Gökhan Özcan: Bugün günlerden ne?
Bugün günlerden ne? Kafanı, duygularını, düşüncelerini bir türlü makul bir sıraya dizememe günü mü? Bugün günlerden ne senin için
“Tuhaf bir his var içimde sabahtan beri” dedi kaygılı bir sesle yanındakine. “Güne bir ÅŸey hissederek baÅŸlamak güzel olmalı!” dedi yanındaki ona dönüp gülümseyerek.
Bugün günlerden ne? Salı, perÅŸembe ya da pazar deÄŸil sorduÄŸum sorunun doÄŸru cevabı... Bugün günlerden ne? Gözünü bir noktaya dikerek orada öylece dalıp gitme günü mü? Aklından gelip geçen ÅŸeyleri bir türlü tutup kendine çekememe günü mü? Kafanı, duygularını, düÅŸüncelerini bir türlü makul bir sıraya dizememe günü mü? Bugün hiçbir ÅŸeyi doÄŸru dürüst yapamama günü mü? Yoksa bugün olan her ÅŸeyin gözüne güzel göründüÄŸü o nadir ve bu yüzden çok kıymetli günlerden biri mi? Bugün günlerden ne senin için? Åžimdiki zamanın huzursuzluÄŸunu geçmiÅŸin derinliklerinde unutmaya çalıştığın bir gün mü? Ya da kapından bekleyen bin bir türlü kaygıdan geleceÄŸin bin bir belirsiz ihtimaline kaçıp saklandığın bir gün mü? Bugün nerede yaşıyorsun? Hangi ülkede? Kendinle baÅŸ baÅŸa kalmana imkân vermeyen tıkış tıkış kalabalık bir yerde mi? Yoksa kilometrelerce yürüsen de hiç kimseye rastlamayacağın ıssızlıklar ülkesinde mi? Bugün kimsin ve bugün senin için günlerden ne? Hayatının böyle delice akarak nereye gittiÄŸi konusunda en ufak bir fikrin var mı? Ya da her ÅŸeyin neden sanki cansızmışçasına durgunlaÅŸtığı, hareketsizleÅŸtiÄŸi, suskunlaÅŸtığı hakkında?
Bugün günlerden ne? Gerçekten biliyor musun? Sana ne yaptığını, seni neye dönüÅŸtürdüÄŸünü, içinin neresine dokunduÄŸunu, sana neler verdiÄŸini ve neler aldığını senden... Biliyor musun? Günlerin sana neler yaptığını biliyor musun gerçekten? Bugünün, bir önceki bugünün, bir sonraki bugünün, bugünlerin?
“Sadece varlıklar deÄŸil, kendi ruh halimiz de bizden saklanıyor, en mahrem, en kiÅŸisel, en özgün yaÅŸanmış olan yönleri... AÅŸk ya da nefret hissettiÄŸimizde, neÅŸeli ya da hüzünlü olduÄŸumuzda gerçekten ÅŸuurunda olduÄŸumuz bizim duygularımız mı? O duyguları mutlak biçimde bizim duygularımız yapan binlerce küçük ayrıntı ve içimizdeki binlerce titreÅŸim?” diyor Henri Bergson, ‘Gülme’ isimli kitabında.
Günler geçiyor diyoruz ya, geçen ne varsa içimizden gelip geçiyor. Hem yavaÅŸça deÄŸil çoÄŸu zaman, hızlıca... Dikkatimizi onlara vermezsek, neler gelip geçtiÄŸinin farkına bile varamıyoruz çoÄŸu kere. Gecenin baÅŸladığı yerde günün bittiÄŸini ve yerini bir baÅŸka güne bıraktığını varsayıyoruz. Salılar çarÅŸambalara, cumalar cumartesilere baÄŸlanıyor sanıyoruz. Zamanın akışı dediÄŸimiz ÅŸey varsayımdan öte ne ki! Akan insan, akan bir ÅŸey varsa içimizden akıyor. Duygular duygulara baÄŸlanıyor mütemadiyen, düÅŸünceler düÅŸüncelere... Ä°nsanın içinde olup biten ÅŸeylerden bu kadar habersiz yaÅŸaması ne kadar acı...
Bazen uyurken bir rüyaya uyanıyoruz, bazen uyanırken bir rüyaya dalıyoruz. Rüya ne? Gerçek ne? Ve biz, yaÅŸadık zannettiÄŸimiz bütün bu ÅŸeyleri nerede yaşıyoruz?
“Belki yaÅŸadığını sandığı hayat bir rüyadan ibarettir ve uyandığı zaman o da bütün gerçekleri görecektir; ya da herkes uyumaktadır da onun yaÅŸadıkları gerçektir. Yazar da bir gün onlar gibi uyuduÄŸu zaman herkesin gerçek sandığı rüyaları görecektir. Belki dün rüya görüyordu, belki bugün rüya görüyor, belki yarın rüya görecek. Belki dün yaşıyordu, belki bugün yaşıyor, belki hep yaÅŸayacak” diye yazmış OÄŸuz Atay, canımızı yakan dev kitabı ‘Tutunamayanlar’da.
“Gözlerini sımsıkı kapatıyor olman sana gerçekleri unutturamaz” dedi beyaz saçlı adam, “görüyorsun, açık tutman da hatırlamana yetmiyor!”
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.