin penceresinden sallanan o varla yok arası bez parçasının beslediği alev daha saftır. Uzaklık, g
Bir şeyi yaparak ne kazanacağımızı düşündüğümüz kadar, o şeyi kazanmak için neyi feda etmemiz gerektiğini artık pek fazla düşünmüyoruz.
Yaşamayı tam olarak bilemediğimiz, kendine özgülüğünün, başkalığının ayırdına varamadığımız, anlamına eremediğimiz özel zamanlar kaçırılmış trenler gibi boş bir istasyonun
Hayat, dönüp bakanlara, kusursuz düzeni ve işleyişi içinde bilmedikleri sırlarını aşikar ediyor her an. Dönüp bakıyor muyuz?
Kimi durumlarda neler düşündüğü konusunda bir soruya kişinin ‘hiç’ yanıtını vermesi yapmacık olabilir. Ama bu yanıt içtense, boşluğu çok şeyler anlatır.
İnsan, olağanüstü zenginlikte bir tabiatın, kendisiyle hakikat diliyle konuşan bir çevrenin içinde yaratıldı. Bu gerçek, bu devirde unuttuğumuz şeylerin en acıklı olanlarından biri.
Bugün günlerden ne? Kafanı, duygularını, düşüncelerini bir türlü makul bir sıraya dizememe günü mü? Bugün günlerden ne senin için
Medyanın dolaşım mantığı içinde yerel hikayeler, bütün bu paha biçilmez değerlerine rağmen maalesef yeterince görünürlük kazanamıyor.
Mesele bizim ‘ihtiyar’, İbrahim Çolak...Ben bir mahkeme olsam, iki tarafın delillerini ortaya koymasını beklerdim hüküm vermek için... Ama pek çok noktası muğlak bu hadiseye bakarken be
Kentler insanlarla dolu. Evler kiracılarla dolu. Oteller konuklarla dolu. Trenler yolcularla dolu. Kafeler müşterilerle dolu. Geziler gezinenlerle dolu. Eskiden sorun olmayan hiçbir şey, artık n
Bize yaşadıklarımızdan geriye hiçbir şey bırakmayan boş uğraşlarla, ardı arkası kesilmeyen ‘manasız’ meşguliyetlerle dolu hayatlarımız. Hakiki olanla, geçip gitmeyecek ve bizimle
Tıklıyorsunuz, sizi bir sonraki tıklamaya mecbur etmek üzere kurgulanmış yeni bir soruyla karşılaşıyorsunuz. Bu yetmezmiş gibi açtığınız her sayfanın sağından solundan, kıyısında
İnsanların birbiriyle hiç olmadığı kadar iç içe, dışa dönük, ‘teşhirci’ yaşadığı bir devirde, herkes neredeyse kendi içinde kilitli kalmış durumda. Bu ıssızlığı, farkında
“İnsanın dünyadaki hikayesi buzdağının görünen yüzü kadar” dedi beyaz saçlı adam, “asıl hikayemiz sessizliğin derinliklerinde”.